..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > ömer akşahan




1 Ağustos 2003
Şair ve Kent  
ömer akşahan
Güneşi saklayan, onu bizlerden sakınan ılık bir sonbahar sabahı, otoban üzerinden Göttingen’e yol alıyorum. Kolay bir yolculuk değil benim için¸ yaklaşık 520 km. uzaklığında. İnsanın hiç tanımadığı bir kente gidiyor olması yürek atışlarını ister ist


:BACE:
Güneşi saklayan, onu bizlerden sakınan ılık bir sonbahar sabahı, otoban üzerinden Göttingen’e yol alıyorum. Kolay bir yolculuk değil benim için¸ yaklaşık 520 km. uzaklığında. İnsanın hiç tanımadığı bir kente gidiyor olması yürek atışlarını ister istemez hızlandırıyor. Yolculuk boyunca yalnızca bir kez mola veriyorum. Çünkü, karanlığa kalmak istemiyorum. Ama nafile, karanlık yağmurla birlikte çöküyor kentin üstüne. Bir ışık seli görünümündeki caddelerde adresi bulmaya çalışırken aniden karşıma çıkan kavşak beni bir anda Büyük Tiyatro sokağına sürüklüyor. Çaresiz telefona sarılıp, arkadaşımdan yardım istiyorum. Böylece kent kabusu yaşamaktan kurtuluyorum.

Almanya’ya geldiğim günden bu yana beni derinden etkileyen şey; ne kadınları, ne de göz alabildiğine uzanan yeşil ormanları! Bilakis kentlerin “Stadtplatz” veya “Stadtmitte” diye adlandırdıkları, genellikle eski kent bölümünde yer alan ve dört beş yüz yıldır dimdik ayakta kalan birer sanat yapıtı görkemli binaları ! Hangi kente gitsem önce oradaki bina dokusunu gözden geçiriyorum. Bu Göttingen’de de böyle oldu. Bir öğleden sonra kent merkezinde yalnız başıboş dolaşıp binalara, vitrinlere bakarken duvarlardaki tabelalar dikkatimi çekti. Bir çok binanın caddeye bakan cephelerine yerleştirilmiş mermer plakalarda o binada yaşamış Alman şair, yazar, bilim adamı ve politikacıların adları doğum ve ölüm tarihleriyle yer alıyordu.

250 yıllık bir üniversite kenti olan Göttingen’deki bu güzel geleneğin üzerinde kısaca durmak istiyorum. İlhan Berk’in deyişiyle; “Dünyada pek çok kenti şairlerine benzetebiliriz!”, “Hem kentler şairleriyle vardır.” Göttingen hem anmalık plakaları, hem de kent cadde ve meydanını süsleyen şair ve tanınmış diğer ünlülerinin heykelleriyle gerçekten bu sözü hak ediyordu. Böylesine bir vefa duygusu karşısında, yalnızca kendi kentinin değil ülkesinin 35 şairini birden yakma cüretini gösteren bir Sivas’ın acaba gelecek kuşaklara utançtan başka ne bırakabileceğini sanıyorsunuz? Okul yıllarımda bu yana belleğime kazınan onurlu bir Sivas Kongresi’nin bu katliamla yok edilmesi, Cumhuriyet tarihimiz için de bir utanç belgesi olarak kalacaktır.

Kalabalık bir turist grubuna bir heykel hakkında açıklamalarda bulunan rehbere kulak kabarttığımda, bunun Göttingen’de yaşamış önemli bir Alman şairin heykeli olduğunu anlıyorum. Öte yandan “Gasthaus” denilen otel / lokantanın dış cephesindeki tarih beni şaşkınlığa sürüklüyor. Tarih 1600. Oturup orada bir şiir karalıyorum Almanca. Öte yandan sıkça gittiğim Straubing kent merkezinde halen eczane olarak kullanılan binada 1493 tarihi ise Kristof Kolomb’u bana anımsatıp, düşler alemine sürüklüyor.

Bir an geriye dönüp baktığımda, ailemin yaşadığı Ödemiş’te birer birer yok edilen Osmanlının son döneminde Rum ustaların inşa ettiği ve her biri ince bir zanaat kokan cumbalı, ferah bağımsız evlerin ilkokul diplomalı müteahhitler elinde yok edildiğini görüp üzülüyorum. Bitip tükenmeyen para hırsıyla estetik yoksunu inşaat mühendislerinin sırf mimara para vermeme kaygısıyla çizdikleri çirkinlik abidesi binalar da ne yazık ki Cumhuriyet dönemi eseri olarak anlatılacak bir zaman sonra.. Bu ülkede, estetikten yoksun, çağdaş kent dokusunu hiçe sayan yaşama zorluğu çektiren köy bozması kentlerle daha nereye kadar gidilebilir ki?
Umarım bir gün biz de şairlerimizle birlikte yaşamayı öğreniriz...
1998/ Arnstorf



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dün Gitti, Yarın Meçhul, Bugün Bir Nimet
A n
Garajlar ve İnsanlar
Dağınık Düşünceler
Yolculuklara Dair...
Ataş Bana Ne Dedi?
Duyguya Ad Koyabilmek
Ödünç Bir Yaz(ı) Almaksa Eğer...
Hayatın İçine Yuvarlananlar

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahar Soloları
Köşe Yazarlığı
Efeler, Yörükler, Türkmenler
Sözlence
Aynı Dili Konuşmak
İsimsizler
Okumadığım Her Şey, Bir Şenliktir!
Kum Tanesi İle Yosun
Velad'la Mariya...
Sokrat Chat Yaparsa...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.