..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > Haktan Kaan İçel




8 Kasım 2005
Kanatlarını Bulamıyorum  
Haktan Kaan İçel
Drama üçlemesinin ikinci öyküsü... Bir aile dramını, Suat adlı karakterin gözünden görüyoruz...


:BBAD:
Suat’ın saçlarını okşayan bir meltem esintisi vardı. Gece sanki sessizliğini bozmadan nefes alıyordu. Limana bağlı kayığın iplerini çözüverdi. Arkasından da atlayıverdi kayığa. Dengede durmakta zorlansa da, ayakta durmayı becerebilmişti. Küreklere hakim olabileceği bir yere oturuverdi. Denizin ortalarına doğru ilerlemeye başladı tekne. Ayın yansıması karanlığı az da olsa aydınlatıyordu. Deniz ayna görevi görüyordu adeta. Suat, bir süre sonra daha kürekleri çektikten sonra durdu ve ayağa kalktı. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıverdi. Derin bir nefes aldıktan sonra suya atlayıverdi. Kayık yalnız kalmış gibiydi. Belki de duyguları olan canlının birinde hayat bulsaydı, denizin ortasında kendiyle baş başa olmaktan korkabilirdi bile. Dakikalar geçmesine rağmen Suat, su yüzeyine çıkmamıştı. Birkaç saniye sonra ise kabarcıklar oluştu karanlık denizin içinde. Suat ortaya çıkabilmişti. Nefes nefeseydi. Kayığın üzerine çıkıverdi. Yüzü asık gibiydi. Islak tenine esen rüzgar yumuşaktı, fakat hafiften serin bir etki yaratıyordu. Elbiselerini kurulanmadan giyiverdi. Küreklere asıldı ve karaya gelene kadar durmadı. Kayığı bağladıktan sonra yürümeye başladı. Havanın soğuk olmamasına rağmen üşüyor gibi gözüküyordu. Yıkık dökük bir gecekondunun kapısını itekleyerek içine girdi. İçerisi buz gibiydi. Dışarısı belki de daha sıcaktı. Odanın içinde bir masa ve bir yataktan başka bir şey yoktu. Neredeyse bomboştu. Ahşap bir masaydı, odaya uyum sağlar bir şekilde o da boştu. Tek dolu olan şey yataktı. Üzerinde yatan bir kadın vardı. Boynuna kadar battaniye örtülmüştü. Teni bembeyazdı. Yüzünde yılların acıları saklıydı sanki. Suat, titreyerek kadının yanına geldi ve ağzından kelimeler çıktı:

“Kanatlarını bulamadım anneciğim.”

Kadının cevap vermedi ve duruşunu bozmadan öylece yatmaya devam etti. Suat ise konuşmaya devam etti:

“Üzgünüm anne. Hiçbir yerde bulamadım. Karada yoktu bulamadım. Denizlere baktım yine yoktu. Havaya sadece bakmakla yetindim, çünkü benim kanatlarım da yok. Ama merak etme sana bir çift kanatlarını bulacağım.”

Kadının gözleri açıktı ve belirli bir noktaya kıpırdamadan bakıyordu. Nefes almayı bırakmıştı. Suat ise sessizliğin hakimiyetini bozmayı alışkanlık edinmişti.

“Artık yüzüme de bakmıyorsun hiç. Biliyorum kızgınsın. Fakat ben ne yapabilirim ki, dünya kocaman. Ben küçük kalıyorum.”

Suat’ın karnından garip garip sesler gelmeye başlamıştı. Bağırıyordu adeta, aç olduğunu haykırıyordu. Birkaç dakika sonra ise bu sese, dişlerin çıkardığı ses eklendi. Suat’ın dişleri titrerken birbirine çarpmaya başlamıştı. Konuşurken kekelemeye başlamıştı:

“Cennete kanatların olmadan gidemezsin ki…”

Kadının üzerine örtülmüş battaniyenin altından koyu kırmızı damlalar yere doğru damlamaya başlamıştı. Suat’ın bunu fark etmesi çok olmadı. Yatağın yanına yaklaştı ve damlaların geldiği bacakların olduğu kısımdan battaniyeyi hafifte kaldırıverdi. Tüm çarşaf pıhtılaşmış kana bulanmıştı. Suat’ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve yorganı iyice kaldırıverdi. Kadının bacakları diz kapağı kadar kesilmişti.

“Artık bacakların da yok. Kanatlarını bulmam kesinlikle şart oldu. Yoksa nasıl gideceksin ki?”

Battaniyeyi örtüverdi. Ardından karnındaki sesler ve titremesinden kaynaklanan diş çarpışması sesleri eşliğinde yandaki odanın kapısına doğru ilerledi ve kapıyı açtı. İçeride kardeşleri vardı. Boş odanın için kana bulanmıştı. Hepsinin elinde et parçaları vardı. Yüzleri başları kana bulanmıştı. Çocuklar, çiğ etleri adeta kıtlıktan çıkmış gibi nefes almadan yiyorlardı. Belli ki uzun süreden beri hiçbir şey yememişlerdi. Kapının açıldığını dahi fark etmemişti çocuklar. Suat bu manzara karşısında hiçbir kelime dahi edemedi. Nefesini tutmuştu ve yavaş bir hareketle odaya girmeden kapıyı kapatıverdi. Yatağa doğru yaklaşıverdi. Battaniyenin altına giriverdi. Annesine sımsıkı sarılıverdi. Kendi vücut soğukluğundan annesinin vücudunun soğukluğunu hissedemiyordu. Kafasını kadının göğüslerine doğru koydu ve ağlamaya başladı. Sustuğunda ise artık, bir daha konuşamayacağını bilmiyordu. Suat ve annesi, öylece battaniyenin altında hareketsizce durdular. Ta ki kanatlara ihtiyaçları olmadığını anlayana kadar…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Taşlar

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dayanmalıyım
Işıktakiler


Haktan Kaan İçel kimdir?

"Çok okunan kötü öykülerin yazarı" adıyla bir dönem bir kitlenin hayranlığı kazansam da, genelde insanlar benim bilinçli yaptığım öykü hatalarına taktılar. Daha düzgün bir imla arayışı, öykülerimi anlamamalarını sağladı. İçindeki masalsı atmosfer bazen karanlık yanı gösterirken, bazen de tozpembe bulutların arasında gözüktü. "Ciddi mizah" ismiyle kendi mizansenimi ortaya çıkardım. Böylece her ciddi durum mizahı, her mizahi durum da ciddiyeti ortaya çıkaracaktı. Bazı bazı kendi yazdıklarımdan farklı denemeler de yaptım. Ancak genelde diyalog üzerine yoğunlaşan eğlence ve farklı fikirleri harmanlayan konular seçtim. Yani kısaca beni okursanız ya da başka değişle benim çocuklarımı okursanız ve üstüne de yorum yazarsanız dünyanın en mutlu insanlarından biri olurum.

Etkilendiği Yazarlar:
Xasiork ekolünden olduğumdan, bu ekolün etkilerini taşıyorum.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haktan Kaan İçel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.