Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Hiç yapmadığım bir şey, dondurma almaya karar verdim. Yolda yürünmüyor. Belki dondurmayı görünce benden biraz korkarlar. Kalabalığa sahil yönünden karışmıştım. Her zaman yaptığım gibi caddeden dönüp evime gidecektim. Yolda bir dondurmacı vardı ama herhalde atladım. Mithat’ın önünde iç tane kız müzisyen, biri flüt, biri arp, biri keman çalıyor, klasik ve popüler müzik. Bunlar Pazar günü olmaz mıydı? Bugünün özel bir önemi mi var nedir? Divan’ın önünden geri döndüm, ta Boyner’e kadar, dondurmacı arıyorum. Neyse buldum, bir külah aldım. Yine Caddebostan’a yöneldim, kalabalığın içinden geçiyorum yine. Mithat’ın önüne geldim. Kızlar müziğe devam ediyor. Merak ettim flüt çalan kız flütü nasıl tutuyor diye. Yakından bakmak imkansız. Yandan yokuş aşağı yapının garajına gidiyor. Oradan biraz yaklaştım. Bir fark edebildiğim sol bileğini hiç bükmediği oldu. Ha, bunu öğrenmek iyi, o zaman ağızlığı biraz ileri kırmalıyım, çünkü benim bileğim hep bükülüyor. Ama uzun süre bakamadım arp çalan kızın bacakları önüme geliyor, şimdi yanlış anlayacaklar. Çıktım, biraz dinledim ama biraz öteden acayip bir gümbürtü başladı, davullar trampetler, haykırışlar. Bu zavallı üç kızın çaldığı gürültüde kaynıyor. Gürültüye gittim. İstanbul Percussion bilmem ne grubuymuş. Of, ne iştahla çalıyorlar görmeliydiniz. Yanlarından ayrılırken kafamda bir zonklama kaldı sadece ama ritm fena değildi. Caddeye sahil yolundan gelmiştim, biraz kafa dinlemek amacıyla gitmiştim oraya ama ne mümkün. Darbuka tutabilen çok çeşitli yaşlarda Roman kardeşlerimiz bizi yalnız bırakmıyordu orada. Halbuki orası trafiğim, kavga gürültünün olmadığı, sessiz, sakin bir yer olmalıydı. Ben şimdiye kadar o kadar bira içen adamın arasında bir kez olsun kavga çıktığını görmedim. Bir ara bisikletli polisler çıkmıştı ama kısa sürdü. Yapacak işleri yoktu. Trafik yok, kavga yok, yasak yok, sataşma yok, taciz yok, küfür yok, e ne yapacak polis? İnsanlar köşelere çekilir, birasını içer, biri gitar ya da ut çalar çevresindekiler söylerler. Denize karşı oturur düşüncelere dalarsın. Belki biraz yatar, bulutları, yıldızları izlersin. Dondurmam bitti. Gitmem gerekti. Ayaklarım beni uzun süre taşımıyor artık. Daha yürüyecek uzun bir yolum vardı. Ama bu akşam yine oradayım. Aaa… anladım, caddenin hafta içi neden bu kadar kalabalık olduğunu. Pazartesi okullar açılıyor. Tatilciler geri döndüler ve eve girmek istemiyorlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |