Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Hiç yaşanmamış varsaymaktan, amiyane tabiriyle salla gitsin, mantığından öte bir şey dediğim.Kendi özel alanımızda aslında var olmuş bir kimliği sanki hiç tanımamış hatta daha önce hiç görmemiş gibi … Silebilmek elimde olsa kimler olurdu o listede acaba? Hafızamın kıvrımlarındaki hangi dosyayı çağırdığımda ‘hata’ sinyalini almak isterdim mesela…Düşündüm de ne kadar ürkütücü! Hiç istemezdim. Sahip olduğu her şeye benim kadar heyecanla bağlı biri için sahiden çok ürkütücü. Yüreğimdeki yangının karşısına geçip bir sigara yaktığım ve efkarlanarak geçmişimin cayır cayır yanışını izlediğim o zamanlarda bile -her şeye rağmen- hiç bir anıyı silmek istemedim. 'Şöyle korunaklı bir sığınağım olsa, o sığınaktan dışarıya hiç çıkmasam, çok uzun bir süre yalnız kalsam, hiç bir şey duymasam, hiç kimseden haber almasam, ama herkes sağ salim olsa... ' dediğim oldu elbette. Kimsenin bana acımasına fırsat tanımadan gitmeyi istemiştim evet ama unutmayı, yok saymayı değil... Küçüklüğümde oyun oynarken yere düşüp dizlerim, avuç içlerim yara bere içinde kaldığında da hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkar oyuna devam ederdim.Arkadaşlarım acıyarak bana baktıklarında ‘acımadı ki’ derdim ısrarla.Acırdı oysa zırıl zırıl ağlamamı gerektirecek kadar acırdı hem de...O yaşlarda, yere düştüğüm an yanıma koşup dizimdeki yaraya üfledi diye terk etmiştim ilk aşkımı.Bir daha beni çağırmak için zilimize basma; çünkü seninle oynamayacağım artık! demiştim öfkeyle; merdivenlerden çıkarken ağlamıştım 'acıdı bana eşek!' diye diye…Büyüyünce de acıyan yanlarımı hep sakladım ben. Hiçbir zaman yüzümdeki o mağrur ifade silinsin istemedim. İçine atmak, denilen oyunu nedense en iyi oynayan hep bendim! Aşklarım oldu, kırgınlıklarım oldu, artık bunu kaldıramaz, diye düşünülen vedalarım oldu ama hep acımadı kiii, dedim. Şimdi açıkça söylüyorum: Acıdı ve hep acımıştı! Not: Aylar önce yazdığım ama bir süre yayında kaldıktan sonra sildiğim bir yazı ... Aslında boşluksuz yazılardan biri olarak kalsın istiyordum; ama bazı satırları değiştirsem de içeriğinden vazgeçemedim... Umarım hafıza kaybına uğramayı hiç istemeyiz... BİNNUR EDİSAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİNNUR EDİSAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |