..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Doğa ve Uzay > Mehmet Sinan Gür




3 Şubat 2002
Nuh Tufanı  
Mehmet Sinan Gür
Nuh Tufanı diye bilinen dünyanın geçirdiği felaketlerden biri üzerine.


:ECJA:
Mezopotamya’da arkeolojik kazılar yapılmadan önce insanlık tarihinden söz eden en eski yazılı metin Tevrat idi. Kazılarda çivi yazısı denen bir yazı çeşidi ile kil üzerine yazılmış binlerce tablet gün ışığına çıkarıldı. Çeşitli dönemlerde yazılmış yazılar dönüp dolaşıp yalnızca bir uygarlığa dayanıyordu: Sümerler. Yazıların dilinin çözülmesinden sonra anlaşıldı ki Tevrat’ta sözü edilen olayların bazıları farklı bir yorumla, ondan çok önce kil tabletler üzerine de yazılmıştır. Bu olaylardan biri Tevrat’ta Nuh Tufanı olarak geçen felakettir.

Kil tabletler zamanının önemli olaylarını kayda geçirmek ve sonra gelecek nesillere, yani bize duyurmak için kullanılmış. Bunların bir kısmı Gılgamış Destanı olarak bilinir. Ölümsüzlüğü arayan yarı tanrı olan bir kral çıktığı yolculuğun sonunda ölümsüzlüğü bulmuş olan Utnapiştim isimli bir kişi ile tanışır. Bu kişi Tevrat’ta adı Nuh olarak geçen kişiden başkası değildir. Utnapiştim ona yaşadığı tufanı anlatır.

Anlattığına göre, insanların yaptıklarından hoşlanmayan bir tanrı onları yok etmek ister. Diğer tanrıları da ikna eder ve hazırlığa girişir. Fakat tanrıların içinden bir tanesi öyle görünse de buna razı olmaz. Gider Utnapiştim’e haber verir. Ona bir gemi yapmasını ve içine her canlıdan bir çift almasını söyler. Utnapiştim tanrının tarif ettiği şekilde gemiyi yapar. Canlıları doldurur, tufan olur, her yeri sular kaplar, gemidekiler kurtulur ve Ağrı Dağında ayakları toprağa deyer.

Gılgamış Destanı Akadca yazılmış çok eski bir yazı olmasına karşın sözünü ettiği tufan ondan çok daha eski bir zamanda olmuştur. Toprak altına gömülmüş uygarlıklar zamana göre yukarıdan aşağıya doğru dizilirler. Yani yakın uygarlık üstte, eski uygarlık daha derinlerde olur. O yüzden Gılgamış destanının önce bulunması yadırganmamalıdır.

Kazıların devam etmesiyle bulunan daha eski tabletler tufan hakkında daha iyi bilgiler verdi. Bu işle uğraşan kişilerin tahminine göre tufan M.Ö. 13000 yılı civarında gerçekleşti. Zekeriya Sitkin isimli Sümerolog’un yorumuna göre sözü geçen tanrılar, dünyaya dışarıdan gelen yüksek uygarlık sahibi canlılardan başkası değildi. Tufan ise onların engelleyemediği fakat olacağını önceden bildikleri doğal bir afetti.

Bu afet nasıl oldu? Dünyanın birçok kez buzul çağı geçirdiği bilimsel bir gerçektir. Buzul çağlarına dünyanın çevresinde dönüş ekseninin 25 derece yatık olması ve bu eksenin 18000 yıllık periyotlarla yalpalaması gösterilir. M.Ö. 13000 yılı son buzul çağından çıkış tarihi olarak kabul edilir. O yıllarda dünyada buzlar şimdi olduğu gibi süratle eriyor ve suya karışıyordu. Antartika kıtası üzerinde, kalınlığı yaklaşık 5 km olarak tahmin edilen buzullardan bir kütle bir med-cezir olayı sırasında düşünülemeyecek kadar kısa sürede denize kaydı. Bu olay devlerin devi diyebileceğimiz o güne kadar görülmemiş büyüklükte dalgalara neden oldu. Güney kıyılarından başlamak üzere hemen hemen bütün dünya sular altında kaldı. Bu durum bir yıl kadar sürdü. Ağrı dağına yönlendirilen gemi içindekiler kurtuldular.

Mezopotamya’da yapılan birçok kazıda bir uygarlığın temelleri ortaya çıkarıldıktan sonra kazıya devam edilirse yaklaşık 4m kalınlıkta bir toprak yığınından sonra yeni bir uygarlık kalıntısına ulaşıldığı söyleniyor.

“Ah! Tabi. Tufan!”

Kaynak: Eski Ahit (Tevrat), Gılgamış Destanı, 12. Gezegen.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.