• İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı |
121
|
|
|
|
Saatler önce yanıma, daha doğrusu karşıma geldiğinden bu yana dinliyordum onu. Durmadan açılıp kapanan mengene ağız boşluklarında sıkışmış, sakızlaşmış bir düş gibi izliyordum onu. Konuşuyor, konuşuyordu. O konuştukça ben daha da dinliyor, o daha da konuşuyordu. |
|
122
|
|
|
|
Ne zaman veya nasıl bilmiyorsunuz, tek bildiğiniz şu an burada olmanız, burada oturuyor olmanız, bu eski koltukta oturduğunuz biliyorsunuz. |
|
123
|
|
|
|
baş parmaklarımla yokladığımda nabzımı titreyen bir enjektör sessizliğinde düğümlendim diyetimle.
kahpedir ey zat hayatın altın fiyatındaki fiyakası.
bağrında sancı
ağrında kapatılmış
kapatmaları. |
|
124
|
|
|
|
Bu bir terk ediş projesiydi ve bunu aklının içinde defalarca çalışarak gelmiştin. Defalarca ! Bütün biriktirdiğin sözcükleri arda arda sıralayıp kesintisiz bir şekilde projenin sonunu getirmek için çabalarken ellerin de buna dahildi. |
|
125
|
|
|
|
Drama üçlemesinin ilk öyküsü...
***
Bir çocuğun, tanımadığı bir adam tarafından kaçırılmasını anlatıyor. |
|
126
|
|
|
|
Bu bina evime benziyor sanki. Peki ya şu yaşlı ağaç değişmiş mi? Yoksa kesip yerine başkasını m dikmişler? Sanırım doğru yerdeyim. Sanırım. Tabii aklım ve hafızam beni yanıltmıyorsa… |
|
127
|
|
|
|
"silahlar terli,düşler bugünümü çalıyor." |
|
128
|
|
|
|
Yağmurlu bir gecede , köprü üstündeki adam kendini boşluğa bırakıp düşerken ona eşlik eden bir yağmur damlasına takılır bezgin gözleri . O düşene kadar eşlik eder ona yağmur damlası . “Korkma sonuna kadar yanındayım , bundan sonra hiç yalnız kalmayacaksın.“ Yağmurun ona gülümsediğini sanıp mutlu olur bir an için ama neon ışıklarıyla parıldayıp yağmur damlasından yansıyan kendi yüzüdür gördüğü . Düşerken yüzüne vuran rüzgarla gözünden bir damla yaş süzülür , sevinçten . Asfalta çakıldığında ondan geriye kalan yüzündeki gülümseme ve gözünden akan bir damla yaşam sevincidir yağmura karışan. |
|
129
|
|
130
|
|
|
|
sana bişi olmayacak. çünkü 23 ündesin. ben artık ölüyorum. ve sen. bu dünyadaki cehennemimsin. son vicdan azablarım bunlar.
|
|
131
|
|
|
|
"Ruhumda kazı çalışmaları vardı.umutsuz bir ağacın gölgesinde yıkanıyordu karamsarlığım." |
|
132
|
|
|
|
umutsuzluğun içine doğru yürüdüm, hava kararmaya başlamıştı. içimde korkunç bir hüzün çöreklenmişti nedense. ağlıyormuydum yoksa. hayır olamazdı. bu utanç verici. parkın içinden geçip minübüse binmek için caddeye çıkacaktım. tam o sırada inanılmaz bir şey oldu. evet oradaydı. yarısına kadar içilip atılmış bir su şişesinin yanında duruyordu. gözlerime inanamadım. eğilip ellerime aldım onu. |
|
133
|
|
|
|
Bakalım gözler ne anlatacak..Onlar çok iyi bilir O gözleri...Bir kediyi bile köşeye sıkıştırdığında onun yapacağı bir mücadele mutlaka olur, tabiat kanunu bu...Peki bu adam sıkıştığında son ana kadar ne yapabilir..İşte bu gözler anlatırdı , onun ne yapıp, yapamayacağını... |
|
134
|
|
|
|
Drama üçlemesinin ikinci öyküsü...
Bir aile dramını, Suat adlı karakterin gözünden görüyoruz... |
|
135
|
|
|
|
bir tanrının ruhundan yaşam ... |
|
136
|
|
137
|
|
138
|
|
|
|
Önce ışıkları söndürdüm. Salona geçtim. İçersi karanlıktı. Camdan sızan ışık hüzmeleri dikdörtgenler oluşturuyordu duvarda. İlerliyor belirsizleşip kayboluyor. Arabalar gelip geçiyor caddede. ... |
|
139
|
|
|
|
"Bak koçum yarın büyük ihtimalle dağıtım olacak. Hepimiz koğuşlara dağılacağız. Gittiğin koğuşa dikkat et kimselerle muhattap olma, sana gülene, ilgi gösterene kanma. Ranzandan sakın inme. Bir şey ikram etseler dahi alma tamam mı?"
|
|
140
|
|
|
|
Musalla taşında bekleyen, yeşil örtülere bürünmüş uğursuz tabuttaki adamı, avludaki herkes tanırdı. Büyük mermer avluda bekleşen, saf tutmuş bir avuç adam ve berilerinde karalara bürünmüş, kızarık gözlü kadınlar, beraberce yas tutuyorlardı. |
|