..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > İnci Fügen Yılmaz




17 Ekim 2001
Maksat Güzellik Olsun  
İnci Fügen Yılmaz
Gezmeyi severim ben. Gezmeyi, yeni insanlarla tanışmayı, yeni yerler görmeyi çok severim. Öyle uzun yolculuklar, şehirlerarası, ülkeler arası seyahatler falan değil bunlar.


:BHDE:
Ben tesadüflere hiç inanmam. Her tesadüfün bana yeni bir kapı açmak için oluştuğunu düşünür, her rastlantının benim nehrimin akışını değiştirdiğine inanırım. Her yaşam bir nehirdir ve nehirler denizlere doğru akar. Geçen hafta da benim nehrim kıvrıla kıvrıla dolaştı ve sevgiyle bir araya gelmiş nehirlerin toplandığı denizlere aktı..

Gezmeyi severim ben. Gezmeyi, yeni insanlarla tanışmayı, yeni yerler görmeyi çok severim. Öyle uzun yolculuklar, şehirlerarası, ülkeler arası seyahatler falan değil bunlar. Topu topu bir düğüne, bir tiyatroya ve kuaföre gittim ve bu üç olay bana 3 ayrı güzellik yaşattı.

Önce kuşadasında bir düğüne gittim. Düğünler hep neşeli ve coşkuludur. Tüm gelinler güzel, tüm damatlar yakışıklıdır. Konuklar; yeni kurulan yuvayı kutlamak, yeni eşlere mutluluk ve bir yastıkta kocamaları için dileklerde bulunur, hediyeler verir, yer içer eğlenirler. Oğlan bizim, kız bizimdir o gece. Kaynanalar halay çeker, gelin anası ağlarken, güvey anası kasıla kasıla dolaşır.

Henüz evli olmayan kızlar, gelinin ayakkabısının altına isimlerini yazdırırmak, gelin telinden bir parça koparmak için sıraya girerler. Darısı bekarların başına sözleri söylenir.

Zengin düğünü havai fişek gösterilidir, fakir düğünü davul zurnalıdır, köy düğünü 3 gün 3 gece sürer, kuzular çevrilir, pilavlar pişer. Kimi gelinin gelinliği ünlü bir isim imzalıdır, kimininki kiralık ama herşeye rağmen coşkusuyla, sevinciyle, neşesiyle duygular tüm düğünlerde aynıdır.

Egenin her köşesinin güzel olduğu gibi, Güvercin Adasıyla, turistik tesisleriyle, ören yerleriyle, çok sevdiğim çarşısıyla, kadınlar deniziyle, Kalamaki milli parkıyla, çocukluk anılarımla… Kuşadası da çok güzeldir.

Düğün ege düğünü olur da zeybek havası olmaz mı? Oldu tabii ki.

Damat çıkardı papyonunu, siyah ceketini, nefis bir zeybek oynayarak gözlerimize ziyafet çekti. Erkekçe bir edayla kollarını kaldırıp, parmaklarını şıklata şıklata oynadı. Zarif hareketlerle ağır ağır, döne döne oynadı. Dizlerini yere vura vura, seke seke oyandı.

Ben kadınların oryantal yapmalarını çok severim de erkeğin göbek atmasını hiç sevmem. Hiç yakıştırmam erkeğe bireysel dansı. Yavaş danslar, tangolar, valsler yakışır da, şıkıdım şıkıdım oynamak hiç yakışmaz erkeğe. Ama.. bu EGE ZEYBEĞİ öyle güzel, öyle erkeksi bir dans ki. Gel de seyretme, gel de keyiflenme.

Düğünden ayrılırken gelinle damada söylenmesi gereken sözleri söyleyip veda ettim ama içimden …’’Evliliğiniz zeybek havası kadar güzel ve uyumlu geçsin’’ diye diledim.

Konakta adliye binasının yanında küçük bir çayevinin garsonu Nurettin, güzelliği masaların üzerine koyduğu kendi icadı, su içinde yüzen çiçeklerle yaratmış. Ne işin vardı oralarda demeyin. Operaya gittim ben. Devlet Opera ve Bale Salonunu ararken yine herzamanki gibi kayboldum. Yeni İzmir’liyim ya, daha yolları öğrenemedim. Kaybolmaya niyetli olduğum için erken çıktım yola. Oyun 20.00 de başlayacak ben 17.30 vapuruna bindim. Hay huyumu seveyim. İyi ki de kaybolmuşum. Kemeraltı, Hisarönü dolaştım durdum. Baharatçıları, antikacıları , sahafları, el yapımı eşyaları seyrettim ne ararsan var bu Kemeraltında. Her dükkan ayrı bir alem. Hareketli, kalabalık, yani yaşayan bir çarşı. Dolaş dolaş yoruldum tabii. Opera binasına yakın bir yer olan ‘’Güzelim’’ isimli kafede soluklandım, çay içtim.
Garson Nurettin’le tanışıklığımız buradan. Masadaki çiçekleri sorduğumda, keyifli bir sohbete daldık. Sorulmayacak gibi de değil. Burası basit, sıradan bir çay evi. Tek lüks, masalarda; ters çevrilmiş cam bardakların içinde, suda yüzen rengarenk çiçekler. Öyle güzel duruyor ki. Çayevine bir ruh katmış. ‘’Nasıl yaptın’’ dedim. Anlattı... Nurettin içkili gazinolarda çalışmış. Alemlerin adamı.
Geniş bir kaba su doldurup içine kır çiçeklerini atıyor sonra da bunları bildiğiniz cam bardaklara doldurup, bardakların ağzına da çay tabağı kapatıp, ters çevirip masalara dizermiş. Keyfi yerinde olursa, iki bardağı ağız ağıza dizerek daha güzel görünümler de yaratırmış. ‘’Maksat güzellik yaratmak’’ dedi.

Güzeli yaratmak bazen böylesi basit, bazen biraz emek istiyor. Ama yol, verilen emek, harcanan zaman ne olursa olsun uğruna çaba harcamaya değer.
Tesadüfen gittiğim kuaför Ahmet’de, tesadüfen tanıştığım Mimar Sevinç hanım, beni Zeytinalan köyünde bulunan Zeytin Sanat Evi’ne davet etti. ‘’İşte, yine güzellikler göreceğim bir fırsat’’ dedim. Kalktım gittim.

Yaradanın sevgisiyle, topraktan yaratılan insanoğlunun yine aynı aşkla toprağı yoğurduğunu, şekil verdiğini, ruh verdiğini izledim...

Suyla harmanlanmış topraktan mamul özel çamurdan, Sevinç hanım; Birbirine zıt desenli bir çift mumluk, Nur hanım; Zambaklı vazo, Nihal hanım; Eski Mısır desenleriyle bezenmiş bir rölyef, Meral hanım; Kenarında su içen kuşların tünediği havuz görünümlü bir tabak, Emine hanım da üzeri kabartmalı bir seramik abajur yapıyordu. Sanatevinin sahibi Mücella hanım: kesit kesit gördüğünü söylediği dünyayı simgeleyen bir çalışmasıyla yarışmaya hazırlanıyor, senelerini seramiğe katmış Sadi bey de ona yardım ediyordu.

Sevgiyi toprağa işleyen hünerli eller; kürdan, pipet, tükenmez kalem kapağı, gazoz kapağı ne bulurlarsa kullanıyorlar, çamurla uğraşırken adeta dans edip müzik üretiyorlardı.

Ben ne mi yaptım?. Ben once çocuklar gibi çamurla oynadım. Ne yapacağıma karar verene kadar çamuru yoğurdum. Merdaneyle açıp düzelttim. Sonra yine karıştırdım. İlham gelene kadar bekledim anlayacağınız.

Sonra bir vazo yapmaya karar verdim. Uzun uğraşlar sonunda, elim, yüzüm çamura bulanmış bir halde, siz deyin çorba kasesi, ben diyeyim mama tası, öyle bir sanat eseri çıktı ortaya. Üzerini elime geçen herşeyle süsledim. Arkasına da adımı yazıp tarih attım.

Ben çok beğendim… Daha kurutulup, fırınlanacak sonra da boyanacakmış. Sanırım evimdeki en değerli eşya olacak. Çünkü ben yaptım. Bir işe yaramasa bile ben onu sevgiyle yaptım. ‘’Maksat güzellik olsun ‘’

Fügen Yılmaz
03.04.2001









Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yalnızlık
Hayallerinizin Resmini Çizin...
Renkler Ruhumda Böyle Yansır
Hala Farketmiyor Musunuz?
Kararsızlığıma İkna Oldum...
Sahi Neresi Bu Hoşumuz?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hergele Meydanı
İki Sevgili
İyiliğim Kötülüğüme Denk Mi?
Kendimi Oldukça Güzel Buluyorum
Anılara Uçmak
Mutlulukla İlintili Şeyler
Öğrencinin Kulağı Kapalı Olamaz
Ah Başım, Vah Boğazım...
Bir Şehri Tanımak Bir İnsanı Tanımak Gibidir...
Uzun Süredir Aşka Düşmedim Ben...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Masal [Şiir]
Dört Erkek Bir Böcek [Öykü]
Hayalde Aşk [Öykü]
İlk Kitabım Tüm Kitapçılarda [Öykü]
Babadan Oğula Atatürk Sevdası [Öykü]


İnci Fügen Yılmaz kimdir?

Araştırarak, gözlemleyerek ve deneyimleyerek yaşadıklarımı, düşünce duygu ve anılarımı yazıp biriktirmeyi seviyorum. Birike birike bir gün taşacakları günü hayal ediyorum. Umarım olur.

Etkilendiği Yazarlar:
Türk edebiyatından etkileniyorum.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İnci Fügen Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.