Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Sekiz yerimden Yaranın ikisi hâlâ kapanmadı Teper vakit vakit İngiliz’le karşı karşıyayız Gayetle yakın Bizim el bombası onun siperlerine gider Gelir onunki bizim sipere Hücuma kalktık Üç adım atmadan yıkıldım yere Kasıklarımın üstünü biçmiş İngiliz’in makinalısı Geçti bir zaman Başımı kaldırıp baktım Gökte yıldızlar Bizimkiler çakilmiş geri Boyna ateş eder İngiliz’in siperi Kurşunlar vızır vızır geçer Kafamın üzerinden Başladım sürünüp gerilemeye Toprağı ellerimle iterim Alnım gâvurdan taraf Bir yandan sürünürüm bizim sipere doğru ‘Hey Allah’ım’ derim bir yandan ‘arkamdan yara aldırma bana’ O saat Başka şey gelmez insanın aklına Boyuna sürtünür bana şehitler Doğrusu ben onlara dokunurum Kimisi sırtüstü yatar Açık ağzı kan içinde Kimi yüzükoyun Kimi diz çökmüş Elinde mavzer Öylece donup kalmış ‘Hay Allah’ım’ derim kendi kendime ‘öldüreceksen beni böyle öldüreydin elimde silah diz çökmüş yüzüm gâvura karşı’ Neyse gayrı sabah oldu İyice açıldı ortalık Biz de siperin yanına vardık Bir mavzer uzattılar Yapıştım süngüsüne Beni çekip aldılar içeri Sonradan hesapladım Üç saatte geçmişim 25 metrelik yeri Kaldım siperde bir zaman İki büklüm Yaralar başladı sızlamaya Öğleye doğru beni bir arkadaşın sırtına yüklediler Geldik fırka nahiyesine Çadırlar Kazıklar çakılı içinde çadırların Samanla doldurulmuş kazıkların arası Samanların üzerinde boy boy yaralılar yatar Ağlayan mı dersin Küfreden mi dinine imanına Makasla kestiler benim elbiseyi Kaldım anadan doğma çırılçıplak Bir kaput attılar üzerime Sargı bezi yok Yaralar açık Ama Allah’tan kan akmaz Karışıp toprakla kurumuş Geçti bir zaman Dalmışım Koltuklarımdan tutulunca uyanıverdim Çadırdan dışarı çıkarıldık Vakit akşam Gün kavuşmuş kavuşacak Dışarım serin içerim sıcak Dizilmiş mekkâre arabaları sıra sıra Sıhhiyeler atar yaralıları arabalara Üst üste Boş buğday çuvalı atar gibi Altta kalanın canı çıksın Bir tek arabada on on beş yaralı Bağıran mı dersin Belki o dakka ölen mi Neyse yola koyulduk Arıburnu’nun yolları taşlık Arabalar sarsılır Bastı karanlık Ben sırtüstü yatarım Altımda bir insan gövdesi kımıldanır Göğsümde bir çift bacak Ama tekinin yarısı yok Bayır aşağı ineriz Gökyüzü tekmil yıldız Bir de inceden inceye rüzgâr Yürür birbiri peşinden arabalar Kum iskelesine vardık sabaha karşı Bir çadır orada Dışarı çıkmadan Nerelisin Falan yerli Babanın adı Falan Senin adın Filan At aşağı arabacı Arabacı kaldırıp atar yere Sıra bana geldi Dayanılır gibi değil acıya Sövdüm ana avrat arabacıya Alışmış herif Söv kardeşim der Kalayla bildiğin gibi Kumların üzerine uzatıldık Deniz fışır fışır gidip gelir Gayrı iyice ışıdı ortalık Kumların üstünde belki bin yaralı var Belki ziyade Bekledik ikindi vaktine kadar Bir vapur geldi İki bacalı Deniz renginde Küfrede bağıra çağıra Yüklediler bizi vapura Yine öyle boş çuval yükler gibi Vapurun içi mahşer Vıcık vıcık kan İslim Yağ Ter Beni ambara indirdiler Yola koyulmuşuz Yedi gün yedi gece Kurtlandı yaralarım Kaputu açarım Kara kara başları Beyaz beyaz kurtlar Bakarım eğilip Hayvancıklar akıllı Kaçarlar beni görünce Tekrardan girerler yaranın içine Yedi gün yedi gece Öldürmeyince öldürmez Allah Türk’ün sağlamdır naturası Dayanır Sirkeci’ye varmışız sekizinci sabah Kaptan demiri atmış Ve lakin ‘bu yerde boş yer yok’ diye istememişler bizi Akşam ezanı çekmiş demiri kaptan Gelmişiz Haydarpaşa önlerine Tıbbiye Mektebi hastaneydi o zaman Onlar ‘olur’ demişler Bir tayfanın sırtında güverteye çıktım Biraz topladı ama tayfa Demir gibi laz uşağı Bismillah deyip baktım dört tarafa İstanbul yanar pırıl pırıl Ah canım İstanbul Neyse hastaneye girdik Duvarlar bembeyaz Elektrikler donanma gibi Malta taşları tertemiz Gıcır gıcır Tekerlekli araba hazır Beni üstüne yatırdılar Rahat Allah devlete zeval vermesin Devlete dua ettim o saat (**) (*) Yeni tarihe göre 19 Mayıs. (**) Nazım Hikmet’in Destanlar adlı şiir kitabından, bir bekçinin anlattıkları.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |