Mutlu köle çoktur. -Darwin |
|
||||||||||
|
Dinle sevgili günlüğüm: Geçen gün bizim gomşunun geliniyle gızını gördüm çarşıda. Ne zamandır görmüyodum. Ben görmeyeli ikisi de dal gibi incecik olmuşla. Boy pos zaten yerinde. Manken gibi salınıyorla, Allah nazardan saklasın. “Ayol!” dedim. “Siz baya kiloluydunuz. Ne yapdınız da böyle fasulye çomağı gibi inceldiniz? Gızılcık gurusuna dönmüşsünüz. Hiç mi sufraya oturmadınız? Hiç mi bi şey yimediniz?” Gırıda gırıda güldüler. “Biz cimnasdiğe gidiyoz, onun için böyle zayıfladık, sıfır beden olduk Fatma Nine,” dediler. Bi tarafdan da sanki aycık bana hava atar gibi etdiler. Anlamazdan geldim, havalarını söyündürmedim. “Bıldırcının beyliği, harmanlar kalkana gadarmış,” hesabı, hazır zayıflamışken, aycık dadını çıkarsınlar diye düşündüm.Neyse, ayaküstü lâflayıp, ayrıldık. Geldim eve. Akşam yemeğini hazırlayım dedim. Memet Amca’n boğazına düşgün. Her öğün iki üç şeşit yemek olsun isder sufrada. Tansiyonu yirmilerde de ama hiç oralı olmuyo. Eeee, hazır önüne getiren var nasıl olsa. Değil üç şeşit, beş şeşit de ister. Turp elle mi çıkıyo, yoksa belle mi; herifin( Gızınca böyle derim.) haberi yok ki. Benim de yemeğimi önüme getiren olsa, neler neler isterim. Ama bizim şansımıza hazır yemek yemek değil, yemek hazırlamak düşmüş. Neyse! Uzatmayım. Mutfağa girdim. Bacaklarım da bi ağrıyo ki goyur goyur, sorma. Patadis doğra, gavur bakalım, hamur yoğur bakalım, hamuru açıver incecik ciğara kâhadı gibi, köyte yap bakalım, un helvası yap , çorba gaynat bakalım. On tane elim yok ki, nankı birini yapayım? Telâşımdan gapılara çarpıyom, akşama yetiştirecem diye. Memet Amca’n içerki odadan; “Fatmaaaaaa!Yemek daha hazır değil mi?” diye kükreyince, “Hazır hazır,” demem ilâzım. Derken, ses geldi beyefendiden. Bilmem mi ben altmış yıllık hayat arkadaşımı. ” Fatmaaaa! Ölüyom açlıkdan, nerde yemeğim?” diye bağırıyo. Velhasıl; yemekleri oflaya puflaya hazırladım, vakdinde yetiştirdim ama bestilim çıkdı. Demin de dediğim gibi bacaklarım ağrıyıp duruyo zaten. Ev işleri artık bana zor geliyo. Yemek hazırlamak beni, düğün yemeği yapmışım gibi yoruyo. Yaşlıyım sevgili günlüğüm. Jenıfır Lopez gibi performansım olamaz elbet. Bi de Rihanna gibi. Eh! Kilo da var. Öyle golay mı sekizen kiloyu akşama gadar daşımak? Derken sevgili günlüğüm, bizim gomşuların geliniyle gızlarının gittiği cimnasdik gursu birden aklıma düşmesin mi! “Eşeğin aklına garpuz gabuğu düşürme.” demişle ama, benim aklıma düşdü bi kerez. Dedim; ben de gideyim şu gursa. Aycık enerci toplarım, fazla kilolarımı atarım. Yüküm hafiflerse, işleri daha golay yaparım. Düşünsene sevgili günlüğüm; sekizen kiloyu daşımak başga, altmış kiloyu daşımak başka. Ne yapıp edip o gursa gidecem, zayıflayacam. Memet Amca’na demeyecem, çünkü gızar. “ Bi ayağın çukurdayken, cimnastikde ne işin var?” der, sanki kendinin de bi ayağı çukurda değilmiş gibi. Ben biliyom yapacağımı. ” Gomşuya gidiyom,” diye çıkarım evden, doğru cimnasdiğe. Takip edecek değil ya. Yalancı olacam bu yaşdan sonra. Ne yapayım, geçim dünyası. Memet Amca’nla gavga etmekdense, yalancı olmak iyidir. Allah af eder inşallah. Ertesi akşam, gomşuların peşine dakıştım, cimnasdik gursuna gitdim. Heyecandan galbim, küçük dilimin yanında atıyo. Ya beceremezsem, ya çoluk çocuğa rezil olursam? Salona bi girdiysem; millet, başı kesilmiş toğuk gibi çırpınıp duru. Geymişler taytları, eşofmanları, açmışlar müziği dibine gadar. Cisdak cisdak cisdak! Bir, iki, üç, dört deyip, hep birlikte hoplayıp zıplıyorla. Fırkıl fırkıl dönüyorla kelebek gibi. Gollarını bi yana savuruyorla, bacaklarını öteki yana. Usulca en arkaya geçdim. Yanlış yaparsam kimse görmesin dedim. Başladım onlar gibi çırpınmaya. Önümdeki gıza bakıp bakıp, öyle yapıyom hareketleri. Bi de kopyacı olduk bu yaşdan sonra. Ama yetişemiyom ki onlara, çok hızlılar sevgili günlüğüm. Nefesim gabardı. Ölmesem bari diyom. Ben bacağımı galdırıncaya gadar, onlar hop galdırıp hop indiriyorla. Ben golumu açıncaya gadar, onlar açıp çoktan gapatmış oluyorla. Geride galıyom. Neyse ki on dakga sonra onlara ayak uydurabildim. Galbim hapır hapır ediyo, nefesim gabarıyo ama hiç oralı olmuyom. “Ölmek var, dönmek yok anasını satim; dayan Fatma!” diyom kendi kendime. Onlar ne yapdıysa, ben de aynısını yapdım. Yapdım ama ter içinde galdım. Derken, yer hareketleri için yattık yere. Çeviriver bakalım bacakları, galdırıp indiriver bakalım, sağa yuvarlanıver, şinci de sola yuvarlanıver, daha hızlı daha hızlı derken takatim kesildi. Hoca da; “Durmak yok! Devam.” diye bağırıyo. Tabi kendisi gencecik, makara ipliği gibi incecik. Yükü yok ku galdıracak, tüy gibi gız. Bi de gözel maşallah! Tam “ ölüyom galiba ” diye düşündüğüm sırada, “galkın” dedi hoca Allah bin kere razı olsun. Galkacam ama galkmak ne mümkün! Ters dönmüş hamam böceği gibi çırpınıyom, yerden galkamıyom. Dutunacak şey de yok. Neyse ki yanımdaki gız golumdan duttu, galdırdı. Galdırdı da, sanki bıyık altından güldü alay eder gibi. Gülsün. Benim yaşıma gelsin, böyle bi gursa gitsin o yaşda da, ben onun alnını garışlayıvereyim. “Çiroz seni,” dedim içimden. “ Baban seni alsın da, taraba niyetine baçca duvarına çaksın.” Geldim eve. Hiç canım cerem galmamış. Hamur topağı gibi hissediyom kendimi. Al eline, evir çevir, yuvarla, oklavaynan aç. O gadar hoşaf oldum senin anlayacağın. Mehmet Amca’n anlamasın diye erkenden yatdım. Sabah bi uyandıysam, her yerlerim dutulmuş. Baldırlarıma sanki birerce değirmen daşı bağlamışla, gıpırdatamıyom bacaklarımı. Gollarım dersen, sopa yemişim gibi sızlıyo. Memet Amca’n da bi taraftan söyleniyo; “Hâlâ mı yatıyon? Kim hazırlayacak gahvaltıyı? Açlıkdan midem deliniyo,” diyo. Yok, bizim delinmiyo sanki. “Bi ta dünyaya gelirsem erkek olacam,” diye söylene söylene zorla yatakdan galkdım. Aç garnıma bi tene ağrı kesici, bi tene de kas gevşetici yutdum. Yirmi dakga falan sonra ağrılarım aycık tavsıdı. Ayh uyh diye diye, bizim sadrazamanın gahvaltısını hazırladım. Memet Amca’n anlamasın diye, topallamadan yürümeye gayret etdim. Belli etmemeye çalışıyom ama sen gel, içimi sor. Üstümden gamyon, ne gamyonu, tır geçmiş gibi. Her yerimin ağrısı, geldi yüreğime çöreklendi. Fakat ser verip sır vermek yok. “Hadi dayan Fatma!” diye, kendime cesaret verdim. “Ne azimli gadınsın!” Böyle sızlanınca; “Artık bi ta gitmezsin cimnasdiğe, de’mi Fatma Nine?” diyecen şinci. Nuçun gitmeyecekmişim. Gidecem. Hem de havtada üç akşam. Sağlıklı, dinç olmak için gidecem. Hem fazla kilolarımdan da gurtulacam hem zarif bi gadın olacam. Eğer gençlerin yapdıkları her hareketi yapmazsam, bana bıyık altından gülen o çiroz, tahta gibi guru gıza inat zayıflamazsam, adım Fatma değil, Şaziment olsun. Bu Şaziment de nerden çıkdı? Allah benim iyiliğimi versin. Ben çok yaşayım inşallah, sen de gör. Hadi hoşca gal sevgili günlüğüm. Artık sportik bi Fatma Nine’n var. Keklik gibi sekeceğim günler yakındır Mehmet Amca’nın hizmetinde.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |