Öküzün rengini dışında, insanın rengini içinde ara. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
“ Ben sensiz yapamam.” “ Sensiz yaşayamam.” “ Sana bir şey olursa, ben de ölürüm.” Eğer bu sözleri söylediyseniz, siz bir yalancısınız.........Hayatınızın merkezine oturttuğunuz, hayatı paylaştığınız ve ölesiye sevdiğiniz; aniden sizi koyup gider. Gölgesine sığındığınız koca çınar yıkılmıştır...Onsuz yapamayacağınızı, yaşayamayacağınızı söylediğiniz kişi artık yoktur, ama siz mecburen yaşamaya devam edersiniz. O hayattayken yaptığınız hemen herşeyi onsuz yaparsınız. Yersiniz, içersiniz, uyursunuz, gezersiniz vs.........Bunların her birini eskisi gibi zevk alarak yapmasanız da sonuçta yaparsınız. Bazıları buna “ gidenin acısına dayanmak” der, oysa size düşen sadece çaresizliktir, hatta âcizlik. Bıçak sırtı bir yaşamdasınızdır veya iki tarafı da uçurum bir yarın başında. Bastığınız toprak kayıp gidecek gibidir ayaklarınızın altından......Hep beklediğiniz bir şey vardır. Sanki yetişmek zorunda olduğunuz bir otobüs, bir tren var gibidir. Ya da ne olduğunu bilmeden beklediğiniz bir şey veya - ne bileyim - herhangi biri. Örneğin evinize gelecek bir konuk...Sanki her an telefon çalacaktır veya kapı. Oysa ikisi de çalmayacaktır. Ne yetişeceğiniz bir taşıt vardır, ne ağırlayacağınız bir konuk. Ama siz hep beklersiniz. İçinizde sürekli, sınırsız bir boşluk vardır; bazen de , en ufak bir şeyi dahi sığdıramayacağınız daralma hissi. İçinizdeki boşluk bazen büyür, bazen küçülür. Ne açlık hissidir duyduğunuz ne tokluk. Yersiniz doymazsınız, yemezsiniz açlık hissetmezsiniz. Boşluktan, içinizde deli bozuk akan ırmakların söz dinlemez ırmakların kıyılarınızı aşındırmasından rahatsız olup, işte öylesine birşeyler atıştırırsınız. Ağzınıza attıklarınız sizi doyurmaz. Ama yine de yersiniz. Yatakta geçireceğiniz karanlık, yalnız ve soğuk geceleri kısaltmak istercesine, sabaha karşı yatağa girersiniz...Günün yorgunluğunu üzerinizden atamayacağınızı, asla rahat bir uyku uyuyamayacağınızı bile bile.Taştan ve soğuk bir zeminde yatıyormuşsa, bir böcek gibi büzülerek gözlerinizi uykuya teslim edersiniz... Uyandığınızda yorgunsunuzdur, uykusuzsunuzdur...Ama sonuçta birkaç saatlik de olsa uyumuşsunuzdur. Korktuğunuz yalnızlık, bir yılan gibi çöreklenmiştir yuvanıza. Eviniz kocaman gelir size, giysileriniz bol. Tüm koltuklar boştur, sofralar yalnız. Bir stadyumda tek başınıza maç izliyormuş gibi .....Sanki yabancı bir evdesinizdir. Bu eşyalar, bu odalar sizin değildir. Kendinizi, evinize ait değilmişsiniz gibi hissedersiniz. Yalnızlıktan kurtulmak ve ait olduğunuz yeri bulmak için kendinizi sokağa attığınızda ise, yine yalnızsınızdır.Tanıdık simalar arasında bile yalnız ve yabancı......Bir çuval pirincin içindeki harap tanesi gibisinizdir. Bir el tutup, atacaktır sizi. Çünkü siz bir çuval pirincin içinde, istenmeyen maddesinizdir.......En kalabalık bir caddede, en kalabalık alışveriş merkezinde bile yalnızsınızdır. Uzayda bir nokta gibi.....Sığınacak bir mekâna ihtiyaç duyarsınız. Kendinizi; o yalnız, o sessiz evinize atmak istersiniz yine de. Çünkü siz, bulunduğunuz bu ortama ait değilsinizdir. Aradığınız bir şey vardır ama siz neyi kaybettiğinizi, neyi aradığınızı bilmiyorsunuzdur.Yaptığınız her şey ya yarımdır, ya eksik. Evinize geldiğinizde, yine aynı belirsizliği, hiçbir yere ait olmama duygusunu hissedersiniz. Siz, buraya da ait değilsinizdir. Hiçbir yer sizin değildir, siz de hiçbir yerin...Yerinden koparılmış, iliğinden uzak düşmüş bir gömlek düğmesi gibisinizdir........Yerde yuvarlanır, ezilir, tozlanır, rüzgârda savrulursunuz oradan oraya.........Ama sonuçta hayattasınızdır ve yaşıyorsunuzdur. Bir zamanlar; “ Ben sensiz yapamam,” “ Sensiz yaşayamam,” “ Sana bir şey olursa, ben de ölürüm,” dediğiniz kişi artık yoktur. Ancak siz yaşamaya devam ediyorsunuzdur. Çarkı dönmeyen bir değirmende, buğdayınızı öğütmek için , boşuna bir çaba veriyorsunuzdur...Aslında tiryakisi olduğunuz, ama artık artık size hiç zevk vermeyen, eski tadını asla bulamadığınız kahvenizi bile isteksiz isteksiz yudumlarsınız. Açlık hissetmeseniz de yersiniz. Üşürsünüz, ateşe yanaşırsınız; yorulursunuz, dinlenmek için uzanırsınız. Kâbuslarla dolu olsa da, çok sık aralıklarla bölünse de, uyursunuz. Ve O’ nun yokluğunda tüm bunları nasıl yapabildiğinize şaşırırsınız, hatta kendinizi suçlu hissedersiniz. Hiçbir zaman hiç kimseye “ Ben sensiz yapamam, yaşayamam! ” demeyin........Eğer diyorsanız, siz bir yalancısınız!.......Tıpkı benim gibi...........Ben koca bir yalancıyım. O gittiğinden beri yiyorum, içiyorum, uyuyorum, okuyorum, yazıyorum........O’nsuz tüm bunları yapabildiğim, yaşayabildiğim için kendimden nefret ediyorum.............
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |