|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Dinsel |
21
|
|
22
|
|
|
|
Çocukluğumun Derviş Babası, yularını tuttuğu bir deve ile birlikte bana doğru geliyordu. İyice yaklaştığında: "Yusuf um, evladım," dedi ."Deven hazır binebilirsin." Yattığım yerden güçlükle doğrulup onun yardımıyla deveme bindiğimde, susuzluğum ve hastalığım bir anda geçmişti.... |
|
23
|
|
24
|
|
|
|
Hikayede, mazi ile istikbalin sanat yapısını birleştirme gayreti olarak tanımlanabilir veya geçmişin klasikleşmiş sanatını, gerçeği anlayabilme yolunda etkili şekilde kullanmanın mümkün olabilir mi? Sorusuna bir cevap niteliğinde mütevazı bir çalışmadır.
Hikaye de hayatı tanıma, hakikati kavrama, yaratılış ruhunu hissetmenin klasik bir yolu gösterilmeye çalışılmıştır. Canlılığın sadece insanlar ve hayvanlar âleminden olarak örülü bilinmemesi gerektiği, aslında baktığımız fakat göremediğimiz birçok güzelliğin farkına varıp günlük yaşamımızda uygulayabilmenin çabasıdır.
Hikayede, tüm canlıların konuşturulması, kişileştirilmesi söz konusu edilmiştir. Tamamıyla mecazi ve simgesel anlatımlar ön plana çıkmıştır. Manayı anlamak için insanın kendi içine dönmesi gerekir lakin kendi içine dönmesi için çevresinde saklı hakikatleri görmesi lazımdır. Görünen suretlerin içine nüfuz eden içsel tanımlamaları okuyabilme gayretidir.
Aşkın insan üzerindeki binlerce rengini farklı bir bakış açısıyla yada meteryalist dünyanın bize unutturduğu aşkı yeniden hatırlamak...
|
|
25
|
|
|
|
Var oldu melekler hepsi huzurda
Nurdan halk eyledim, bilmez kusur da
Beklerken sırayı hali hazırda
Sevecen bir sesle “cann” dedim, geldim
|
|
26
|
|
|
|
MUSTAKIN NEYSE
Nuh beddua etti yer, gök yarıldı,
Yer altı, yer üstü suya sarıldı,
Çifter çifter o gemide varıdı,
Gemi gitti dağlar taşlar yol oldu. |
|
27
|
|
|
|
Hikayede, mazi ile istikbalin sanat yapısını birleştirme gayreti olarak tanımlanabilir veya geçmişin klasikleşmiş sanatını, gerçeği anlayabilme yolunda etkili şekilde kullanmanın mümkün olabilir mi? Sorusuna bir cevap niteliğinde mütevazı bir çalışmadır.
Hikaye de hayatı tanıma, hakikati kavrama, yaratılış ruhunu hissetmenin klasik bir yolu gösterilmeye çalışılmıştır. Canlılığın sadece insanlar ve hayvanlar âleminden olarak örülü bilinmemesi gerektiği, aslında baktığımız fakat göremediğimiz birçok güzelliğin farkına varıp günlük yaşamımızda uygulayabilmenin çabasıdır.
Hikayede, tüm canlıların konuşturulması, kişileştirilmesi söz konusu edilmiştir. Tamamıyla mecazi ve simgesel anlatımlar ön plana çıkmıştır. Manayı anlamak için insanın kendi içine dönmesi gerekir lakin kendi içine dönmesi için çevresinde saklı hakikatleri görmesi lazımdır. Görünen suretlerin içine nüfuz eden içsel tanımlamaları okuyabilme gayretidir.
Aşkın insan üzerindeki binlerce rengini farklı bir bakış açısıyla yada meteryalist dünyanın bize unutturduğu aşkı yeniden hatırlamak...
|
|
28
|
|
|
|
İblis niyetini ayan edince
İlmine aldanıp ziyan edince
Âdem’i görerek isyan edince
Onu huzurumda hor eden benim |
|
29
|
|
|
|
İşin garibiyse en çok sevmediğimiz kişilerin gıybetini yaparız ve bu sevmediğimiz kişilere fark etmediğimiz bir dille deriz ki: “ben seni sevmiyorum ama kendi ellerimle seni cennete yolluyorum bu yüzden al sevaplarım senin olsun” |
|
30
|
|
|
|
Her insan bir günün saatleri bittiğinde, başını iki ellerinin arasına alıp, kendi muhasebesini yapmalıdır.
"Bugün Allah için ne yaptım" diye kendi kendini sorgulamalıdır. |
|
31
|
|
|
|
Mumun ışığı iç içe geçmiş üç halkadan oluşuyordu.En dışta sarı,içinde daha açık bir sarı ve onun içinde de mavi...Mavi huzme, ruh muydu yoksa huzur mu, yoksa Tanrım o sen misin? |
|
32
|
|
|
|
Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanlar örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O’nun hayatından alacağı sayısız fazilet ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Çünkü O’nun hayatı her yönüyle örnektir.
|
|
33
|
|
|
|
Gece ile gündüzün sınır noktasında ikisine de tabii olmayan o noktada bir insan devasa bir sur kapısının önünde o kadar güçlü hissediyordu ki kendini tıklatsa o devasa kapıyı kıracaktı. Gücü bünyesinden mi yoksa bulunduğu yerin esbabından mıdır bilinmez ama o kapı açılacaktı yoksa niye o insan orda olsun ki? Açıldığında gören gözleri görmeyi görecekti, duyan kulakları duymayı duyacaktı fakat tutan elleri ve ayakları tutmaz olacaktı. 'Sırlara vakıf olmak' bu o kadar korkutacaktı ki onu güçsüzlüğünü görecek ve korkacaktı, az önceki kudretinden eser kalmamış olacaktı. Derinliklerin fısıltılarını, gece vakti seslerin bile uykuya daldığı anda şaklayan yıldırım sesi misali duyacaktı kulakları ve utanç yaşları gelecekti gözlerinden ve en önemlisi ki mahkemelerin en yücesini kuracak ve hâkimlerin en acımasızının, ‘vicdan’ın karşısına çıkacaktı. |
|
34
|
|
35
|
|
|
|
Allah’ın bir kulu olan sabi çocuk, adet olduğu üzere sütannesine verilmiş, alan olmamış, sahipsiz kalmış, fakir fakat gönlü cömert olan, Halime isminde bir kadına kalmış, oda sahiplenmiş, sütannesi olmuş, |
|
36
|
|
|
|
>>tarihte ilk defa "sultan" adını alan Sultan Mahmud, İslamı yaymak için Hindistan'a on sekiz sefer düzenlemişti İşte bu seferlerden birinde çok şiddetli bir direnme ile karşılaşmış..... |
|
37
|
|
|
|
Köpek, cinayet üstüne kalabilir korkusuyla geri gelmedi, saklandı. Gecenin karanlığından güneş ışıyana dek hiç kimse gelmedi kadının başına, başına iş açma korkusundan. Kadın, kan kaybından öldü, gitti.
|
|
38
|
|
|
|
Bir zamanlar, Ardin adlı bir gezegen vardı. Bu gezegen Başkan Azamon ve emrindeki Bilginler Kurulu tarafından yönetilirdi. Başkan, bir gün, Bilginler kuruluna bir görev verdi.Boyu 5 metre olan dev bir robot yapılacaktı ve görüntüsü kendileri gibi olacaktı |
|
39
|
|
|
|
Kılıç boynumu kessinBen bu yoldan döner isemKör olsun gözlerim benimBen bu yoldan döner isem |
|
40
|
|
|
|
Duramadı; fırının bulunduğu avluya açılan pencereden yine bağırdı:
-Karı! Haydi çabuk ol. Odaya gideceğim.
|
|
|
|