..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Dinsel > Fuat Türker




13 Ağustos 2011
Bir Otobüs Yolculuğu  
Fuat Türker
Bir an düşündüm; cennet, cehennem konusunda ne çok espriler yapılıyor, fıkralar anlatılıyor, karikatürler çiziliyor. İnsan özellikle sonsuz azap mekanının kenarında iken de bu konuda espri yapabilir ve bu fıkralara gülebilir mi?..


:CJFD:
Otobüslerde televizyon, radyo ya da cd’den yükselen sesler yüzünden diğer yolcuların kendi aralarında yaptıkları konuşmalar pek duyulmazdı. Bugünlerde ise yolcuların çoğu, koltukların arkasına yerleştirilmiş kendilerine özel ekrandan kulaklıklarıyla tv izledikleri için otobüste oldukça sessiz bir ortam oluşuyor.

Bir saatlik yolculuğum sırasında tv izlemeyen yolcuların aralarında yaptıkları konuşmalara tanık oluyorum. Elimde okumakta olduğum bir kitap da var ancak yakınımda oturanların sohbetlerinin birçoğuna istemeden de olsa kulak misafiri olmamak mümkün olmuyor.

Karşı koltukta oturan yaşlıca adam, çay-kahve servisi yapan hostes genç kızdan, içeceği kahve için daha sıcak su getirmesini istiyor. Genç kızın, "tamam getireyim ama yanarsınız" uyarısına, "yanmayı cehenneme sakladık" diyerek kahkahayla gülerek cevap veriyor. Yanında oturan genç bankacının bu espri çok hoşuna gitmiş olacak ki "cehenneme sakladık" diye tekrar ediyor ve birlikte uzun süre gülüşüyorlar.

Bir an düşündüm; cennet, cehennem konusunda ne çok espriler yapılıyor, fıkralar anlatılıyor, karikatürler çiziliyor. İnsan özellikle sonsuz azap mekanının kenarında iken de bu konuda espri yapabilir ve bu fıkralara gülebilir mi?..

Arkamda oturan bir kadın yolcu ise sürekli bir şeylerden yakınarak, yanında oturan eşine de yolculuğu zehir ediyor. Kimi zaman oturduğu koltuktan, kimi zaman üzerine vuran parlak güneş ışığından şikayet ediyor.

Yolda bir saat önce bir zincirleme trafik kazası olduğu haberi geliyor. Hostes kız kazanın detaylarını otobüsün koridorunda durup anlatıyor. Çaprazımdaki koltuklarda oturan iki kadından birinin ağzından "Allah korusun" cümlesi dökülüyor. Diğer kadının sözleri ise çok ilginç; "şoför dikkatli olmazsa Allah nasıl koruyacak?" diyor. (Rabb’imi tenzih ederim, yüceltirim.)

Otobüste ortak konu trafik kazasından, son Japonya depremine geliyor. Arkadan birkaç genç kızın konuşmalarını işitiyorum. İçlerinden biri internette izlediği tsunami görüntülerini anlatıyor, ardından bir diğeri kıyametten söz ediyor. İçimden "güzel" diyorum, insanın özellikle gençken ölümü hatırlaması güzeldir; bunca gaflette yaşayan insan varken. Ancak içlerinden birinin söylediği, "kıyamete gerek yok biz her türlü koparız" sözü ve yüksek sesle gülüşmeleri o an hissettiğim heyecanı azaltıyor.

Birkaç sıra arkada oturan iki kadının ise şehir dışına çıkma nedenlerinin, duyduğum kadarıyla Istanbul’dan taşınan bir arkadaşlarının kabul gününe gitmek olduğunu anlıyorum. Yol boyunca sohbet konuları nerede ne yedikleri, nereden ne kadar alışveriş yaptıkları, tatil için nereye gittikleri/gidecekleri, evlerine hangi yeni eşyaları aldıkları... gibi konular oluyor. Hatta bir ara bazı arkadaşlarının kabul gününde ne giymiş olabileceklerine dair tahminlerde bulunup oldukça eğleniyorlar. Otobüse biner binmez başladıkları sohbeti, inerken bitiriyorlar. Ara verdiklerini söylemek sanırım daha doğru olur.

Allah’ın anılmadığı bir ortamda, anıldığında da espriyle ya da konu değiştirilerek geçiştirilen ve boş konuşmalarla yitirilen bir saat. Bir saat az bir süre gibi düşünülebilir ancak ahirette, "dünyada ne kadar kaldınız?" sorusuna verilen "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık..." (Mü’minun Suresi, 113) cevabını göz ardı etmeyelim.

Otobüs halkından yola çıkarak toplumda, insanları duyarsızlaştıran oldukça fazla telkin yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Toplum kurallarının ürettiği çarpık düşünce, bakış açısı, adet ve tavırların, hak dinle karşılaştırınca ne denli büyük bir fark içerdiği çok açık. Günlük yaşamda bu telkinler sonucu oluşmuş kuralların dışına pek çıkılmıyor. Allah hatırlanmıyor, zikredilmiyor; din, ölüm, cehennem hafife alınıyor, konuşmalar, davranışlar ve üslup, önceden belirlenmiş kurallara uygun gerçekleşiyor. İnsanların davranışlarında Allah’ın hoşnutluğu değil, toplumun kıstasları gözetiliyor.

Birçok insan Yüce Allah’ı, ölümü ve yakınlığını hatırlatan yüzlerce olaya karşı duyarsız kalıyor ve tümünün sıradan olaylar olduğunu düşünüyor. Çevrelerindeki her varlıkta Allah’ı hatırlamak ve O’nun sonsuz gücünü görmek yerine bu kişiler, kendilerini oyalayacak sıradan günlük işleri ve konuşmaları tercih ediyorlar.

Gözlerimizi dünyaya açtığımız andan itibaren karşılaştığımız her olay, duyduğumuz her söz, muhatap olduğumuz her detay Allah tarafından yaratılıyor. Yaratılış amacımız imtihan üzerine kurulu ve her şey, ders çıkarıp öğüt almamız için. İçtiğimiz kahveden dilimizin yanması ya da üzerimize güneş ışığının vurarak bizi rahatsız etmesi gibi ufak görünen detaylar da kaderimiz dahilinde. İnsanın duyduğu ya da yaşadığı her olay, kusursuz yaratılmış imtihan ortamının birer parçası. Büyük, orta derecede önemli ya da önemsiz gibi görünen olaylar, kaderde hikmet ve hayırla yaratılıyor. İnsanların aksilik olarak nitelendirdiği olaylar da hayır ve hikmet içeriyor.

Yaşadığı olaydan etkilenen kişinin, “boşver, aldırma, kafana takma” sözleriyle rahatlatılmaya çalışıldığına tanık olmuşsunuzdur. Oysa insan için hiçbir şey boş değil. Allah bir görüntü izletiyorsa mutlaka bir nedeni vardır. O halde insanın yaşadığı olayla ilgili, “Allah, yaptığım hangi davranışın karşılığı olarak bunu benim için yarattı” ya da “bu olay karşısında Allah benden nasıl bir davranış göstermemi istiyor?” diye düşünmesi ve davranışlarını düzeltmesi gereği ortaya çıkıyor.

Kemikleşmiş kurallar nedeniyle insanların çoğu, dünyaya Allah’a kulluk etmek için geldiklerinin, tek kurtuluşun O’nun hoşnutluğu olduğunun şuurunda olmuyor. Kaldı ki bu kurallar sadece içinde yaşadığımız döneme ve topluma ait değil. Mantığı aynı olduğu için, her zaman diliminde ve her toplumda benzer şekilde yaşanıyor.

Bu mantık, Kur’an’da bildirildiği gibi, "(Allah’ı) arkalarında unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edinmiş" (Hud Suresi, 92) olmanın bir sonucu. (Rabb’imi tenzih eder, yüceltirim) Adeta büyülenmiş gibi bir yaşam sürmeye neden olan bu gaflet halinden kurtulmanın yolu ise oldukça kolay. Samimi bir niyetle, bize can veren, dünyayı bizim yaşamımız için en uygun şekilde hazırlayan, bizi rızıklandıran, bizi yaşatan ve öldürecek olan Yüce Allah’a sarılmak.


... Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Boyun Eğen Kutlu Kadın

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Köy Anılarım (!)
Artık Oruç Tutuyorum (Çocuklar İçin Ama Büyükler de Okuyabilir :)
Daldaki Armut (Çocuklar, Gençler ve de Çocuk ve Genç Kalanlar İçin :)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İnkârcılar İnananların Sapmasını İsterler [Deneme]
Son Perde [Deneme]
Dinin Çıkarlarını Gözetmek [Deneme]
İnsan Neden Kıskanır? [Deneme]
Konuşma Kişiliği Yansıtır [Deneme]
Anne Babaya İtaat Nasıl Olmalı? [Deneme]
Çocuklar Gibi... [Deneme]
Ne Kadar Aciziz!.. [Deneme]
Gerçek Sevgili [Deneme]
Ahirete Hazırlık Kursu [Deneme]


Fuat Türker kimdir?

6 yıldır insani ve imani konularda makaleler ve çocuk yazıları yazıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Haber Vaktim, Cemaat. com, Sayha Dergi, Edebistan, Turuncu Dergi, Körpe Kalemler, Edebiyat Defteri gibi dergi, portal ve haber sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Yazılarımı ve inandıklarımı paylaşmak için İz Edebiyat'dayım. Ayrıca Risale Çocuk, Kalem. biz ve Beyan/İstikamet Dergisi'nde çocuk yazıları yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.