Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Başbakana yetiştirmişler hemen bu yazıyı, o da çok kızmış. Demek ki çok konuştuğunun farkında ki üstüne alınmış.Yoksa, niye üstüne alınsın? Esip gürlemiş, sık sık yaptığı gibi. Demiş ki Tezkan ve diğer köşe yazarları için: “ Siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. Eskiden köşe yazarları haftada bir yazardı. Şimdi her gün yazıyorlar, yarım saatte bir yazabiliyorlar. O hale geldik. Bunların yaptıkları açık bir tahrik. Bu tezleri ileri sürenler devlet düşmanlarıdır...”…( Gazeteler ) Yukarıdaki haberi okuyunca, M.EminYurdakul’un dizesi aklıma geldi. Demişti ki Mehmet Emin Yurdakul : “Şairleri susmuş bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir!” Sayın başbakan, bizim, öksüz çocuk gibi olmamızı istiyor. Kimse bizi aydınlatmayacak, gerçekleri göstermeyecek, birileri bizim hakkımızı savunmayacak. Sonra düşündüm; bir köşe yazarının, daha doğrusu sayın başbakanımızın istediği köşe yazarının özellikleri neler olabilir? Hemen söyle’yim ilk aklıma gelenleri: Bir köşe yazarı, ürünlere zam geldiğinde; “ zam yapıldı ” dememeli, “ fiyat ayarlaması yapıldı” demeli, zam yumuşatılmalı, süslenip püslenmeli. Sanki bir ekonomistmiş gibi, ekonomimizin olumsuzluklarından söz etmemeli. Fenerbahçe’nin son üç maçtır neden puan kaybettiğinden söz etmeli. Fenerbahçe’yle Galatasaray’ın; hep aynı haftalarda neden puan kaybettiklerine kafa yormalı. Bunun bir tesadüf mü, yoksa bir takdir-i ilâhi mi olduğunu düşünmeli. Milli takımımızın başına yerli mi, yoksa yabancı teknik direktör getirilmesinin mi daha yararlı olacağı konusunda halkımızı bilgilendirmeli. İyi bir köşe yazarı; Dünya Gazeteciler ve Haber Yayıncılar Birliğinin, Türkiye’deki gelişmelerden endişeli olduğundan söz edip, milletimizi uyandırmamalı. Bu birliğin,“Türkiye’de medyaya karşı sindirme kampanyası var.” diye endişe duymalarından hiçbir köşe yazısında bahsetmemeli. Sayın başbakanımızın muhalefet için “ tembel, çapsız, kifayetsiz, vizyonsuz ” demesini ( hakaret etmesini) duymazlıktan gelmeli. Hatta daha da ileriye gidip; başbakanımızın nasıl iyi bir hatip olduğundan, karizmatik olduğundan, partisiyle ilgili tüm kararların mutlaka kendisi tarafından alındığından söz etmeli. Bülent Arınç’ın : “ Obama, kendi gibi yiğit olan Erdoğan’ı ziyarete geliyor. Sen de adam ol, sana da gelsinler.” demesinin ne anlama geldiğini halka izah etmeli. Obama’nın bizi nasıl sevdiğinden, Erdoğan’la dakikalarca el sıkıştığından, başbakanımızın elini bir türlü bırakamadığından bahsetmeli. Kendisinin , yalnız başbakanımızı değil hepimizi sevdiğinden, ziyaretimize geldiğinde sokak kedimizi bile okşadığından bahsetmeli.Obama’nın, dolayısıyla ABD’nin Türkiye’deki siyasetçiler üzerindeki yaptırım gücü hakkında asla kalem oynatmamalı. Deniz Feneri ile ilgili soruşturmayı ağzına bile almamalı; son günlerde Almanya’da, Milli Görüşçüler hakkında soruşturma başlatılacağı haberini duymazlıktan gelmeli. Askerler, MİT elemanları Ergenekon kapsamında ifade verirken; siyasilere - dokunulmazlıkları sebebiyle- hiçbir konuda hiçbir soru sorulamadığı gerçeğini okurun aklına getirmemeli, ortalığı bulandırmamalı. Başbakanımızın, Kırklareli’de de muhalefetin hiçbir eser yapmadığını öne sürerek, “ Eşşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Eşşek bile bir semer bırakıyor, onunla anılıyor.” demesinin; bir hakaret değil(!), doğru bir tespit olduğunu yazmalı. Hele hele kelimedeki çift ş’nin birini silerek, hakaretin dozunu düşürmeli. Eşeklerin ne kadar güzel gözlerinin olduğundan; eşeklerin, nesillerinin tükenmekle karşı karşıya olduğu gerçeğinden ve bu sebeple, birine “ eşek” demenin asla hakaret olmadığından; tam tersine, eşek olmanın, günümüzde yitirilmeye başlayan bir değer olduğundan dem vurmalı. Dünyada en pahalı benzini bizim satın aldığımızı aklının ucuna bile getirmemeli. İkide bir benzine yapılan zamdan söz etmemeli. Daldan doruktan konuşmalı. Enflasyonu düşük göstermek için; zorunlu ihtiyaçlarımızın enflasyon hesabında kuş tüyü kadar ağırlığı olduğundan söz edip, vatandaşı bu konuda aydınlatmamalı. Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki mekânının, “ Dünya standartlarının üstünde.” olduğu gerçeğinin, başbakan tarafından itiraf edildiğini hiç ama hiç yazmamalı. Yazmamalı ki, vatandaş, Öcalan’ın hapishanede cezasını çok acı bir şekilde çektiğini zannetmeli. Ben de bugün iyi bir köşe yazarı olma provası yapayım. Bakalım becerebilecek miyim. Buyrun bakalım: Başbakanımız acayip cesur. Türkiye hızla kalkınıyor. Enflasyon düşüyor. Ortadoğu’nun lideri biz olacağız. “Türkiye Cumhuriyeti’ni, Ilımlı İslâm Modeli’ne dönüştürmek için bir çaba var.” diyenlerin hepsi yalancı! Biz, kimseden korkmayız…ABD, AB, Obama - Mobama bize vız gelir, tırıs gider.Tıpkı; Clinton’un, C.Buş’un vız geldiği gibi. Bize, istemediğimiz hiçbir şeyi kimse yap- tı- ra- maaaaaaaaaz ! İnandınız mı? İnandıysanız, aklınıza turp sıkayım afedersiniz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |