Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Harun işsizdi,biyoloji’yi bitirmişti.Laboratuarlarda ömrünü çürütmek istemiyordu.Doğa’ya açılmak,bitkileri,ağaçları,hayvanları,kuşları özellikle kuşları gözlemek,araştırmalar yapmak istiyordu.Üniversite’de kalıp öğretim görevlisi olmak istemiş,ancak bazı profesörlerle anlaşamadığından kalması,mastır yapması uygun görülmemişti.Antalya’da yaşadığından en kolay turizm sektöründe iş bulunabildiğinden,böyle bir işe başlamıştı.Ancak yaz sezonu sonu dolayısıyla işten çıkarılmıştı. Yazdan kalma bir Kasım gününde öylesine kaldırımları arşınlıyordu.Antalya Narenciye Araştırma Merkezi’nin bahçesinin arka sokağında burayı çevreleyen kalın ve yüksek duvarların karşısında yan yana iki büyük dut ağacının etrafı çimlendirilip,birkaç değişik ağaç fidesi de dikilerek oluşturulmuş bir parkta oturup,civardaki kuşları seyredip,dinleyerek biraz oyalanmaya karar verdi.Dut ağaçlarından birine sırtı dönük ,ama onun gölgesinden faydalanılabilen bir banka çöktü.Pastırma yazının bugünlerinde serin ve sakin bir yer bulmuş olması onu mutlu etti.Bu güzel ağacı diken ve yetiştirenleri tanımadığı halde sevgiyle andı.Şöyle bir çevresine bakındı.Karşıdaki narenciyenin duvarı soğuk soğuk yüzüne bakıyormuş gibi geldi,ama aldırış etmedi.Bu parkçıktaki iki yaşlı dut ağacından başka her şeyin yapay görünmesine de aldırış etmedi.Yeni dikilen fidanlarda elbet bir gün büyüyecekler ve buranın bir parçası olacaklardı.Beş on metre kadar uzağında çimlerin üzerinde bazı yerlerde Yunda denilen Akkuyruksallayan isimli kuş günlük beslenme faaliyetini gösteriyordu.Bu çok zarif bir kuştur.Tüy örtüsü siyah,grinin tonları ve beyazdan oluşur.Gagası bildiğimiz serçenin gagasından daha ince ama biraz daha uzundur.Boynunda sanki kolye gibi siyah bir bölüm vardır.Kanatlarında çok az beyazla birlikte grinin tonları görülür,uçarken kuyruğunun iki yanında uzunlamasına beyaz şeritler dikkati çeker.Gaga ucundan kuyruk sonuna kadar 17-18 cm olan bu sevimli yaratığın,biraz uzun olan kuyruğu nedeniyle uçuşu dalgalıdır,ancak uçarken sıkça öter.Harun ise onun uçmasından çok,yerde zıplayarak değil de hızlı hızlı yürüyerek sinekleri avlamasını ,arada durup dinlenirken kuyruğunu aşağı yukarı sallamasını zevkle seyrediyordu.O sırada iki tane Arapbülbülü -bazı yerlerde karakafa derler-karşıdaki duvarların arkasındaki bir limon ağacından yüksek sesle öterek adeta azarlayarak çimlere doğru uçmaya başladı.Harun geçenlerde kustr.org adlı internet sitesinde okuduğu bir masalı hatırladı.Arapbülbülü çok eski zamanlarda sapsarı renkli çok güzel öten hem göze hem kulağa hitap eden bir kuş imiş.Devrin padişahı bu kuşu yakalayıp güzel bir kafese koymuş.Bir gün padişahın çocuğu biraz yüksekte asılı duran kafesteki kuşa bakmak için sandalyeye çıkınca dengesini kaybedip düşmüş ve ölmüş.Bu durumu izleyen Arapbülbülü çok üzülmüş,utanmış. Utancından tüyleri siyah ve griye dönmüş sadece kuyruğunun altındaki bir kısım sarı kalmış. Bu masal Harun’un çok hoşuna gitmişti,biraz daha işsiz kalırsam bende kararacağım diye düşünmüştü.Biz yine öykümüze dönelim.Heyecanla bağırarak gelen Arapbülbülleri yiyecek peşinde koşan Akkuyruksallayana doğru hamle yaptılar,onu ürkütüp kaçırdılar.Dut ağaçlarından birine kondular.Dikkatle etrafı gözlüyorlardı.Bu durum Harun’un ilgisini çekti.Çünkü bu iki türün yiyecek menüsü farklıdır.Yiyecek yüzünden çatışmaları pek olası değildi.Karakafalar genelde yerde beslenmezler,ağaçların bitkilerin meyvelerini yerlerdi.Yundalarda sürekli yerde besin arardı.Yani paylaştıkları doğa pastasının parçaları ayrı ayrı idi.Harun bunları düşünürken Akkuyruksallayan yine önündeki çimlere gelmiş,yiyecek peşinde koşturuyordu.Onu fark eden Arapbülbülleri bağırarak üstüne doğru uçtular ve uzaklaştırmaya çalıştılar.Yunda çimlerden uzaklaşıp,yandaki apartman bahçesinin tel çitlerinin üstüne kondu.Kuyruğunu bir iki kere şöyle aşağı-yukarı salladı.Karakafalar ise dut ağacına geri döndüler.Yunda bu defa çimlerin en kenarına geldi.Hem çekiniyordu,hem de mutlaka orada bir şeyler yemek istiyordu.İlk anda Karakafalardan tepki almayınca cesaretlenerek yavaş yavaş kenardan ortalara doğru yürümeye başladı.Ama orada uzun süreli kalamadı.Arapbülbülleri tekrar onun üstüne doğru uçtular, o yine çite doğru kaçarak oraya kondu.Karakafalarda dut ağacına döndü.Bu durum hemen aynı şekilde üç dört kez tekrar etti,ama en sonunda Akkuyruksallayan pes etti ve daha uzaklara uçtu.Çivit çivit çivit. Harun tüm olanları keyifle seyretmişti.Acaba başka kuşlar arasında yeni güç kavgaları görür müyüm diye bakınmaya devam etti.Kuş seslerini dinledi,Narenciye bahçesinin ötesinde yüksek ağaçların tepesinde bağırıp duran Leş Kargalarını izledi.Biraz da bir şeyler okuyayım diye düşünerek,çantasından kitabını çıkardı,okumaya başladı.Üç beş dakika okumuştu ki gülüşen çocuk sesleri duydu.Bunlar 12-13 yaşlarında çöplerden plastik,metal,kağıt toplayan çocuklardı.Büyük bir el arabasını çekiyorlardı.Köşedeki iri çöp tenekesinin başındaydılar.Gece gündüz gezip çöplerin içinde geri dönüşebilir atıkları arayıp,toplayan insanları düşündü.Bunların üstü başı pis olduklarından mıdır nedendir,kimse iyi gözle bakmazdı onlara.Oysa yıllardır ülkemizde belediyelerin yapamadıklarını onlar yapar,kağıt,metal,plastikleri toplarlar,çevre korumaya bir nebze katkı sağlarlardı.Ama durun bir dakika çöpün başındaki çocuklar çöpten bir şey almadılar,aksine arabalarından bir şeyler çıkarıp çöpe koydular.Harun kitabını da okumak istediğinden göz ucuyla onlara bakıyordu, ne koydular acaba oraya.Çocuklar uzaklaştı.Harun gidip bakmak istiyordu,ama öte yandan bana ne diye düşünüyordu.Baksam mı? Bakmasam mı? Diye ikirciklikli otururken,deri ceketli,bıyıklı iri yarı bir adam motorla gelip,çöp tenekesinin yanında durdu.Şöyle bir etrafa bakındı.Beriki kitabını okuyormuş gibi yapıyordu.Motorlu çöpten bir şeyler aldı,sırt çantasına koydu.Sonra Harun’u kendisine bakarken yakaladı.Ona dik dik baktı.Bizim ki kitabını kapadı,ayağa kalktı,motorluya sırtını dönüp hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.Öteki de üstelemedi,gaza basıp yoluna devam etti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |