..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Oğuz Düzgün




15 Şubat 2010
Avrupa'nın Navileri ve Avatarları  
Oğuz Düzgün
Çokça gündemde olan AVATAR filmini duymuş ya da seyretmişsinizdir. Hakkında pek çok spekülasyon yapılan film, gerçekte hangi mesajı vermek isterse istesin, hepimizin alacağı ibretlik dersleri de içinde barındırıyor.


:AICH:
Çokça gündemde olan AVATAR filmini duymuş ya da seyretmişsinizdir. Hakkında pek çok spekülasyon yapılan film, gerçekte hangi mesajı vermek isterse istesin, hepimizin alacağı ibretlik dersleri de içinde barındırıyor. Film, Navilerin içlerine düştükleri zorluklarla nasıl mücadele ettiklerini; Avatar denen bir Kurtarıcının yok edilmek istenen Navilere nasıl yardım ettiğini anlatıyor özetle.

Ben de, 1960’lı yıllardan beri türlü zorluklara göğüs gerip, Avrupa’nın en medeni ülkelerinde yaşamayı başarabilen Navilerimiz’den bahsedeceğim bu yazımda.. Belki de filmde olduğu gibi, onları bilinçli ve kapsamlı bir şekilde yok etmeye çalışanlar olmadı hiçbir zaman ama, ister istemez karşılaştıkları yeni kültürler ve değerler dünyası, onları türlü zorluklara sokmuştu. Kendi kültürünü ve değerlerini öğrenemeyip, baskın olan kültür ve değerler dünyasına mağlup olmak da en acınası bir yok oluş değil de neydi? Çelik çomaklı oyunlarını, tandırdaki ekmeklerini, ezanlarını, annelerini, babalarını, derelerini, dağlarını, ormanlarını belki de yavuklularını bırakıp geldiler Avrupalara. Güzel bir gelecek umuduyla şekillenen hülyaları, sırtlarına yüklenen en ağır işlerle ve çeşitli sıkıntılarla bir miktar yara alsa da, yılmadılar, çalıştılar hayallerini yaşatmaya devam ederek on yıllar boyu.. Göz yaşları eşliğinde, soğuk havayı duman duman okşayan çaylarını yudumlarlarken, bohçalarında biriktirdikleri Markları da saymayı ihmal etmediler.. Bir ev alabileselerdi, ya da bir arabayla dönebilselerdi ülkelerine başka bir şey istemezlerdi.. Bitecekti bu gurbet ne de olsa!

Zamanla alıştılar gurbete.. Aslında alışmaktan öte, acıları hafiflemeye başladı desek daha yerinde olur. Evlendiler, çocukları oldu, yeni gelen Türklerle dostluklar kuruldu. Küçük bir Türkiye’yi inşa ettiler Avrupa’nın kalın duvarları arasında. Oluşturdukları bu sanal Türkiye, onları bir nebze memleket hasretinden kurtardı.. Avrupalı dostlar da edindiler. Onların haklarını savunan dostlar…Bir nebze nefes alabildiler kendi düşlerinde oluşturdukları bu sanal Matrix dünyasında. Gittikleri coğrafyalarda, birbirinden ihtişamlı Kiliseler, Katedraller vardı.. Köylerindeyken pek de duymadıkları Çan seslerine de alıştılar sonunda. Çünkü Yunus Emrelerin, Mevlanaların evlatlarıydı onlar.. 72 millete bir gözle bakarlardı çünkü..

Ama ezanlarını özlediler, minarelerini, Camilerini... Cuma günleri, bütün köy ve kasaba ahalisinin bir Camii de toplanışı, Ramazanlarda ve Bayramlarda Camii ya da Mescitler etrafında şekillenen tatlı sohbetleri hatırladılar.. Bu güzellikleri de aktarmalıydılar çocuklarına.. Bu güzellikleri de yaşamalıydılar tekrar.. Salonlar tuttular Ramazanlarda ve Bayramlarda… Ama bu da yeterli olmadı.. Çocukları ve kendileri maneviyata susamışlardı çünkü.. Sonunda Osmanlı’dan sonra, Avrupa kıtasındaki ilk Camiiler inşa edilmeye başlandı. Mesela, Almanya’daki Türk Naviler, Berlin’de ilk Camiilerini inşa ettiler 1968’de.. Adı da Türk Camii oldu.. Hayallerinde yaşadıkları güzellikler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Ardından neredeyse her şehirde, bir Camii ya da Mescit oluşturacaktı elleri nasırlı, alınları çizgili Navilerimiz.

Sadece Camiiler değil, kendi Kültür Merkezlerini, marketlerini, fabrikalarını, sazlarını, dershanelerini, türkülerini, kitaplarını, gazetelerini ve diğer güzelliklerini de dokumaya başladılar bütün Avrupa’ya ilmek ilmek. Ruhlarında sakladıkları bütün hazineleri paylaşmaya başladılar böylelikle Avrupalılarla. Onlara yol gösteren pek çok gerçek Avatar da (Kılavuz) çıktı karşılarına.. Elçiler, Başkonsoloslar, Ataşeler, Dernek Başkanları, Milletvekilleri, Türk Öğretmenler, Avrupa’daki Türkler’e yol gösteren gerçek Avatarlar oldular her zaman.. Böylelikle, kültürleri, dilleri, inançları bugüne değin yaşamaya devam etti..

Ancak farklı farklı kulvarlara savrulmuş Navilerimizin bir tek eksiği kalmıştı. O da Birlik Olabilmek.. Bunun için de Avatarlarımıza iş düşüyor, gerçek Avatarlarımıza… Avrupa’daki Navilerin, gerçek Avatarlar’ın önderliğinde Birlik olarak başarılara imza atmaktan başka yolları yok..

Birlik ve beraberlik içinde, Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin devamının sağlanması gibi…

Beraberlik içinde yapılan çalışmalarla Rendsburg’da beş vakit ezanın serbest olması gibi…

Demek ki, birlikten başka yol yok. Bilmem anlatabildim mi?

Oğuz Düzgün

http://www.avrupa-haber.info/ausgaben/2010-02/haber_17.jpg




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevlid Kardeşliği
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Pro Aeternitas Carpe Diem
Yakında Deprem Olacak
Hepimiz Aynı Olabilir miyiz?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına
Omoto Dini ve İslamiyet
İnsanı Gelecek Zamanda Çekimlemek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.