..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler > Mustafa Mert




6 Mart 2010
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler - 2  
Mustafa Mert
Sarsıcı bir uzun öykü. Gerçekçi gözlemler, abartısız ama hayal gücüne hitap eden bir alegori. İnsana okurken tamamen farklı duygular uyandıran bir kitap.


:BEJA:
Franz Kafka -Değişim

Sarsıcı bir uzun öykü. Gerçekçi gözlemler, abartısız ama hayal gücüne hitap eden bir alegori. İnsana okurken tamamen farklı duygular uyandıran bir kitap. Önceleri kusur olarak algılanan böceğin büyüklüğünün belirli olmaması, öykü bittikten sonra tekrar düşünüldüğünde bunun alegori gereği muğlâk olarak bırakıldığı anlaşılıyor. Evin geçimini sağlayan kişinin bir böceğe dönüşerek ev halkına fayda olmaktan çıkıp, yük olmaya başlayınca değişen durumlar. Kız kardeşinin davranışlarının böcek tarafından iyilik gibi algılanmasına rağmen okudukça bunun böyle olmadığı anlaşılıyor. Ama kız kardeş Grete ve ailenin diğer fertlerinin Samsa'ya karşı davranışları yazar tarafından hiç yorum katılmadan yazılmış. Bu davranışların doğruluğu ya da yanlışlığı sorgulanmıyor. Okur'a geniş bir düşünme ve yorumlama sahası bırakıyor. Akıcı dili sayesinde kitap bir solukta ve büyük bir keyifle okunuyor. Ancak okuma bittikten sonra geçen olaylar insanın yakasını bırakmıyor onu düşünmeye sevk ediyor

İvan Gonçarov-OBLOMOV

Bir Başyapıt, 1856 yılında yazılmış bu romanı bugün hâlâ büyük bir keyifle okuyabiliyorsak, bunun nedeni ancak okuduktan sonra anlaşılabilir. Yazar unutulmaz bir kahraman (Oblomov) yaratmış ve onun hayatını onun aslında çok basit olarak yaşadıklarını anlatmış. Oblomov’un hayatında herkesin kendinde bulabileceği bir şeyler var, o insan ruhundaki tembelliğin en uç noktasını temsil ediyor. Hepimiz değişen sıklıkta ve yoğunlukta ‘Oblomovluk’a özeniyoruz, ama hayatın cazibesi ve/ veya zorunlulukları tam bir oblomov olmamızı engelliyor.
Yapıtın giriş bölümü son derece eğlendirici diyaloglarla başlıyor, okuyucuya keyifli bir okumanın müjdesini veriyor. Oblomov ve Oblomovluk tanıtılıyor. Daha sonra Oblomov’un Oblomov’luktan kurtulacağı ümidi doğuyor, onun büyük aşkı anlatılıyor. Ama en sonunda ‘Oblomovluk’un galip gelmesi insanı hem şaşırtıyor, hem de şaşırtmıyor. Romanda okuyucu büyük değişikliklere hazırlanmasına rağmen, aslında büyük süprizler olmuyor. Ştoltz’un Olga Sergeyevna’nın hâtta yazarın çabaları dahi Oblomov’u tembellikten kurtarmıyor.
Yalın bir dille, mizah elden bırakılmadan yazılmış, keyifle okunan, okuduktan sonra da sık sık hatırlanan ve kolay kolay unutulmayacak 619 sayfalık bir başyapıt.

Masis Kürkçügil- Hugo Chavez ve devrimde devrim

Önce demokratik, tüm halkın katılımcılığını sağlayan bir anayasa, sonra petrol gelirlerinin sosyal hedeflere(sağlık, eğitim) aktarılması ve toprakların işlenmesinin sağlanması işin büyük toprak sahiplerinin elinden alınmaya çalışılması.IMF ile anlaşma yapmamasına rağmen veya yapmadığından dolayı Toprak reformu dışındaki diğer hedeflerde başarı var.Ayrıca yirmi birinci yüzyıl sosyalizmi üzerine çalışmalar, Güney Amerika kıtasından emperyalizmi kovma çabaları.Hugo Chavez’in sözde değil uygulamada da sosyalist örnekler vermesi ‘’başka bir dünya mümkün’’ söylemini güçlendiriyor, bu özlemi taşıyanlara umut veriyor.
Kitabı zevkle okurken Chavez’e kadar olan dönemde Venezüella’nın Türkiye'deki benzer sıkıntılara sahne olduğunu görülüp, emperyalizmin tüm dünyada nüansları saymazsak benzer taktikler ve stratejilerle yeni sömürü yöntemleri geliştirdiği anlaşılıyor. Bu oyunu bozmak için dünyada birden fazla Chavez’e ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ancak bu mücadele sonsuza dek süreceğini ve kesin galibi olmayacağını düşünüyorum.
Yapıtta Venezüella’nın politik tarihi ve bugünü ile ilgili doyurucu bilgiler verilmiş. Akıcı üslup sayesinde okuyucu zorlanmadan istediğini alıyor. Bu tür çalışmaların artması dünyanın başka yerlerindeki yaşamları bize ulaştırıp, büyük resmi daha iyi görmemizi sağlayacağı için çok önemli. Bu nedenle yazarı kutluyor ve teşekkür ediyorum.

Bay Vivo ve Kokain Kralı --Louis De Bernieres

‘’Bay Vivo ve Kokain Kralı’’ İngiliz yazarın okuduğum üçüncü romanı. Önce ‘’Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini’’ ni okumuş ve çok beğenmiştim. O yapıtta İtalyan faşist lider Mussolini’yi ilgilendiren bölümler ben onu anlayana kadar okurken zorlanmama neden olmuştu. Ancak genel olarak anlatılan ikinci dünya savaşı sırasında Kefolanya adasındaki bir kızın işgalci İtalyan bir subaya aşık olması ve bu adadaki yaşantıdan kesitler… Biçem içerik uyumu, tiplerin iyi seçilmiş ve canlandırılmış olması, akıcı üslubu, savaş karşıtı düşünceler hoşuma gitmiş ve bu roman kitaplığımdaki en beğendiğim yapıtlar arasındaki yerini almıştı. Daha sonra yazarın ‘’Kanatsız Kuşlar’’ adlı romanını büyük bir umutla almıştım. Ancak bu yapıtı okurken zaman zaman sıkılmıştım. Konular haddinden fazla dağılmış, bir türlü derlenip toparlanmamıştı. Sadece sözde ermeni soykırımı ve Çanakkale Savaşı sırasındaki olaylara yazarın objektif yaklaşımı beni mutlu etmişti.
‘’Bay Vivo ve Kokain Kralı’’ adlı romanında ise Güney Amerika kıtasında adı açıklanmayan bir ülkede uyuşturucu mafyasının insanlara ettiği zulümler ve buna karşı koymaya çalışan birkaç kişinin başına gelenler alaycı bir dille anlatılmaya çalışılmış. Ancak bu alaycılık çoğu zaman saçmalama düzeyine ulaşmış. Hatta ülkenin başbakanının anlatıldığı bölümlerde yapılan alaylar saçmalama sınırını da aşmış, verilmek istenen anlamı yok etmiş. Aynı şekilde sıradan insanların batıl inançları da aşırı abartılmış. Sonuç olarak çok önemli sosyal konuları anlatan bir roman bir sürü batıl inanç safsatası ve efsane anlatıları arasında, akıcı üsluba rağmen keyifli bir okumaya dönüşemiyor.
Yazarın ilk romanını düşününce, bu yapıtı çok daha iyi hazırlayabilecekken gereksiz deneyler ile bu şansı kaçırmış olduğu görülüyor. Çarpıcı ve önemli bir içerik yakalamasına rağmen biçem ve anlatım dili olarak çuvallamış. Yazık olmuş.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve şairler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Erol Toy İmparator Üzerine
Toprak Acıkınca - Erol Toy Üzerine
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar Üzerine
Zulümname Üzerine
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Darwin ve Beagle Serüveni Üzerine
Tutunamayanlar Üzerine
Günlük Koşuşturmaca da Edebiyat
Kıvılcım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Plajda Bir Gün [Öykü]
Motorsiklet Çilesi [Öykü]
Ablak Yüzlü [Öykü]
Deniz Sevdası [Öykü]
Üçkapılar'da Çay İçmek [Öykü]
Mektup [Öykü]
İddia [Öykü]
Yere Düşen Tek Terlik [Öykü]
Çevre Koruma ve Biz Türkler [Öykü]
Parkta Otururken [Öykü]


Mustafa Mert kimdir?

Antalya'da doğup,büyüdüm. Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti. 26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım. Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi. Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı. Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi. Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı. Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.