Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Bitkin bir hali vardı. Koridorda sağ sola çarparak esneyerek tuvaletin yolunu tuttu. Kapıyı açar açmaz tuvalet lambasının açık bırakıldığını görerek içinden söylenmeye başladı. Hep kıçlarını toplamak zorunda mıydı? Kimse en ufak bir işin sorumluluğunu almıyordu. Evde ki her şeyi başkaları adına düşünmekten bıkmış daha beteri defalarca bu konuda söylenmesine rağmen umursanmamasına kırılıyor acayip bozuluyordu. Yine de devam etmeliydi. Işıklar açık söndür. Ocağın ateşi sonuna kadar açılmış, kıs. Musluklar akıyor,kapat. Tamirci çağır,yaptır.Evin her yeri pislik ve dağınıklıktan duman olmuş, temizle. Devam etmeliydi. Çünkü biliyordu. Ablası Ferzan,Yeğeni Hakan ile birlikte yaşamak ne kadar zor olsa da, bir aile olduklarını, bu aileyi korumak için gücünün son sınırına kadar savaşacağını biliyordu. Orta büyüklükte tek katlı bahçeli bir evde yaşıyorlardı. Ferzan 10 yıl önce hakan ile birlikte kapısına dayandığında 33 yaşına gelen bu kadın kardeşini kapıda oğlu ile görünce şok olmuştu. Hakanda ki o masmavi gözleri bakışları unutamamıştı. Zaman zaman aklında bu sahne sürekli yineleniyor yaşadığı evi Ferzan'ı Hakan'ı koruma iç güdüsü çok basit şeylerde tezahür ediyor bir gün daha birlikte ele güne muhtaç olmadan hayat da kalma düşüncesi çevresinde dolanıyordu. Açık kalmış lambaları kapamak, muslukları tamir etmek evi ve içindekileri kendinle beraber bir arada tutmak ve kadın olmayı unutmak tüm bu şeyler için kadın olmayı unutmak,sevgiyi aşkı sevgiliyi bir kenarda bırakmak gömmek belkide içindeki derin kanyonlardan köprüler oluşturup geçmek karşı kıyılara orada her şeye arada bir selam çakarak geri dönmek eve. Geri dönmek, korumak kollamak için işte her şeyini elinde kalanlar için harcamak umursamasalar da harcamak elinden gelen buydu. Omuzlarımda güç kalmamıştı. Geçen giden her gün pazardan, bakkaldan dönerken ağır adımlarla yürüyebilmek, Çarşı pazar da başını yere eğerek çok fazla konuşmadan kimse ile dargın ve küskün olabilmek. tırnak içerisinde "Kendi halinde bir kadın" görüntüsünü verebilmek. Ne için ve nedendi? Tuvaletten çıkar çıkmaz yanağına bir makas aldı. "Teyzelerin kraliçesi, güzeller güzeli hatun uyandın mı?" Zıpır çocuk yine onu yine güldürmeyi başarmıştı. Evine geldiğinde 5 yaşındaydı. Onca sene ne çabuk geçti. 15 yaşına giren zıpır ama bir o kadarda sevimli bir haytanın tekiydi. Her ne kadar Ferza'nın oğlu olsa da onun da oğluydu hakan. Kahvaltı hazır, çayı demledim.Anan kalkmadı mı daha? Hakanın gözleri parladı.Kahvaltı masasından mis gibi ekmek kokusu el yapımı katmerin kokusu aklını almıştı. Teyzeyi unutarak doğruca mutfağa yönelirken, mırıldandı. Bilmez misin Ana kraliçeyi be teyzem kalkar mı daha? Bana bak o chokellar'dan fazla yeme bana da bırak biraz Mutfaktan ağız dolusu kalabalık bir ses çıktı. Tamam,tamam teyzem az biraz sana da bıraktım.Ne de olsa anam tatlı sevmez hepsi senin:) Zıpır şey dedi içinden. Yiyecekti tabi, beslenme çağında genç bir delikanlıydı. Şimdi ise; Ferza'nın odasına gidip tembel kardeşini uyandırması gerekiyordu. En sevdiği yöntemlerle. Odaya girdi. Boydan boya sıkıca kapatılmış perdeleri sert bir el hareketi ile sonuna kadar açarak gün ışığının odanın tüm köşelerine ani tecavüzünü sağladı. Ardından gelen hareket Ferza'nın çiçekli yorganını var gücü ile çekmek oldu. Homurdanmalar,kafayı yastığa gömmeler işe yaramıyordu. Güneş,gün ışığı gözlerine bolca değdikçe uyumaya olan direnci daha da artıyor.Uyanmamak için elinden geleni yapıyordu. Yeter be! Yeter artık her gün bu haltı yapıyorsun! Sana bir isim bulamıyorum. Kadersiz desen daha doğru olur. Yatağından hışımla kalktı Ferzan. Göz kapakları yarı açık bir şekilde kız kardeşine doğru baktı. Odanın en köşesindeki İskandinav koltuk üzerindeki giysiler katlanıyor,düzeltiliyordu. Deliydi bu kadın.Defalarca uyarmıştı onu. Defalarca odasındaki eşyalarına dokunmaması gerektiğini.Nasıl bulması gerekiyorsa öyle kalması gerektiğini yüzlerce kez söylemişti. Söylemek bir şey ifade etmiyordu. Kız kardeşi her gün, her sabah aynı hareketleri tekrar yapıyor.Onu sinir ediyordu. Ve yaptığı bir şey de yoktu.Katlı olan elbiseleri bozup tekrar kendi bildiğince katlamak. Komidin'in üzerindeki kişisel eşyalarının yerini toz alma bahanesiyle başka bir yere koymak. Hemen, hemen her gün tekrarlanan hareketlerdi. Acıyordu ona bazen,yaşamadığını düşünüyordu. Her gün aynı şeyleri yapan yaşayan bir kadavra, yada bir robot olmalıydı kız kardeşi. "Ferzan daha ne kadar yatakta kalmayı planlıyorsun?" Oğlun büyüyor,artık delikanlılık çağında. Onunla ilgilenmem gerekirken varsa yoksa şu deli saçması yazdığın okuduğun şeyler Bütün bunlar sence hakan'dan önemli mi? Kader kız kardeşinin ne cevap vereceğini çok iyi biliyordu. Çünkü en başta yine itiraz edecekti. Sonrasında yazmanın okumanın ne kadar önemli olduğundan bahsedecek Yaşamak için anın farkında olmak için yazıyorum diyecekti. O daha ağzını açmadan kader onun adına konuştu. "Biliyorum yazmak önemli diyeceksin, kıçımın yazarı!" İşte kavga başlamıştı. Az sonra ,yaşanan hayatlara en acımasız bir şekilde sözcüklerle savrulan salvolar gelecekti. "Kıçımın yazarı demek, öyle mi?" "Ya sen, ya sen nesin? varlığı ile yokluğu belli olmayan evde ki kız kurusu bozuntusu." "Bana bak ağzını topla! " dedi kader "Ha ileriye mi gittim ablacığım. Hayatında hiç seks yaptın mı kader? Seks yaparken bir erkek bedenini hissettin mi? Nasıl zevk verdiğini biliyor musun?. Bir erkeğin soluğunu,terini hissettin mi teninde.Dokunuşlarını yada.? " "Mesela merak ediyorum, nasıl tatmin oluyorsun?" "Senden iğreniyorum!" dedi. Kader. Nasıl bir kadındı bu. Bu kadar iğrenç ve kirli düşüncelere sahip. Ve nankör. Ve acımasız. Kavga devam edecekti. "Oysa sen şu aptal eşyaları ve evinin her köşesini her gün didikleyerek yaşayan bir kadınsın." Ferzan, alaysı bir gülümsemeyle ayağa kalkarak açılan perdelerden yansıyan gün ışığını ve günü seyretti. "Perdeleri açmasını biliyorsun ama; dünyadan haberin yok." Saldırı sırası kaderdeydi. "Öyle mi senin dünyadan haberin yok. Bu ev nasıl geçinir,nasıl kıt kanaat ayakta kalma mücadelesi veriyoruz.Her gün soframızdan bir şey eksik olmasın diye nasıl mücadele veriyoruz? Hiç bir şeyden haberin yok!" "Varsa, yoksa bildiğin deli saçması ve kimse tarafından okunmayan, değer görmeyen cümlelerin. Kıçımın yazarı ödülü koysalar belki birinci gelebilirsin" "Yaşamıyorsun kader dedi" Ferzan. "Ve hayattan hiç bir şey beklemeden hiç bir zevki tatmadan bunu nasıl beceriyorsun anlamıyorum" "Kocanı sen öldürdün, senin gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim.Ha ölme hiç değilse; Hakan için yaşa diyorum." "Hakan için..." "Koca mı ben mi öldürdüm?" "Evet sen pis bir fahişesin." Olduğu yerden hızla üzerine yürüdü. Kaderden daha güçlü bir fiziği vardı. İki eliyle kaderin bedenini kavrayarak sıkıca kavradı. Duvara yapıştırarak gözleri yuvasından çıkmış bir öfke ile seslendi kız kardeşine "Pis bir fahişe miyim?" Kader can havliyle Ferzan'ı ittirdi. "Neler olduğunu sen ve ben biliyoruz." "Bilmeyen tek kişi hakan..." "Sen neden bahsediyorsun, bana asla, asla fahişe diyemezsin!" "İkimizde gerçeği biliyoruz. Sana bu saate kadar bundan bahsetmedimse bil ki hakan içindir." Ferzan yatak ucuna ilişti. Başını kaderin tam aksi yönüne dönerek kız kardeşine seslendi. "Allah aşkına sen neyin kafasını yaşıyorsun? Ne içiyorsun ağır etkili bir hap falan mı?" "Hakan'ın kocan'dan olmadığını biliyorum!" "Evet erkek bedeni nedir,nasıl zevk verir bilemem, yaşamaya çalıştım,bende aşık oldum zamanında.Sevmeye çalıştım.Benim hikayem senin gibi acımasız da olmadı. Ama sen; "Pis bir fahişesin!" Hüngür,hüngür ağlamaya başladı Ferzan. Kız kardeşi ile yaşadıkları en acımasız en mağlup olduğu bu kavgada göz yaşları içinde yenilgi ve gerçeğin acısını iliklerine kadar hissediyordu. "Sen nereden biliyorsun bunu?" "Sen İstanbul'da geniş ve güzel evinde yaşarken, bir gün Ruhan yanıma geldi." "Ruhan yanına mı geldi?" "Evet..." "İş seyahati esnasında buraya çok yakınmış uğramak istemiş. Kahve yaptın ona; Bir şeylerden feci derecede üzgün ve endişeli olduğunu hissettim." Kız kardeşinin yüzüne şaşkın bir şekilde bakıyordu Ferzan. "Neyin var iyi misin? dediğinde ağlamaya başladı.Evet ben erkekleri çok tanımıyorum.Ama bir erkeğin nasıl hüngür,hüngür ağladığını gözlerimde gördüm Ferzan." Gerisini anlatmasına lüzum yoktu aslında. Devamını çok iyi biliyordu Ferzan. Ama dinlemek zorunda kaldı. "Ben hastayım..." dedi "Uzun zamandan beri herkesten saklamış. Fazla bir vadesi kalmamıştı. Kanser olduğunu bile bile yaşamaya çalışmak ve karısının onu aldattığını bilerek yaşamak." "O zaman hamileydin sen! ve bu adam sana deliler gibi aşıktı.Onun gözünün içine bakarak yaptın bunu." Ağlamayı kesmişti Ferzan. Donuk bir ifade ile Kız kardeşinin yüzüne baktı. "Çoçuğumuz olmuyordu.Bir bebek istiyordum.Anne olmak istiyordum." Kader öfkeyle bağırdı. "Ha evet tedavi olmaya çalışıyordu. Ama sen; beklemedin bile! O herifle iş tuttun. Hakan'ın yüzüne her bakışımda onu çok sevsem de onu değil, senin günahını görüyorum.Kocanı sen öldürdün! " Ferzan kız kardeşini dinlemek istemiyordu.İçi acıyor kaçmak istiyordu bulunduğu ortamdan. "Bilmiyordum, hasta olduğunu bilmiyordum.!" "Yalan söyleme, yalanlarına yeni yalanlar ekliyorsun. Bal gibi biliyordun kanser olduğunu." "Hem bilmeseydin de değişen bir şey yok. Yapmayacaktın.Evlatlık edinebilirdiniz.Çocuğun olması için tedavi olmasını bekleyebilirdin.Yada ayrılabilirdin. Bu bile yaptıklarından daha acımasız bir yöntem olurdu. Ama sen dedim ya Azgın bir fahişesin!" Ok yaydan çıkmıştı. Yıllarca susmuştu kader. Hakan için konuşmamak sırf onun iyiliği için kız kardeşinin tüm rezilliklerini göz ardı etmek çok zor olmuştu." "Ya o hikayeler. Yazdıkların? " "Yazdığın her şeyin gerçekleşeceğine dair olan saplantıların.O adamla iş tutarken, yazdığın rezillikleri gidip kocana hayal mahsulüymüş gibi okutmam. Sıkı yazar !, Kıçımın Yazarı! Allah'ın cezası ! Ruhan senin yüzünden öldü! Kahrından öldü adamcağız." Yanına yaklaştı. Eli ile Ferza'nın yere eğik başını kaldırdı. "Sen hastasın bunu biliyorsun değil mi? Yazdığın şeylerin gerçek olacağına inanan ve gerçekleşmesi için fahişeliği bile göze alan hayatlar harcayan bir hasta." "Hadi şimdi git yeniden yaz. Yeniden yazıp yaşa." Başka bir çok şey söyleyebilirdi kader. Ruhan'ın bebeği nasıl acılar içinde kabullenme sürecinden ve bebeğin babası ile ferza'nın nasıl tanıştıklarından bahsedebilirdi kız kardeşine. Ruhan karısının yazdığı hikayelere en başında hikaye gözü ile okumuştu. Bebekleri olacağı haberini karısından aldıktan sonra, içine bir kurt düşmüş karısının bu hikayelerin gerçek olup,olmadığını sorgulamaya başlamıştı. Daha bir çok şeyden bahsedebilirdi kader. Ama odadan aniden çıktı. Uzunca bir süre yatağında sessizce oturdu Ferzan. Mutfaktan teyzesi ile oğlunun gülüşme sesleri geliyordu. Her şey yolunda görünüyordu. Bir kaç dakika sonra yatağından kalktı bilgisayarını açtı ve masa üstünde bulunan bir yazı dosyasını tıkladı. Kişisel bilgisayarındaki her şey kendine ait özel bir şifre ile korunmaktaydı. Yazı dosyası açıldığında yeni başladığı hikayesine göz attı. "O gün gölde hava çok soğuktu. Kahve'den önce çok önce buralara gelmiştim. Göl havası insanı ne kadar çarpar bilirim. Kahveyi buraya iki ay önce bıraktım,Hakan'a arkadaşlık etsin diye ..."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |