..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Mehmet Sinan Gür




21 Eylül 2006
Homojen Toplum  
Mehmet Sinan Gür
Türkiye, geleceği için iç sorunlarını çözmelidir


:CBJG:
Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet’in kuruluşu ve toplumun Osmanlı düşüncesinden milliyetçi düşünceye dönüşmesi sırasında milliyetçiler, Osmanlı devlet ve toplum yapısını eleştirmiş ve reddetmişlerdir. Milliyetçilere göre Osmanlı Devletinin çöküşünü hazırlayan başlıca nedenlerden biri, toplumun homojen değil, birçok din, mezhep ve ulusun toplamından oluşan heterojen bir yapıda olmasıdır. Bundan sonra yeni felaketlerle karşılaşmamak için homojen bir toplumun oluşması sağlanmalıdır.

Atatürk ünlü “Ne Mutlu Türküm Diyene” özdeyişini bu nedenle söylemiştir.

Bu amaçla çalışmalar başlarken bir konu da ihmal edilmedi: Din konusu. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyetinin temeli laikliğe dayalıdır dense de gerçekte ve uygulamada dinle sıkı sıkıya bağlıdır. Homojen toplum için Yunanistan ve Bulgaristan’la insan değişimin yapıldığını herkes biliyor. Bu sırada Türk olduğu halde Hıristiyan olan bir grup da değişim için Türkiye’den gönderilmiş, yerine Müslüman olanlar kabul edilmiştir. Boşnaklar, Arnavut kökenliler vb. balkan uluslarından gruplar Türk olmadıkları halde ama Müslüman oldukları için Türkiye’ye kabul edilmişlerdir. Bu konuda öyle ileri gidilmiştir ki son zamanlarda doğru dürüst Türkçe konuşmasını bilmeyen Afganlar bile Türk vatandaşlığına alınmışlardır. (Evet, savaş nedeniyle onlar zor durumdaydı. Ama kim zor durumda değil ki?) Bilindiği gibi Türkiye’de yaşayan Kürt ve diğer ulusların tamamı kendi milliyetçiliklerinin iddiasında değildir. Onların da içinde birçok kişi en başta konan kural çerçevesinde Türkiye için çalışırlar. Atatürk’ün sloganı Türkiye’de yaşayan herkesi kapsar. Ancak burada Ermeni, Rum, Yahudi ve Moldavyalı Gagavuz Türkü gibi Hıristiyan veya Yahudi Türkler Müslüman olmadıkları için bir ayırım vardır. Ayrıca homojen toplum adına Müslümanlığın yalnızca Sünni mezhebi dikkate alınmış ve kayrılmıştır. (Halbuki Cumhuriyetin kuruluşunda hem Kürtlerin hem Alevilerin küçümsenmeyecek katkıları vardır). Bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığında Alevi olanlar, daha doğrusu Sünni olmayanlar görev alamazlar. Bu durumda Türkiye’de homojen toplum olarak çekirdeği Türk ve Sünni Müslümanlar oluşturmuştur. Birçok yerde kişinin yalnız Türk olması değil, Müslüman olması da iyi bir vatandaş olmak için gerekli görülmüştür. Yasal olarak Türk isimlerinin verilmesi zorunlu kılınmıştır. Osmanlı devleti zamanında başka ülkelerden gelen Hıristiyanlar ordu içinde görev alıp savaşlarda ölürken Cumhuriyet döneminde Türk vatandaşı olduğu halde Türk ve Sünni Müslüman olmadığı bilinen kişiler çeşitli sıkıntılar çekmişlerdir ve çekmektedirler. Doğudan batıya yapılan zorunlu göçlerle Türk olmayan unsurların asimilasyonu için çalışılmıştır.

Ne yazık ki zaman içinde Atatürk’ün sloganı “Lanet Olsun Türküm Demeyene” sloganına dönüştü. Bazıları daha da ileri giderek “Lanet Olsun Türk Olmayana” sloganını şiar edindiler. Bugün yaşadığımız sıkıntıların bir ayağı bu düşünceden kaynaklanmaktadır (diğer ayağı küreselleşmedir ancak burada konumuz dışındadır).

Gerçekte Atatürk’ün sözünde Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olmadığını kabullenmek vardır.

Türkiye’de azımsanamayacak kadar çok sayıda Sünni ve Türk olmayan nüfus vardır. Bunun büyük bir bölümü her şeye rağmen “Ne Mutlu Türküm Diyene” şiarını kabul etmiş ve benimsemiştir. Yukarıda gördüğümüz gibi bazı gruplar Türk olmadıkları halde sırf Sünni oldukları için belirlenmiş sınırlar içinde devlet otoritesini kabul etmiş ve –çoğu zaman kimliklerini saklayarak- homojen toplum isteğine uymuşlardır. Bu nüfusu çıkardıktan sonra yine de geride büyük bir nüfus kalmaktadır. Bilindiği gibi bu nüfusun bir bölümü kendilerine PKK diyerek devleti tümden reddetmiş ve dağa çıkmıştır. Bir bölümü dağa çıkmamakla birlikte PKK’yı desteklemekte ve onlara yardım etmektedir. Bunlar da çıkarıldıktan sonra geride kendilerine Türk demeyen, aslında kazanılması gereken yine büyük bir nüfus kalmaktadır. Bu insanlar başta işaret ettiğim homojen toplum kriterlerine uymadıkları için adı konmadığı halde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekte, horlanmakta, potansiyel olarak Türkiye’yi satacak karakterde insanlar gözüyle bakılmaktadır. Türkiye’nin geleceği ve iyiliği için daha demokratik, iyi yaşanan, daha çok sevilen bir ülke için bu durumun değişmesi gerekir. Çünkü bu insanlar Sünni veya Türk olmadıkları bilindiği, ya da bunu söyleme cesaretini gösterdikleri halde Türkiye Cumhuriyetinin iyiliği için çalışırlar, öyle ki gerekirse kanlarını da dökerler, canlarını verirler. Yani bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Sünni ve Türk olanlardan hiç farkları yoktur.

Devlet bu vatandaşlara karşı tutumunu değiştirmelidir.

Gerçekte demokratik bir ülkede homojen toplum olanaksızdır. Çünkü ne kadar insan varsa o kadar düşünce ve davranış farklılığı olacaktır. Zaten önemli olan toplumun homojen olması değil, iç sorunlarını çözmüş, iç barışı sağlamış olmasıdır. Gerçekten demokratik yollarla iç sorunlar çözülebilir. Japonya iç sorunlarını çözmüş homojen bir toplum yapısına sahipse Kanada yine iç sorunlarını çözmüş homojen olmayan bir toplum yapısına sahiptir.
ancak baskıyla, ezerek, asimile etmeye çalışarak değil. Bunu başarabilirsek önümüzde çok yeni, beklenmedik, geniş ufuklar açılacaktır.

Atatürk’ün bir sözü ile yazımı bitirmek istiyorum. “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülat önünde, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.”


21.Eylül.2006




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Zaman Çizgisi
Hiçbir Şey Değişmez, Her Şey Değişir
01 12 Küreselleşme
Anti Küresel bir mektup, yanıt, öykü, şiir

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine
Nuh Tufanı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.