Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Bir martı, ama sıradan bir martı değil kişilikli, adı bile var: Jonathan Livingston. Başkaları farklı şekilde yorumlayabilir ama benim için bu sır en temel fiilde yatıyor: Olmak. Olmak. Martı Jonathan Livingston’un gözleri var. Çevresini görüyor. Bulutları, güneşi, üzerinde uçtuğu köpük köpük dalgaları, denizi kayaları görüyor. Bu kadar da değil; martı Jonathan Livingston’un bilinci var. Kendisine sunulan olanaklarla yetinmiyor. Bir martı ne yapabilir ki, düz uçuştan ve yiyecek bulmaya çalışmaktan başka? “Hayır! Uçmak her martının yapabileceği bir şeydir. Eğer ben varsam, bundan daha iyi, daha büyük şeyler başarabilmeliyim. Yalnız karın doyurarak yaşanmaz!” Bir martı en çok ne kadar hızla uçabilir? Bir sayı söyleyebilir misiniz? Saatte şu kadar km hız yapabilir diyebilir misiniz? Martı Jonathan Livingston da en çok ne kadar hızla uçabileceğini merak ediyor ve kendini eğitmeğe başlıyor. Kanatlarını kısıp yükseklerden yere doğru pike yapınca hızının arttığını fark ediyor... “Fark ediyor!” Kaçımız önümüze konan yemeği yemeği reddediyoruz? Dünyayı algılamak, nefes almak, havayı koklamak, yaşamdan tat almak, sevmek, ağlamak, gülmek, yalnızca bakmak değil, baktığımız yeri görmek… Bunlar yaşamımızın, daha çok bilincimizin bize kazandırdığı şeyler. Bir gün bunlardan vazgeçmek zorunda kalmak ne acı. ‘Olmak’ın karşıtı ‘olmamak’tır. Ama olan bir canlının daha sonra olmaması onun ölmesi anlamına gelir. Günün birinde hepimiz öleceğiz ve bilincimizi kaybedeceğiz. Olmamızdan ya da bilincimizi kazanmamızdan daha önce durum ne ise yine öyle olacak. Martı Jonathan Livingston yere doğu pike yaparak hız rekorları kırıyor. Öyle hızlı, öyle hızlı oluyor ki günün birinde… kayalara doğru pike yaparken birden her şey değişiveriyor. İçinde başka bir güç çoğalıyor. Gördüğü, algıladığı şeyler aynı olsa da bambaşka bir dünyada buluyor kendini. Bir martıya istediği gibi uçmakta özgür olduğunu anlatmak ne kadar zor… Sonra arkadaşı Martı Fletcher ile genç martılara bildiklerini düşündüklerini anlatmak istiyor. Ama martı topluluğu onları dinlemiyor ve saldırıyorlar. Elde ettikleri yeni becerileriyle kolaylıkla saldırıdan kurtuluyorlar. “Bir martıya istediği gibi uçmakta özgür olduğunu anlatmak ne kadar zor” diyor martı. Martıların olduğu bir kentte yaşadığım için mutluyum. Çalıştığım yerde pencereden baktığım zaman mutlaka birkaç tanesini görüyorum. Bu kitabın filmi de yapılmış. Amerikalı şarkıcı Neil Diamond müziklerini yapmış. Aşağıya hoşlanacağınızı umarak linkleri koyuyorum. http://www.youtube.com/watch?v=MgwlvjQ5lHI&mode=related&search= http://www.youtube.com/watch?v=cpNw4m5rsYc&mode=related&search= http://www.youtube.com/watch?v=5TGrsvWoxEs&mode=related&search= http://www.youtube.com/watch?v=gnJVgXL9Qcc&mode=related&search= 24.Aralık.2006 Pazar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |