..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsandaki gerçek güzelliği ancak yaşlandıkça görebilirsiniz. -Anouk Aimee
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > ESRA BAYKAL




23 Ocak 2003
Bir Kış Gecesi Rüyası  
Belki de herkesin yaşadığı...

ESRA BAYKAL


Kalabalık iyiydi ilk kez…İlk kez güvenliydi…


:BBIG:


İstanbul’un o vazgeçilmez güzelliğinin kara bulutlarla saklandığı, Boğaz’ın mavi sularının siyaha döndüğü günlerden birisi bugün…Dışardaki dondurucu soğuk, iliklerine oradan da iç organlarına işliyordu. Bacaklarından başlayan ve bedeninden yukarıya çıkan soğuk rüzgar, akciğerlerinden midesine, oradan da kalbine kadar nüfuz ediyordu.

Havanın böylesine kapalı olması, hayata bakışını da karamsarlaştırıyor ve önündeki yoğun iş gününü daha da çekilmez hale sokuyordu. Günün sonunda kendine ödül olarak sahil kenarında bir bardak şarap ısmarlamaya karar verdi. Yalnız insanlar hayatlarına renk katmak için nedense kendilerine sürekli ödüller verirlerdi. Kendilerine ödül verecek birileri olmadığı içindi herhalde …Yalnızdı, çok yalnızdı aslında ama öyle değilmiş gibi davranmayı da çok severdi.

Bu şarap fasılları yeni çıkmıştı hayatında; genelde dost sohbetlerinde içmeye başladığı ve bir süre sonra “2 günde bir” içmeye başladığı bu ölümsüzlerin içeceği,şimdi yalnızlığının da ortağı olmuştu. İçip içip kendine acıyan tiplerde değildi, bunu ayırmak lazım;sadece içip içip hayatı hakkında düşünmeyi ve melankoli yapmayı severdi. Doyumsuz bir bünyesi vardı, hayata, işe, aşka, cinselliğe karşı…Hep daha iyi ve daha fazlasını isterdi…

Saat kaçtı? Herhalde 16.00 filan…Bu saatte pek kimse aramazdı onu, iş yerinde özel konuşmalardan hoşlanmazdı. Telefondaki uzun zamandır adını koyamadığı, yaşanabilecek herhangi bir kıvılcımın bile yanlışlığının bilindiği ama engellenemediği birinden geliyordu. Adam akşam boş olup olmadığını, boşsa beraber şarap içip bulutların ardına saklanmış dolunayın belli belirsiz ışıklarını seyredebileceklerini söyledi. Fazla mı şiirseldi; O hep öyleydi zaten…Neden olmasın alsında bu akşam şarabı paylaşacak birinin olmasına ihtiyacı vardı.Tamamdı o zaman, 7 gibi buluşabilirlerdi, her ne kadar yanlış da olsa…

Aynada kendisini seyretmeye başladı,etek giymeye ve saçlarını uzatmaya başlamıştı; ”kadın” olmayı yeni yeni öğrenen liseli bir kıza benziyordu…Makyajını tazeledi, en azından bunu yapabilirdi, yanlış bile olsa…Saçlarını açtı, daha mı seksi olmuştu?! Önemsiz ne de olsa her zamanki gibi havadan sudan bahsedip, asla özele girmeyip, ayrılacaklardı yine…Ne fark ederdi ki…

Saat 7’de buluştuklarında hava artık dayanılmaz soğuk olmuştu.Kabanına iyice sarındı, sanki üzerinde hiçbirşey yokmuş gibi titriyordu ama belli etmemeye çalıştı,”zayıf kadın”imajı vermek ve bu şekilde yakınlaşmak istiyormuş gibi davranamazdı.Yürümeye başladılar soğuğa ve birlikte yürümelerinin yanlışlığına rağmen. İlk gördükleri bara girmek istedi, orasının güzel bir yer olduğunu söyledi aslında soğuktan donduyordu.

İçerisi loş, sıcak ve kalabalıktı; yani güvenliydi.Yalnız kaldıklarında kendisini daha zor tutacağını, kokusunu daha fazla hissedeceğini ve dokunmak için fırsat kollayacağını biliyordu. Kalabalık iyiydi ilk kez…İlk kez güvenliydi…

Tam şöminenin yanındaki tek boş masaya,aslında dolu olması gereken, “Neden boş Allah’ım bu masa ve neden bu kadar romantik burası” şerzenişleri içinde oturdular. Şarap ve peynir tabağı söylediler…Ve yeniden başladılar yurdum sorunlarından, sektör sorunlarına kadar uzanan ve bilhassa en anlamsız konulardan seçilen konuşmalara…

Şarap şişelerinin biri gidip diğeri gelmeye başlamıştı. Beraberken hep çok eğlenirlerdi zaten ve ne yazık ki çok iyi anlaşırlardı. Bu da alkol seviyesinin Trafik Kanunu’na göre bilmem kaç promil oranında artmasına neden oldu ve fakat fark edilmedi…Kahkalarının daha şuh, daha ezici çıktığını, bakışlarının buğulandığını ve bunların bilhassa yaptığını fark ettiğinde, ne yazık ki yaşanan yanlış giderek önemsizleşmeye ve hatta zevkli bir hale gelmeye başladı. Konunun ne zaman kendilerine geleceğini çok iyi bilerek ve buna uygun mevzular bularak konuşmayı sürdürdüler.Sonunda laf evliliğe geldi…Dınınının!!! Hayır O hala evlenmeyi düşünmüyordu. Ve hatta bundan deli gibi korkuyordu…Tek eşlilik ona göre değildi (mi?). Peki ya O!? Nasıl götürüyordu evlilğini? Zamanın en büyük çapkınlarından olmasına rağmen... Geçmişi bırakmış mıydı peşini veya alışkanlıkları? Tam bu esnada burda kendisiyle ne aradığını da sormak geldi içinden ama sustu. Tüm yanlışlığına rağmen bu günahı yaşamayı seviyordu. Zaten 1 yıldır aynı noktadaydılar, sadece sohbet edip ayrılıyorlardı. Mutlu muydu,ne güzel…Zaten çok güzel bir karısı vardı; kendisinden bu kadar genç ve güzel bir kadınla olmak elbette ki mutluluk verirdi insana. Herkesin gıpta ile baktığı bir kariyere bir de genç ve güzel bir eş eklemişti hayattan başka ne bekleyebilirdi ki…

Bu anda sustu,aslında söylemek istedikleri bunlar değilmiş gibi bakıyordu.Ama toparlayamıyordu.Yanlış bir gecenin,yanlış konuşmalarına dürüstlük katmak lazımdı ya; O ya da diğeri birileri bu geceye artık bir anlam katmalıydı. Adam birden elini uzatıp, kadını kendisine çekti, göğsüne yatırdı. İkisi de sessizliğe büründü…Söylenecek o kadar çok şey vardı ki ama dile geldiği anda herşey hava asılı kalacaktı.

Adam konuşmaya başladı;her ikisi de biliyordu 1 senedir süren bu ilişkinin nereye geleceğini ve her ikisi de birbirlerine karşı bir şeyler hissediyorlardı. Bunca hissedilen duygu varken dile gelmemesi ne kadar acıydı…Saçlarını okşuyordu ve kadın bundan büyük bir zevk alıyordu.O an yalnız olsalardı neler olabileceğini her ikisi de biliyordu.Ve aslında iyi ki yalnız değillerdi. Bu kadar tanınmış iki insanın, böyle saklı bir yerde başbaşa oturması ve birbirlerine sarılmış olmaları ciddi bir sansasyon yaratabilirdi.Ama şu an alkolünde etkisiyle veya alkole de çamur atarak bu umurlarında bile değildi.

Şimdi artık eteklerdeki taşların dökülme zamanıydı…Kadın sessizliğine son verme zamanı geldiğini ve birşeyler söylemesi gerektiğini gerektiğini anladı. O da bekliyordu ne kadar zamandır ona dokunmayı…Geceleri uykusunda O’nu görmekten, hayallerini kurmaktan, gizli saklı köşelerde buluşmaktan yorulmuştu. Ama bu bir rüya gecesiydi ve kapıdan çıktıkları anda hayatlarına geri döneceklerdi.Bu asla ertesi olmayan bir geceydi.Karşılaştıklarında iki meslektaş olarak selamlaşacaklardı.Ve belki de bu gece onların varolan dostluklarının da son gecesi olacaktı.İçinde yaşanmamışlıklar barındıran bir gece olmasını seçmeleri belki de bir yerlerde temiz bir anı bırakmak içindi.

Gece sessizliğe bürünürken içlerindeki ses giderek yükselmeye ve karşı konulmaz bir hal almaya başlamıştı. Birbirlerinin ellerini tutuyorlardı, dokunuşları daha sertleşmeye ve daha tutkulu olmaya başladı.Ama bitecekti, bitmeliydi…Bu bir kış gecesi rüyasıydı ve az sonra kapanacak olan barla birlikte sona erecekti.Garsonlar ışıkları açıp kapamaya ve artık “Kısa kesin de Aydın havası olsun”a getirdikleri iletişimi, masaya bıraktıkları hesapla yoğunlaştırdılar.Hesap ödendi…Kalkılması gerekmekteydi ve birilerinin buna ön ayak olması lazımdı. Kadın adamın kollarından kurtularak, ayağa fırladı. Gitmek lazımdı ve hadiydi!

Kapıya doğru yürümeye başladılar, artık rüyadan uyanmak üzere olan bir insanın tam hatırlayamadığı sahneler gibiydi yaşadıkları…Şimdi yeniden meslektaş olarak yürüyeceklerdi ve meslektaş olarak vedalaşacaklardır.E, o zaman hadi bitsindi artık bu gece, aksi halde gerçekten çok yanlış bir yere gidecekti bu. Bu iş dostluktan gizli kaçamaklara, bu iş duygusallıktan cinselliğe ve bu iş artık heyecandan acıya ve bu iş lanet olsun ki bağlılığa gidecekti. Hadi bitsindi artık bu an ve herkes hayatlarına doğru sarı taksilerle, İstanbul trafiğine nispet, hızla gitselerdi.

Adam birden elini uzatıp, kadının elini tuttu. Boğazına birşey düğümlendiğini hissetti kadın, nasıldı yani…Nasıl yani, bu gece bardan çıktıkları anda bitmemişti. Geceye dair hatırladığı tek an adamın elini tutarak sokakta yürüyüşleri olarak kaldı…Çünkü içinde temiz bir an barındıran tek kare buydu. Daha öncesinde tamamen alkolün ve hormonların etkisi vardı; o an ise, gerçek sahiplenmenini, sevginin ve acının göstergesiydi.

Vedalaştılar adam dudaklarına uzandı, kadın başını çevirdi. Kendilerine nasıl isterlerse öyle bakacaklarını bilmelerine rağmen, iyi dileklerini sundular. Gülümsediler son kez(belki de)…Ve sarı taksiler içinde gerçek hayatlarına doğru yola çıktılar. Bir daha asla eskisi gibi olamayacaklarını bilerek…




.Eleştiriler & Yorumlar

:: sosyal normlar
Gönderen: hüseyin / istanbul
9 Nisan 2003
Yazınız insanı kucaklayan bir sıcaklığa sahip olsada hüzünlü bir bitiş hikayesi.Ama burada asıl ilginç olan yazınızda toplumsal normlardan kahramanlarınızı kurtaramayıp içlerindeki insani duyguları toplumsal düşüncelere heba etmeniz beni oldukca şaşırttı.Bir başka yazınızda hep içinizdeki şeytanı ya da o asi çocuğu uyandırmaya çalışırken bu yazınızda duyguların böylesine bastırılmasına bir anlam veremedim.Açıkcası sizden daha cesur bir öykü beklerdim!

:: kelimeler ne kadar yerinde../aşktan..
Gönderen: Birkan Askan / Bursa
27 Ocak 2003
Ayrılığı düşündürmeyen bir ilişki varsa.. yada bir hayat.. düşünmeden yaşamak adına.. başlanılan her eylemde.. kırık bir düş yatıyorsa.. ve geceler neden sabahı bekliyorsa uzun uzadıya.. içinden geçilmez gibi görünen tünellerin uzunluğu neden günden güne kısalıyorsa.. bir yanı aşksa hayatın diğer yanında.. kalmak.. ne kadar yakışıyorsa insana.. çoğu zaman bir başıboşluktur kelimeler.. yerinde ağırlaşır.. geçip gider ama hüzünler.. aşk hep yerinde kalır.. sevgiyle..başarılar dilerim../kelimelerin güzelliğine..anlatımın ve anlaşılmanın..

:: "muhayyer" adlı bi şiir...
Gönderen: ayşegül engin / istanbul
26 Ocak 2003
uyku tutturamıyorum ne sözde ne şiirde neyi anlatsam bilmiyorum bir şey kalıyor derinde, daha derinde mereye gitsem ürperen yıldızların kandilleri hangi suya vursalar akşam saatleri vursalar suya, yıldızlara, akşamlara beni ah mehtaplı geceler! murathan mungan :)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yaşayabilene Bir Kez de Yeterli
Evlenmeye Yakın Bozulan Bünyelere Öneriler
Direnmeyin, Yeni Yıl Geldi Bile
Kimin Çocukları?
Ölüm'ün Çekiciliği
Bu Yıl da Böyle Geçti
Teknolojinin Nimetlerinden Faydalanın

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Size Aşık Olabilir Miyim?
Bugün Seni Her Zamankinden Çok Özledim
Nefesimi keseceksin biliyorum!
Korkak Erkeklerden Sıkıldım
Aşk, askerlik, erkekler...
Her Sabah Aynı Adamla Uyanmak...
Kadın Olmanın En Güzel Tarafı Erkeklerdir
Red Kid
Korkak Erkeklerden Sıkıldım - 2
Bir gün size ahlak-sız bir teklifle geleceğim...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gelme Bu Gece [Şiir]
Nehir, Deniz, Sen vs. [Şiir]
Aşkı Küstürdük! [Şiir]
Bir Islık [Şiir]
Aşktan Korkan Adam [Roman]
Kurtlar Vadisi [Eleştiri]
İlk Gece Birlikte Olmayacak Hatun Aranıyor [Eleştiri]
Sevmedende Olur Diyorlar! [Eleştiri]
Benim Kocam Ab"ye Karşı [Eleştiri]
Reklamcılar ve Topluma Ettikleri [Eleştiri]


ESRA BAYKAL kimdir?

Arıza hallerin dışa vurumu

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.