Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Karıncaları düşündüm bir an; nasıl da yoğun bir kıpırdanış içindedirler. Yiyecek stokları bitmek üzeredir. Baş yöneticinin uzun kış gecesi eğlenceleri yerini artık hummalı bir çalışmaya bırakmıştır. Yeryüzüne çıkış için harıl harıl yollar kazılmaktadır. Ağaçlar dirildi, bembeyaz, pespembe çiçeklerle donandı her yer. Nevruz ateşleri yakıldı, halaylar çekildi...Doğadaki canlanma, silah tüccarlarını da ateşledi ki, yerel savaşlara hız verildi. Tarih savaşsız yazılamaz mı? Pazar yerlerinde insanlar...Ödemiş pazarını gezerken, yıllardır aynı yerde, aynı ürünleri pazarlayan pazarcılar.. Ben de, hep aynı ürünleri satın almaya çalışan bir gayretkeş. Hep aynı işleri yapmaya çalışanlara şaşar kalırım. Sanal alemdeki işler biraz daha farklı gibi görünse de, gerçek yaşamdan tek farkı bence, sık güncelleme yapılamayışı. Öyle olunca, bazen can sıkıcı oluyor. Şiir yazmanın çok ucuzladığı bir ülkede, Rıfat Ilgaz’ın oğlundan kısa bir alıntı: “Bir gün radyodan aradılar. Bana banka hesap numaramı sordular. Verdim. Hesabıma 150 Dolar yatırmışlar. Nedenini sorduğumda, babama ait şiirlerinden bir bölümünü programlarında okumuşlar. Oysa kendi ülkemizde, bırakın şiir okumayı, babamın romanlarından yapılan film, müzik, tiyatrolardan doğru dürüst para kazanamadık.” Başka bir anekdot da, arkadaşım Mutahhar Aksarı’dan:”İsveç’te yayımlanan bir yazım karşılığı, bir gün postayla -anımsadığım kadarıyla- 10 Kron kağıt para göndermişler.” Bu ülkede, telif hakları otomatiğe bağlanmadığı sürece uluslar arası boyutta başarı kazanmış yazar-çizer yetiştirmek olanaksız görünüyor. Söze karıncalardan başladık, gene döndük geldik edebiyat sularına... Aklıma gelen bir diğer fikirse: Acaba, şiir, öykü ve roman nasıl pazarlanır? Bu konuda bir kurs açılsa da gitsek.. Ama yine bazı uyanıklar çıkıp, cebimizde olmayan parayı çalarlar, bu kesin! Orhan Veli bu hayatın içine yuvarlananların bence en ünlüsü! Garip adam, bir belediye çukuruna yuvarlanıp, genç yaşta aramızdan çekip gitti. Sanki gizli bir intihardı bu... Mevlana yaşarken, yapıtlarını biri dışında müritlerine yazdırmış. Said Nursi de yapıtlarını yandaşlarına yazdıran kişilerden... Goethe, yapıtlarını yaptığı dağ ve orman yürüyüşleri sırasında kafasında oluştururmuş. Günümüzdeki teknik olanaklara bakınca geçmişteki insanların ne çok zorluklarla karşı karşıya olduklarını kolayca anlayabiliyoruz. Anımsadığıma göre, ünlü bir Rus romancı romanlarını masada kaleme alırken, uyumamak için ayaklarını leğendeki soğuk suyun içine sokarmış. Hepimiz yaşamın içine bir şekilde yuvarlanıyoruz. Fakat önemli olan nereye doğru yuvarlandığımız ve bu sırada kontrolü elimizde tutup tutamadığımızdır. 22.03.2004 / Alsancak
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |