Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West |
|
||||||||||
|
“Kanatlarını bulamadım anneciğim.” Kadının cevap vermedi ve duruşunu bozmadan öylece yatmaya devam etti. Suat ise konuşmaya devam etti: “Üzgünüm anne. Hiçbir yerde bulamadım. Karada yoktu bulamadım. Denizlere baktım yine yoktu. Havaya sadece bakmakla yetindim, çünkü benim kanatlarım da yok. Ama merak etme sana bir çift kanatlarını bulacağım.” Kadının gözleri açıktı ve belirli bir noktaya kıpırdamadan bakıyordu. Nefes almayı bırakmıştı. Suat ise sessizliğin hakimiyetini bozmayı alışkanlık edinmişti. “Artık yüzüme de bakmıyorsun hiç. Biliyorum kızgınsın. Fakat ben ne yapabilirim ki, dünya kocaman. Ben küçük kalıyorum.” Suat’ın karnından garip garip sesler gelmeye başlamıştı. Bağırıyordu adeta, aç olduğunu haykırıyordu. Birkaç dakika sonra ise bu sese, dişlerin çıkardığı ses eklendi. Suat’ın dişleri titrerken birbirine çarpmaya başlamıştı. Konuşurken kekelemeye başlamıştı: “Cennete kanatların olmadan gidemezsin ki…” Kadının üzerine örtülmüş battaniyenin altından koyu kırmızı damlalar yere doğru damlamaya başlamıştı. Suat’ın bunu fark etmesi çok olmadı. Yatağın yanına yaklaştı ve damlaların geldiği bacakların olduğu kısımdan battaniyeyi hafifte kaldırıverdi. Tüm çarşaf pıhtılaşmış kana bulanmıştı. Suat’ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve yorganı iyice kaldırıverdi. Kadının bacakları diz kapağı kadar kesilmişti. “Artık bacakların da yok. Kanatlarını bulmam kesinlikle şart oldu. Yoksa nasıl gideceksin ki?” Battaniyeyi örtüverdi. Ardından karnındaki sesler ve titremesinden kaynaklanan diş çarpışması sesleri eşliğinde yandaki odanın kapısına doğru ilerledi ve kapıyı açtı. İçeride kardeşleri vardı. Boş odanın için kana bulanmıştı. Hepsinin elinde et parçaları vardı. Yüzleri başları kana bulanmıştı. Çocuklar, çiğ etleri adeta kıtlıktan çıkmış gibi nefes almadan yiyorlardı. Belli ki uzun süreden beri hiçbir şey yememişlerdi. Kapının açıldığını dahi fark etmemişti çocuklar. Suat bu manzara karşısında hiçbir kelime dahi edemedi. Nefesini tutmuştu ve yavaş bir hareketle odaya girmeden kapıyı kapatıverdi. Yatağa doğru yaklaşıverdi. Battaniyenin altına giriverdi. Annesine sımsıkı sarılıverdi. Kendi vücut soğukluğundan annesinin vücudunun soğukluğunu hissedemiyordu. Kafasını kadının göğüslerine doğru koydu ve ağlamaya başladı. Sustuğunda ise artık, bir daha konuşamayacağını bilmiyordu. Suat ve annesi, öylece battaniyenin altında hareketsizce durdular. Ta ki kanatlara ihtiyaçları olmadığını anlayana kadar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Haktan Kaan İçel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |