..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Dünya > Mehmet Sinan Gür




8 Ağustos 2006
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü  
Mehmet Sinan Gür
...Kente yine uzaktan baktım. Filmlerin olduğu yere bir ataş koymuştum. İki film arası 50 dakika olduğuna göre 20 dakikalık bir uzaklığı yaklaşık hesaplayabilirdim. Ataşları kaybetmeden planı biraz yaklaştırdım. İki parmağımla yaklaşık 20 dakika tutacak bir yer işaretledim...


:EBAH:
Geçen yıl Ekim ayında çalışmak üzere Rusya’ya bağlı Sahalin adasına gittim. Oraya İstanbul’dan direkt uçuş yoktu. O yüzden 1 gece ve 2 yarım gün Moskova’da konaklamak zorunda kaldım. Bu kısa sürede Moskova’nın çeşitli yerlerinden ve yapılarından 3 adet onar saniyelik film ve 9 adet resim çektim. Dönüşüm 7 Nisan’da oldu. Yine Moskova’da 1 gece ve yarım gün konakladım. Bu kez fotoğraf makinem Sahalin’de çalındığı için resim film filan çekemedim. Yalnız gözlerimin gördükleriyle yetindim.

İstanbul’a geldikten sonra içime dert oldu; beni havaalanından aldılar, bir yerde yatırdılar, birilerini görmeye götürdüler, havaalanına bıraktılar. Ama ben Moskova’yı bilmediğim için neresi neresiydi, nerden gittik, nereye çıktık hiç bilmiyordum. Oyuncak gibi, robot gibi, eli kolu bağlanmış esir gibi oradan oraya taşındım. Bu beni rahatsız etti. Nerelerde bulunduğumu, hangi yolları takip ettiğimi bilmeliydim. Gerekirse daha sonra aynı yerlere gidebilmeliydim. Sahalin’de bir arkadaş bana Google Earth’ü öğretmişti. Bu programla Libya’da, Suudi Arabistan’da, Rusya’da, İstanbul’da çalıştığım projeleri, kaldığım yerleri bulmuştum. Gerçi çok kısaydı ama bu kez elimde filmler, resimler vardı. Bunlarla birlikte Google Earth’te Moskova’da nasıl bir yol takip ettiğimi bulmaya karar verdim.

Filmleri ve resimleri çekerken böyle bir amacım yoktu. O yüzden sistemli değil, görüntü hoşuma gidince çektiğim rast gele şeylerdi. 3 film de arabanın içinde, yolda çekilmişti. Biz giderken yanımızdan akan ağaçlar hoşuma gitmişti. Resimler de hoşuma giden sokak ve yapı resimleriydi. Sonbahar yapraklarıyla kaplanmış boş, ağaçlı bir sokak, üzerinde ‘Galereya Zar’ yazılı yuvarlak bir yapı, son devrim sırasında bombalanan, Enka’nın onardığı parlamento yapısı, başka güzel yapılar, ağaçlar (aklıma şiirdeki kayın ormanları geliyordu) vs. Bunlar ufak tefek ipuçları verebilir ama unutmamak lazım ki bir yapının yerden perspektif görünüşü ile uzaydan plan görünüşü çok farklıdır. Yalnız, yerleri bulmamda bir şey daha yardımcı oldu. İki gün de hava açık ve güneşliydi ve henüz kar yağmamıştı.

Moskova merkezi plan sahip bir kenttir. Her şey Kremlin Sarayının çevresinde olup biter. Yollar, iç içe girmiş halkalar ve merkezden çıkan ışınsı kollarla bir örümcek ağına benzer. En dıştaki halka yaklaşık 150 km uzunluğundaki çevre yoludur. Merkezden gelen yollar yonca kavşaklar yaparak çevre yolunu keserler. Şüphesiz daha birçok yerde, birçok yonca ve duruma göre biçimlenmiş kavşak vardır. Moskova o kadar geniştir ki çevre yolunun dışında da devam eder. Yollardan başka bir metro ağı da yeraltından kenti sarar ama bunlar bir-iki nokta dışında uzaydan görünmez (görünen yerler trenlerin bakım noktalarıdır).

Yolculuk ve geziler

Önce size aklımda kalanları anlatayım. İstanbul’dan gece 3’te uçağa binmiş, Moskova’ya 6’da varmıştım. Gece uçuşunda uçağın penceresinden ışıl ışıl caddeleri, örümcek ağını ve merkezin bulunduğu yeri gördüm. Onları ağır ağır geçip Kuzeydoğuda bir yere indik. Beni karşılaması gereken kişi vaktinde gelmediği için 2-3 saat kadar havaalanında beklemek zorunda kaldım. Bu arada güneş doğdu. Güneş yön hakkında bilgi verebilirdi ama daha sonra kalacağım kampa giderken bir çok yerden kıvrılıp döndüğümüz için neresi ne yandaydı hatırımda kalmadı. Buradan aklımda iki büyük kavşak kaldı: Çevre yoluna girdiğimiz (daha sonra bu yolun adının MKAD olduğunu öğrendim) ve çıktığımız kavşaklar. Bir de onun iki yanındaki marketler. Getirildiğim yer bir işçi kampıydı. Ekim ayına rağmen hava çok soğuktu, gece eksilerdeydi, sular donmuştu. Benim için buz gibi bir oda hazırlanmıştı. Kentteki Koordinatörümüz beni görmek istiyordu ama ben gece hiç uyumamıştım. 2 saat izin istedim. Dinlenip uyandıktan sonra kampın yemekhanesinde yemek yedim, sonra onu görmeye gittik. Yolda ilk resimlerimi çektim. Sırayla Parlamento Yapısı, nehir kenarından bir resim ve bir köprü. O köprüden geçip arabayı öyle bir yere park ettik ki beni getiren kişi eliyle işaret ederek “Kızıl Meydan biraz ileride” dedi. Kentin tam merkezindeydik. Trafik çok yoğundu, 7 gidiş 7 geliş şeritli bir yoldu. Yani aklımda öyle kaldı.

Kampa dönüşte vakit çok geç olmamasına rağmen güneş yatmıştı, karşımızdaydı. Ağaçlar yanımızdan çok güzel akıyordu. Yolda ilk filmimi çektim. Yaklaşık 2 saat sonra hava karardı. Sahalin’e ertesi gün 5’te uçacağımı öğrendim. Zaten yorgundum, yattım uyudum. Ertesi gün geç denebilecek bir saatte kalktım. Kahvaltı yaptıktan sonra yakın çevrede yalnız başıma gezmeye çıktım. Herkesin işi vardı tabi, benle ilgilenemezlerdi. Gerçi sıfatım ‘Proje Müdür Yardımcısı’ idi ama kimse pek takmıyordu. Benim de işime geliyordu bu. Çevrede gezinirken 4 resim çektim. İki güzel Rus yapısı ve sokak resimleri. Düz yoldan aşağı biraz yürüdüm. Yolun ucu görünmüyordu. Meydancık gibi bir yerden geri döndüm. Gitme vakti geldi. Öğrendiğime göre Moskova’da 4 havaalanı vardı. Sahalin’e gideceğim havaalanı kentin tam ters tarafındaydı. Yola çıktık. Önce 2 resim çektim; üstünde Galereya Zar yazılı yuvarlak bir yapı ve yine ağaçlar. Yapının tam önünde trafik tıkanmıştı. Trafik ışıkları vardı. Sonra çevre yolundayken iki film çektim. Ağaçlar ve yine ağaçlar. İkincisinde ağaçların arasından akşam güneşini görüyorduk. Havaalanına yaklaştığımızda koca koca bacaları olan enerji santrali olduğunu sandığım bir yer anımsıyorum. Ama hangisi önce hangisi sonraydı anımsamıyorum. Yol yaklaşık 2 saat tutmuştu. Havaalanına vardık, işlemlerim yapıldıktan sonra beni postaladılar. Moskova ile ilk görüşmemiz bitti. 20 ve21 Ekim günleriydi.

Yolda ve Sahalin’de neler oldu başka yerde anlattım. 7 Nisan’da saat akşam 5’te tahminimce bindiğim havaalanına indim. Doğu uçuşları, batı uçuşları olarak böyle bir düzen kurulmuş olacağını düşündüm. Gün Ekim’e göre daha uzundu. Bir şoför beni almaya geldi, doğru geldiğimiz kampa götürdü. Sahalin’le Moskova arasında 7 saat zaman farkı vardır. Yani o sıra benim biyolojik saatime göre gece yarısıydı. Yanımızda benle gelen bir işçi vardı. Onu orada koğuş olarak kullanılan bir yapıya bıraktıktan sonra beni şirketin Sahalin misafirhanesine götürmeyi uygun gördüler. Güneş daha batmamıştı. Karnım açtı. Şoför bana bir iyilik yaptı, evin kapısının nasıl açılıp kapandığını gösterdi, başıma bir iş gelirse, kaybolursam yardım etmek için telefonunu verdi, gitti. Evde kalan kimse yoktu. Yolda merkezi bir yer görmüştüm. Çıktım, geçtiğim yollara bakarak o merkezi yere gittim. Çok yakın değildi. Çok katlı bir alışveriş merkezi gördüm, girdim dolaşırken içeride büyük bir kitapçı gördüm. Buraları pek gerekli değil ama yine de söyleyeyim, Savaş ve Barış’ın Rusça’sını uzun süredir arıyordum. Orada buldum ve satın aldım. Dışarı çıktım. Hava kararmıştı. Düz giden ana caddede biraz yürüdüm, bir tane Ramstor gördüm. Hem jetlug yemiştim, yorgundum, hem gezerken yorulmuştum, hem de hava kararmıştı. Girip gezme gücünü kendimde bulamadım. Yabancıydım, sokakta gençler içki içmeye başlamışlardı. Bir aksilik olmadan eve döndüm hemen uyudum. Ama güneş doğmadan uyandım. Çünkü biyolojik saatim öyle istiyordu. Biraz yerimde kıvrandım, hava ağarırken beni havaalanına götürmek için şoför geldi. Yolda yine o merkezden geçtik. “Burası metro durağı” dedi. “Adı ne?” diye sordum, söyledi ama aklımda tutamadım. Molod… bir şey dedi. Molod yani gençlikle ilgili bir şey. Kampa gittik, akşam bıraktığımız işçiyi aldık. Kısa bir yolculuktan sonra ilk havaalanına vardık. Artık tecrübeli olmuştum. Yanımda da biri vardı, şoför bizi kapıdan bıraktı, gitti. Türkiye’ye döndüm.

Havaalanları ve son iki film

Elimde ve aklımda olanlar bunlar. Bilgisayarda Google Earth’ü (GE) çalıştırdım. Dünyayı çevirdim, Moskova’yı önüme getirdim. Nerden başlamalı? Herhalde iki havaalanından… Çünkü ilk ve son gittiğim yerler oralar. Böyle bakarak bulmak bu ölçekte kolay değildi. Neyse ki GE’nin ‘transportation’ sekmesi vardı. Orayı tıkladım. Yerde uçak şekilleri göründü. Saydım, 6 taneydi. Yani 6 havaalanı vardı Moskova’nın. İkisi merkeze yakındı. Dikkatli bakınca bunların pek büyük olmadığını, özel olduklarını anladım. Sanırım bir savaş durumunda devlet büyükleri kaçabilsinler diye yapılmıştı. Biri kuzeydoğudaydı. İstanbul’dan geldiğim alan bu olmalıydı. Yaklaşıp bakınca ikna oldum. Yapının biçimi, önündeki büyük otopark ve aklımda kalanlar, bilmecenin bir taşını yerine yerleştirdi. Oradan çevre yoluna bağlantıda büyük marketleri kuşbakışı gördüm. Ama sonra çevre yolunda sola mı yoksa sağa mı gitmiştik? Çevre yolundan çıkış yoncası çok ilginçti. Biraz geçip yoldan çıkıp gerisingeri geliyorduk. Çevre yolunu sağdan takip ettim, bir tane öyle yer buldum. Ama şüpheciliğim soldan da takip et dedi. Bir tane de orada buldum. Yani çıkışı bilemedim. En az biri yanlıştı. Başka bir yerden çıktıysak diğeri de yanlıştı. Onu öyle bıraktım, ikinci havaalanına baktım. Neydi? “Diğer havaalanı kentin öbür tarafında.” Kente uzaktan baktım, diğer yanda birbirine yakın iki havaalanı vardı. Benimki düz, uzun bir yapıydı. İçinde dolaşırken bu anlaşılıyordu. Girişinde de onarım veya inşaat vardı. Perde duvar ile giriş sınırlanmıştı. Yapıya inşaatın arasından giriliyordu. Yaklaştım, bir tanesi bu özellikleri gösteriyordu ama emin değildim. İkinci ve üçüncü filmleri bu havaalanına giderken çevre yolunda çekmiştim. Onlara baktım. İkinci filmde bir yol ayrımı vardı. Hızla giderken bir tabela görünüyordu. Filmi orada durdurdum ve yazıyı okudum: Sağa dönen bir ok ve kiril (Rus) alfabesi ile Govorovo 250m yazılıydı. GE’de böyle yerleri isimle bulamayız. Elektronik ortamda her şeyin yazılı olduğu bir Moskova haritası gerekliydi. Çevre yolunun iki tarafından da gelmiş olabilirdik. Kavşağın biçimine bakıp, biraz arayıp başarısız olduktan sonra (kavşak çok belirsizdi, yonca filan değildi) üçüncü filme döndüm.

Bunda da tesadüf sağdan bizim İstanbul’daki çevre yolunun Altunizade çıkışı gibi bir yol ayrılıyordu. Bu yol yükseldikten sonra üzerimizden bir köprü geçiyordu. Güneş batmak üzere, ağaçların arasından görünüyordu. Filmin çekiliş saati dosyasında yazılıydı: 15:52. GE’ye ve dünyaya kuzeyi hep yukarıda tutarak bakıyordum. Güneşin batmak üzere olduğunu düşünürsek yolun kuzeye göre açısını hesaplayabilirdim. En belirgin şey de köprüydü. Önce biraz çevre yolunda aradım. Bulamadım. Birkaç köprü, kavşak, yol ayırımı vardı ama ya açı tutmuyordu ya da görünenlerden biri benzemiyordu. Sonra filmde yolun dar olduğunu fark ettim. Yani çevre yolunda değildik. Bu kez ikinci havaalanından başlamak üzere yolu taramaya başladım. Çok fazla gitmeden köprüyü buldum. Yol açısı, görünenler, hepsi tutuyordu. Hatta köprüyü geçtikten sonra görünen elektrik direkleri bile… Üçüncü filmi bulmuştum. Aynı zamanda ikinci havaalanından da emin olmuştum. Bu yol beni çevre yoluna götürüyordu. Ama oradan sağa mı sola mı? Yakınlarda enerji santrali vardı. Ama biraz bakınca hem sağda hem de solda birer enerji santrali olduğunu gördüm. Bu işime yaramadı. İkinci filme döndüm.

Bu filmin çekildiği yolun da açısını bulmak mümkündü. Çünkü bir köşeden yine güneş görünüyordu ve üçüncü filmden 50 dakika önce çekilmişti. Kabaca güneşin saat 4’te battığını düşünsek, 12 öğlen olsa, saat başına 22.5 derecelik bir açı düşer. 50 dakika sonraki filme göre 20 derece daha önceyi belirler. Yani 12 ye göre 70 derece, yol da 10-15derecelik bir açıyla güneye doğru gidiyor. Böyle giden ağaçlı yollar var ama hiçbiri filme uymuyor. Bir yol ayrımı var, belirsiz. Bir arama motoruna ‘Moscow Govorovo’ yazdım, bir şey çıkmadı. Sonra sorunun Latin harfler ve Kiril harfleri arasında olabileceğini düşündüm. İngilizce’yi Rusça’ya çeviren bir site buldum.

http://translation2.paralink.com/

Buradan çevirdiğim Rusça harfleri arama motoruna yeniden verdim. Bu kez bana bir şeyler verdi. Bir site işimi çok iyi gördü.

http://maps.yandex.ru/map_search.xml?map=1&lay=53&id=37&text=%D1%F2%F0%EE%E3%E8%ED%EE

Bana Moskova’da Govorovo’yu buldu. Hem de plan olarak. Moskova’nın batısına düşüyordu. Burada Rusça da olsa bütün yollar, semt isimleri yazılıydı. Planı biraz kaydırınca çevre yolunda tipik bir yonca kavşağı tanıdım. Ama yol ayırımı nerdeydi? GE’yi biraz didikleyince yol kenarında belli belirsiz bir ayırım göründü. Burası kavşak değildi, ayrılan yol ağaçların arasından görünmeden gidiyordu. Ama filme de çok iyi uyuyordu. 300m boyunca üzerimizden köprü gibi bir şey geçmiyordu ve ağaçtan başka bir şey yoktu. Böylece ikinci filmi çektiğim yeri de buldum. Bu bana çevre yolunun ne tarafını kullandığımızı bildirdi. Ayrıca iki film arasında olan 50 dakikalık fark, ikinci filmden önce çektiğim iki resmin yeri konusunda fikir verdi. Çünkü böylece zamanı çok kaba da olsa metreye çevirebilmiştim.

Bir şey daha var. Bu noktaya gelene kadar kaldığım yerin çevre yolunun içinde mi dışında mı olduğunu bilmiyordum. Çünkü iki yanda iki enerji santrali ve iki kavşak bulmuştum. Soldan geldiysek kaldığım yer çevre yolunun dışındaydı. Sağdan geldiysek içindeydi. İkinci filmin yerini bulunca sağdan geldiğimizi anladım. Demek kaldığım yer çevre yolunun içindeydi.

İki resim

İkinci film ile ondan önce çektiğim resim arasında 20 dakikalık bir fark vardı. Bu resim ortası refüjlü, ağaçlı geniş bir yoldu. Ama resimde reklam panoları görünüyordu ve aklımda kaldığı kadarıyla kent içinde bir yerdeydi. Bundan önce çektiğim resimle arasında iki dakikalık bir süre vardı. Bu resim Galereya Zar yuvarlak yapısıydı. İki resmin güneşle yaptıkları açıyı kontrol edince Galereya Zar’ın bu refüjlü, ağaçlı yol üzerinde veya ona paralel bir yol üzerinde olduğunu anladım. GE’de aradım, bulamadım. Artık plan üzerinde adres bulan (bu çok önemli) hem de arama motoru olan bir sitem vardı. Galereya Zar’ın Rusça’sını yazdım ama bir şey bulamadım. Çünkü o bir yapıydı, yol değil. Önceki arama motoruna bir daha verdim. (Zar bildiğimiz Çar anlamındadır. Fakat İngilizce’de ç harfi olmadığı için Çar’ı Zar veya Czar şeklinde yazarlar, doğru dürüst okuyamazlar. Ruslar da kendi Çarlarında bile bunlara uymuşlar) Yapıyı buldu bulmasına (bir sanat galerisiymiş) ama adres, plan yok. Yalnızca ters yönden çekilmiş bir gece resmi verdi. Bu bile yararlı oldu, böylece yapının şekli iyice ortaya çıktı. Yapı tam değil yarım yuvarlaktı, iki yönünde yol vardı. Cephesi camlı olduğu için yuvarlak kısım dönmeye devam ediyormuş hissini veriyordu. Diğer yanda da dönüş kesiliyordu. Refüjlü ağaçlı geniş bir yol aradım, Galereya Zar’ı aradım, ama yine bulamadım. Başka bir şey gerekliydi.

Kente yine uzaktan baktım. Filmlerin olduğu yere bir ataş koymuştum. İki film arası 50 dakika olduğuna göre 20 dakikalık bir uzaklığı yaklaşık hesaplayabilirdim. Ataşları kaybetmeden planı biraz yaklaştırdım. İki parmağımla yaklaşık 20 dakika tutacak bir yer işaretledim. Zoom yapmadan, yani ölçeği değiştirmeden planı kaydırdım. Çevre yolunda ikinci filmden 20 dakika öncesinin neresi olabileceğini kestirdim. Ama bir sorun vardı. Bu aralıkta kavşaklar vardı ve herhangi birinden dönmüş olabilirdik. Çünkü resimler çevre yolunda çekilmemişti. Birkaç başarısız aramadan sonra 20 dakikadan biraz daha uzakta refüjlü, ağaçlı, geniş bir yol buldum. Yolu tarayınca yarım daire biçiminde Galereya Zar’ı buldum. Parmak hesabına göre biraz daha uzaktaydı ama işte oradaydı. Onların olduğu yerlere de birer ataş koydum.

Meraklısına Galereya Zar’ın koordinatları:
55 45 03.11 N, 37 24 44.06 E Bunu GE arama motoruna yazarsanız sizi oraya götürür.


Merkezdeki 3 resim

Bunları bulmak kolay oldu. Resimlerin biri köprü resmiydi. Karşıda büyük bir yapı görünüyordu ve çevrede yardımcı olacak birçok detay vardı. Kolayca buldum. Bir resimde karşıki yapı yine çıkmıştı. Nehir kenarındaydık. Açısına bakarak onu da buldum. Parlamento binasını da yine nehir kenarından, tam karşıdan, köprünün altından geçerken çekmişim. Onu da buldum. Bunları işaretleyince merkeze ne yönden yaklaştığımız ortaya çıktı. Zaten diğer iki resim ve ikinci film bunu doğruluyordu. Ama birinci filmi hiçbir yere oturtamıyordum.

Parlamento binasının koordinatları
55 45 17.72 N 37 34 23.22 E


Birinci film, 4 resim ve kamp

Bu 10 saniyelik filmi merkezde koordinatörü görmeye gittiğimizde çekmiştim. Ama önce mi sonra mı? Bu aklımda kalmamıştı. Filmin saatine bakınca (14:29) resimlerden sonra olduğu anlaşılıyordu. Resimleri giderken (sonuncusunun saati 13:48) çektiğimi biliyorum. Filmde güneşe yani batıya doğru gidiyorduk. Öyle ise dönüşte olması gerekiyordu (Tesadüf, arada yine 50 dakika var. Ama bu kez süreyi ölçemem). Yine ağaçlar akıyordu. Uzaktan birbirine benzer üç uzun yapı bloğu görünüyordu. Sonra yine bir yol ayrılıyor ve yine ağaçlar akıyordu. En belirgin özellik olarak üç uzun bloğu ve onlardan sonra ayrılan bir yol aramaya başladım. Ama bulamadım. Benzer yerler buluyordum. Böyle üç bloğun ve yolun olduğu 4-5 yer buldum ama hiçbiri bütün şartları sağlamıyordu. Ayrılan yol iki şeritli bir yoldu. Açısı anayola göre 45 derece idi. Bulduğum yerlerde ya daha geniş oluyor ya da açısı uymuyordu. Bazen yoldan sonra ağaç yerine bir yapı çıkıyordu.

Bir zaman sonra aramayı bıraktım. Amacım kampın yerini bulmaktı. Galereya Zar’ı bulmuştum. Herhalde kamp da oralarda bir yerdeydi. Olabileceği sınırları çizmeye çalıştım. Galereya Zar’dan geriye gelince bir yoncaya ulaşıyordum. Buradan üç yöne dağılabilinirdi. Güneye giden yolu kullandıysak fazla uzaklaşmamalıydık. Çünkü biraz aşağıda çevre yoluna bağlanan başka bir yonca vardı. Aşağı çok inersek bu yolu kullanmanın anlamı kalmaz, havaalanına gitmek için kulağımızı tersten göstermiş olurduk. Sonra alt sınırı (güney) belirledim. Altta demiryolu vardı ve karayı keskin bir şekilde ayırıyordu. Demiryolunun kuzeyi gittiğimiz yolu kullanmak zorundaydı. Burayı aradım, yüzey dokusuna (ağaçlar) güneşin durumuna, saate ve yolun açısına baktım, bulamadım. Üst sınır ise neredeyse çevre yoluna kadar yayılıyordu. Ortalara doğru başka alternatifler olmakla birlikte pekala bizim gittiğimiz yol da kullanılabilirdi. Merkezin sıkışık trafiğine girmek istemeyen biri bizim gittiğimiz yoldan çıkabilirdi. Doğu sınırı ise merkeze yaklaşıyordu. Buraları da defalarca arayıp taradığım halde bulamadım. Birinci filmin nerede olduğunu bilmem gerekiyordu. O belli olsa bu geniş alan iyice daralacaktı. Birinci filme döndüm.

45 derece açıyla ayrılan dar yol çok tipikti. Güneşe bakacak olursam merkezdeki resimlerden sonra batıya gidiyorduk. GE’e baktığımda gerçek, yapılı, ağaçlı, renkli, ışıklı, gölgeli görüntülerin soyutlanmış yol çizgilerini saklayabileceğini düşündüm. Yolu daha soyut görmeliydim. Bu yüzden Govorovo’yu bulduğum siteyi açtım. Burada yollar yalnızca çizgi olarak görünüyordu. Batıya giden yol üzerinde ayrılan 45 derecelik dar yolu aradım. Daha yeni başlamıştım ki çabucak buluverdim. Yakında düzenlenmiş bir park vardı. Onu referans alarak GE’e döndüm. İşte, birinci filmi de buldum. Ancak göze garip görünen bir durum vardı. Başından beri aradığım üç yapı bloğu yoktu! Nasıl olur? Yolda ağaçlar, hatta ağaçların sayıları, kaldırım, kaldırımın kesilip yerini çimenlerin alışı, ayrılan yol genişliği, açısı, yolun vistasında görülen başka yapı blokları, daha sonra tören için kullanıldığını tahmin ettiğim kel bir alan ve üç bayrak direğinin dikildiği küçük beton parçası, her şey uyuyordu ama üç blok yoktu. Sonra yol kenarında değil ama uzakta bir blok gördüm. Filmi yeniden izlediğimde blokların öyle yan yana dizilmediğini, yalnızca göz yanılması olduğunu fark ettim. Film akarken ikisi arasındaki mesafe diğerine göre çok çabuk değişiyordu. Uzakta düzensiz olarak başka bloklar vardı. Bu yüzden buranın birinci film için doğru yer olduğuna iyice ikna oldum. Böylece 4 resmi çektiğim sokaklar ve kamp iyice dar bir alana sıkıştı.

Ancak yine bir sorun vardı. Bu alanı defalarca taramış ve olmadığına kanaat getirmiştim. Ama burada olmalıydı. Yanılmış olabileceğimi düşünerek sokaklar için güneş ve açı hesaplama işini yeniden gözden geçirdim. Sokak yaklaşık 45-50 derece ile duruyordu. Ekranın üzerine 45 derecelik saydam bir gönye yerleştirdim. Görüntü gönyeye uyacaktı. Gerçekten de uyan, daha önce baktığım birkaç bölge vardı. Biraz sonra sokak ve yapılar karşıma çıktı. Sokak resimdeki gibi devam ediyordu ama yapılar son buluyordu. Aradığım yapılar yapı topluluğunun en ucundaydı. Ötesi ormanlıktı. Fakat ben oradan daha öteye gitmediğim için bilmiyordum. Yapılar sanki kent içinde bir yerde gibi görünüyordu. Sokağın köşesinde duran yapıyı perspektiften çok incelemiştim. Biri diğerinden yüksek iki kol, birleşince L biçimi bir yapı oluşturuyor. Arkası, görünmeyen yanı boş olmalı demiştim, öyleydi. Ağaçların arasında görünen diğer yapı da güzel, önünde bir bahçe varmış. Algılayamamışım. Kampın resmi yoktu. Yalnız aklımda kaldığı kadarıyla yerini ve biçimini biliyordum. Bir iç avlunun çevresinde toplanan bağımsız, tek katlı sıkışık yapılardan oluşuyordu. Artık uzaydan çekilmiş bir resmi var.

Kampın koordinatları
55 44 44.31 N, 37 23 29.86

Kampın yanındaki kırmızılı yapının koordinatları
55 44 44.49 N, 37 23 40.15 E


Metro İstasyonu ve son ev

Kampı bulunca rahatladım. Ama geriye adını tam olarak bilmediğim metro istasyonu ve 7 Nisan gecesi uyuduğum ev kalmıştı. Çekilmiş hiç resim yoktu. Ev ağaçların arasında sakin sessiz bir yerdeydi. Gerçi yolunun ne şekil alarak gittiğini biliyordum ama böyle çok yer vardı. O yüzden bulunması imkansız gibiydi. Kamptan eve arabayla gitmiştik ama çok uzak değildi. Bir de şoför gittikten sonra kaybolmaktan korkarak gördüğüm kent merkezi ve işlek caddeye gitmiştim, aklımda o vardı. Burada adı ‘Malad’ ile başlayan bir metro istasyonu, bir alışveriş merkezi, biraz ileride Ramstor ve otobüs durakları vardı. İnsanlar durakların önünde kuyruğa girmiş otobüslerin kalkış saatinin gelmesini bekliyorlardı.

İlk iş olarak internetten Moskova’daki Ramstor’ların yerini soruşturdum. Öyle çok çıktı ki inanamazsınız. Ramstor bütün Moskova’yı donatmış. Ama artık nerede arayacağımı biliyordum. Bir site yerlerini plan olarak verdi ancak şematik olarak. Yani yollar, ilişkiler belli değildi, buna karşın isimler vardı. Bir tanesi dikkatimi çekti: Maladezhnaya. Bu olabilirdi ama aynı yerde metro da olmalıydı. Bu kez arama motoruna Moskova metro duraklarını sordum. Bana yine ilişkileri vermeden şematik olarak metro hatlarını ve durak isimlerini verdi. Evet, burada da bir Molodyozhnaya görünüyordu. Burası olmalı dedim. Ancak bunlar Latin alfabesine göre yazılmıştı. Tercüman sitesinde harfleri Kiril alfabesine çevirdim. Govorovo’yu ve 45 derece yolu bulduğum sitenin arama motoruna yazdım. Çıkacağından çok emindim, bulamadı. Kiril alfabesine çevirince yazı Maladeznaya olmuştu. Arama motoru anlamıyordu. Sebebinin bir İngilizce-Rusça anlaşmazlığı olduğunu anladım. Metro hattına baktım, Maladezhnaya’nın aynı hattından sorun çıkarmayacak, ona yakın bir istasyon ismi (Strogino) seçtim. Rusça’ya çevirdim, arama motoruna yazdım. Bu kez buldu. Planda kesik çizgilerle metro hattı görünüyordu. Hattı takip ederek aşağıya indim… İşte! Maladejnaya. İngilizce’de Rusça’daki ç, ş, j gibi harfler yoktur. Böyle bir harfe denk gelince yerine bir şey uydururlar. O da şimdi olduğu gibi çevirmeye kalkınca olmaz. Hemen çevresinden referans aradım. Yakında bir yonca biçimli bir yol ayrımı vardı ve bana çok tanıdık geldi. GE’de yoncayı buldum, Maladejnaya’yı da buldum. Her şey yerli yerindeydi. Daha önce buranın üzerinden birkaç kez geçmiştim ama fark edememişim. Ağaçlarla kaplı, çok zor seçilen bir yolu takip ederek evin bloklarını ve son evi de buldum. Burada merkeze gideceğim diye çıkmaz bir sokağa sapmış, ağaçların arasına dalmıştım. Ama bu hata çevreyi daha iyi tanımama yardımcı olmuştu. Merkez dediğim yer meğer yalnızca saydıklarımdan ibaretmiş. İki yönde de daha ilerisi yokmuş.

Üzerime bir rehavet çöktü. 3 yarım gün içinde gördüğüm, görmediğim, resimlediğim, resimlemediğim her yeri buldum. Moskova’ya bir daha gidersem hayatta kaybolmam. Metroyu da kullanırım, istediğim her yere gidebilirim…

Acaba?

8 Ağustos 2006



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.