Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Ben; peynirin zeytinin kokusunu duyarak, tadına bakarak alışveriş etmeyi sevenlerdenim. Kalabalık yerleri, sokak arası dükkanları, mahalle bakkallarını, Pazar yerlerini dolaşmayı, büyük marketlerden alışveriş yapmaya yeğlerim. O yüzden Çarşı bana çok ilginç, hatta büyüleyici geldi. Her gittiğimde, yeni bir dükkanı farketmenin heyecanını yaşadım. Neler yok ki? Bankasından kuyumcusuna, kıyafetten ayakkabıcısına, ev yapımı yiyeceklerden, fast food’a, baharatçı, mandıra, çiçekçi, balıkçı, tuhafiye, züccaciye, sahaf, fırın, iç çamaşırı, gelinlik, nişanlık, incik- boncuktan iğne -ipliğe ne ararsan var... Karşıkaya vapur iskelesinin tam karşındaki trafiğe kapalı geniş cadde, çarşının ana caddesi. Caddeyi dik ve paralel kesen sokakların hepsi trafiğe kapalı. İstanbul’un kapalı çarşısının tersine, burası bir nevi açık çarşı. Sokak araları da dahil olmak üzere her yer cıvıl cıvıl, kalabalık. Çarşıda her saatte, her yaştan insanı dolaşırken, alışveriş ederken, piyasa yaparken, bankaların veya dönercilerin önünde kuyruk beklerken görebiliyorsunuz. Önceleri alışverişlerimi toptan yaparken, çarşının büyüsüne kapılıp, evde eksileni tamamlamak gibi bir alışkanlık edindim. Bulaşık deterjanı bitti. Yürü çarşı Migros’a. Akşam üstü çaya misafir var. Tren istasyonu yakınındaki gevrek fırınına, kırmızı biber eksildi. Doğru, çarşı ara sokaklarından birindeki baharatçıya.. Yani anlayacağınız alışveriş bahane, maksat; Çarşıya gitmek oldu. Gide gele bir süre sonra çarşının dokusunu, ruhunu, dilini anlamaya başladığımı hissettim ve mağazaların, dükkanların dışındaki insanları da incelemeye başladım. Alışveriş yapmayan, yalnızca dolaşıp, gezen insanlar da vardı. Dikkatimi çeken başka bir şey de sokak başlarında, belli yerlerde, kah birkaç kişi, kah yalnız başına DİKİLEN delikanlılar oldu. DİKİLMEK nedir? Derseniz: Bir köşe başında saatlerce ayakta durup, geleni geçeni seyretmek. Sanki görev yapar gibi, hergün aynı saatte, aynı yerde durmak. Bir gün önce gördüğüm delikanlıyı, bir kaç gün sonra yine aynı yerde dururken görünce, bu bir tesadüf değil deyip, araştırmaya soruşturmaya başladım. Bir başladım, hala sonunu getirebilmiş değilim. Ben, meğer, yıllardır sürüp giden bir geleneğin, platonik aşkın, romantizmin, göz sevdasının ortasına düşmüşüm. Karşıyaka çarşısı 100 yıllık geçmişe sahip bir çarşı. Çarşıda dedenen toruna geçen dükkanlar, meslekler var. Bir örneği de Ferah Eczanesi. Dede Eczacı, Kızı Cumhuriyet tarihinin ilk kadın eczacısı, torun Şafak Gökçehan da eczacı. Tam 93 yıldır duruyor eczaneleri. 1908 den beri aralıksız insan sağlığı hizmetinde faaliyetine devam ediyor. Karşıyaka Çarşısı içinde Caminin altında yeri olan muhtar Halil Erülken 80 yaşında 41 senedir muhtarlık yapıyor. 41 seneden beri muhtariyeti kimse elinden alamamış, çevresinde son derece sevilen sayılan bir insan. Bunun gibi senelerdir süregelen yerler, kişiler var. Çarşı işte böylesi ilginç, böylesi tarihi bir yer. Çarşıda dikilen, yani aynı yerde, saatlerce durup, geleni geçeni seyreden delikanlıların, yaklaşık 45 senelik bir geleneği sürdürdüklerini öğrendiğimde şaşkınlığım bir kat daha arttı. Şu an çarşının girişinde bulunan Yapı Kredi Bankası Binasının yeri, eskiden açık alanmış ve önünde demir bir korkuluk bulunurmuş. Zamanın delikanlıları burada toplanır, gün boyu, onları görmek için süslenip, püslenip çarşıya gelen kızları, kadınları keserlermiş!... Yerin adı HERGELE MEYDANI. İnsanda önce kötü bir lafmış gibi bir izlenim bırakıyor ama araştırdıkça aslının hiç de öyle olmadığını anladım. HERGELE’ nin lugat anlamı mecazi olarak pek hoş değil. Ama farsça anlamı, binek veya yük hayvanı olarak eğitilemeyen at sürüsü demekmiş. Yani yabani at sürüsü.. Vahşi, dizginlenemeyen, bıçkın... Bırakın dünyayı Türkiye’de, hatta İzmir’de bile başka bir örneğine rastlanmayan bu gelenekte, erkekler çarşıda kendilerini sergiliyorlar. Aynı yerde, aynı saatte, iki dirhem bir çekirdek, giyim kuşam, saç, aksesuar herşey yerli yerinde bekleşiyorlar. Bir şekilde kendilerini vitrine çıkarıyorlar. İzmir’in kadını, şen şakrak, güzel ve bakımlı. Sabah kalkar, balkonunu yıkar, çiçeklerini sular, 5 çaylarını kaçırmaz, bisikletle dolaşır. Anadolu kadınına göre daha çağdaş, rahat ve geniş fikirli. Bunda iklimin, sıcak havanın, İzmir’in 5000 yıllık kültürünün, İyonların, şehrin asırlardır önemli bir liman ve ticaret şehri oluşunun ve Levantenlerin etkisi var. İzmir insanı demokratik, laik ve medeni bir dünya görüşüne sahip. İtalyan, Rum ve Hollanda asıllı Levantenler şehirde oldukça etkin olmuşlar ve İzmir kadını, 40 sene önce mayoyla denize girip, sahillerde yarışmalara katılmış, ata binmiş. Osmanlı Geleneğiniyle, Batı ezgilerini harmanlanmış ve İzmir’de özellikle Karşıyaka’da diğer Türk şehirlerden farklı bir yapı gelişmiş, Platonik aşkın, Göz Sevdasının, günlerce, aylarca yalnızca bakışarak flört etmenin, Romantizmin merkezi de Karşıyaka çarşısı, ve Hergele meydanı olmuş. Bu konuda konuştuğum yaşları 20 ile 70 arası pek çok insan Karşıyaka çarşısında yaşanan aşkların bir başka olduğu görüşünde birleşiyor. Delikanlıların, yani hergelelerin çoğu bıçkın, mert, yakışıklı, iyi aile ve meslek sahibi veya eğitimli insanlar. Çarşıda, laf atma, el veya dille sarkıntılık, tecavüz gibi olaylara rastlanmıyor. Hergeleliğin, kendine has “raconları” var. Delikanlılık yasaları var. Birinin ‘’Göz Aşinası’’ olan bir kıza, başka birinin yan gözle bakması sözkonusu değil. Kadının seçimi ön planda. Yani bir Hergele, bir kızı beğenebilir, günlerce, aylarca onu izleyebilir ama seçim kızın. Genç kız delikanlıyı beğendiğini gözleriyle ifade eder de , delikanlı bundan emin olursa, cesaretlenip arkadaşlık teklif ediyor. Çarşıda röportaja bir Cuma akşamüstü gittiğimde Belediyenin 20 kişilik üflemeli çalgılardan oluşan orkestrası karşıladı beni. Bando; Mozart’la başladığı konserine, etrafta toplananan kadınlı erkekli grubun alkışları ve istekleri üzerine, Tarkan’ dan ‘’Kuzu kuzu’’, Yıldız Tilbe’ den ‘’Bin dereden su getirsem..’’ çalarak devam etti ve İstiklal Marşı ile son verdi. Karşıyakanın kıvırcık kızıl saçlı, güzel, kadın belediye başkanı da belediye binasındaki odasının penceresinden bandoyu ve halkı selamlıyordu. Tütüncü Haydar’ın oğlu Enver Eden, 1943 doğumlu (Eski Hergele) : Yirmili yaşlardayken Hergele Meydanında toplanırdık. Kimler yoktu ki grubumuzda? Sakıpağa’nın oğlu Sebahattin, Kenan Tapman (Lakabı Piç Kemal), Emniyet amirinin oğlu Doktor Seks Lakaplı Levent... daha bir sürü bıçkın genç. İş çıkısı, okul çıkışı bir araya gelir, demire oturur, çay içerdik. Kızlar; Numune Kız Koleji, Yamanlar Kız Koleji, Amerikan Kız Kolejinden çıkar çarşıya uğrarlardı. Hemen herkesin beklediği, hoşlandığı bir kız vardı. O zaman şimdiki gibi rahatlık, kızlarla sinemaya gitmek falan yok. Günlerce, hatta aylarca bakışır, gözlerle sevişirdik. Cesareti olan buluşur, konuşurdu. İçimizden, burada tanışıp, evlenip, çoluk çocuğa, torun torbaya karışanlar var. Ben, aşık olduğum kızla evlenemeyince, buralarda duramadım yurtdışına yerleştim. Ne zaman İzmir’e gelsem Çarşıya mutlaka uğrarım. Mehmet 1955 doğumlu, Çarşıda dükkan sahibi (Eski Hergele): Askere gidene kadar Çarşıdaydım. Babamın dükkanında çalışır, Boş kaldıkça arkadaşlarımla toplanır, Meydanda dikilirdim. Delikanlı olmanın, Çarşıda bulunmanın kuralları vardı. Bizden büyüklere saygıda kusur etmez, iyi giyinirdik. Düşük bel, bol paça pantalonlar, çizmeler... Hergelelerin çoğu nevi şahsına münhasır, mutlaka bir özelliği olan, cesur, espritüel gençlerdi. Benim de aylarca yalnızca bakıştığım, uzaktan sevdalandığım kızlar oldu. Semiha 1950 doğumlu Evli, Ev Kadını : Adı Hergele meydanıydı ama birkaç istisna dışında o hergeleler dünyanın en yakışıklı, namuslu, mert delikanlılarıydı. Okuldan çıkınca, giyinir, süslenir çarşıya giderdik. Hemen hepimizin bakıştığı bir delikanlı vardı. Benimki esmer, uzun boylu bir delikanlıydı. Çok şık giyinirdi, gözlerini hala unutamadım. Hiç konuşmadık. Evlendikten sonra bir daha görmedim. Karşıyaka’nın erkekleri zarif, kadına saygılı, gözü tok erkeklerdir. İzmir’in erkeği feminist olduğundan kadınlar fenimist olmaya ihtiyaç duymazlar. Ayşe 1962 doğumlu Evli, Meslek Sahibi: Platonik aşkın heyecanı bir başkadır. Fiziksel olarak beğenirsin. Ne zaman gitsen orada, o köşede onu bulacağını, göreceğini bilmek heyecan verir. Kız Meslek Lisesinde okurken, benim de Çarşıya gidip, bakıştığım, Platonik aşk yaşadığım bir delikanlı vardı. Aylarca bakıştık. Bakışırken yaşadığım aşk, bana arkadaşlık teklif ettiğinde, yani konuştuğunda bitti. Galiba o ulaşılmazlık, O uzaktan sevmenin büyüsü bozuldu. Mustafa 1970 doğumlu İşletme Fakültesi Mezunu (Yeni Hergele) : Yaklaşık 6 yıldır, vakit buldukça Çarşıdayım. Şu ara işsizim. Burada olmaktan hoşlanıyorum. Kahveye gitmeyi, kapalı salonlarda vakit harcamayı sevmiyorum. Çarşıya alışverişe veya birşeyler yemeğe gelen kızlar bizi farketmiyor bile. Gelip geçiyorlar. Ama bizi bilen, orada olduğumuzu farkeden kadınlar, kızlar da var. Yani bizim için gelip geçen. Bu bir arz talep meselesi. Beni farkeden kızla bir süre bakışıyoruz. Göz göze bakışmanın değişik bir zevki var. Beğendiğini ve beğenildiğini gözlerle ifade etmek, iletişimin bir yöntemi. Bazen uzun süre bakıştığımız ve arkadaşlık teklif etmek için fırsat kolladığımız kız, önümüzden bir delikanlıyla kolkola geçiyor. Böyle sürprizler ve hayal kırıklıkları da olmuyor değil. Hayrullah 1978 doğumlu Üniversite Mezunu (Genç Hergele): Askerden yeni geldim, henüz işsizim. Çarşıda arkadaşlarımla dikilip, geleni geçeni seyretmeye, çay içip sohbet etmeye bayılıyorum. Güzel kızları, kadınları seyretmek hoşuma gidiyor. Bir gün evlensem bile yine arasıra buraya gelmeyi isterim. Evet.... Ulasılmaz olmayı seviyorum... Bir rüzgar gibi değip geçmeyi.... Ama asla kollarında olmayı degil.... Denizin dalgasındaki köpük gibi, tenine dokunup, orada kuruyup kalmayı Seviyorum... Fügen Yılmaz
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnci Fügen Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |