• İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı |
101
|
|
|
|
ZAMAN KİRLİLİK ZAMANI, BEYAZ DEĞİL HİÇ BİR GÜVERCİN VE DOLAYISI İLE UMUTLAR SİYAHA ERMEK ÜZERE. YOLA ÇIKIŞLAR ÖLÜME GEBEYKEN., KORKUSUZ BİR YİĞİTTİ ÖLÜM GİYİNDİ ÜZERİNE HEMDE EN GRİ HALİYLE. |
|
102
|
|
|
|
“yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler” |
|
103
|
|
|
|
her neyse hoşgeldin sefa geldin. şakağımdan giren rüzgara merhaba. |
|
104
|
|
|
|
doğdum; doğ dediler diye, yaşıyorum; öyle emrettiler diye, bekliyorum; öl diyecekler diye... |
|
105
|
|
|
|
... eski ve aciz durumdaki pencerelerim hem iki tanecikti, hem de giriş katında oturduğum apartmanın arka tarafına, diğer apartmanlarla çevrili, içinde tek katlı, sıradan bir evin olduğu ıssız bir bahçeye bakardı... |
|
106
|
|
|
|
“Lan dur şüpheli şahıs. Kimsin, necisin nereden geldin, nereye gidiyorsun. Çıkar lan kimliğini…Ne iş yapıyorsun hemşerim. Antep’ten niye geldin İstanbul’a. Gardiyan mısın? Demek ablanı ziyarete geldin. Al lan kimliğini. Bak oğlum bura Antep’e hiç benzemez. Burası İstanbul oğlum. Fazla kalma buralarda başın belaya girer. Adamı yerler, bitirirler oğlum. Ablanı hemen çabuk gör, akşama da terk et lan İstanbul’u.” |
|
107
|
|
|
|
Rahat ol, lütuf aşağı ikinci aşamada. Şamata aşağı sanırım, meraklanma. Canım kadar duruyorum. Lağımda olsun, dün olsun püskürtülen eşyalarla ilgileniliyordu. ...
|
|
108
|
|
|
|
yaşlanabileceğinin garantisi yoktu. zaten yaşlanmayı kim ister. götünü yıkayamayacak kadar yaşlanan insanlar tanıdım. insanın zavallılığına lanet okudum. ne boktan bir düzen içinde yaşıyorduk. bir başka acı gerçek de şu ; insan, ömrünün neredeyse yarısını uykuda geçiriyormuş. tabi bunun yanında tuvaletde, trafikte, banyoda market de, banka da kuyruklarda, hastane de iyileşmeyi beklerken, yaşamın içine sıkışmış boktan formalitelere, zorunluluklara akıp giden bir kum saati gibi harcadığımız ömrümüzü de ekleyelim. geriye kalan şu kısacık yaşamımızı, aşkla nefretle, ihanetle eğitimle iğrenç evliliklerle pornoyla siyasetle iş hayatıyla çürütürüz. ortalama insan tipinin maruz kaldığı çekilmez hayat oyununa karşı, takındığı tavır karakterden karaktere değişir tabi ki. |
|
109
|
|
|
|
Gelenler, gidenler... Her gelen giderken eski beni peşinde götürüyor. Yeni ben hep daha fazlasını istiyorum. Onlarca kriterim var artık ve hala artıyorlar. Ben hep imkansızı mı istiyorum yoksa? |
|
110
|
|
|
|
hareketli bir nesneye dikkati çekti iletileri ( nedense herşey tepesindki o yuvarlakta toplanıyordu o çok önemliydi bir ismi olmalıydı.) |
|
111
|
|
|
|
onlar senin gizli kiracıların...
|
|
112
|
|
113
|
|
|
|
yazdığım hiç bişeye dönüp tekrar bakmıyorum,imla hataları ya da cümle düşüklükleri için okurlardan özür dilerim...ve bunların düzeltilmemesi gerek..tamamen aklımdan geçenleri yazıyorum,belki bir küçük tehlikeli oyun oynuyorum hayatımla..sizler bunları okurken bir gün devamı olmazsa yazılarımın ,hayatla ilgili ikinci seçeneğimi kullanmış olduğumu anlarsınız..ve yazılarda geçen herşey bu oynannan tehlikeli oyunun saçmalamaları olacaktır..küçük mutluluklar bulamayacağınız için içlerinde üzgünüm...biliniz ki hayatta kalmak zaten yeterince güçlü ve tehlikeli bir oyundur... |
|
114
|
|
|
|
soğuk ve ayazın bacak aralarından sızışı gibiydi hayat.
kasıklarda titrer, dudaklarla sövülürdü belki de!? |
|
115
|
|
|
|
"Hadi cevap ver ulan..İyi mal işte, hakiki Lübnan malı. Afgan bile olabilir, ama hala cevap vermiyor, karaktersiz müptezel. Deminden beri koca üçlüleri peşpeşe içtin, geberdin. Nefes alamıyorsun, dumanları kör bağırsağına kadar çekiyorsun, öksür öksür de geber. Alt tarafı on liralık fişek alıcan. Bedavadan on liralık çektin bile, hadi hadi ulan konuşsana."
|
|
116
|
|
|
|
"Gözlerim bağlıydı.sesinden tanıyordum.gusto nun kaba sesi.brado kod adlı bu sınıf işbirlikçisi yıllardır...." |
|
117
|
|
|
|
... Kaldırımların taşları sıra sıra. Biri bitiyor öbürü başlıyor. Arada boşluklara da rastlanıyor. O veya bu sebepten sözü geveliyorum. ... |
|
118
|
|
|
|
Bir ayraç koymuştu dış dünyaya.Olur olmaz gülmeler yayılır olmuştu suratına.Ve bahçesinin önünde ölen yaseminler gibi cansızlaşıyordu gün be gün. |
|
119
|
|
|
|
Hiçbir insan, hiçbir geçidi isteyerek bulamaz. Eğer bulursa, bu kesinlikle şansın büyüsüdür, yada geçitte bekleyen melunlar vardır... |
|
120
|
|
|
|
Uğultu yok artık, derin bir sessizlik… Tedirgin nefes verişleriniz… Beyninizde, kuşkunun saltanatı… Yarını bile düşünemeyecek durumdasınız… En büyük acılarınızı, en sığ mutluluklarınızı, herşeyi unutmuşsunuz… Doğruluyorsunuz, |
|