Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
-Ana! -Efendim? -Yok yani, merhaba. -Senin yerin neresi, ben kaç kere baktım, göremedim seni... -Baktın, göremedin. ( İç ses: Bileydim, göstermek için herşeyi yapardım ama senin deniz yeşili bakışlarına takılma ihtimalim olduğu bir kez bile aklıma gelmemişti. Demek baktın...Ne güzel...Ben daha ayak altında bir yerde oturmak istemiştim zaten ama, fikirlerim çevre kirliliği yapabilir diye, beni bir odaya kapattılar.) Bir alt kattaki, cam oda var ya, orda oturuyorum ben. Fanus yani...( İç ses: Beyaz böyle camları, dışardan geçenin silüeti belli oluyor. Hayret, senin o heybetli ve bir o kadar seksi görüntünü nasıl olmuş da kaçırmışım ben. ) Demek bana baktın...Ne güzel... -Evet, nasıl alıştın mı buraya? Hiç sesin çıkmadığına göre çok iş yüklemişler sana. -Alışıyorum yavaş yavaş. İş, evet, var biraz, hallediyorum işte...( İç ses: Ne işi ya...Kaç gündür şirkette gezmediğim kat kalmadı seni bulacağım diye...İşmiş...Seni ilk gördüğüm toplantı odasında, elim kolum birbirine girmişti. Öyle umarsız ve kendine güvenliydin ki, kendimi küçücük ve fark edilmez hissetmiştim. En son masanın kenarına oturduğumu ve çaktırmadan sana bakmaya uğraştığımı hatırlıyorum; sonrasında geçen 1 -2 hafta bu koca şirketin hangi deliğinde olduğunu merak ederek geçirdim ben. Ne işi!) Sahi, senin masan nerede? -Komik ama tam senin üst katında ve senin odanın tam üzerinde benim masam. Stüdyodayım ben. -Stüdyooo, hımmm, ne güzel...( İç ses: Neden sürekli güzel deyip duruyorum ben! Güzel adam ya! Demek üstümde oturuyorsun, kısmet işte, akacak kan damarda durmaz tabii...Allah yazmış seni bana da, daha sen farkında değilsin. Üzerimde öyle mi...) -Öğlenleri ne yapıyorsun? Arkadaş edinebildin mi, bizimkiler biraz yabanidir. -Yabani...Yok yok değiller, pek çıkamıyorum ben yemeğe, işler falan. Daha sosyalleşemedim ben, dosyaları bitirip, konuya hakim olmak gerekiyor da...Ama istersen bir ara uğra benim odaya, kahve içelim, ne dersin? ( İç ses: Bir arkadaşım, Kenan, kahvenin sevişmenin yerini yapmak için kullanılan bir içecek olduğunu söylemişti. Eskiden “Sessiz bir yere gidelim mi?” lafı tehlikeliydi şimdi, “Kahve içelim mi?” bunun yerini aldı. Eh, biz de güzel güzel içeriz işte kahvemizi...Uzun uzun, kokusuna doya doya, damağımızda her zerresinin tadına vararak. Ben koyusunu severim kahvenin, şöyle hafif acımsı olmalı, damağımı yakacak kadar sıcak olmalı, boğazımdan aşağıya inerken, midemde sıcaklığını hissetmeliyim. Titremeliyim ilk yudumu aldığımda, ellerim uyuşmalı biraz, gözlerimi kapatmalıyım, içime çekerken kokusunu. Ellerimde porselinin kayganlığını, sertliğini ve pürüzsüzlüğünü hissederek, yavaş yavaş içerim...Kahveyi...) -Olur, hatta süper olur. -Tamam, peki, görüşürüz o zaman... -Görüşürüz. Kadının iç sesi: “ Öncelikle durum saptaması yapalım, adam bana bakmış şirketin içinde, aramış taramış, demek ki öndeyim. Demek ki adam beni beğenmiş. Ben...Ben, onu ilk gördüğümde dibim düşmüştü zaten. Öyle yeşil yeşil gözler falan. Vücut desen, Allah muhafaza...Ok, yarın mail atar davet ederim odaya, yoksa yemeğe mi çıksak öğlen? Ben kahve diyeyim, isterse o yemek der, atlamayayım hemen.” Bir sonra ki gün.... -Esra? -Amanın! -Korkuttum mu? -( İç ses: Hayır, sadece ben salağım! ) Yok yok, dalmışım. Normalde böyle köy zılgıtlı tepkilerim yoktur. Ama insan işte dalınca sonra birden karşısında seni görünce, yani sen korkunç birisi olduğun için değil de, birden yani...Neyse ya, ne vardı? Yani, öyle demek istemedim, hayırdır, nasılsın? -İyiyim sağol. Öğlen müsaitsen yemek yiyelim diyecektim. -( İç ses: İşte o diyen yerlerinle ilgili benim çok feci fikirlerim var...) Tabii müsaitim, yiyelim. -Ok, o zaman 12’de kapıdan alırım seni. -Olur. Kadının iç sesi: “ Saat 12.00’de... Tanrım, saat 11.30. Hemen makyaj yapmalı, Kenan’ı aramalıyım. Ona anlatmalıyım. Önce makyaj. Yok Kenan. Tamam Kenan’la konuşurken, makyaj. -Alo??? Kenan Bey lütfen, ışık hızıyla. -Nerden arıyorsunuz? -Nasıl? Kardeşim bağlayın siz Kenan Bey’i ben arkadaşıyım. -Hayır, bi yerden demiştiniz ışıklı falan. -Jan janlı, yarabbim!Yani, çabuk bağlar mısınız demek istemiştim ama keşke demez olaydım. Kafadan 5 dakikayı kaybettim bile sizinle. Hayatımın en önemli randevusuna yetişmek ve akıl almak için sadece 25 dakikam kaldı. Hanımefendi bağlasanıza Kenan’ı! -Ayyyy peki! -Alo? -Kenan? -Esra? Hayırdır, niye fırçaladın Arzu’yu? -Arzu ile yaptığımız gereksiz evren teorisi sohbetini sonra anlatırım. Çünkü Arzu ışık hızını bir mekan sanıyor ve ben ona ışık hızının düşünceden hızlı, eylemden fena halde akışgan bir süreç olduğunu anlatacak halde değildim. Kaldı ki madem hızlı, ondan hızlı varmak için acelem var! Bana bak, ben yemeğe gidiyorum “Onunla”. -Onunla?! -Evet...Makyaj yapıyorum şu an, saat 12.00’de alacak beni kapıdan. Napiim? -Birşey yapma, olmaz o iş. O kadar taş bir herif ya evlidir ya da bizdendir. -Bak güzel kardeşim, diosun böyle şeyler, sayende 30’uma geldim hala tık yok hayatımda. Çek şu zınzınlarını üzerimden, de ki güzel geçecek, şahane olacak, sonrasında kahve bile içmeye gidersiniz de. -Peki, işallah uzun uzun içersiniz anam kahveyi. -Ay, seni arayan da kabahat zaten. Valla midem ağrıyor oğlum. Liseden beri ilk kez. Kenan be; ben aşık filan olmayayım şimdi zamansız. Bahar da geçti, yaz bitiyor... -Zamanı mı var bu meretin? Saçmalama, beğendin adamı o kadar, hormonal seninkisi, iki antibiotiğe bakar. -Yerim senin tıp kökenli yorumlarını. Ben çıkıom bak, dua falan et. -Hıı hıı! -Öyle deme bana...Dua et! Kahve içsin arkadaşım de! -Dedim yavrum hadi git, ararsın dönünce beni. -Byeeeee. Öğle yemeği, bir yerler...Masada 2 tabak makarna, en diyetinden 2 bardak cola, ama tabaklardan bir tanesi hiç ellenmemiş durumda. -Eeee anlat bakalım küçük hanım, nerden geldin sen buralara? -İşte, çalıştığım yerde biraz daralmaya başlamıştım, tesadüf sizin şirket arayınca, yani artık benim de şirketim olan, geldim ben de...Şimdi alışmaya çalışıyorum. Sonuçta burası daha büyük bir yer, müşteriler falan...Ben de kendimi geliştirmeye çalışyorum. Aaaa yüzüğün ne güzel, şovalye şeysi gibi. Yani yüzüğü... -Eşim aldı doğum günümde. -Eşin...Ne hoş...Eşin demek... -Bakmak ister misin, çıkarayım mı? -Yok yok, dursun orda...Güzel dedim ya, yeter, bakmama gerek yok. Eşin demek...Bana bir dakka izin verir misin, bi telefon edip gelicem...Bu arada sen bitirdinse makarnanı hesabı isteyelim mi? -Eee sen elini sürmedin ki yemeğine, daha yarım saat olmadı geleli?! -Yok yok, ben zaten öğlen yemek yemeği sevmem. Yiyenlere de gıcığımdır. Öylesine geldim, hani sana eşlik edeyim diye. ( İç ses: Etmez olaydım.) Neyse dur sen bi dakka, geliyorum ben. Kadın mekandan sokağa doğru çıkar. -Alo Kenan! Allah belanı versin senin. -Ne oldu be! -Herif evli! -Hahahahahha! -Kenan! Allah belanı versin! Kıracam o antenlerini senin! Kadın telefonu kapatır. Ve masaya geçer, yüzünde çarpık bir gülümsemeyle. -Demek evlisin...Ne kadar zamandır? -Valla bu ikinci evliliğim, bir de oğlum var ilk eşimden. Yeni evlendim aslında 1.5 sene önce. Aslında 5 senedir birlikteyiz ama kavga dövüş derken, bi de evlenelim bakalım belki toparlarız dedik, evlendik. Oğlum da seviyor zaten eşimi, en önemli şey oğlumun mutluluğu. -Evet...Oğlun var bi de...Eşin demek...devam et sen...Dinliyorum ben seni...( İç ses: Ben içimden küfrederim sana dert değil. 1.5 sene önce. Yani ben buradan ilk teklifimi alıp, kabul etmediğim dönem...Evet, tebrik ederim, zaten ne zaman doğru kararlar verdim ki ben bu kariyer mevzusunda?! Bir taşla iki kuş vurmuş olacaktım. Hem de ikinci evliliği, eh beni de üçüncü olarak belirledi herhalde...Yeşil gözlü canavar.) Adam hayatını anlatmaya devam etmektedir, kadın aniden; -Ya bi dakka, lafını kesicem de...Sen niye çağırdın ki beni yemeğe? Eşim aldı diosun yüzüğü, oğlan diosun, ne iş? ( İç ses: Çirkefleşme hemen ya! Bi sus ya! ) -Nasıl yani? Ajansa yeni geldin, çok şirin bir kıza benziyordun, gözlerin uzak uzak bakıyordu, derin derin, sohbet ederiz diye düşündüm. Ben 10 senedir burda çalışıyorum ama pek kimseyle konuşmam, seni yakın buldum. -( İç ses: Ne güzel...Sen beni yanlış mesafede yakın buldun...Allah’ım neydi günahım. Bir kulunu çok sevdim, o beni yakın buluyor kendine, kalbimi onun gözüne sokacaktım ve fakat sokan sokmuş çoktan...Sempatik ol, sempatik azıcık kızım, hemen saldırma adama, rezil olacaksın!) Ne güzel...Yani, sağol valla ben de şöyle kendime yakın bulacağım birileri olsa diye gezinirken, sana şeettim. Allah zaten böyle işin ilk dönemlerinde insana kendine yakın bulacağı birilerini nasip etsin, değil mi? Yoksa ne yapardık yalnız yalnız...İnsan, sosyal bir varlık değil mi, öyle bi odada, tek başına yaşayamaz, delirir. Demek evlisin...Ne güzel...Kalkalım mı? Benim fanusta, yani odada yapacaklarım vardı da, geç kalmayalım. -Bak bunu saymıyorum, daha uzun oturmalı bir gün ayarlayalım. Sen de anlatırsın ne var, ne yok hayatında. -Ben de mi? Valla Kenan var işte.. -Sevgilin mi? -Valla bu gidişle ona kalacağım herhalde...Ay, şey, en yakın arkadaşım aslında. Herkes sevgili olduğumuzu sanıyor ama değiliz. İşte...Yok yani sevgilim falan. -Birgün al Kenan’ı da gelin bize yemeğe, eşimle de tanışırsınız. -Eşinle...( İç ses: Seni tekeline alıp, her gece sadece kendisiyle yatman için sana devlet tastikli bir kağıt imzalatmış ve tüm Türk kadınlarını sırtından vurmuş olan kadınla...Hıı, tabii, tanışırız. Salak! ) Çok memnun olurum...Ben bir tatile gideceğim...Sonra dönünce olur. -Ne zaman çıkıyorsun, ne kadar kalacaksın? -Muhtemelen uzun oturmalı olacak...Öyle gidip, bir daha dolaşmamam gereken sulara dönmeyeceğim bir tatil olacak. Kalkalım mı artık!!!!!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |