..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Mustafa Mert




6 Ocak 2010
İddia  
Mustafa Mert
Mahallelinin takıldığı kahve de iddia bayiliği almıştı.Ozan Hulusi Ağabey’e ilk defa bu kahvede rastladı.Sıkıntılı olduğu ilk görüşte belli oluyordu.Heyecanla gazeteye bakıyor,kuponu işaretliyor,sonra hesap makinesinin birkaç tuşuna basıyordu.


:BEBJ:

Türkiye’de yeni moda oldu. İDDİA var mısın iddiaya? Futbol maçlarının sonuçları üzerine oynanan bir şans veya tahmin oyunu.Kısa zamanda toplumdaki hemen hemen tüm erkekleri sarıp sarmaladı.Artık daha fazla maç,daha bir keyifle seyrediliyor.Hele bir de maçlar oynanan kupondaki devam ediyorsa.Mahallelinin takıldığı kahve de iddia bayiliği almıştı.Ozan Hulusi Ağabey’e ilk defa bu kahvede rastladı.Sıkıntılı olduğu ilk görüşte belli oluyordu.Heyecanla gazeteye bakıyor,kuponu işaretliyor,sonra hesap makinesinin birkaç tuşuna basıyordu.
-On altı milyar! 1,50 lik bir maç daha lazım.
Ozan ilgisini çeken bu telaşlı adama sokularak;
-Bordoex-Lens maçını oynadın mı ağabey? Dedi.
Hulusi hemen gazeteye baktı,yaşa be aslanım!Bordeox’ya 1,50 veriyor.Şimdi yirmi dört bin lirayı tamamladık.Dedi gözleri ışıldayarak.
-Kaç maç oynadın ağabey?
-On dört
-Kaç paralık oynayacaksın?
-Bir liralık,fazla param yok benim.Ben hep bir liralık oynarım.
-On dört yerine altı-yedi maç oynasan kazanma şansın daha fazla olmaz mı?
-Olur,ama kazanacağım para bana yetmez.
-Çok mu paraya ihtiyacın var ağabey?
-Olmaz mı?
-Neden?
-Bir ay içinde bu parayı bulamazsam batarım.
-Ne iş yapıyorsun?
-Lokantam var benim.
-Bu kadar borç nasıl birikti?
-Lokantacılık böyledir,ya çok kazanırsın ya da çok kaybedersin.Bir sürü çalışan var,elektrik,su,telefon paraları,satamayınca döktüğün yemekler,dükkan kirası ve en önemlisi vergiler.
-Lokantacılar daha fazla mı vergi veriyor?Ben her esnafın aşağı yukarı aynı oranda vergi verdiğini sanıyordum.
-Ben de öyle sanıyordum.Hiç kaçırmadan ödeyeyim vergimi dedim.Nerden bileyim Don Kişot’luk yaptığımı.
-Kazanınca vergini ödeyeceksin elbette.
-Ben de öyle sanıyordum.Meğerse bizim vergi kanunları öyle değilmiş.KDV diye bir şey varmış.
-Fiyatlara dahil olan.
-Evet ta kendisi.İşte sen kazansan da kazanmasan da KDV ödeyebiliyorsun.
-Nasıl?
-Bak ebnim yemek yapmak için aldığım malzemelerin büyük bir kısmının KDV si %1 veya %8.Ama sattığım her şeyin KDV si %18.Ayrıca çalışanlara,dükkan kirasına ödediğim paranın KDV’si yok.Yan onlarda benim giderim olduğu halde KDV matrahından düşemiyorum.Hatta bir de çalışanların sigortasını,stopajını ödüyorum.Daha doğrusu ödemem gerekiyor,ama ben parasızlıktan ödeyemiyorum.Çünkü kazanamıyorum.Kazandığımdan fazla KDV çıkıyor.
-Borcunu ödesen bile böyle giderse yine borçlanacaksın.
-Hayır,dükkanı boşaltıp çıkacağım.
-Şimdi hemen boşalt çık.Nerede bulacak seni vergi dairesi.
-Ben hayatım boyunca dürüst yaşadım,hiç kimseye bir delikli kuruş borcum kalmadı.Bundan sonra sahtekar olmaya niyetim yok.
-Bu kadar parayı bulamazsan ne yapacaksın?
-Vergi dairesine gidip iflasımı isteyeceğim.Sonra bir işe girer çalışırım.
-Üzüldüm ağabey,attan inip eşeğe binmek zor gelecek.
-Bekar olsam hiç üzülmem.Ama bir ailem var.Bu yaşıma kadar tüm biriktirdiklerimi bu lokanta da kaybettim.
İyice hüzünlendi,ağlayacak gibiydi.
-Ağabey ne zamandır,konuşuyoruz,seni tanıdığıma sevindim.Neslinin son örneğisin.Bir dürüstlük timsali.Benim adım Ozan,senin adı nedir?
-Hulusi.Sağol teşekkür ederim.
-Çok memnun oldum,ama ben kız arkadaşımla buluşacağım.İzninle gideyim.
-İzin senin gen arkadaşım,ben de çok memnun oldum.Sana iyi eğlenceler.
-Sana da bol şanslar Hulusi Ağabey,umarım tekrar görüşürüz.
-Umarım.

Bu tanışmadan birkaç ay sonra Ozan çarşı da Hulusi ağabeyi küçük bir bakkaldan çıkarken gördü.Gözlerine inanamadı,Hulusi iki dirhem bir çekirdek giyinmişti.Takım elbisesi,kravatı,hatta ceketinin üst cebindeki mendili tastamamdı.Ayakkabılar gıcır gıcırdı.
-Hulusi ağabey merhaba,beni anımsadın mı?
-Elbette Ozan,seni hiç unutmadım.
-Neden?
- O gün oynadığım kupondan tam 24 bin 8 lira kazandım.Parayı alır almaz Vergi Dairesine gittim.Tüm borcumu kapattım.Aynı gün lokantayı da kapattım.Bir kaç gün içinde dükkandaki kendime ait masa, sandalye,ocak ne varsa evkurculara sattım.Ondan sonra evdekilere bu işi başaramadığımı iflas ettiğimi,yarından tezi yok yeni bir iş aramaya başlayacağımı söyledim.Hanım ağlamaya başladı,bir baltaya sap olamadın,iki çocukla ortada kaldık falan diyerek sızlandı durdu.Kaynanamın suratı ekşidi,beni iyice aşağılarcasına eşime sitem etmeye başladı.Hepsini içime attım.ertesi gün iş aramaya çıktım.Bir kaç yere uğradım,CV diye bir şey varmış,onu istediler,bu nedir düşünüp dururken dayanamadım,sordum.Meğerse bizim kırk yıllık özgeçmiş modern Türkiye’de CV olmuş.Özgeçmişimi yazdım,vesikalık fotoğraf çektirdim.Bütün gün bir sürü yere iş için başvurdum.
-Çal kapı mı gidiyordun?
-Hayır,gazetedeki ilanlardan seçtiğim yerlere gidiyordum.Ama hiçbir işe alma yetkilisi ile yüz yüze görüşemedim. CV nizi alalım,fotoğraf var mı?Şu formu doldurun gibi cevaplarla günüm geçti tabii bir de çıkarken biz sizi ararız cümlesi vardı.Üç ay oldu daha kimse aramadı.
-Üç aydır çalışmıyor musunuz?
-Hayır,hayır iki üç gün böyle anlamsızca uğraştım.Sonra bir bakkalda kaç yıldır görmediğim eski bir arkadaşımı gördüm.Hoş beşten sonra işsiz olduğumu öğrenince;’’ Çok şanslısın! Türkcell,Avea,Telsim kontörleri var.Bunları toptan olarak daha ucuza alıyorsun,sonra üstüne çok az kar koyup bakkallara marketlere satıyorsun.Ben sana yardımcı olurum,kontörleri ucuza alacağın yerleri gösteririm.Sen de bu işe başlarsın.Lara bölgesinde bir sürü market var,ben oraya yetişemiyorum.Sen o bölgeye satış yaparsın dedi.’’Detayları anlattı.Aklıma yattı.Bu işi yapmaya karar verdim.Ancak evdekilere kontör satacağım desem,günün yorgunluğunun üstüne bütün gece onları dırdırını dinlemek zorunda kalırdım.Onlara göre yapılan iş insanı tanımlardı,ben beyefendi idim,öyle kalmalıydım.Her neyse birkaç gün daha iş arıyormuş gibi evden çıktım,kontör işine başladım.Biraz yorucu idi,ama kazanarak geçimini sağlama imkanı vardı,aylarca lokantadan zarar ettikten sonra kar etmek beni hem şaşırttı,hem de teşvik etti.Yorgunluğu kale almadım,devam etmeye karar verdim.Evdekilere de borsa oynayacağım,tüyo verecek arkadaşlarım var,günlük al-sat yapacağım dedim.Onun için böyle biraz resmi giyiniyorum.Marketlere sabahtan pek uğramıyorum.İddia kahvelere gidiyorum.Düşük oranlı garantili maçları oynuyorum.Haftada dört kupon yapıyorsam üçünde kazanıyorum.Elli veya yüz liralık oynuyorum.Her hafta yüz yüzeli lira kazanıyorum.Ayrıca her defasına sadece bir liralık çılgın kupon yapıyorum ki,biraz fazla kazanma şansım olsun.Kontör işleri de iyi gidiyor,oradan da aylık sabit bir şeyler kazanıyorum.Evdekiler bütün gün borsa çıktı mı,düştü mü takip ediyorlar.Ben akşamüzeri borsanın o günkü durumunu öğreniyorum,eve gelince ona göre tavır takınıyorum.Borsa yükseldiyse bir şişe rakı alıyorum,bazen viski,çocuklara çikolata hanımla kaynanaya da ufak hediyeler.Evdekilerde borsanın durumunu bildiğinden zaten akşama çilingir sofrası hazır oluyor,hepsinin keyfi yerinde.Aslında tüm bu hediyeleri geçen gün çılgın bir kupondan kazandığım iki bin liralık paradan harcıyorum.
-Çok ilginç şu sağlam ve az oynama işini bende deneyeceğim.Peki hiç borsa için bir çalışma yaptın mı?
-Borsada çok sağlam tüyo alamıyorsan kazanma şansın yok.Gelen yabancı yatırımcılar yirmi beş milyar doları üç yılda nasıl altmış beş milyar dolar yaptılar sanıyorsun?Tabii ki borsadan bir şeyler kazanırız umuduyla borsaya giren küçük yatırımcıların paralarıyla.Sade vatandaşın parası borsada batar,büyük oyuncular hep kazanır,çünkü kazanacak kağıdı zaten onlar belirler.Şirketlerin mali durumu,geleceği,sektörel pozisyon vs. hepsi hikaye.Borsada bir gerçek var da sade vatandaşın kazanamayacağı gerçeği.
-Bu görüşüne ben de katılıyorum ağabey.
-Oysa iddia da kazanma şansı her zaman borsadan yüksek.ama delirmeden oynamak gerekir.Hastalık olmamalı.
-Doğru haklısın Hulusi ağabey dedi Ozan.
Tekrar görüşmek dilekleriyle vedalaştıktan sonra Ozan ; bir gün mutlaka Hulusi Beyin eşinin onun kontör sattığını öğreneceğini,çünkü borsa,iddia ne kadar şans oyunu ise yalanın da o kadar büyük kumar olduğunu düşünerek acı acı güldü.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Motorsiklet Çilesi
Ablak Yüzlü
Yere Düşen Tek Terlik
Saf Gerçek

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Plajda Bir Gün
Deniz Sevdası
Üçkapılar'da Çay İçmek
Mektup
Çevre Koruma ve Biz Türkler
Parkta Otururken

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Erol Toy İmparator Üzerine [Deneme]
Toprak Acıkınca - Erol Toy Üzerine [Deneme]
Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar Üzerine [Deneme]
Zulümname Üzerine [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler - 2 [Deneme]
Darwin ve Beagle Serüveni Üzerine [Deneme]
Tutunamayanlar Üzerine [Deneme]
Günlük Koşuşturmaca da Edebiyat [Deneme]
Okuduğum Kitaplardan İzlenimler [Deneme]
Kıvılcım [Deneme]


Mustafa Mert kimdir?

Antalya'da doğup,büyüdüm. Çocukluğum ve gençliğim futbol topunun peşinde koşmakla geçti. 26 Yaşındayken son oynadığım futbol takımının kaptanı,başkanı ve sponsoru olan kişiyle tartıştıktan sonra futbolu kesin olarak bıraktım. Jose Mauro De Vasconcelos'un Güneşi uyandıralım ve Şeker Portakalı,Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık,Paulo Coelho'nun Simyacı kitapları gibi o dönemin çok satanları ile birlikte Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını da okuyunca edebiyet'a ilgim bir tutku haline geldi. Çetin altan'ın yazdığı ilk öykü kitabını okuyana kadar,kendimi sadece tutkulu bir okuyucu olarak görüyor,yazarlığa yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çetin Altan'ın ilk yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki fark bende yazarlığın geliştirilebileceği duygusunu uyandırdı. Ancak evli ve çocuklu olduğumdan eve ekmek gitmeliydi. Bu nedenle sadece yazarak geçinmeye çalışmayı deneyecek cesaretim olmadı. Hem çalışıp,hem de fırsat buldukça yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Vedat Türkali,Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Jose Mauro De Vasconcelos,Emile Zola,Sait Faik Abasıyanık,Orhan Veli Kanık,Nazım Hikmet,Ümit Zileli,Erol Manisalı,Tahsin Yücel


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.