..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Dinsel > UĞUR BOZKURT




4 Ekim 2007
Yokluğun Varlığı (Arayış 1. Bölüm)  
hikaye

UĞUR BOZKURT


Hikayede, mazi ile istikbalin sanat yapısını birleştirme gayreti olarak tanımlanabilir veya geçmişin klasikleşmiş sanatını, gerçeği anlayabilme yolunda etkili şekilde kullanmanın mümkün olabilir mi? Sorusuna bir cevap niteliğinde mütevazı bir çalışmadır. Hikaye de hayatı tanıma, hakikati kavrama, yaratılış ruhunu hissetmenin klasik bir yolu gösterilmeye çalışılmıştır. Canlılığın sadece insanlar ve hayvanlar âleminden olarak örülü bilinmemesi gerektiği, aslında baktığımız fakat göremediğimiz birçok güzelliğin farkına varıp günlük yaşamımızda uygulayabilmenin çabasıdır. Hikayede, tüm canlıların konuşturulması, kişileştirilmesi söz konusu edilmiştir. Tamamıyla mecazi ve simgesel anlatımlar ön plana çıkmıştır. Manayı anlamak için insanın kendi içine dönmesi gerekir lakin kendi içine dönmesi için çevresinde saklı hakikatleri görmesi lazımdır. Görünen suretlerin içine nüfuz eden içsel tanımlamaları okuyabilme gayretidir. Aşkın insan üzerindeki binlerce rengini farklı bir bakış açısıyla yada meteryalist dünyanın bize unutturduğu aşkı yeniden hatırlamak...


:BGBG:
Ayakların ucunun dahi değmediği bir yerdir aranan. Bir şehirdir iki sevgilinin aradığı. Âşık maşuk’unun peçesini orada kaldıracak. Mahreminin gizli hazinesini orada görecek. Ezelde yüreklerine takılan ebed halkalarını o şehirde görecekler.

Can yalın ayaktır. Üzerinde kefen renginde nurdan ay gibi bir elbise ile bir köşede siyah bir taşın üzerine oturdu. Gözlerini kıstı. Bir elini yanağına koydu. İç seslerinin konuşmasına kulak verdi. Doğrunun onun yüreğine taht kurmasını bekledi. Doğrunun dümdüz sapmaz yolunda o şehri bulmak istiyordu. Doğru dudaklarından kaçınca yalana dönecekti. Can, doğrunun olgunlaşabilmesi için gönül hapishanesinde yalanla ayrılık anlaşmasına ihtiyacın olduğunu bildi. Bunun için hakikat’in mührünün basılması gerekti. Hakikat bembeyaz kanatlarıyla yeşil mührünü Can’ın göğsü arasındaki sır denilen noktaya bastı. Can karanlık taşın üzerinde yaşadığı şehrinden uçup gidivermek istedi. Nefes değmemiş bir şehirde soluklarından kurtulmak istedi. Oturduğu yerde bir anda rüzgârın serinliğini hissetti teninde.

Rüzgâr kulağına bir şeyler fısıldadı. Ben gördüm o şehri. Seninde görmen için bedeninin benim kadar hafif, geçirgen ve her yeri kuşatması gerek. Her gittiğin yere can suyundan bir nebzede olsa akıtmalısın can vermelisin.

Can, rüzgârın sesine evet dedi. Rüzgâr Can’ın alnından öptü.

Alnı bir anda kupkuru oldu. Çünkü iki kaşının arası tamamen balçıktandı. Rüzgâr gül şehrinden gelmişti. Rüzgârın bağrından esen gül kokusu Canın topraktan kokan içini toprak kokan bedenini bir an olsun unutturdu. Rüzgâr gurbete gidince de. Can da toprağın kalbinden bir avuç toprakla nikâhlı olduğunu bildi. Sonra yerinden aniden kalktı.

Gitmeliyim. Gül kokusunun üzerime sinmesi için gitmeliyim dedi. Benim yerime düşünenin olduğu o şehri bulmalıyım. O yolu bulanların ayak izlerine yanaklarımı sürmeliyim. Şehrin tam göbeğine gitmeliyim. Göğsünde cehennem sıcaklığını hissetti. Beyninde ateşten solucanlar dolaşıyordu. Derinden bir istekti onu mekânsızlık yolunda adımlar atmaya iten. Şirin canı, ayak değmeyen yerde can kuşunu hibe eden erlerin yanına gitmek istedi. Gönül kuşunu vuracak bir gönül avcısı arıyordu. Ruhunu ıssız mekânlara beden bineğiyle sürmek istedi. Bağrından cehennem nidaları geliyordu. Gitmek istiyordu. Cennetin bahçeleri, baldan ırmakları, akılları uyutacak kokusu o şehirdeydi. Yüreğinde ne kadar bahçe varsa onu ebed suyuyla yeşertmeliyim dedi. Bu şehre varmak için tümsekler dereler, tepeler aşmalı ve taştan yüreğini kırmalıydı ki gölgelerin birbiriyle oynaştığı mekânın kalbine inebilsin. Yol uzundu. Ama gitmesi gerekti. Şehrin efendisi istemeyi vermişti gönlüne. Dilemeseydi istemeyi vermezdi. Ayakları söz dinlemiyordu. İçindeki karanlık perdeleri birer birer yırtıp siyahtan başka bir renk görmek istiyordu. Gözlerini açacak bir yar arıyordu. Kendindeki tüm renk cümbüşünü görmek için birisini almalıydı karşısına. Yarımdı tam olması için yanıbaşında canının yarısı olmalıydı. Bir ayna olmalıydı. Kendisini her an izleyebilmeliydi o aynadan. Kendi içindeki çift sesleri tek sese çevirecek yalnızca o aynaydı. Gönül evinin kapısının anahtarı ondaydı. Can bedeninde alev parçalarından iğnelerin ruhuyla bedenini diktiğini vücudunun her karesinde hissedince bu acıyla boynunu büktü, başını yüreğine yanaştırarak. Ey yüreğim! Bana aşk lazım, aşka safiyane bakan aşka âşık gözlerle ruhunu semaya hibe etmiş cesur yürekli sarraf lazım. Yüreğini yokluğun yorganında kaybetmiş, hiçliğin yastığında uyuyan uyanık lazım. Benliğin bendesindeki aşk şarabının son damlasını içmiş sevdiğim lazım dedi. Bu onun dudağında sürekli zikrettiği söz oldu. Söylediği sözler yedi yönden yine ona geri dönmekteydi. Can sessizliği topraktan bağrına ekti. Sessizliğin tohumlarından ses tomurcukları yeşermesini istedi. İstek dilek kuşuna can verdi. Dilek kuşu bağrından doğdu. Masmavi gökyüzüne gözlerini dikti.

Uğur Bozkurt




.Eleştiriler & Yorumlar

:: meraba
Gönderen: yalnızlar durağı / ankara /Türkiye
2 Kasım 2007
Bu öyküyü zevkle okudum ve devamınıda inanın içtenlikle okuyacağım... Başarılarınızın devamını dilerim...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yokluğun Varlığı (Mutluluk 3. Bölüm)
Yokluğun Varlığı (Yalnızlık 2. Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Gülüm [Şiir]
Şefkat Dilencisi [Şiir]
Yazılmış Seni Seviyorum [Şiir]
Seni Sevdim [Şiir]
Sevdiğim [Şiir]
Can Kuşum [Şiir]
Kadın [Şiir]


UĞUR BOZKURT kimdir?

Ben'i okudukça tanırsınız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mevlana celaleddin rumi, Necip fazıl kısakürek, Fuzili, Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre, İskender Pala, Muhyiddin- i arabi, Hekimoğlu İsmail, Muhammed Esed, Osman Bedruddin Erzurumi, Jastein Gaarder, Eflatun, Rollo May, Haluk Nurbaki, Nİzami vs.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © UĞUR BOZKURT, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.