..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İnternet > ömer akşahan




22 Mayıs 2004
Sokrat Chat Yaparsa...  
ömer akşahan
Atina, Sokrat'ın tutuklanmasıyla fokur fokur kaynamaktaydı. Ak sakallılar meclisi acilen toplantıya çağrıldı. Cep telefonlarına mesajlar çekildi.


:CAJH:
"Birinin bir şeyi sevdiğini söylediğimiz zaman, eğer bunu haklı olarak söyleceksek, sevgisini sevdiği şeyin bir parçasına yönelttiğini ama başka bir parçasını sevmediğini değil, ama bütününü sevdiğini söyleriz, değil mi? Sokrat"

Ömer AKŞAHAN

Sokrat evinde chat yaparken karısı tarafından yakalanınca, polislerce suçüstü mahkemesine çıkarıldı. Yasalar, karısından izin almadığı takdirde kocaya chat yapma hakkı tanımıyordu. Sokrat ülkenin en tanınmış filozofu olduğundan, ona, sıradan bir yurttaş gibi davranılamayacaktı. Hem ülke yönetiminde ve meclisinde görev yapan bir çok öğrencisi de vardı. Hocalarının böyle yüz kızartıcı bir suç nedeniyle polisce apar topar götürülmesi de akıl alır gibi değildi. Onun durumu, ülke geleceğini de yakından ilgilendirmekteydi. Hem bu arada meclis üyelerinin de evlerinde gizliden gizliye chat yapıldığını Sokrat da bilmekteydi. Hatta "Chat Sevenler Kulübü"ne üye olan meclis üyeleri olduğunu arkadaşından duymuştu. Üyeliğine sadece evli erkeklerin kabul edildiği kulübün gizli bölmelerinde üyeler chat yapmaktaydı. Atina, Sokrat'ın tutuklanmasıyla fokur fokur kaynamaktaydı. Ak sakallılar meclisi acilen toplantıya çağrıldı. Cep telefonlarına mesajlar çekildi. Bir gün sonra herkes meclisteki yerini almış, başkanı baklamakteydi.
Meclis başkanı oturumu açtı. Niçin toplandıklarını açıkladı.Ve ilk soruyu yöneltti Sokrat'a:
-Ey Sokrat, duyduk ki, öğrencilerinle chatleşiyormuşsun. Sen evli barklı bir adamsın, bu durum hem yaslara hem de toplumsal geleneklerimize uymuyor. Ne diyeceksin?
Sokrat, 7 saat sorgusuz bir tutuklanmanın verdiği yorgunluk ve gerginlik içinde söze girdi.
-Sayın başkan, meclisin değerli üyeleri, şöyle keyifle yüzlerinize bakmak isterdim. Çünkü uzunca bir süredir toplanmamıştınız. Güzel ülkemin bekleyen onca önemli sorunu olduğu halde, örneğin, Ispartalılarla devam eden savaş gibi, adı yalnızca Sokrat olan bu yurttaşınız konu olduğunda nasıl da koşarak geldiniz. Hoş, kiminizin yaylı arabalarının kaldırım taşlarına çarpması sonucu tekerleklerinin tamiri nedeniyle gecikmesi yüzünden haksız bir şekilde saatlerce nezarette tutulduysam da, hayati mazeretleriniz olduğunu kabul ediyor ve hoşgörüyorum. Sizlerin tutuklanmamı gerektiren konu hakkında adil olacağınıza inanıyorum.
Evet, ben chat yapıyorum her akşam. Masamda Atina'ya yakın bağlarda üretilen küp şarabımı yudumlayarak sohbet ediyorum. Bana insanların ihtiyacı olduğunu anladığımda, elimde değil, yardım etmek içimden geliyor.
Ama buraya gelirken ne yapmam gerektiğini bilmek istersiniz diye, düşündüm uzun uzun. Ve sonunda sanırım buldum yanıtı.
Bir üye heyecanla atıldı söze:
-Sokrat, biz ne soruyoruz, sen neler saçmalıyorsun. Değerli zamanımızı polemiklerinle geçirmek istemiyoruz.
Sokrat tüm yorgunluğuna rağmen, aldırmadan, gayet sakin yanıtladı:
-Biraz sabrederseniz size söyleyeceklerim var elbet.
Bir diğer üye girdi araya:
-Bu gereksiz sözleri dinlemek için mi halkımız bizi buraya yolladı..(Bağıranlar...)
Sokrat:
-Sayın üyeler, haklısınız, sabrınızı ve değerli zamanınızı almaktayım. Ancak demokrasi geleneğimiz gereği lütfen beni sabırla dinleyin. Konuyu aydınlatmak elbet benim görevim: Bu ülkenin okullarına bilgisayar denen nesne gireli daha ne kadar oldu ki? Kaç meclis üyesinin bilgisayarı var? Kaçı interneti yaşamının vazgeçilmezi yapmış? Benim sizlerden tek farkım, belki bilgisayar denen harika buluşu sizlerden önce tanımış olmamdır.
Başkan:
-Sokrat, şu chat işine gel artık...
-Peki sayın başkan...Her şey "Bir kitap okudum, hayatım değişti."diyen, hani şu adalı yazar gibi ben de bir gün bir arkadaşın evinde sızıp kalmışım. Sabah arkadaşın odasına girince dev ekranda dünya güzeli bir ay parçası duruyordu. Bu ne dedim? Arkadaşım:
-Bu, sanalın kraliçesi...dün gece çektiğim maile karşılık geldi, odama konuk oldu, deyince... Dayanamadım:
-Ne odası yahu, o dediğin bilgisayarda değil mi? diye öfkelenince, arkadaşım bir kahkaha patlattı. Kahkaha bir anda kimyamı bozdu. Üzerine yürüdüm.O da öfkemi yatıştırmak için geriye kaçtı.
-Sokrat'çım...kusura bakma..seni kızdırmak değildi amacım..hani her şeyi sen biliyorsun ya..her şeyi sen bana öğretirdin. İşte elime geçmişken bir fırsat değerlendirmek istedim. Hepsi bu kadar...
O sabah tanıştım chat'le. Meğer ne marifetleri varmış da haberimiz yokmuş. Benim serüvenim böyle başladı... Hani bir meslektaşım diyor ya;"Binlerce kilometrelik yol bir adımla başlar.."diye, benimkisi de o hesap... Ancak karıma bunu bir türlü anlatamadım.. Hani eskiden çapkın bilinirdim ya, hâlâ onun etkisinde kadın...Yahu dedim bir gece, gel otur bak, sana ne marifetleri var göstereyim..Ne dese beğenirsiniz:"Bu mutlaka düşmanımız Ispartalıların buluşudur. Bizi tembelliğe, atalete sevkedip savaşı kazanacaklarını sandıkları bir gizli silahtır. Sen de vatanımıza ihanet edenlerden misin? Bu sözleri karşısında ben de:"Sen iflah olmaz bir yaratıksın, sana anlatacağıma çöldeki bedeviye anlatırım daha iyi, git yat zıbar yatağında!"dediğimi hatırlıyorum. Doğrusu bunları nasıl söylediğime bugün de şaşarım.
Meclis üyeleri ilgiyle dinlemeye koyuldular Sokrat'ı. Meclis üyelerinin içinde chat yapanların bu işin nasıl çözüleceği konusunda sıkıntıları vardı. İş o denli önemli boyuta gelmişti ki, ülkenin yarısı kadınlardan oluşuyordu. Evli kadınların medeni kanuna göe bariz bir üstünlüğü vardı erkeklere karşı. Her ne kadar savaşa erkekler gidiyorsa da, kadının evin direği sayılmasından kaynaklanan gücü gelip internete dayanmıştı. Bir üye, Sokrat'a komşu olanı:
-Yüce Sokrat, benim karım sizin evden son zamanlarda çıkmaz oldu. Özellikle dikkat ettim, senin evden ayrılmanı kollar gibi bir hâl var üstünde. Buna bir anlam veremiyorum ben...
Diğer bir üye atıldı:
-Benim karımda da benzeri durumları sezmeye başladım. Yoksa bunlar bize chat'i yasaklatırken, kendileri de gizli gizli chat yapıyor olmasınlar..diye destekledi.
Sokrat, bu sözlerle biraz rahatlamıştı. Ağır ağır söze devam etti.
-Değerli arkadaşlar, ülkemize esenlikler getirmesi için görevlendirilmiş muhteremler... Gördüğünüz gibi işimiz hiç de kolay çözüleceğe benzemiyor...Bugüne değin benim gibi bir çoğumuz yasak meyvaların peşinde koştuk, çözümü hiç düşünmedik. Ne zaman ki karım beni herkese rezil etti, işte o gün, aynı akibetin kendi başına da geleceğinden korkan asillerimiz konuya el atmaya karar verdiler. Burda ben, karşınıza bir sanık olarak getirildim. Oysa aramızda yüzlerce sanık var ve elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadırlar. Eğer chat yapmak bir suçsa, ülkede topyekün arama ve izleme komiteleri kurulsun...Yok eğer bu herkese bir hak olarak verilecekse ki; ondan yanayım, kimbilir amansız düşmanımız Ispartalıları bu yolla yenmenin bir yolunu dahi bulabiliriz.
Konuyu en hassas bir noktaya taşımayı başaran Sokrat karşısında Aksakallılar derin bir düşünceye daldı. Hiç belli olmaz... Ya bu Chat programıyla Ispartalıları dize getirirlerse!
Oturumu kapamak üzere sözü meclis başkanı aldı:
-Arkadaşlar, gördüğünüz gibi konu kişisel olmaktan çıkmış, ülkemizin geleceğine dayanmıştır. Derhal bir komisyon kurulmasını talep ediyorum. Bu komisyona danışman olarak da Sokrat'ı atamış bulunuyorum. Yeni bir oturumda buluşmak üzere hepinize iyi chat'ler diliyorum...





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İnternet kümesinde bulunan diğer yazıları...
Her Şey Yaşanmış Olmak Zorunda Mıydı!
İnternet, Şiirde Bir Alternatif Olabilir mi?
Trende Ne Uygun?
Kaç Ölçek Alacaksınız Bu Şiirden?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahar Soloları
Köşe Yazarlığı
Efeler, Yörükler, Türkmenler
Sözlence
Aynı Dili Konuşmak
İsimsizler
Okumadığım Her Şey, Bir Şenliktir!
Kum Tanesi İle Yosun
Velad'la Mariya...
Okumaz Yazarlar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.