..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > Mustafa Mert




18 Aralık 2009
Deniz Sevdası  
Mustafa Mert
Bir kulaç yüksekliğinde dalgalar içinde,diz boyu derinlikte dikelmiş turkuaz yeşili beyaz köpüklerle bezenmiş denizi seyrederken,önünde insan boyunda yunuslar sörf yapıyorlardı.Bir tanesini eliyle tuttu.Onun yüzgecini okşuyordu.Çok heyecanlanmıştı.


:BFBG:

Bir kulaç yüksekliğinde dalgalar içinde,diz boyu derinlikte dikelmiş turkuaz yeşili beyaz köpüklerle bezenmiş denizi seyrederken,önünde insan boyunda yunuslar sörf yapıyorlardı.Bir tanesini eliyle tuttu.Onun yüzgecini okşuyordu.Çok heyecanlanmıştı.Kalbi küt küt atıyordu,ortalık birden karardı.Rüyaydı,uyanmıştı.Dedelerinin rüya da büyük balık tutmak,büyük bir kısmet demektir, sözlerini anımsadı.Tekrar uyuyamadı.Neredeyse gün doğacaktı. Evinin kiler olarak kullandığı bölümüne girdi.neredeyse bir yıldır dokunmadığı uçlarında artık paslanmış oltalar olan misinalarını aldı.Koşarcasına balıkçı iskelesine geldi.Pazar balıkçıları için yem getiren satıcılarla,haftanın yorgunluğunu atmak,bir gün de olsa kadın dırdırı,çocuk gürültüsünden kaçmak için gelen keyif balıkçıları arasındaki komik pazarlıkları dinleyemeyecek kadar heyecanlı idi.Yemlerini oltalarını aldı,Yusuf’un kayığı orada boş duruyordu,hiçbir şey söylemeden atladı.Yeni menevileşmeye başlayan tabak gibi dümdüz denize,bir günlük özgürlüğe,onu bekleyen güzelliklere doğru kürekleri asılmaya başladı.Nereye gideceğini çok iyi biliyordu.Sadece birkaç arkadaşının bildiği özel nişanlarına geldi.Oltalarını yemlerken etrafı süzdü.Sumrular,martılar sabah kahvaltıları için gerekli avlanmaya başlamışlar,güneş yeni bir güne merhaba demiş,gözün görebildiği her tarafta bir çok balıkçı teknesi manzarayı tamamlamıştı.Birden duraladı,ne yapıyordu,yoksa hala uyanmamış mıydı,rüya da mıydı,neden gelmişti bu canından can alan,ömründen ömür tüketen denize yine? Sanki onlar ölsün diye aniden çıkmış bir fırtınada kaybettiği can dostları Gökhan ile Tahir’i içi parçalanarak,yüreği,ciğeri yanarak hatırladı.Bir yıldır onları yutan denizin adını bile anmamıştı.Şimdi burada ne işi vardı?Bunları düşünürken elleri makine gibi işliyor,misinalarını yemleyip yemleyip denize salıyordu.Bir anda misinaların birinde hareketlenme olduğunun ayırtına vardı,tüm düşüncelerinden sıyrıldı,eski usta günlerine döndü.Önce usulca misinayı saldı,ağzına olta girmiş canı yanan balık hızla misinayı çekerdi,balıkçı zorlarsa balık koparırdı.Onun için önce serbest bırakmalı,sonra yavaşça toplamalı,bir sonraki zorlamada yine salınmalıydı.Bu işlem birkaç kere yapıldıktan sonra yorulan balık kolayca kayığa alınırdı.Tüm bu işleri ezberden yaptı.Oltasına takılan 5 kg lık bir akya idi.Keyiflendi.Gökhan ile Tahir yanındaydı sanki,onları düşününce eskisi gibi ciğeri yanmadı.Onlar denize aylardır denize açılmasını,anılarını denizde yad etmesini bekliyorlarmış gibi bir duyguya kapıldı.İçi ferahladı.Ondan sonra daha bir keyifle avlanmaya başladı.Bütün gün irili ufaklı bir sürü balık tuttu.
İskeleye yanaştı,kayığı bağladı.Kendisine yetecek sevdiği balıkları ayırıyordu ki,kara da bir çift yeşil gözün onu izlediğini fark etti.O da gözlerini bu hayran ve merakla bakan daha önce hiç görmediği gözlere dikti.Bir şeyler söylemek istedi,ama sözcükler boğazında düğümlendi.Ama yeşil gözlü kız insiyatifi ele aldı.
-Şu kocaman balığın ismi nedir?
-Biz ona kuzu deriz,ama kitaplarda Akya diye yazar.
-Kaç kilo gelir?
-En az beş kilo.
-Ne kadar çok balık yakalamışsınız?
-Bugün şansım yaver gitti.
-Ne yapacaksınız bunları,hepsini siz mi yiyeceksiniz?
-En sevdiklerimi mercanları,barbunları kendime ayırıp,kalanları karşıdaki restoran’a satacağım.Eğer isterseniz kendime ayırdıklarımı denize açılıp paylaşabiliriz.
-Neden olmasın!
Böylelikle satacaklarını satıp,salata için yeşillik ve bir şişe de büyük rakı alıp,tekrar denize açıldılar.Kayığın sahibi Yusuf bunları görünce arkalarından bağırdı,ama onlar duymazdan geldiler.Yeşil gözlü kız:
-Neden bağırıyordu ? diye sorunca;
-Bu kayık onun kayığı sabah haber vermeden almıştım.Dedi.Kızın biraz huylandığını görünce kendini açıklama yapmak zorunda hissetti.
-Bir yıldır ilk defa bugün denize açıldım,daha güneş doğmadan gördüğüm bir rüya sonrası uyandım,hemen limana gelip,önüme ilk çıkan bu kayığa atladım.Yanlış anlama kayığın sahibini iyi tanıyorum.Bana kızmaz.Ancak o balığa çıkmama şaşırdı.
-Neden?
-Bu uzun acıklı bir öykü,istersen anlatmayayım,güzel keyfini kaçırmayayım.
-Anlat,merak ettim.
- Ben geçimimi balıkçılıkla sağlıyordum.Benimde bir sandalım vardı.Yaklaşık bir yıl kadar önce bir cumartesi akşamı Gökhan ve Tahir isminde çok sevdiğim iki arkadaşım ertesi gün birlikte balığa çıkmayı teklif ettiler.Ben o sırada tatilde olan İngiliz sevgilimin son günü olduğu için onlarla çıkamayacağımı söyledim.İsterlerse benim sandalla gidebilirlerdi.Pazar günü sabah ikisi ben balıkçı kahvesinde çay içerken geldiler,bir kere daha beni de almak istediler,ama ben reddettim.Onlar sandal’a bindiler.Ama motoru çalıştıramadılar.Ben gidip motoru çalıştırdım.Yola çıktılar. Akşam üzeri saat 18:00 civarı bu saatte ve günlerde pek normal olmayan şiddetli bir poyraz başladı.Hava karardığında hala dönmemişlerdi.Merak etmeye başladım. Gökhan’ı telefonundan arayınca Gökhan’ın kardeşi Ahmet’inde onlarla gitmek istediğini,ancak bir işi çıktığını ve vazgeçtiğini,Gökhan’ında cep telefonunu ona bıraktığını,denizde bize lazım olmaz dediğini öğrendim.Hemen Jandarma’ya,Sahil Koruma’ya haber verildi.Poyraz şiddetini gittikçe arttırıyordu.Üç gün üç gece devam eden rüzgarın ardından hala bulunamamışlardı.Bir hafta sonra Gökhan’ı buldular,onun morgda gördüğüm hali günlerce gözümün önünden gitmedi.Bu sabaha kadar denizle ilgili her şeyi hayatımdan çıkarmıştım..
Dedi.Gözleri doldu,ama kendini tuttu.Bir süre sessizlikten sonra kendini toparladı,rakının da etkisiyle keyifli bir sohbete giriştiler.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Plajda Bir Gün
Motorsiklet Çilesi
Ablak Yüzlü
Üçkapılar'da Çay İçmek
Mektup
İddia
Yere Düşen Tek Terlik
Çevre Koruma ve Biz Türkler
Parkta Otururken
Saf Gerçek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Erol Toy İmparator Üzerine [Deneme]
Toprak Acıkınca - Erol Toy Üzerine [Deneme]
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar Üzerine [Deneme]
Zulümname Üzerine [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler - 2 [Deneme]
Darwin ve Beagle Serüveni Üzerine [Deneme]
Tutunamayanlar Üzerine [Deneme]
Günlük Koşuşturmaca da Edebiyat [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler [Deneme]
Kıvılcım [Deneme]


Mustafa Mert kimdir?

Antalya'da doğup,büyüdüm. Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti. 26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım. Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi. Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı. Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi. Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı. Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.