Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Dünyanın en güzel sahillerinden birinde bir kum tanesiydi o. Öylesine çoktular ki, onu diğerlerinden ilk anda ayırdetmek çok güçtü. Oysa o, kendini diğer kumlardan farklı görüyordu. Her gün Okyanusun azgın dalgalarıyla boğuşmak onun en sevdiği oyunlardan biriydi. Dalgaların kucağında mavi derinliklere dalmaktan büyük keyif alıyordu. Kimi zaman bir köpekbalığının solungaçlarının arasına girip diğer kumlardan saklanmak apayrı bir zevkti. Saklambaç oyunu gibiydi. Saklandığı köpekbalığıyla saatlerce bir uçtan diğerine maceraya atılmak, bazen büyük bir geminin küpeştesine çıkmaya çalışmak, onları gören insanların korku dolu bakışlarıyla alay etmekten de hoşlanır olmuştu. Doğrusu bu ya, bir kum tanesi olarak yaşamaktan mutluydu. Özgürlüğünü sınırsızca yaşadığı bu uçsuz bucaksız denizde yüzlerce yıl yaşamayı düşlüyordu. Şimdiye değin ne çılgın dalgalar, ne fırtınalar atlatmıştı, bana mısın dememişti. Şimdi şu gelen dalga mı onu yıldıracaktı? Çünkü o bir kum tanesiydi. Fırtına onu nereye savurursa savursun sonunda yaşama tutunmasını bilirdi. Kimi zaman canını sıkan şeyler yok muydu? İtiraf etmek gerekirse, var, dedi. Hani deniz kayalıklarını mesken tutan asalak yosunlar yok mu, onlara canı sıkılıyordu. Yosunlar öyle arsızlardı ki, ne yakalasalar sarılıp öperlerdi. Buldukları ne olursa olsun hiç bırakmak istemezlerdi. Yine böylesi bir günde, çok büyük bir dalgaya tutulmuş, kendini büyük bir yosunun içinde buluvermişti. Boğulmuş gibi hisseti kendini bir an. Bir an önce engin sulara atılmak geldi içinden. Ama bu sanıldığı kadar kolay bir iş değildi. Uzun uğraş, yalvar yakarın ardından güç de olsa kendini o dev yosundan kurtardı. Sahile düştüğü anı hiç unutmayacaktı. Özgürlüğüne yeniden kavuşmuştu. Şöyle silkindi. Üzerinden düşen koyu yeşil yosun parçacıkları sırtını acıtıyordu. Korkusu boşuna değildi. Çünkü bu arsız yosunlardan uzun yıllar kendini kurtaramayan arkadaşlarını bilirdi. Yosun deyip geçmeyin. Kum tanesi ne kadar özgürlüğüne düşkünse, yosunlar da o denli bağımlı yaşamayı severler. Onların yaşamında yalnız yaşamak yoktur. Sığındıkları kayalardan gün be gün bir kum tanesinin bile kopup gitmesi onlar için bir yıkımdır. Onların ayrılmalarına dayanamazlar. Duyguludurlar. Hatta buna duygudan da öte karşılıksız aşk bile denebilir. Kime mi? Elbette kum tanelerine! Kum tanesi onu ne kadar istemese de yosun aşkından vazgeçmez. Onun yaşamının dengesi böyle kurulmuş, başka türlüsü onu ölüme götürür ancak… Ehh, kimi çok ister, gelen olmaz; kimi istemez, yağmur, fırtına gibi üstüne gelir, kumla yosunun aşkında olduğu gibi. Çelişki, doğanın temelinde var. Karşılıksız sevenler var olduğu sürece de bu böyle anılacaktır…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |