..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Varoluşçuluk
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)

Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Varoluşçuluk
21 
 Görünmeyenler - Bölüm 17  (Edibe Toğaç)

Gözlerimi tam anlamıyla açamadığım gibi, bilinç yönündende başka dünyalardaydım sanki. İçimden zaman zaman, yerimden kalkıp pencereyi kapatmam gerektiğini belki yüz kere tekrar etmiştim, ama uyku daha ağır basıyordu gibi. Arada sırada göz kapaklarımı bir açıyor bir kapatıyordum, işte tamda o esnada Anna'nın karşımda duruyor olduğunu fark ettim.
22 
 Ahde Vefa Bekleyen Katır  (mehmet avcı)

yıllar önce aynı eller aynıkaşağıyla benim saçlarımı tarıyordu diyerekten ahde vefa bekliyordu
23 
 Türk ve Alevi  (sıtkı demir)

mersinde yayın yapan yerel gazete izlemgazetesi köşe yazısı
24 
 Minimal Dalga  (selim çok)

Umut hep vardı.mecburen var olacaktı.
25 
 Anarşist  (selim çok)

kirli dudaklarım yutacak seni sonsuza kadar.iki adet günbatımı manzarasına takacağım gerdanlığını.
26 
 Bu Şehrin İçine Sıçtım!  (selim çok)

Varmısın ki bir hiç oldun?..
27 
 Zamanı Taramak  (selim çok)

sağ gözümdeki o çıldırtıcı ağrı başlamıştı yine.adımlarım da yavaşlıyordu.yolun sonundaydım ve evim görünüyordu küçük bir iz gibi.
28 
 Kapela  (Aydın Akdeniz)

İteklemesiyle açılıyor kapı. Eve uzanan yolda ıhlamur kokusu, çok sever. Çayını değil de kendisini. Koca birer ağaç olmuşlar şimdi. Dolgun tanelerde dolaşan elleri “ Haticeee!” haykırışıyla utanıp kavrıyor valizi. Yüksek topuklar zeminde sendeleniyor. “ Patlama geliyorum.” Baş başa vermişte gelişinden habersiz çekişip duruyorlar. İnatçı iki keçi gibiler. Anası başlamasın bir kez, söyleniyor yine “ütüsüz pantolon giymezmiş şu yaşta.” Vızıltılar perde olup örtüyor mahremiyeti. Bahçenin her yanındalar, en çok salkımlarda. Uğuldayan saydam kanatları ile göğün maviliğine dalıyorlar. Ağaç kovuğu, bir kaya dibine ulaşana dek öylece uçacaklar.
29 
 Psikopat Kırmızı  (selim çok)

Ve ki! Sen olmayansın Bitsin ileriye dönüşler
30 
 Kapılar  (selim çok)

beyin hücrelerim teker teker vefat ediyordu.ortalık cenaze töreninden geçilmiyordu.
31 
 Rütubet Sevgileri  (Meqsed NUR)

silsile hekayeler
32 
 Utanç  (Mikail Boz)

Tecavüz ve onun bir olgu olarak Türkiye'deki görünümlerine dair bir öykü? Utancın öyküsü
33 
 Hayatın Anlamı  (Alp Çetiner)

Kendi ölümümüz; hayatımızın nihayeti, yeni bir hayatın alâmeti, veya yalnızca bir merhale, teşekkül, transformasyon olacaksa... başkalarının ölümü bizim için ne ifade eder?
34 
 Sabri Bey'in Hikayesi  (Aydın akdeniz)

Akşamları işten döndüğünde eşini oturma odasındaki halının ortasın da dizleri üzerinde otururken bulurdu. Yanından eksik etmediği piknik tüpü, halının bir ucunda durur, yerinden bir milim dahi kımıldamadan günlerce kalırdı orada. Hiç sönmeden kısık ateşte yanan tüp, gün içinde defalarca üzerinde çayın demlendiği odanın demir başlarından biri olmuştu. Piknik tüpün çevresinde ise yine ev halkının görmeye iyice alıştıkları, dağınıklığı tamamlayıcı birer unsur olarak; yarısı boşalmış bir tuz kavanozu, içinde bir kaç sürümlük kalmış margarinin bulunduğu, kırmızı baharatlarla öbek, öbek kirlenmiş bir kâse, ağzı açık, içinde bir kaç kilogramlık toz şekerinin bulunduğu bir çuval, odanın sağına soluna savrulmuş günlük gazeteler ve onlara ait bulmaca sayfaları yer alırdı. Akşam yemeğinde, divanın altına buruşturularak atılmış sofra yaygısı alınır, bulunabilen bir boşluğa serilir, bardaklara boşalan bayat çay ile birlikte, katık olmaksızın ekmeğe sürülen margarinler yenirdi. Derken, ilerleyen zam
35 
 Kömür Karasıydı Elleri  (Aydın Akdeniz)

Adımları hızlanırken, nedir çilesi şu kadının diye düşündü. İlle de ütülü olacakmış giysileri. Ütüye kömür doldururken solgun parmakları sımsıkı kavrardı kırık ahşap sapı. Nasırlaşan avuçları bazı geceler yüzüne kapanırdı. Evden uzakta koca iki yıl. Neler değişmişti yokluğunda kim bilir? Topuk sesleri zeminde yankı bulurken vızıltılar bahçenin her yanında. Başının üstünde uçuşan saydam kanatlar göğün maviliğinde kararan beneklere dönüşerek vızıldıyordu.
36 
 Yanyana ve Ayrık  (selim çok)

Hangi varoluş bu siteme kulak tıkayabilir.
37 
 Dilemma 6. 45  (Orhan Civelek)

İçsel bir kavga. İkilem ve tereddüt olarak bireyin zihninde vücut bulmuş bir kavga. Öyle ki, gündelik ve küçük bir detaymış gibi görünen bu kavga, çoktan Mr. Ticktock'un yaşam konsepti haline gelmiştir.
38 
 Fitnat  (diydembaylan)

Kızın adı fitnat.Saçları kısacık
39 
 Duymuyorum  (Şenol Durmuş)

O duymuyordu…Bu sorunu daha çocukluk yıllarında fark edilmişti. Yakın çevresine göre Adnan o yaşlarda bile sağırdı. Ailesi de aynı düşüncede sayılırdı. Evet o kesinlikle duymuyordu. Çocukluk arkadaşları ise bu durumu farklı yorumluyordu.Onlara göre o işine geleni duyan, işine gelmeyeni de duymayan bir insandı.
40 
 Kriz Ortamında Ekonomik Garantili Konuk Ağırlama Önerileri  (Mudi Beya)

Dumanı üstünde susamlı, çörekotlu güzelim ekmeklerden yayılan kokular konukların aklını başından alacaktır. Oraya karakol da kursanız, konuklarınızı kuru ekmek yemekten alıkoyamazsınız. Ama, yanılıp şaşıp da, masayı değme yemeklerle donattığınız halde, ekmekleri masaya koymamış olsaydınız, yemeklere kimse banmazdı… Zira, ekmek bizim soframızın ana direğidir. O nedenle, soframızdaki katıklar her geçen gün azaldığına aldırmayız. Peki, ekmeğimize el uzatıldığı zaman öyle mi? Ekmeğimle oynayanın hayatıyla oynarım, demez miyiz, ekmeğimize dokunulduğu zaman?

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Naturel
YILDIZ AKA
Öykü > Varoluşçuluk
Anlaşılmayan
Nicolai Copuşçiu
Öykü > Varoluşçuluk
Difenbahya
Ekrem Naif Tek
Öykü > Varoluşçuluk
Harabad
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Scamnum
Sinem Bağcivan
Öykü > Varoluşçuluk
Safsatalar - 8
Ekrem Naif Tek
Öykü > Varoluşçuluk
Acının Çağrısı
Ekrem Naif Tek
Öykü > Varoluşçuluk
Fitnat
diydembaylan
Öykü > Varoluşçuluk
Caz Kuşağı
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Minimal Dalga
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Zamanı Taramak
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Psikopat Kırmızı
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Yanyana ve Ayrık
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Kapılar
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Masada Pislik Var!
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Anarşist
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Karovale
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Bu Şehrin İçine Sıçtım!
selim çok
Öykü > Varoluşçuluk
Kaçamak Sonlar
Edibe Toğaç
Öykü > Varoluşçuluk

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.