"İçtenlik bütün dehanın kaynağıdır." -Boerne |
|
||||||||||
|
Aylardır yokum.aylardır kafam yerinde yok.bir yıldır yokum.bir yıldır kafam yerinde sayıyor.yazmalıyım! pencere daralıyor.dünya üstüme geliyor sanki.ah! belinda!nerdesin? ve seni kimden sormalıyım.kumdan kalelere yazmalıyım ismini.sonra yıksam mı acaba o kaleyi.albert camus hala yaşıyor.bak orada pipo içiyor vebay pipo ölüyor.kağıtları yanıyor.bira şişeleri devriliyor varoluşuma.sokaktaki cocuklar ölü.yatıyorlar kumdan kaleler üzerinde.uyuyorlar.uyumalıyım ben de.ceketimi verir misin aşkım.sağol! sağolasın dünya! Elektriksel varsayımlara ceketini ters giydiren bir adam tanırım.albert camus’un yakın arkadaşıdır ve onun varoluşuna tanık olmuştur.sanık sıfatındadır ve aylardır yoktur.bundan sonra sadece perde açılır ve konuşur hayaller. Konuşur elektriksel varsayımlara pardesü diken adam. Titrer ve kendine döner adı türk olan bir adam. Aylardır yoktur oysa. Aylardır kafası yoktur. Kafasını zati sungur çalmıştır. Bir..iki..üç.. başla! 2. Ejderin cesedine baktım.bir türkü mırıldandım.elimde defter kağıdı kaplı bir sustalı vardı.ejderin suratı yanık kokuyordu.o bir çinliydi,bense yalnızca bir serseriydim.yazmam,çizmem yoktu. Ejderin cesedine baktım.varsayımlara pantolonlarını ters giydirdim.hiphop dansı yapan varsayımlara.bm güvenlik konseyi gibiydi sustalı bıçağın ucundaki kırmızı. Öldürüyordum! Çünkü kusuyordum.çünkü susuyordum.çünkü hiçbir zaman bulamayacağımı arıyordum.benim bulantım bir peygamber varoluşu gibiydi.ben aylardır yoktum.ejder ise mafyanın peygamber devesiydi.niye vuruyordum? Çünkü hayat kesirli sayılara benziyordu.yanıma yaklaşan polisler soruyordu. “niye?” “götürün beni.” Diyerek inliyordum. Tanrı yanımdaydı.ben oysa kusuyordum.çünkü kadın beni aldatıyordu.kadın kendini aldatıyordu.kadın kendini maskeliyordu. Ben kadının cesedine bakmıyordum. Aylardır hiçbir gazeteye bakmıyordum.ben bir saçmalıktım.bulantım bir tanrı gibiydi Off tanrım! 3. Cezaevi Çay üstüne çay.duvarda solmuş posterler.ateşli hatunlar üzerine ediliyor yeminler.işim ters gidiyor ve yumurta yerken kırılıyor dişim.üstüne bir de muhallebi geliyor.adım ruhsuza çıkıyor.asaletim kıçını parmaklıyor hayallerin.”hayalsiz yaşanmaz” diyor namık kemal.oysa yaşar kemal okuyorum içerde. Koğuş ağası burnunu karıştırıyor.osuruyor.ben de osuruyorum.kendimi dangalak gibi hissediyorum.genç bir kızı götürüyorum rüyamda.her gece aptal bir film çekiyor şu aptal beynim. “koğuş kalk!” Birisi böyle bağırıyor.askerliğimi anımsıyorum.ayrlardır yokum.sanki yıllardır yokum askerliğin içinde.necasetten taharetlerde yokum.akaretler kavşağında yokum. Çüküme bakıyorum yerinde yok. Kısa film tadında yaşıyorum.tuvaletler ağlıyor burada.kısa bir not düşüyorum. “kamuoyunu meşgul eden bir konunun tekrar gündeme gelmesini,gerilim aracı olmasını istemem kesinlikle.” Ben kusuyordum.bira şişeleri devriliyordu yokoluşuma. 4. Pencere Dışarda vals yapan insanlar var.dışarda toplar,ibneler var. Fatih dövüyor surları.askerleri köpek öldüren içiyor molalarda.hafsa sultan beni seviyor.pencere haremim olmuş.hediyem olmuş.ve derler ki! İş,oluş,hareket bildiren kelimelere fiil,fiili yapana fail derler. Fail benim! Ben bir yavşağım.bitim,pireyim.ben bir harem ağasıyım.hıyar ağasıyım.ejder ölürken üzerine kumdan kaleler yapsaydım keşke.keşke onu doğarken vursaydım. Dışarıda bir çöp kamyonu.rölansa yapan bir ambulans.suratı kızaran bir kadın.belli ki ilk işi.belli ki yokluk.ve bu dünya iğrenç bir yer. Ah gece gelme gündüz gel! Tenhalarda bulayım ananı dünya! 5. Felsefe “hiç değilse orada bilinçsiz insanı tanırız.ne olduğu bilinmeyen bir umuda doğru koşar durur.uyumsuz insan onun bittiği yerde,usun oyuna hayran olmayı bırakarak onun derinliğine girmek istediği yerde başlar.bütün bu yaşamlara girmek,onları çeşitlilikleri içinde duymak,tam anlamıyla onları oynamaktır” Ne,nerede,neresidir? Nerde olacağım? Çam yarması kokuyor düşlerim.belindalardan gelen o çam kokusu.tuhaf düşler.bir maviye çalıyor gökyüzü, bir griye.bir karşı kültür geçiyor boğaz köprüsünden.belindalardan gelen bir rüzgar. Belinda kim? Eski bir sevgili,eski bir ağaç,odun belki.bana ne? Kime ne? Hayat bazen acı,bazen tatlı gider.kimisi 31 aralığa kadar yaşar.kimisi aralıklarla düzenler hayatı.kimisi mürenbalığı ızgarası yapar,mürekkep olur eli.bazı kadınlar japane kol giyer.kocalarına kol gibi geçirirler hesabı.kocalar uyur,duymaz. Light erkeklerin garanti belgesi yoktur.oysa kimse karısının cesedine işemez Sex pistols topluluğu gibi iğrenç ve öfkeli bir kadını aradım.hiç değilse bilinçsiz insanı tanıdım.onu,belindayı,hüznü. Bir söz: hayat benim hüsnü kuruntumdur.ve gazanferin damadı yine gazanferdir. Pencere haremim olmuş.hayata bir aspirin vermem gerek. “her şey tek şeyle değil,her şeyle açıklanır.” Üzerinde kurtları öldürdüğüm dünya.sen okuduğum kitapların değerini bilir misin? Sen insanlara soktuğum lafaları tanır mısın? Kumdan kalelere yazmalıyım ismimi. Cismimi bir mağazaya koymalıyım. Pencere haremim olmuş.ben göt olmuşum.tuhaf olmuşum.karnım acıkmış. “miyavv!” “kedidir o kedi!” diyor bankadaki veznedar. 6. Banknot Abraham lincoln resmini kestim gözlerimle.bana parayı seven biri gibi geldi.yirmi milyonluklar niye yeşildi? Dolar niye yeşildi ve insanlar niye suskundu? Hayat bayattı ya! Amerika niye vuruyordı ırak’ı.amerika ejdere benziyordu.amerika dolgun kalçalara hastaydı.amerika saksafon çalan başkanların ülkesiydi. Amerika şeytana papucunu ters giydirirdi. Oysa ben hülyayı çok sevmiştim.ne ilgisi var? Hülayanın esas adı janetti.ona hülya ismini ben vermiştim.hülyanın sevgilisi ve isim babasıydım. Ben de iğrençtim amerika gibi.atatürk bile yeşil geliyordu gözüme Ben de vazgeçiyordum sakarya’dan Sakarya’nın cebimize bir faydası mı vardı? Yoksa bir lahana soğana “ben senden daha iriyim” mi demişti? yara bandı sistemiyle çalışıyordu kafamdaki boktan fabrika.31 aralığa kadar yaşıyacaktım.ruhumun askere gitmesine henüz bir yıl vardı.ruhum çok gençti. Ejder 13 yıl önce ölmüştü.yanında bir kadın vardı.çok güzeldi. “hırr!” “ittir o it!” Diyor bankamatik soyguncusu. 7. Anlatı Düz duvara tırmana adamların aklı çıkıntılıdır.bir atasözü gelir akıllarına. “sakla samanı gelir zamanı” ölümün zamanı gelmedi mi? Hiç unutmam.yıllardan 94.sevgilim beni terkediyor. Ah bu kadınlar.ölümü nasıl da hakediyorlar. Gaipten gelen bir ses: “bir insanın düşüncesi,herşeyden önce özlemidir.” Belindada terketti beni.avuçlarım sıkıştı.kan yedim.mısır avladım.ağaçtan körpe kuzu kopardım.macun yaptım.gerdeğe girdim.reklam arası verdim.çünkü bazı puştlar adamı gözetliyordu. Polis tutanak tutuyordu. Başkomiser gizli homoseksüeldi.genç bir sevgilisi vardı.emniyet amirinin kayınçosu borsacıydı.amirin bir evi,iki arabası,randımanı yüksek bir penisi,sevimli bir kedisi,jartiyerleri iç gıcıklayan bir karısı vardı ve arada bir başkomiserle takılıyordu. Karısının olanlardan haberi yoktu.karısı yoktan yere hamileydi. Ben yine faildim. 8. Tutanak Uzun boylu olan maktulun iki gözü oyulmuş.ağzına vibratör sokulmuş. Kısa boylu maktülün beyni matkapla delinmiş,yüz derisi alınmış. Tanınmaz haldeler. Arif solak ve ismet tutuk Biri karslı,öbürü samsunlu. Ve maktüllerin yanında bir not bulunmuş. “haydarpaşa garında yatmakta olan bir yoksul için acele yeşil dolar aranıyor!” “bu da ne?” Bütün komiserler rüşvetçidir İki kısa yazı.alt alta. Kim bu kadar canı ve kemik olabilir hayatta.kim bu kadar röntgene düşman olabilir. Medyanın makasladığı film sayısı kaçtır acaba. Bir fail matkap kullanmayı biliyorsa kesin inşaatçıdır.ve bodrum katını dikizleyen iki genci öldürebilir. Normaldir. Pencere harem olmuş.hayata novalgin vermek gerek. 9. Matrix Güneş yükseliyor,yükseliyor.bir trafik polisi kesiyor makasla erotizm mağduru bir filmi.sansür sabunun üstünde eriyor. Güneş yükseliyor.aklımızı tavşana çeviriyor.tavşankanı çaylar içiyoruz.öksürüyoruz.boğuntu makaslıyor,boğazlıyor. Bir inek fiberglas kaportayı afiyetle semiriyor.marks’ın biblosunun üstünde bay pipo emir yağdırıyor.güneşe ters açıyla bakıyorum,ellerim kayıyor.bir anarşist lüks bir yata ateş açıyor. Güneş yükseliyor.devrim adlı bir çocuk geliyor dünyaya.iki polis var.ikiside birbirinden merdane.oklavayla yoğrulan bir bir nesil görüyorum.gözleri kanlı,akılları iltihaplı,düşleri harp malulu.ve kanlı basur kokuyor merdivenler.sansür tuzun üstünde eriyor. Fiberglas havaya savruluyor.havaya giriyoruz.ali yazıyor,veli bozuyor.keskin sirke turşuya zarar veriyor. Sansür tuzun üstünde şaha kalkıyor. “felsefenin nihai senetlerini buldum.” Aylardır yokum Aylardır kafam yerinde yok! Dünya üstüme geliyor sanki! ... 10. Veliefendi Herhangi bir mart ayı. Atlar start hakemi emrine girdiler.atlar gözlerime girdiler.atlar işedi.atlar yeri eşeledi.31.piyade alayı yürüdü sanki.ellerim beygir sucuğu kokuyor.sur altında canlar gidiyor. Izgara çekiyor birilerinin canı. Ejder ikili basıyor.ejderin karadenizde gemileri batıyor.rölanti bir yaşam.ejder evini veliefendi’de bırakıveriyor. Bırakıveriyor kollarını. Ölüyor..ölüyor.. Seyrediyorum. Zevkle inleyen nameler.yarış atları gibi çılgın ve bahtsız.türlü imgeler kuruluyor sofraya.türlü geliyor,patlıcan musakka geliyor,at sucuğu,kımız vs. Yelelerimi yıkamak için şampuana ihtiyacım var.sana ihtiyacım var.kum piste saplanan hayallere ihtiyacım var. ..ve atlar start hakemi emrine girdi. Start hakeminin hayallerimde gözü var. Gözü çıksın! Alarm çalıyor karnım.aşağıda bir birahane var.birahanede ejder isminde bir sabıkalı.ejderin elinde kehribar tesbih..kıçında siyah,kumaş bir pantolon. Akıp gider oyunlar.güneş bir el silah sesini yayar ışınlarıyla.97 yılına yıkılan hayallerim deniz sularına gömülür.kum pistte güneşlenirim.ben hepsini severim.onlar beni sevmezler. Atlar beni sevmezler. İlk ayaktan yattı altılı ganyan. Üzerinde işediğimin dünyası.sen okuduğum şiirlerin derinliğini bilir misin? Sen bilirkişi misin? Sen komiserler kurulunu tanır mısın? ... 11. Titrer ve kendine döner mumışığı.beni hiç anlamaz şaheser ayışığı.hayatımı söndürür günışığı.lafı bağlayamadığım ve konuyu bağlayamadığım nice tuhaf yazı. Sen bilir misin cinayetlerin işlendiği o tuhaf yazı? Ben fail değilim aslında.inanma! susma! Sustukça sıra yeraltındaki suskunluklara gelecek.tahta sıralarda seri kültür cinayetleri işleyeceğiz. Titrer ve aylarca yoktur mumışığı.bir pencereden bakar bir çift gözışığı. “kalktım.sırtımda çivi izi vardı,göğsümde çivi yazısı vardı!” der adam.belki o adam benimdir ve adı selimdir.sevgilisi belindadır.hayatı neşe,aklı tersköşedir. Ya da herhangi biridir.örneğin,uysal,mutlu ve korkak biridir.adı mesela selahattin’dir.birilerinin eniştesi ve dayısıdır.bir cukkacı milletvekilidir. Veya pencereden bakan sevgisiz bir kızdır.adı nalan’dır.bekareti hiç bozulmayacak gibi durmaktadır. Belki sendir.sorgulanan şahıstır.ikinci şahıstır.bira şişeleri devrilir başkaldırışıma.ölüdür sokaktaki çocuklar ve öldürür.bir güvercin konar pencereye.elektriksel varsayımlara hırkasını ütületir.ütü çok kızgındır ayrıca. Bir kargadır.aylardır yok olan... 12. Kış Sustalı soğuktu.sustalıya baktım.nefesim boğuktu.bıçağı havaya sapladım.hava soğuktu.belindanın teni buz gibiydi.giremedim içine. Ruhum yanıyordu.çünkü ruhum buz gibiydi.belindanın ruhu neşesizdi. Her nedense sevgisizdik. Karşı komşumuz nalan, masturbasyon yapıyordu.röntgenleniyordu.ahlak elden gidiyordu.aşk elden gidiyordu. Karşıdan karşıya geçen bir otomobil kaza sonucu ölüyordu.ejderi ölüm bekliyordu. Mafyatik hava ejderi seviyordu. Sustalım bir sineği ikiye bölüyordu.ışıklar açıktı.aynı penceredeydim. Sustalım ejderi çok seviyordu. Cesedini anımsayabiliyordum.çünkü henüz yaşanmamıştı.yaşanmayacaktı hiçbir gerçek an. Bu cennetin,bu cehennemin momenti bozuktu. Belindanın içi orgazm kokuyordu,dışı ise koca bir ölüm.kusuyordum.bulantımla kozmopolit bir şehrin milletvekili adayı gibiydim.ayaklarım hükümetti. Ruhumun pentagonu emrini vermişti. Şiddet sorgusuzdu. Emir yoktu.emiri kesen demir vardı.ben herhangi bir kadının cesedine bakamıyacaktım kar fırtınası içinde.hiçbir gazeteye bakamıyacaktım.sıcaktim.hava soğuktu.yeni ölmüş bir cesettim sanki. Bir bardak çay aldı hararetimi.şaşkın benzime benzin dökmek istedim.aylardan şubattı ve cinayet henüz çok uzaktı. Ellerim elektrik tellerine yakın,konuya uzaktı.commodore bilgisayarlar modaydı. Sokaktaki bir polis birine söyleniyordu. “neden?” “hayır bir vietnamlı değilim ben!” diyordu adam. “sana vietnamlı olduğunu soran oldu mu?” “ama polisler insanlara hep anlamsız sorular sorarlar” “haltetmişsin!” “kes!” “Neden?” ... “komiserim.adamın bakırköy’den raporu var.bilgilerinize sunarım.büyük ihtimal serbest kalır.” Diyaloğun karşısında pencerenin perdesi çekildi.hayat devam etti. 13. Hayat Kan kokan nehirlerde balık avlayan bir suskunluk.avcı,sen de kimsin? Oysa hayat,bayat bir ekmek içini andırır kimi zaman.dünya ise bir köftedir sanki. Cezaevi müdürü konyak içer.yerlidir,tekeldir.tek eli vardır müdürün. Sanayi tekelleri yata yata et bağlar.koyunlar gezinir ve hava basar çimlere. Oysa hayat koğuşların boğuk havasında gizlidir.orda sucuklu yumurta bile özleme kokar. Özlem! Sen de kimsin? Çay üstüne çay.duvarda solmuş posterler.solmuş hayaller.adaletim kıçını parmaklıyor hayallerin.benzim benzin kokuyor.yanıyoruz bir kibrit çöpüyle. Vasati kırk çöp. Dişini karıştırıyor evren çöp bir adayla.bir çöple idare olan düzen ya da düzensizlik.nasıl yorumlarsanız. Cezaevi vitrininde masum hayaller sergilenir.içerde her türlü kesici asalet makbuldür. İçeriği boş,Yeni bir atılıma hazırdır dışarda yavşak işadamları. Yeni bir hadise çıkınca dışarıya. İçerisi de,dışarısı da,kampanyalı,süslü bir cezaevi. Boyut yok Hayatın eline çamur sürmek gerek! 14. Karmaşa Soğumuş,yoğrulmuş. Parmağım yeni bir hedefe gitti.terkettim sonra binayı. Bir cinayet.iki adet jilet. Düşlerim traş oldu.afiyet oldu esaret. 94 yılı Beş yıl ara,beş kara cesaret. Sayı üç,basket beş. Önümde 70’lik bir şişe rakı.yanında kavun,peynir.aylardan yaz.terliyim,dertliyim.televizyon bozuk.dışarısı terden ağlıyor. Hayat devam ediyor. Hayat sevince güzel.peki ya üzülünce? O zaman da limoni,kurşuni.çıkarları oranında dağılıyor izlenimler.kahve tonundaki patikalar fal bakıp yol gösteriyolar. Karşıda bir barikat.atlar ona çarpıyor. Birileri hala güzellere çarpılıyor. Hiç gelmeyen aşkları arıyor birileri.birileri gezinir ve hava basar çimlerde. Ahlak elden gidiyorum. Aşk zaten yoktu. Önsöz:cismini bir mağazaya koymalıydım.kumdan kalelere yazmalıydım ismini.pencere haremim olmuş oysa hava ısınmış,pencere terlemiş,soğumuş,yoğrulmuş. Yeni bir atılıma hazırdır rüzgar. Potinlerini vurur yere bir çift bacak ve aşk hakkında bir yorum yapar. Çift sarma içer siyah adamlar.küfür ederler.hayatları zevktir. Bir tane de bana uzatırlar.bir nefes. Soğumuş,yoğrulmuş. Yorgun. Öksürüyorum.dünya bana çift penisli görünüyor.üç kulaklı görünüyor. Sokaktaki adam hala üşüyor.yaz nasıl olsa bitecek. Aylardır yok. Aylardır kimse yoktur. Penceredeki adamla sokaktaki adam aynı kavunun içidir.ekim ayından sonra yaşamazlar. Failler genellikle renk vermez.onlar çamaşır suyuyla yıkanmaz.flaş patlar. Hücum faulü alır bütün ordular.bütün inançlar,hayaller. Beni anlasaydın belinda! Olmazdı bu! Dünya anlamsızdır.dünyalar çıkmazdır. Realite bir hücum faulüdür. Mutluluk ise bir “anlık”tır. ... 15. Ejder cinayetinden sonra bir evde saklandım. Aniden kapı zili çaldı,irkildim. Gelen başka bir cinayet miydi? Yoksa uzak bir akrabam mı? Tam işerken bu zil neydi? “merhaba.çöpünüzü almaya geldim.” “al.” “siz ahmet beyin nesi oluyorsunuz?” “ben güneşim kayınpederiyim” “ne! Nasıl yani?” “Başka bişey var mı?” “şey..yani sizi burda daha önce görmedim.” “bir daha hiç görmeyeceksin zaten.” Şaak, Diye kapanır kapı! Kapıcı döner gider.”ne tuhaf adam.” der.karısının doğumunu düşünür akabinde. ... Pencereye gidip baktım.iki çocuk beni görüp “nah” işareti yaptılar.sonra gülp uzaklaştılar. Aldırmadım. Kendimi dünya gibi hissettim. Dünya anlamsızdı.ben kireç gibiydim.şiddet anlamsızdı.ama hep vardı.olumsuzdu. Tüm bulutlar güneşin kayınbiraderiydi.silahlar vuruyordu havayı.silahı önce havaya sonra kendime doğrultuyordum. Kendimi vurmak istiyordum. Şiddet içimize sinmişti.soğan gini kokuyordu.atık kokuyordu gerilmiş sinirler. Yapamadım. İçimizde hala bir aydınlık vardı.ruhumuzun trenleri karanlığa yönelse bile. Sıkışmışlık. Bir yat görüyorum.boğuluyor.yat ölüyor. Yat! Kalk! Savaş çığlıkları.mutluluk çığlıkları. Gelecek güzel günler,gururlar. Cinayet. Tam işerken gördüğüm yıkılış neydi? Kapıdaki zil benim ölümüm müydü? Ruhum antibiyotik olmuş. Bütün sokakların iltihabı kurumuş. İçindeymişik,yeşilmişik,safmışık. Belinda ile salya,sümük öpüşüyormuşuk. One beer please.son söz yerine! ... Polis! Açın kapıyı! ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim çok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |