Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
Gerçekte olduğu gibi yine Mudurnu’da yaşıyormuşum. Evliymişim, üç tane oğlum varmış. Ben ev hanımıymışım. Eşim, yazarmış. Hem de dili uzun bir yazar. Bir gazetede köşe yazıyormuş her gün. İkide bir suya - sabuna dokunuyormuş, iktidar partisinin aleyhinde yazılar yazıyormuş. Kendi kuyusunu kendisi kazıyormuş. Her an gazeteden atılabilirmiş zaten. Ben de ha bire ona gaz veriyormuşum. Şunu da yazsana , bunu da yazsana diyormuşum. Gerçekleri herkes öğrensin. Millet yemek, yarışma, evlilik programı izleyeceğine ; seni okusunlar da aydınlansınlar, diyormuşum. Büyük oğlumun küçük bir dükkânı varmış. Dükkânda aynı zamanda sigara satıyormuş. Üstelik, bira da . O nedenle, bazıları gıcık kapmışlar bizim oğlana.” Dinimize göre sigara haram, hele içki of of of ! ” diyorlarmış. Son zamanlarda, dükkânına kimse uğramaz olmuş. Aşırı dinciler, oğlumun müşterilerini etkiliyorlarmış. ” Girmeyin şu sütü bozuğun dükkânına! Haram satıyor. ” diyorlarmış. Sonunda bizim oğlan dükkânı devretmek zorunda kalmış. Ortanca oğlumla küçük oğlum işsizlermiş. Her gün iş aramaya gidiyorlarmış. İş aramak, işleri olmuş onların. Rüya bu ya, ben onları her gün ağlayarak uğurluyormuşum.” Bir iş bulup başka bir şehre giderseniz, size hakkımı helâl etmem. Hem de hasretinize dayanamam.” diyormuşum. Onlar da her sabah evden çıkarken aynı cümleyi tekrarlıyorlarmış: - Üzülme anne ! Başbakanımız , Ortadoğu’nun lideri olacak belki. Aç kalsak da gam yemeyiz. İşte işler bu vaziyetteyken, bir gün eşim diyor ki bana rüyamda - hayırdır inşallah - : - Hanım ! Yarın Tunceli’ye taşınıyoruz. Şaşırıyorum. “ Buyrun, buradan yakın.” dercesine oğlanlarımın yüzüne bakıyorum. - Ne işimiz var Tunceli ’de ? Başlıyor eşim hararetli hararetli anlatmaya: - Devlet, Tuncelili vatandaşlara kamyonla eşya dağıtıyormuş. Buzdolabı, çamaşır makinesi, kanepe, elektrikli süpürge, çatal – kaşık takımı, televizyon vs vs vs. Rüya bu ya, eşim başlıyor şakıdık şukuduk oynamaya. Bağırıp duruyor: - Heyyyyt be ! Başımıza devlet kuşu kondu. Ben şöyle bir düşünüyorum ve diyorum ki: - Ayol, bu devlet kuşu “ yardım edeyim ” derken, kafamıza çişini yapmasın. Büyük oğlum atılıyor, b.kunda boncuk bulmuş gibi sevinçle. Diyor ki: - Anneciğim, hayatımız kurtuldu. Zaten işler kesat. Yerleşiriz Tunceli’ ye, evimizin tüm eşyası hazır. Ama acele etmeliyiz. Dağıtım işi bitmeden yetişmeliyiz. Derken – hayırdır inşallah - , ertesi gün biniyoruz ortanca oğlanın külüstür pikabına, ver elini Tunceli. Git bakalım git bakalım. Küçük oğlan biraz mola verelim, acıktım diye sızlanıyor. Eşim de, “ Hele gidelim ; durmak yok, yola devam.” diyor. Ortanca oğlum da, Tunceli’ de iş bulacağına inanıyor. “ Evimizin her eşyası hazır nasıl olsa. Altı aya kalmaz, pikabı yenileriz.” diye saçmalıyor. Ben de , koluma bilezikler alırız diye seviniyorum. Hatta bileziklerin şıkırtısını duyuyorum, içim gıdıklanıyor. Saçmalığa bir bakın hele. Mudurnu nere, Tunceli nere ! Araba külüstür bir yandan, yol uzak öte yandan. Neyse, sağ salim varıyoruz Tunceli’ ye. Bizim amca oğlu var daorada Allahtan , ev bulmuş bize. Oğlum bizi eve silkeleyip koşuyor spor salonuna doğru. Bedava eşyalar spor salonunda ya…Arkasından şöyle bir bakıyorum, topukları ensesine değecek neredeyse. Aslanım benim !...Biz de onun gelmesine evi temizliyoruz. Evde su yok, elektrik yok. Olsun ! Su, akar bir gün; elektrik, gelir bir gün. Saatler geçiyor, bizim oğlan gelmiyor. Hava kararıyor, oğlan yok; gece oluyor, oğlan yok. Kime sorayım, nerede arayayım ? Derken, gece yarısına doğru eli boş çıkıp geliyor. Meğer, eşyalar tükenmiş. Bize kalmamış. Bütün dünyamız yıkılıyor. Ben başlıyorum ağlamaya. Çocuklar beni teselli ediyorlar. Anne üzülme, hele bir haberleri dinleyelim. Nerde yardım yapılıyorsa, oraya gideriz, araba hazır altımızda. İşte tam bu sırada, bizim Tunceli’ deki amca oğlu geliyor uça uça. - Müjdemi isterim. Devlet, Sivas’ta yardım dağıtacakmış! Hem de iğneden ipliğe. Pikaptaki eşyaları yıkın buraya, boşuna yük etmeyin. Zaten fazla eşya yok arabada. Hemen çıkıyoruz dışarıya. Bizim oğlan şaşırıyor: - Araba ? Araba yok. Çalmışlar pikabı. İşte tam burada ben şak diye düşüp bayılıyorum. ( Devamı var.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |