..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Kesinlikle Karşıyım! > Kâmuran Esen




10 Mart 2005
Lâfı Uzatmak...  
Az konuşun, öz konuşun! Rica ederim......

Kâmuran Esen


Her güzelin bir kusuru vardır.....


:CCDA:
Çok sevdiğim bir arkadaşım var.Yardımsever, samimi, neşeli, güvenilir vs. Bir arkadaşta aradığınız her özellik kendisinde mevcut.Tek kusuru lâfı çok uzatması.

Birisi “Adınız ne?” diye soracak olsa; anne - babasının tanışıp evlenmelerinden başlar anlatmaya, çocuk yapmaya ne zaman karar verdikleriyle devam eder ve arkasından , annesinin bin bir sıkıntıyla geçirdiği dokuz ay’ ı unutmadan, buna hastane maceralarını da ekleyerek adının ne oluğunu söyler ve niçin bu adı koyduklarını bile anlatır. Öyle ki, sorduğunuza soracağınıza pişman olursunuz. Hele telefonla konuşurken durmak bilmez. Ocakta yemeğiniz yanar, sütünüz taşar.

Geçen gün akşama doğru, çarşı dönüşünde bu arkadaşa uğradım. Bir telefon numarası alacağım. Numarayı alıp hemen döneceğim kapıdan. Tabi bırakırsa..... Birkaç kez kapıyı çaldım, yanıt yok....Bir daha bir daha...Kapı, sanki duvar...Şimdi kimden alacağım numarayı? Tüh! Neyse, akşam telefon eder, numarayı alırım kendisinden.

Akşamdan sonra korka korka sarıldım telefona. Çünkü en az yirmi dakika konuşacak, adım gibi biliyorum.Şöyle bir düşündüm; ocakta yemek yok, süt yok. İnşallah çişim de gelmez. Haydi hayırlısı!......"Bismillâh" çekip, sarıldım telefona.

- Merhaba!.......Bugün akşama doğru sana geldim Nejla’nın telefonunu almak için, ama evde yoktun. Nerdeydin? (İnşallah yakın bir yere gitmiştir diye geçiriyorum içimden.Yok eğer uzak bir yere gittiyse, attığı her adımda gördüklerini bir bir anlatır.)

- Ayyy ! Sorma...Başım bir ağrıdı bugün, bir ağrıdı....... Ama ne ağrı ! Çatlayacak gibi. Geçen gün de böyle bir tuttu, hastanede aldım soluğu. Derken Mehmet aradı iş yerinden. Yanında çalışan İsmail Bey’in dedesi ölmüş, cenazeye gidecekmiş. Dedim böyle böyle, baş ağrısından ölüyorum ben!...... “ Hadi hazırlan, hastaneye gidelim, ben geliyorum,” dedi.

- Hııım! Demek hastaneye gitmiştiniz?...Nej.......

- Hayır! Bir ağrı kesici alırım, geçer dedim. Şimdi cenazeye gitmese olmaz . Onlar bizim herşeyimize koşarlar. Ara ara, evde ağrı kesici yok.Çocuklar okuldalar. Kim gidip alacak eczaneden? Ağrım geçmezse mecburen gidip alacağım.

- Sonra eczaneye gitmek zorunda kaldın tabi. Şu telefon nu...

- Gidecek halim mi var Kâmuran! Komşudan iki ağrı kesici aldım. Bir tane içtim, bana mısın demedi. İki saat sonra bir tane daha aldım, yine geçmedi. Sonra başıma lâhana yaprağı sardım. Öğleden sonra birazcık geçer gibi oldu.

- Yatıyordun o zaman. Belki de uyuyordun, duymadın...Nejlâ’nın te.....

- Yok Kâmuran'cım yok. Ne yatması!...Her iş bana bakıyor, nasıl yatacaksın!...Neyse, azıcık kendime geldim, Nurcan çağırdı kahve içmeye. ( Şu numarayı bir alsaydım.)

-Demek geldiğimde Nurcan’daydın...Nejla’nın te......

-Hayır hayatım hayır, gitmedim........Ya biliyor musun Kâmuran, kahve bana dokunuyor. Gece bir türlü uyku tutmuyor. Ben tavana bakıyorum, tavan bana. Mehmet yanımda horul horul uyurken sinir oluyorum(Adamın ne suçu var şimdi!). Sen de az iç. Hiç olmazsa günde dörde – beşe indir...Belki de çok kahve içtiğin için ağrıyor ayakların(Haklı olabilir.).Dolaşım bozukluğuna yol açıyormuş fazla kahve. Günde sekiz - dokuz fincan kahve, çok fazla yaaaa! (Ööfffff! Şimdi sırası mı!)......Hani şu bizim doktor yeğenimiz var ya, o söyledi. Onların da tayini çıkmış Mersin’e. Çocukları İstanbul’da okuyor, kendileri Mersin’e gidiyorlar(Bana neyse! Şu telefon numarasını bir alsaydım.)...Kahve dedim de aklıma geldi. Nurcan kahveye çağırınca, evde hiç kahve kalmadığı aklıma geldi. Zaten liste yapmıştım alınacakları (İnşallah listeyi okumaz.). Hadi markete gideyim de hem kahve alayım, hem diğerlerini dedim. Başım da geçmişti biraz. (Şimdi de benim başım tutacak...Ağrımaya başladı mı ne!)

- Demek sen marketteydin geldiğimde...Nejlâ’nın numa.......

- Yok ayol, gidemedim............Gideyim mi gitmeyeyim mi diye düşünürken oğlan geldi okuldan. Ödevim var diye sızlanıp duruyor. Öğretmeni , birkaç kaynaktan hazırlayın ödevi demiş . Evde ne kaynağı olacak! Git kütüphaneye diyorum, beraber gidelim diyor. Kazık kadar oldu, hâlâ beraber gidiyoruz kütüphaneye... Tutturdu kütüphaneye beraber gidelim diye...Ah Kâmuran! Çocuk büyütmek, iğneyle kuyu kazmak.(Bilmez miyim!)....Sen Ali’ yi everdin, Güllü’yü gelin ettin. (Ali'miz yoktu da zaten, Güllü'yü gelin ettik gerçekten.) Biz daha yolun başındayız. Güllü dedim de aklıma geldi, senin torunu gördüm geçen gün markette. Ayy! Ne tatlı maşallah! ( Gerçekten çok tatlı.) Aynı babası.... Senin kız da çok zayıflamış (Abartıyor bence.). Rejim mi yapıyor ne! Ama yüzü çökmüş garibimin. Söyle ona, daha fazla zayıflamasın. (Rejim yapmasın da senin gibi seksen kilo mu olsun yani!...Cık cık cık!)....Kusura bakma da sanki yaşlanmış kilo verince. (Allahım!Sen bana sabır ver yarabbim!Şu numarayı bir alsaydım bayılmadan.)

- Öyleyse siz kütüphanedeyken gelmişim ben...Şu numa........

- Yok yok ! Gider miyim ! Kendisi gitti. Zorla gönderdim.
Öğrensin kendi işini kendi görmeyi...Hani sen öğretmenlik yaparken anlatırdın; çocukları, kendi kendilerine yetmeye nasıl yönlendirdiğini.( Keşke anlatmaz olaydım.) O anlattıkların aklıma geldi, gitmedim. Ahmet yalnız gitti kütüphaneye. Onu uğurlarken kapı zilinin bozuk olduğu aklıma geldi. Bazen çalıyor, bazen çalmıyor. Kaç sefer söyledim Mehmet'e, yap şunu diye. Nerde! Bir kulağından giriyor, öbür kulağından çıkıyor.

- Ah! O zaman zil çalmadı. Ben de boşuna bastım durdum zile...Nejla’nın te......

- Aşkolsun Kâmuran! Kurtulur mu benim elimden. Baktım Mehmet’in yapacağı yok, komşunun oğlunu çağırdım. Yapıverdi sağolsun.......O çocuk da nasıl becerik nasıl becerik! Elinden, bir uçanla bir kaçan kurtulur.Yavrum bir de üniversiteyi kazanıverseydi. İki yıldır kazanamıyor garibim...Annesi çok üzülüyor. Haklı kadın. Bir memur maaşıyla üç çocuk okutuyorlar.( Bir memur maaşıyla üç çocuk doğurmasaydı.) Bu yıl yine dershane parası verecekler. Şimdiden bizimkileri düşünüyorum.Üniversiteyi kazanamazlarsa ne yaparız? Hem biz dershaneye falan da gönderemeyiz. Elde yok, avuçta yok.(Birazcık ara verse konuşmaya, hemen devreye gireceğim ama ne mümkün!) Aldığımız para ancak boğazımıza yetiyor. Sağolsun annemler! Onlar yardım etmeseler, hepten perişan olacağız...Mehmet izin vermiyor ki çalışayım.....Neyse, baş ağrım azıcık geçince baktım kuş gibi hafiflemişim. Bir de duş alayım, iyice rahatlayayım dedim.(Ööfff! Çok sıkıldım.)

- Zaten insan ne zaman duşa girse veya uyusa , kapıya biri gelir...Tabi sen duşta duymadın kapı zilini...Şu Nej......

- Ne gezer! Giremedim ki banyoya......Tam banyoya gireceğim, baktım her taraf toz içinde Kâmuran'cığım...Sabahleyin hasta olduğum için süpürememiştim. Ev toz içindeyken ne duşu! Önce tozu süpüreyim, sonra duş alırım dedim.....Çocuklar öyle batırmışlar ki evi, onu da baş ağrım geçince farkettim.

- Eeee ! Tabi canım. Süpürgenin sesinden kapı zili duyulur mu! Aklıma gelseydi toz süpürüyor olabileceğin, ısrarla çalardım zili...Nejla’nin te.....

- Süpüremedim Kâmuran'cığım süpüremedim......Tam süpürmeye başlayacağım, telefon çaldı........Nesrin!......Benim yan komşum. Hani ben tarçınlı kek yapıyorum ya, ondan yapmamı istiyor. Akşam misafiri gelecekmiş. Ayol madem o keki yapmasını bilmiyor; ya bildiği bir şey yapsın ya da tarifini vereyim, ona göre yapsın. Çünkü keyfim yok bugün.Yoksa bilirsin yardım etmeyi severim eşe -dosta . N’olur gel bize, beraber yapalım, hem ben öğrenmiş olurum diyor. Başımın ağrısı geçti ama sersem gibiyim. Şimdi nasıl yapılacak bu kek!...Hadi hazırla malzemeleri ben geliyorum dedim, ölgün bir ses tonuyla.

- Ya! Gördün mü! Sen komşuda kek yaparken, ben senin kapıda ağaç oldum kapı açılacak diye...Nejlâ’nın tele.....

- Gitmedim Kâmuran gitmedim. (Bir türlü tutturamıyorum nereye gittiğini.) Sonunda Nesrin sesimden anladı keyfimin olmadığını. Kalsın kalsın, sen hastasın, sesinden belli dedi. O bildiği kekten yapmaya karar verdi. Onun meşhur bir keki var.(Meşhurluğu, güzel olmasından değil, sık yapmasından kaynaklanıyor.)Yumurtanın beyazı ayrı, sarısı ayrı çırpılan bir kek var ya, işte o. (Ay! Şimdi bayılacağım.)İçine üzüm, ceviz falan koyuyor, gerçekten çok güzel oluyor.Geçen bize de getirdi, Ahmet çok beğendi.( Şu ayrıntıya bir bakın Allah aşkınıza!) Dedim ya, Nesrin çok güzel yapar o keki. Hani sen bana geçen geldiğinde ikram etmiştim , yememiştin, hatırladın mı?( Hiç aklımda yok.) Ben tatlı yemem demiştin. Zaten onun için kilo almıyorsun. Bir de her gün yürüyüş...(Yürüyüş de nerden çıktı şimdi!) Ne azimli kadınsın valla.

- Eeeee! Nerdeydin o zaman geldiğimde?...Nejlâ’nın te.........

- Hastalık derdine günü de unutmuşum. Ayten aradı, güne geliyor musun diye. Ay dedim, ne çabuk onbeş gün oldu. Senin günün bugün müydü? Ayol gün, sende miydi? Güne falan gidecek gibi değilim. Ama gün parasını kimle göndereceğim? ( Bir telefon numarası alacağım, tv’de dizi film izliyor gibiyim; bitmek bilmiyor..)...Sen de bir türlü giremedin şu güne. Kâmurancığım, gün bahanesiyle görüşüyoruz arkadaşlarla. Kalabalık değiliz, sen de gir yaaa! (Aman! Allah korusun!)

- Ayten Hanım ısrar edince, güne gitmek zorunda kaldın demek ki...Nejlâ’nın te...

- Güne de gitmedim.(Yine tutturamadım.) Baktım keyfim yok, açtım televizyonu, “Kadının Sesi” ni izledim. (İşte şimdi yandım!) Orada da bir kavga, bir gürültü. Adliye koridoru gibi. Her kafadan bir ses çıkıyor. Onların şamatasından içime fenalık geldi. Ayol oradakilerin her biri, bir diğeriyle kavga ediyor. ( İzleme o zaman. Cık cık cık! )

- Hıh! Desene işte o gürültüde geldim ben. Programdakilerin gürültüsünden duyamadın demek ki zili.....Şu telefon numara...

- Biliyorsun Kâmurancığım, bizim zil itfaiye sireni gibi. Duymamam imkânsız.

- Eeeee! Nerdeydin?

- Dur dur anlatac’m...Saat kaç Kâmuran? Benim dizi başlayacak şimdi...

- Sekize çeyrek var.

- Aaaaaaaa! Onbeş dakika kalmış...Senin geldiğinde galiba...Aaaaaa! Kâmuran kapı çalınıyor...Kapatıyorum , kusura bakma. Sonra seni arar , veririm numarayı. Önce numarayı yazdığım kâğıdı bulayım da...Hadi iyi akşamlar. (Oooohhh!)


Yaklaşık yarım saat sonra telefonum çaldı. Sanırım dizinin reklâm arasında....Arayan, lâfı çok uzatan bu arkadaşımdır diye açmadım, açamadım...Şimdi Nejlâ’nın telefonunu kimden alacağım ben?







.Eleştiriler & Yorumlar

:: güzel :)
Gönderen: Öznur Çetin / Muğla/Türkiye
15 Ağustos 2005
Hocam, çok güldüm saygılarımla...

:: Yaşamın ortasına
Gönderen: Murat M. UĞURLU / İstanbul/Türkiye
25 Mart 2005
Bu siteye yeni girdim. Kütüphane uygulaması akıllıca ve son derece yararlı. İlgilileri bir araya toplama bakımndan iyi düşünülmüş. Yazınız sürükleyici ve okuyanı gündelik yaşamın ortasına bırakıyor. Ben de bu denli güncel ve akıcı bir dil yakalamaya çalışıyorum. Szileri okudukça ufkum genişliyor ve rotamı düzeltme olanağı buluyorum. Sağlıcakla ve yazılarla kalınız. M.M. UĞURLU

:: keyifle okudum
Gönderen: Fulya Engin / İstanbul/Türkiye
21 Mart 2005
elinize sağlık..

:: :)
Gönderen: Evren İÇENER / Bursa/Türkiye
18 Mart 2005
çok güldüm okurken..bir iclal aydın yazısı okur gibiydim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kesinlikle karşıyım! kümesinde bulunan diğer yazıları...
Toplumumuzun Kadına Verdiği Değer
Kâmuran Esen Shov (!)
Kitap, Sehpa Olarak Nasıl Kullanılır!
Şarkı Sözü Yazarı Olmaya Karar Verdim
Bir Köşe Yazarının Özellikleri
Bir Erkeğin Birkaç Eşinden Biri Olmak
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüğü / Ne Günah, Ne Günah Değil?
Erkekler Şalvar ve Cüppe Giysin
Rtük'ün Saçmalıkları
Moraliniz mi Bozuk?o Halde Gazete Okuyun!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Atatürk'ü Anlatabilmek
Kütüphanelerimizin Hazin Durumu
Ahilik ve Düşündürdükleri
Evli Çiftler Nasıl Piknik Yapar
Bir İzedebiyat Yıllığı Alır Mıydınız?
Dünya Kadınlar Günü
Alanya'da Turizm Suratımda Nasıl Patladı!
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüğü / Güle Güle 2014
Yaşadığımız Ama Artık Alıştığımız Garip Olaylar
Dün Gece Bir Rüya Gördüm - Oy Arttırma Taktikleri Kursu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.