Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu |
|
||||||||||
|
--“ Yoo , sana öyle gelmiş , içimdeki sevda beni henüz bırakmadı ki , sen kendi meşrebince bitirdin olayı , bana sormadın ki...Ben sana buyur benle yaşa diom sen kalkmış yok” vedalaştık” diyorsun! Nereye vedalaştın güzelim!? Kimle vedalaştın , ben en son kapıdan çıkarken “ seni seviyorum “ dedim , demedim mi? Dedim...Eeee? O zaman ... Hoş sen geçer dediydin...Bu muydu vedalaşmak...”Geçer” miş... Bu ne yaz yağmuru mu? Yağdı geçti...Oldu ben de onu diyordum...Benim gözlerim yitik yitik bakarken nereye geçsin ki... Neyle vedalaşıyorsun kalbinle mi? Bak ben o konuda sana yardımcı olamayacağım...Benimki hala yerinde ve gayet normal atıyor...Sen atmasına yardımcı oldun şimdi de ameliyatı yarıda kesip “ diktik biz yarayı “ diyorsun... Güzelim içerde neşter unuttun...Acıtıyor...Aç önce yeniden yarayı , şevkatle yoğur...Bak o zaman nasıl geçecek...Sen benden uzaktayken geçmiyor ki sevda...Gözden ırak gönülden de mi? Bizde öyle yamuk yok...” --“ Ya, saçmalama , o gün buluşmamızda bir daha görüşmesek daha doğru olacak demedik mi? Sen bugün son günümüz demedin mi? Son kez sarılmadık mı?” --"Ne sonu ? Yok canım ben iki dakka mizansen kurduk birbirimizi özlemek için oyun oynuyoruz sanıyordum...Ben özledim işte hadi...Gelsene bu akşam kahve içelim . Bak çok ciddiyim walla özledim diyorum sana...Hem zaten yalnızım , bilirsin ben korkarım akşamları yalnız olduğumda, karanlık öcüler...” --“ Anlıyorum da yani o mizansen değildi...Yani gerçekten bitti...Yani ben de bitti...” --“ Nasıl bitti?” --“ Bayağı , yani türkçe olarak... Bitti..Artık sevgili değiliz...” --“ Ne sevgilisi... Biz seninle hiç sevgili olmadık ki...Yani mektup yazar gibi bile olmadık “Sevgili bilmem kim ! “ Biz senle adı olmayan bir şeydik...Yani tutkumsu da kırmızı gibi...Hani sadece kırmızı...Ateşli yaw...Yalnızlık bazında yani... Her yalnızlığımızda birbirimizin kollarında avuntu buluyorduk , ben yemek yapıyordum , sen dostoyevski diyordun...Hani senin korktuğun denize bakıyorduk , sen korkuyordun ama yine de seviyordun ya...Hani şarkılarında bile deniz vardı... Hışır hışır dalgalar...Ben dizlerine yatıyordum da sen sallıyordun bana inat... “Sallama” diye bağırıyordum da sen gayet enteresan bir şekilde “seviyorum “ diyordun...Neyi seviyordun ; dizlerine yatmamı mı, beni kızdırmayı mı , dizlerini mi? Her cümlesinde aslında başka şey söylemek isteyen bir adamın bu lafını ben kaç şekilde yorumlayabilirim ki? Hayır belki hiç planımız yoktu ileriye dair ama...Bak ben geçen gün yaptım bir plan gel senle birkaç gün birlikte kalalım , sığır gibi evde otururuz , bilgisayar oynarız , kitaplardan bahsederiz , hayattan bahsederiz , kavga ederiz , ben yemek yaparım , sen sofrayı toplarsın , tuzlukları cebine koyarsın sonra unutursun orda .Sonra , sevişiriz yine...Sen bana dokunmayı daima sevdin...Di mi?!! Kime diyorum!???” --“ Aslında haklısın hep sevdim...Yani teninin kokusunu ben de özledim , bana dokunmanı , gülüşünü , ürkek bakışlarını , kapı çarptığındaki irkilişini , güçlü takılıp aslında çayı paşa içmeni...Ufff , nerden çıktı şimdi bunlar , kızım bitti işte ya...Ben zaten tatile gidiyorum...Sen de git , ne biliyim yap birşeyler işte...Yanlış anlıyor musun? Biz yanlışız , yani biz belki de hiç olmamalıydık , yani o ilk karşılaştığımız gün ben sana o mesajı hiç atmamalıydım...Veya sen bana gelip öyle şirin şirin gülümsememeliydin...Ben uyurken yanımda kalıp saçlarımla oynamamalıydın...Bunun gibi ıvır zıvır şeyler işte...Yani tehlikeli anlıyor musun? Ben baştan yanlış bir adamım , zaten annen beni sevmiyor...Hah.! buyur işte...Ayrılmamız için zaten bu bile yeterli...” --“ Sen var ya! Neyse insanlar okuyacak bu dialoğu fazla argo konuşmak istemiyorum...Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim : Sende süngersi bir yaratıktan daha az beyin var...Hayatın boyunca sevgi istedin , aşk aradın , seni kayıtsız sevecek , eleştirmeyecek bir kız aradın al buyrun karşındayım , attığın bahaneye bak...” Annen beni sevmiyor zaten!” annemin de çok umurundaydın...Güzelim , olay bizim değil mi kime ne? Sen bana ilk günlerden beri “gitme , yanımda kal “ demiyor muydun? Geldim işte , gitmeyeceğim diyorum...” --“ Artık çok geç anlıyor musun? Yani geçen birkaç ay içinde çok şey değişti...Ben böyle bir ilgiye şu an dayanamayacak durumdayım... Yalnız kalmak istiyorum...Bana kızabilirsin , haklısın , belki de benim hatamdı hepsi...Her şey ortadayken ben seni kendime istedim , şimdi de senin duygularını umursamadan bitti diyorum...Affet olur mu? Hadi git...” --“ Kahve içmeyecek miyiz yani? “ --“ Hayır...” --“ Gece ben korkunç kabuslar gördüğümde , onların rüya olduğunu söylemek için yanımda olmayacak mısın yani? “ --“ Hayır! “ --“ O zaman gidiyim ben ?” --“ Evet...” --“ Gidiyorum bak... Adım attım....” --“ Farkındayım ...” --“ Durdurasın gelmedi mi?” --“ Geldi ama ...Sen git....” --“ İyi ya, yalnızlığım sana emanet....” --“ Bak geri almaya geleceğin şeyleri bana bırakma...” --“ Hakikaten salaksın sen! “ Salaktı , hakikaten salaktı...Ama ne yapalım seviyordu kız O’nu yine de...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |