..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar > Mustafa Mert




23 Nisan 2014
Pascal Mercier - Lizbon’a Gece Treni Üzerine  
Mustafa Mert
Sıkıcı bir roman izlenimi vererek başlayan yapıt, hareketli bir felsefi roman olarak yoluna devam eder. Bazı romanlar vardır, olayların içine girmek zaman alır, olayın örgüsünün alt yapısının kurulması aşaması uzun sürer. Bu süreç okuyucuyu sıkar, yorar, hatta pişmanlığa sevk eder. Birçok okuyucu maalesef bu tür yapıtların devamını okumaz, bırakır.


:AGFA:
Antik diller öğretmeni Gregorius’un, sıradan, monoton hayatından ani bir kararla vazgeçip, Lizbon’a gitmesiyle başlar roman. Gregorius’un hayatı monoton olsa da, kendisi sıra dışı bir kişidir. Antik diller konusunda canlı ve şaşmaz bir bilgi kaynağıdır. Bir gün anadili Portekizce olan bir kadınla karşılaşır, onun “Portekizce” deyişinin tınısının büyüsüne kapılır, çalıştığı okulu kimseye haber vermeden terk eder. Bir kitapçıya uğrar. Önce kadının Portekizce tınısı ve gizemli bir telefon numarası vermesi kaçışının bir bahanesi iken, satıcının bir bölümünü ona tercüme etmesi üzerine kitapçıdan aldığı kitabın yazarını arama bahanesine tutunur. Lizbon’a gider. Bu kitabın yazarı Amadeu Prado’dur. Gregorius onun izini sürmeye başlar.
Genel olarak felsefe ağırlıklı bu romana bir de Prado’nun yazdığı ağır metinler serpiştirilince okuma zorlaşıyor. Romanın temposu yavaşlıyor. “Birbirimizin karşısında duyduğumuz yabancılığın sağladığı korumaya minnettar mı olmalıyız? Ve onun mümkün kıldığı özgürlüğe? İşaret edilen bedenin temsil ettiği çifte engel tarafından korunmadan karşı karşı karşıya dursaydık ne olurdu? Aramızda bizi ayıran ve çarpıtan bir şey bulunmadan adeta birbirimizin içine dalsaydık?”
Anlatılan ilginç olaylar ve kişiler de çok fazla değil. Ayrıca yine kurgusal Prado’nun kitabından alınan şu bölümdeki betimleme de söz kuyumcusu olma çabasındaki Prado’ya yakışmıyor. “Güneş yanığı bacaklarıyla, pırıl pırıl saçlarıyla evlerindeymiş gibi rahatça binaya girip çıkan öğrencileri görünce neden imreniyorum onlara?” Allah aşkına bir öğrencinin en ilgi çekici yanı güneş yanığı bacakları mıdır?
Romanın ana karakteri Gregorius çok doğal bir kişiliğe sahip değil, onun gibi bir karakteri her yerde bulamazsınız, ancak hiç olmayacak diye bir kural da yok.
Romanı sıkılarak okurken ve yukarıdaki olumsuz notları defterime yazmışken 119.sayfa şöyle bitiyordu. “Bütün bunlar gerçekten bir tek gün içinde mi olmuştu? Amadeu de Prado’nun resminin bulunduğu sayfayı açtı. Bugün onun hakkında öğrendiği yeni şeyler yüzünün hatlarını değiştiriyordu. Yaşamaya başlıyordu o imansız rahip.”
Bunlar kitabın çekilir hale geleceğini, anlatılanların hantallıktan kurtulup çeşitli ilginç olaylara, yaşantılara yöneleceğinin işaretini veriyordu. Nitekim Gregorius önce asıl mesleği doktorluk olan Prado’nun kardeşi Melodie ile sonra öğretmeni rahip ile ve tekrar en sonunda diğer kardeşi Adriana ile görüştü. Gregorius’un Prado’nun kardeşleriyle görüştüğü bölümler çok iyi yazılmış, özellikle Portekiz’deki Salazar döneminin gizli polis örgütünün en çok korkulan görevlisi Rui Luis Mendes’in hayatını kurtardığını anlatan bölüm okuyucuyu düşüncelere sevkediyor. Burada anlatılan sade bir olay değil, olayın irdelenmesi ve düşünülmesi de gerekiyor. Dostoyevski Suç ve Ceza’sında kahramanı Raskolnikov’a yazdırdığı makalede aşağı yukarı binlerce kişiyi öldürenin kahraman, bir kişiyi öldürenin katil sayılmasındaki çifte standartı öne sürerken, Mercier kahramanı Prado’nun halkın korkulu rüyası olan polisin hayatını kurtarması da insan da ikilem yaratıyor. Önüne gelene eziyet eden, öldürmekten çekinmeyen bu diktatör yardakçısının hastalığını tedavi etmek mi daha doğru, yoksa onu ölüme terk etmek mi? Doktorlarla ilgili bir televizyon dizisinde genç doktor bir Afrika ülkesinin diktatörünü tedavi ederken, kasten onu öldürmeye karar verir ve uygular. Test sonuçlarında yapılan manipülasyonla ceza almadan kurtulur. Acaba hangi doktorun davranışı daha doğrudur?
Ayrıca aşağıdaki alıntılarda üzerinde ayrıntılı olarak düşünülecek şu ya da bu sonuca varılacak veya varılamayacak özellikler taşıyor.
“Dışarıdaki motosikletlerin uğultusu sessizliğe çarpıp yansıyordu. İnsanlar sessizliğe katlanamıyorlar, diye yazıyordu Prado’nun kısa notlarından birinde katlansalardı, kendilerine katlanmış olurlardı.”
“Sevgiye inanmazdı. Hatta kaçınırdı o kelimeden. Kitsch bulurdu. Şu üç şey dışında bir şey yok derdi: Arzu, hoşnutluk ve güvenlik duygusu.”
“Bir tutam sonsuzluk, derdi, sadece bir tutam, ama olsun.”
“Olgunlardan hoşlanmam. Olgunluk denen şeyi fırsatçılık ya da katıksız bezginlik sayarım.”
“Ruh gerçeklerin bulunduğu bir yer midir, yoksa bu sözüm ona gerçekler başkaları ve kendimiz hakkında anlattığımız hikayelerin aldatıcı gölgelerinden mi ibarettir, diye Prado kendine sormuştu.”
Sıkıcı bir roman izlenimi vererek başlayan yapıt, hareketli bir felsefi roman olarak yoluna devam eder. Bazı romanlar vardır, olayların içine girmek zaman alır, olayın örgüsünün alt yapısının kurulması aşaması uzun sürer. Bu süreç okuyucuyu sıkar, yorar, hatta pişmanlığa sevk eder. Birçok okuyucu maalesef bu tür yapıtların devamını okumaz, bırakır. Vazgeçmeyenlerin ödülü sonraki sayfalardadır. Lizbon’a Gece Treni de böyle bir roman.
Karakterlere bakınca;Joao Eça tam oturmuştur. Portekiz Salazar döneminde ki işkencelere uğramış direnişçi olayların tanığı olarak o dönem hakkında bilgi edinmemizi de sağlar. Prado ve onun izini süren Gregorius da romanın kendi yapısı içinde başarıyla canlandırılmışlardır. İki karakter hakkında ben yazarı yeterince başarılı bulmadım. Birincisi Prado’nun can dostu Jorge: Sanki bilerek okuyucunun bu karakter hakkında kötü bir yargıya varılması istenir, olaylar onun bakış açısından değerlendirilmez. Oysa o da direnişin önemli öğelerinden biridir. Diğer önemli kişi ise Prado’nun uğruna birçok şeyi göze aldığı Estefania dır. Gregorius Prado’nun hayatına giren herkesle görüşüp, onun hakkında toplayabildiği her bilgiye inanılmaz bir hırsla saldırırken; Prado’nun hayatının son döneminin en önemli kişisi Estafania ile görüşmek için hiç çaba harcamaz, daha doğrusu bu tesadüflere kalır. Yapılan görüşme de oldukça üstünkörüdür. Estafania hakkında tüm roman kahramanları bir şey söylemiştir, ama Gregorius’un onunla buluşması sönük geçmiştir. Bu durum romanın kendi içindeki bütünlüğü zedeler.
Sonuç olarak kusurlarına rağmen zevkle okunan dolu dolu bir yapıttır Lizbon’a Gece Treni. Ayrıca herhangi bir biyografi yazmak isteyenler için kurgusal olarak da ipuçları veren Mercier’in bu yapıtından aşağıdaki alıntıyla yazımızı sonlandıralım.
“Bir şeyi başarıp başaramamamızın, ne kadar çabalasak da sonuçta şansa bağlı olduğunu anladığımızda; yaptığımız ve yaşadığımız her şeyde, kendi önümüzdeki ve kendimiz için sürüklenen kumlar olduğumuzu anladığımızda; o zaman gurur gibi, yürek karası ve utanç gibi bütün o bildiğimiz ve övülen duygulara ne olacak?”

09.03.2014
Pascal Mercier-Lizbon’a Gece Treni çeviren İlknur Özdemir Kırmızı Kedi Yayınları 14.Basım





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Siegfried Lenz - Almanca Dersi ve Edebiyat Hakkında Subjektif Düşünceler
Viran Dağlar - Necati Cumalı
Ahmet Ümit Beyoğlu Rapsodisi

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurban Bayramı da İptal Olsun
Hâlâ Şaşırdığıma Şaşıyorum
Wikileaks ve İsviçre
Diziler ve Kitaplar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Plajda Bir Gün [Öykü]
Motorsiklet Çilesi [Öykü]
Ablak Yüzlü [Öykü]
Deniz Sevdası [Öykü]
Üçkapılar'da Çay İçmek [Öykü]
Mektup [Öykü]
İddia [Öykü]
Yere Düşen Tek Terlik [Öykü]
Çevre Koruma ve Biz Türkler [Öykü]
Parkta Otururken [Öykü]


Mustafa Mert kimdir?

Antalya'da doğup,büyüdüm. Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti. 26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım. Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi. Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı. Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi. Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı. Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.