..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Mehmet Sinan Gür




17 Haziran 2002
Hiçbir Şey Değişmez, Her Şey Değişir  
Mehmet Sinan Gür
Felsefede birbiriyle çatışan iki temel görüş.


:DBAC:
Dünyada temel olarak iki felsefe vardır. Biri “hiçbir şey değişmez”; diğeri “her şey değişir” şeklinde özetlenebilir. Bu iki sözü hemen her yere uygulamak mümkündür. Din konusuna uygulayalım. Hiçbir şey değişmez sözü, Adem’le Havva’dan gelişimize, her şey değişir sözü, evrim kuramına karşılık gelir.

Gök yüzü ve yıldızların yerlerini gösteren haritalar binlerce yıldır yapılmakta. Binlerce yıl önce yaşamış insanların bir geçmişi olmadığı için yaptıkları haritaları önceden yapılmış haritalarla karşılaştırma olanakları yoktu. Yıldızların birbirlerine göre yerlerinin hiç değişmediğini kabul ediyorlardı. Ancak yapılan haritalar sonra gelen kuşaklara kaldıktan sonra bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Kuyruklu yıldızlar ve gezegenleri ayrı tutuyorum. M.Ö. 2. yüzyılda Hipparcus isimli bir kişi bir yıldız haritası ya da katalogu yaptı. Bu kişinin yaptığı harita günümüz haritaları ile karşılaştırıldığında iki temel farklılık göründü. Haritada olan ve bugün olmayan yıldızlar, harita da olmayan fakat zaman içinde varlıkları rapor edilen yıldızlar, ve takımyıldızlarda birbirlerine göre yerleri tespit edilmiş yıldızların faklı konumlarda olmaları. Çünkü aradan geçen 2000 yılda bazı yıldızlar sönmüş, zaman zaman yıldız patlaması ile geçici olarak bir yıldızlar oluşmuş (daha doğrusu dünyadan öyle görünmüş), ve yıldızların yerleri değişmiştir. Şimdi bizim için pek normal görünen bu durum, hiçbir şey değişmez felsefesine sıkı sıkı yapışmış kişiler için korkunç bir durumdu. Değişimin farkına varan ve söyleme cesaretini gösteren ilk batılı gözlemci İsveçli Tycho Brake (1546- 1601) oldu. Cesaretini gösteren diyorum, çünkü o sıralar Engizisyon mahkemeleri dünya güneşin çevresinde dönüyor diyenleri kazığa oturtup yakıyordu.

İki temel felsefeden söz ettim. Her şey değişir. Hiçbir şey değişmez. İnsanlar isteseler de istemeseler de her şey değişir. Ölenlerin yerine yeni insanlar gelirler. Gözünü değişimin bir yerinde açan kişi o an gelişen süreci görür ve onun değişmez, mutlak gerçek olduğuna karar verebilir. Yani bir kişinin geçmiş çağlara göre çok ileri olan bir şeyi kabul edip uygulaması onun değişime açık olduğunu göstermez. Zaman içinde, şartların değişmesiyle kişi değişime ayak uydurabilirse, o zaman o kişinin değişime açık olduğu anlaşılır. Basit bir örnek vereyim. Ben küçükken 78 devirli taş plaklar ve onları çalan pikaplar vardı. Sonra 45 devirli plaklar ve onları çalan pikaplar çıktı. Sonra 33 devirli plaklar ve onları çalan pikaplar. Sonra CDler çıktı. Değişime ayak uydurmak, aynı zamanda değişen teknoloji ile gelen yeni olanaklardan yararlanmak gerekir. Değişime ayak uyduramama çeşitlemeleri: Hala taş plakta ısrar etmek, 33 devirli plaklara geçip orada kalmak. Taş plakları CD çalarlarda, CDleri taş plak çalan pikaplarda çalmaya çalışmak.

Değişim her olay için farklı zaman dilimleri içinde oluşur. Değişimi gözleyebilmek için bunların kimine insanın ömrü yeter, kimine yetmez. Yıldızların değiştiğini anlamak için binlerce yılın geçmesi gerekmiştir. Ama tarihin değişimine aynı insan tanık olabilir. İki Almanya’nın birleşmesi, Sovyetler birliğinin dağılması, benim dünyada yaşadığım sırada oldu. 1877’de 10 yaşında olan bir insan II. Abdülhamit’in istibdat dönemini de, savaşlarda ölmeyip yaşadıysa 1923’te Cumhuriyetin ilanını da gördü. Üç yıl önce ölenler, Türkiye’nin futbolda dünya kupasına katıldığını ve üçüncü olduğunu göremediler.

Slide Rule (Kayar cetvel) nedir bilir misiniz? Hesap makineleri çıkmadan önce 4 işlem ve daha birçok iş yapmaya yarayan bir alet. Ben üniversitede iken hesap makineleri yaygın olarak kullanılmaya başlamıştı. Ama öğretmenimiz bize zorla slide rule kullanmayı öğretmeye kalktı. Onu kullanmayı öğrenmenin ne kadar iyi bir şey olduğunu savundu. Şimdi onun ne olduğunu bilen çok az kişi var ve yokluğunun sıkıntısını çekmiyoruz.

Osmanlı zamanında kullanılan Türkçe gömülüp gitmiştir. Fakat bazı insanlar hala marifetmiş gibi kutlamak kelimesi yerine özellikle tebrik etmek kelimesini kullanırlar. Bunun gibi daha birçok kelime vardır. Yeni doğanlar, gençler Türk ordusunun devrimciliğinden söz edilince insanın yüzüne garip garip bakarlar. Son örneklerden anlaşıldığı gibi değişim her zaman ileriye doğru olmaz. Değişim düzgün doğrusal bir hareket değildir. Eğriler, spiraller çizerek yürür.

Bu iki felsefeyi anlayınca bazı insanların neden dediklerinin doğruluğunda bu kadar ısrarcı olduklarını anlamak kolaylaşır. Çünkü gözlerini açıp dünyayı gördükleri zaman onu öğrenmişlerdir. Bazı şeylerin değişmesini istediğiniz halde değişmiyorsa üzülmeyin. Siz görmeseniz de iyi veya kötü, bir kuşak sonra değişecektir.

Kaynakça: Patlayan Güneşler, Isaac Asimov, İnkılap Yayınları

17.Haziran.2002

.Eleştiriler & Yorumlar

:: değerlendirme
Gönderen: sezai / Ankara
3 Ekim 2002
Sinan bey öncelikle böyle bir felsefi konuyu seçtiğiniz ve açıklamaya çalıştığınız için sizi kutlarım.Ancak bildiğiniz gibi felsefe herkesin anlayacağı bir şey değil yazılarınızda özellikle böyle konularda biraz duyarlı olsanız çok sevinirim.A.Ü D.T.C.F öğrencisi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Zaman Çizgisi
Homojen Toplum
01 12 Küreselleşme
Anti Küresel bir mektup, yanıt, öykü, şiir

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine
Nuh Tufanı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.