..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Esin Yardımlı




1 Ekim 2003
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm  
Esin Yardımlı
Hemen üçbuçuk asırdır üzerinde oturduğu tahtaları, menteşeleri, çivileri ve kilidi çürümüş hazine sandığından kalkmış ejder... Bilgisayarının başına geçmeden önce kendine bir kahve koymaya gitmiş. Sonra da bilgisayarından ICQ’sunu açmış...


:DCCD:

Masanın üstündeki bir lamba... Lambanın içindeki ampule bakan bir kız. Ampul kızın kafasının üstünde öyle bir duruyor ki! Çizgi filmlerde karakterlerin aklına bir fikir geldiği zaman olduğu gibi... Kız ampule gülümseyerek bakıyor, aklına bir fikir gelmiş gibi... Bir anlığına kendini çizgi filmlerdeki bir kahraman gibi hissediyor.
 
Ampul parıl parıl parlıyor, gözleri rahatsız ediyor aslında... İnsanlar söndürmek istiyor onu, ama kız istemiyor söndürmeyi. Kendi gözlerini, başkalarının gözlerini rahatsız etmesine rağmen aklına bir fikir gelmiş olan çizgi film kahramanları gibi hissetmeyi seviyor kendini. Ampul yanmayı sürdürüyor. Kız ampule bir kez daha bakıyor. Ona dokunmak istiyor... Gerçek mi, değil mi anlamak istiyor...
 
Ampul sönüyor. Kız şaşkın. Lambayı kimin söndürdüğünü anlamaya çalışıyor, ama etraf çok karanlık, çevrede kimse de yok. El yordamıyla bilgisayarının yanına gidiyor kız. Ekranın açma düğmesini bulmaya çalışırken son bir kez ampulün olduğu yere doğru bakıyor... Ampul gitmiş! Ekranından gelen ışık yüzünden farkediyor bunu. Ampul gitmiş, lanet olsun! Aslında... Belki ampul gitmiş, ama fikir hala orada..
 
pRenSes vE eJdeRha :)
 
Ben ben iken, deve tellal, köpek hammal iken, leylek muhtar, gugukçuk terzi, sobağa ekmekçi, kedi berber iken, zaman zamanda iken, kalbur samanda iken, sucu tellal, keçi yazar iken, tavşan bize çırak, kurbağa tüccar, yılan urgan, hırka yorgan iken, babam beşiğinde, ben on beşimde iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, keçiler koyunları kırpar, sivrisinek saz çalar iken, ben su ier, develer elekter geçer iken, tilki haklı ile haksızı seçer, anam da o sırada arpa biçer iken, eşek mihmandar, tavşan ile kaz hükümdar iken bir varmış bir yokmuş...
 
Evvel zamanda, kalbur samanda, kazan tencerede, bir değirmencinin bir kara kedisi varmış... Var varanı, sür sürenin, baykuşu çoktur viranın, destursuz bağa girenin hali budur hey! Güzelleri seçerek, çirkinleri çirkefe iterek... Sevdiceğim, sen sandığa gir, ben sepete... Vara vara vardım bir fırının önüne, iki elimle bir ekmek kavradım, sıcacık, ayrana doğradım... İlle samur samur diye sandıcağım, hayal ile yandıcağım, bu da para ile olur behey sevdiceğim... Atı pekmeze verdim dorudur diye, bir merkep aldım dişidir diye, bir tekme vurdu geri dur diye, Tophane güllerini cebime doldurdum darıdır diye; Galata kulesini belime soktum borudur diye, Kız Kulesi’ni arkama yükledim ayıdır diye, denizin ortasına bastım kıyıdır diye, beni tımarhaneye gönderdiler delidir diye...
 
Uzatmadan, gittim bir köyün meydanına, bakınmaya başladım etrafıma, tımarhane nerededir diye sordum, herkesin gözünde deli yerine koyuldum, kaçmak için daldım bir hana, edindim kırk ahbap orada.. Ak sakal, Kara sakal, Kırmızı sakal, Yeşil sakal, Çengelli sakal, be adam, bunlarda bir fısıltı var... Sordum hal, hatır, ne olur, ne biter, ne konuşulur, ne fısıldanır diye, başladı Mavi sakalın masalı...
 
Masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı...
 
I. Bölüm
 
Bir zamanlar (geçmişteki değil de, gelecekteki bir zamanda ama..) Kuzeydeki bir krallıkta uzun ve mavi, saten
Saten (ya da ipek, pek emin değilim..) giysili, prenseslerin geleneklerine göre saçları sarı boyalı, (çünkü annesi de babası da siyah saçlıydı) 42 numara olan ama son derece zarif görünen ayaklarına kadar süzülen saçlara sahip bir prenses varmış...
 
Bu prensesin adı XXI. Prenses Pamukmuş. XXI. Prenses Pamuk adından da anlaşıldığı gibi Pamuk Prenses’in kraliçe olduktan sonra doğan çocuklarının bir sürü kuşak ötesindeki bir torunuymuş. Ancak Post-masern çağda (Masal devrinde yaşanan Post-modern çağ) yaşayan bir birey olaraktan XXI. Prenses Pamuk hiç de büyük büyük büyük büyük büyük annesine benzemezmiş. Son derece teknoloji manyağı bir kızmış XXI. Prenses Pamuk. Yine de bir türlü on parmak yazı yazmayı öğrenemiyormuş...
 
Aynı günlerde çook çok uzaklardaki bilinmeyen bir denizin, ücra bir köşesinin, farkedilmemiş bir bölgesinin ardında, haritaya çizilmemiş bir adadaki koskocaman bir şatoda oturan bir ejderha da sıkıntıdan patlıyormuş... Bu ejderha öyle yakışıklı falan da değilmiş zaten; sadece bir başı, iki ayağı, iki kolu, bir kuyruğu, ateş püskürten bir ağzı, sivri dikenlerle kaplı bir kuyruğu ve romatizmalı bir çift kanadı varmış. Ama püskürttüğü ateş yüzünden bırakın dünyayı, güneş sistemindeki çoğu gezegenin (diğerleri altı bacaklı, dört kanatlı ve yedi başlı hemcinsleri tarafından ele geçirilmişti..) en korkulan yaratığı olmak gibi bir özelliği varmış. Başka da özelliği yokmuş zaten..
İşte tam bu sıralarda.. Ejderha asırlardır beraber olmayı dilediği son prensesten de ayrılmış. Tam bir bunalımdaymış yani. Prenseslerle şansı hiç açık değilmiş zaten. Onlara karşı ne kadar havalı, havasız, soğuk, sıcak, cool, canlı, iyi, kötü, kasıntı, doğal, güçsüz, güçlü, maço, züppe, sevecen, sevimsiz, konuşkan, suskun veya hoşsohbet davransa da bir türlü, hiç birinin gönlünü öyle tamamen fethedememiş... Zaten öyle bir yerleri fethetmekten de çok hoşlanmazmış ya, neyse..
 
İşte tam bu sıralarda.. Ejderha, XXI. Prenses Pamuk’dan söz edildiğini duymuş. Hoş bir kız olmalı.. diye düşünmüş içinden. Acaba şununla da bi’ tanışabilir miyim?
 
Hemen üçbuçuk asırdır üzerinde oturduğu tahtaları, menteşeleri, çivileri ve kilidi çürümüş hazine sandığından kalkmış ejder... Bilgisayarının başına geçmeden önce kendine bir kahve koymaya gitmiş. Sonra da bilgisayarından ICQ’sunu açmış... Mutfak olarak, şatoda gerçek bir kral otururken büyük salon yerine geçen kocaman bir odayı kullanıyormuş. Bu salonun içine her ne kadar yüz-ikiyüz insan sığabiliyorsa da ejderha bu odada maksimum altı-yedi adım atabiliyormuş. Başını da hep eğik tutmak zorundaymış..
 
Kahve fincanı olarak devasa bir kazanı kullanıyormuş ejderha. İçine de dokuz-on kavanoz Nescafe koyuyormuş. Neyse, yine de fazla uzatmayalım..
 
Ejderha kahve kazanını aldığı gibi bilgisayarının başına geçmiş. ICQ’sunu açmış ve XXI. Prenses Pamuk’un nete ne tür bir Nick’le gireceğini düşünmeye başlamış.. Ne de olsa bilumum tehlikelere, internet üzerinden röportaj yapan gazetecilere ve sanal suikastlara karşı önlem olarak hiçbir prenses gerçek adını kullanmazmış.
Uzatmayalım, tam o gün, o saat, o dakika, o saniye, o salisede XXI. Prenses Pamuk on parmak yazmayı öğrendiğini farketmiş. Hemen internete girip aylardan beri onu bekleyen ICQ’sunu açmış.
 
Sonuçta Ejderha ve XXI. Prenses Pamuk nette karşılaşmışlar. Saatler, günler, aylar hatta yıllar boyunca sohbet etmişler. Belli bir noktadan sonra XXI. Prenses Pamuk ejderhanın ejderha olduğunu öğrenmiş tabii. Ama diğer prensesler gibi karakterini çok sevdiği tipin bir ejderha olduğunu öğrenir öğrenmez neti suratına kapamamış ejderin. Ve bir gün babası onu ejderhayla chat yaparken yakalamış.
 
‘Yoo...’ demiş Kral, Kraliçenin yanında. (Kaçıncı kral olduğunu hep unuturmuş, kimse de hatırlamaya pek meraklı değilmiş) ‘Benim kızımın, Pamuk Prenses gibi cici bir insanın büyük büyük büyük büyük büyük torununun bir ejderhayla chat yapması kabul edilemez! Kafasını uçurun!!’
 
‘Şey.. Kocacığım.. O lafı Alis’deki kupa kraliçesi kullanıyordu...’ demiş Kraliçe fısıldayarak. Onca okurun önünde rezil etmek istemiyormuş kocasını.
 
‘O zaman... o zaman... bilgisayarını uçurun!’ demiş Kral bu sefer.
 
XXI. Prenses Pamuk bunu duyunca çok üzülmüş. Biricik arkadaşını, Ejder’i mı kaybedecekmiş şimdi? Yoo..
Buna izin veremezmiş.. Hemen bir plan yapmış modaya, geleneklere zorunlu olarak uydurulmuş upuzuun boyalı saçlarının arkasındaki beyni..
 
Ancak plânını Ejder’e açıklayamamış. Çünkü bilinmeyen bir denizin, ücra bir köşesinin, farkedilmemiş bir bölgesinin ardında haritaya çizilmemiş bir adadaki koskocaman bir şatoda oturan bir ejderhanın bilgisayarını uçurmak zor bir iş olduğu için saray görevlileri XXI. Prenses Pamuk’un bilgisayarını uçurmuşlar. Bunu nasıl yaptıklarını kendileri bile bilmiyorlarmış. Uçakla mı, helikopterle mi..?
 
Kısa lafın uzunu... Hayır, hayır uzun lafın kısası, XXI. Prenses Pamuk upuzuun boyalı saçlarının yardımıyla (son dönemin modası Rapunzel’inki gibi, bir kulenin uzunluğundaki örgülü saçlar olduğu için çok şanslıymış..) odasının bulunduğu kuleden aşağı inip yatına atladığı gibi yola çıkmış... Artık evden kaçmak için yeterince büyümüş olduğunu düşünüyormuş.. Sonuçta on beş yaşındaymış, netten konuşabiliyormuş, bir ejderha ile ahbaplığı varmış ve hala çıkacak bir tip bulamamışmış. Eğer böyle giderse gelenekleri icabı ayvayı yiyeceğini de biliyormuş. Yine de, ayvayı beklerken çürümemesi için buzdolabına koymayı unutmayıp yatını kuzeye doğru sürmeye başlamış..
 
Ejderhanın yanına gidiyormuş XXI. Prenses Pamuk. Planı da basitmiş. Uzaklardaki bir okyanusun en ücra köşesine gidecekmiş. Haritanın yardımı olmadan, gözlerini kullanarak da bilmediği bir adayı ve üzerindeki daha önce görmediği kocaman şatoyu farkedecek ve oraya girecekmiş.
 
Günler, aylar geçmiş.. (yıllar demeyeceğim çünkü atmasyon bir öykü değildir bu..) XXI. Prenses Pamuk’un saçları uzadıkça uzamış. Ve en sonunda şimdiye kadar hiç görmediği bir bölgeye gelmiş. Ve şimdiye kadar hiç görmediği bir ada ve şimdiye kadar hiç görmediği bir şatoyu görünce yatını uygun bir koya park etmiş.
Adaya çıktığı anda adada pek kumsal olmadığını, dahası bütün adayı bir şatonun kapladığını farketmiş XXI. Prenses Pamuk. Duvarın hemen dibindeki kıyı şeridini takip ederek kapının önüne varmış ve zili çalmış..
 
Ejderha o sırada dertli, kederli, üzgün, yorgun, mutsuz, suspus, çökük, sönük, depresif bir şekilde bilgisayardaki boş chat kutusuna bakıyormuş. Gözlerinde bir damla yaş bile gelmiş hatta. Ama o yaşı görünce öyle korkmuş ki üzüntüsünü unutmuş. Zaten tek özelliği ağzından çıkan ateşiyken, şimdi bir damla suda onu da boğmak istemiyormuş çünkü...
Kapı çaldığı sırada ejderha eni bir metre, boyu da iki metre olan bir havluyla gözündeki yaşı silmekteymiş. Zilin çaldığını duymanın verdiği telaşla havluyu bir köşeye attığı gibi kocaman bir havuzdan kendi yansımasına bir göz atmış. Kafasındaki dikenleri iyice dikleştirmiş. Romatizmalı kanatlarına zorla da olsa eski artistik biçimlerini vermiş. Eveet.. Artık güzel bir prensesin önünde bulunmak için hazırmış..!
 
Şatonun önündeki hendeğe tahta köprünün inmesi için otomatiğe basmış ejderha ve beklemeye başlamış. XXI. Prenses Pamuk’un ayaklarının tahta köprü üzerinde çıkardığı sesleri duyabiliyormuş. Tam kapıyı açacakmış ki aklına kahve suyu koymayı unuttuğu gelmiş. XXI. Prenses Pamuk’u gelir gelmez kahvesi için bekleterek sıkmak istemiyormuş, o yüzden hemen mutfağa koşmuş.
XXI. Prenses Pamuk soğuk ve rüzgar alan şatonun önünde kocaman ve ağır olan şato kapısını açması için Ejder’i beklemiş, beklemiş, beklemiş.. En sonunda ejderhanın muhtemelen evini alelacele toplamakta olduğunu düşünerekten kapıyı açıp onu şatonun antresinde beklemeye karar vermiş. Kapıyı ittire ittire açmaya başlamış. Bu kapı kocaman bir şatonun kocaman bir kapısı olduğundan dolayı çok da ağırmış...
XXI. Prenses Pamuk kapıyı içeri zor da olsa girilebileceği kadar açıp içeri süzülmüş. Ama ejderha da o sırada kapıyı açmak için kolunu uzatıyormuş.. İkisi de konumlarını ve duruşlarını değiştirmeden orada dikilip birbirlerine bakmaya başlamışlar.
 
‘Geciktim galiba?’ demiş Ejder.
 
‘Önemli değil..’ demiş XXI. Prenses Pamuk. ‘Bu arada.. Selam..!’
 
‘Selam..’ demiş ejderha kolunu indirerek. ‘Kahve?’
 
‘Tabii ki..!’ demiş XXI. Prenses Pamuk.
 
Ejderha mutfağa giderken XXI. Prenses Pamuk da arkasından yürüyormuş. Bir yandan da ejderhayı aşağı yukarı süzüyormuş. Gözlerini ejderhanın yüzüne dikmiş. Bu ejderhanın bir çift sarı gözü, bir sürü sivri dişi, başında iki yana düşüp duran on onbeş tane upuzuun dikeni, pullu bir derisi, büyükçe burun delikleri ve biraz pis sakalıyla bıyıkları varmış. Biraz bakımsız bir ejderha gibi gözükse de sevimli bir ejderhaymış bu. Pek yakışıklı değil.. diye düşünmüş XXI. Prenses Pamuk. Olsun.. Onu farklı yapan da bu!
 
Bu sırada ejderha da koridordaki aynalardan XXI. Prenses Pamuk’a bakıyormuş. Bu prensesin 1.90 boyu, 42 numara ayakkabıları, az biraz çilleri ve muhtemelen boyalı, ayaklarına kadar uzanan saçları varmış. Biraz bakımsız bir prenses gibi gözükse de sevimli bir prensesmiş bu. Pek güzel değil.. diye düşünmüş Ejder. Olsun.. onu farklı yapan da bu!
 
Uzun uzun ve birbirlerine çaktırmadan birbirlerini süzmüşler ejderha ve XXI. Prenses Pamuk. Birbirlerini uzun uzun süzmüşler. Ve görür görmez ısınmışlar birbirlerine.
 
Ejderhaya bakmaktan sıkılan prenses biraz da yürüdükleri bitmez tükenmez koridorları incelemeye başlamış. Çevresindeki bütün duvarların gri olduğunu görünce çok şaşırmış. Onun hayalinde ejderhaların şatolarının duvarları hep kırmızı, siyah ya da öyle çarpıcı renkler olurmuş çünkü. Şimdiye kadar tanıştığı ejderhalardan hiç birinin şatosunun duvarlarının da gri olduğunu hatırlamıyormuş ayrıca. Aslında... Kaç tane ejderhayla tanışmış ki şimdiye kadar? O da ayrı konuymuş yani...
 
‘Neden..?’ diye sorusuna başlamış XXI. Prenses Pamuk. Mutfağın duvarlarına bakmaya başlamış. ‘Bütün duvarların gri?’
 
‘Gri mi?’ demiş ejderha şaşkın şaşkın. Eline kahve dolu bir bardak ve bir kazan alarak. ‘Onlar gri değil ki?’ Bardağı XXI. Prenses Pamuk’a uzatmış.
 
XXI. Prenses Pamuk emin olmak için duvarları bir daha süzmüş. Kendi mavi elbisesiyle karşılaştırmış. Sonuç aynıymış..
 
‘Onlar gri..’ demiş çevresine bir kez daha bakarken. ‘Bir sigaranın külleri kadar griler..’
 
‘Ama sigara külü de mavidir..!’ demiş ejderha gülümseyerek. XXI. Prenses Pamuk’un bakışlarını görünce susmuş. ‘Onlar.. Gri mi?
 
XXI. Prenses Pamuk gülümsemiş. Renk körü olan bir ejderhanın duvarlarını en sevdiği renk mavi olduğu için griye boyamış olması komik geliyormuş ona. Ki haklıymış da..
 
Daha sonra salona geçmişler. Konuşmaya başlamışlar.
 
‘Ne kadar sürdü buraya gelmen?’ diye sormuş ejderha.
 
‘Sürdü bayağı.. Bana yerini belirtmediğin için bütün dünyayı aramam gerekti de..’
 
‘Ama nerede olduğumu bilemem ki!’ demiş ejderha. ‘Bilinmeyen bir denizin, ücra bir köşesinin, farkedilmemiş bir bölgesinin ardında haritaya çizilmemiş bir adadaki koskocaman bir şatoda oturan bir ejderhayım ben!’
 
 
O sırada ‘Yoo...’ demiş kuzeydeki krallıktaki Kral, Kraliçenin yanında. (Kaçıncı kral olduğunu hep unuturmuş, kimse de hatırlamaya pek meraklı değilmiş) ‘Benim kızımın, Pamuk Prenses gibi cici bir insanın büyük büyük büyük büyük büyük torununun bir ejderhanın yanına kaçması kabul edilemez! Kafasını uçurun!’
 
‘Ama kocacığım.. O Alis’deki Kupa Kraliçesi’nin lafıydı..’ demiş kraliçe fısıldayarak. Onca okurun önünde rezil etmek istemiyormuş kocasını.
 
O zaman... o zaman..’ demiş Kral. Ama uçurulacak bir şey bulamadığı için susmuş. Cellatlar da homurdana homurdana evlerine dönmüşler..
 
 
Ejderha ve XXI. Prenses Pamuk sabaha kadar oturup geyik yapmışlar. En sonunda ‘Yakında uyuyacak gibi duruyorsun.. Film izlemek ister misin?’
 
‘Olabilir..’ demiş XXI. Prenses Pamuk esneyerek. ‘Konuşmaktan sıkıldım artık..’
 
‘Eski filmleri izlemeye bayılırım..’ demiş ejderha salonunda duran mükemmel CD koleksiyonunu gösterirken.
 
‘Hadi iyice eskiye gidelim.. X-Men’lerden birini izlemek ister misin?’
 
‘Ne? Onların pek popüler olmadığını sanıyordum.. En son kaçıncıyı çıkardılar?’
 
‘Ooo. Onların bayağı bi’ filmi çıktı..’ diye mırıldanmış ejderha. ‘Ama ben en çok birincisini seviyorum..’
 
‘Bir X-Men hayranısın sanırım?’ diye sormuş XXI. Prenses Pamuk. ‘Benim gibi?’
 
‘Hım..’ diye mırıldanmış ejderha. ‘Eskiden beni Wolverine’e benzetirlerdi. Aşağı yukarı dörtyüz sene kadar önceydi.. O günden beri adamların bütün filmlerini seviyorum..’ kahvesinden bir yudum almış. XXI. Prenses
Pamuk gülümsemiş..
 
Neyse, uzatmayalım, sıkmayalım, bıktırmayalım, baydırmayalım, XXI. Prenses Pamuk ve ejderha X-Men’i seyretmişler. Sonrasında da hep hoşça vakit geçirmişler. XXI. Prenses Pamuk şatoda neyin nerede olduğunu anca bir haftada iyice öğrenebilmiş..
 
Ama bir ay geçtikten sonra XXI. Prenses Pamuk kral babasını ve diğer resmi tayfayı pek özlememiş olmasına rağmen insanlarla takılmayı özlemiş. Bir sabah kahvaltıda konuşmuş:
 
‘Söylesene Ejder, insanların arasına yerleşmeyi hiç düşündün mü?’
 
Ejderha evet anlamında başını sallamış. ‘Hatta arada bir gidiyordum da.. Ama ne kadar post-masern çağda yaşıyor olsak da insanlar hala ejderhalardan hoşlanmıyor... Özellikle de bekar olanlardan. Daha fırlama olduklarını düşünüyorlar sanırım... Böyle bir şeye girişmeden önce bir tane de dişi ejder bulmam gerek yani.’
 
‘Hım..’ demiş prenses kahvesinden bir yudum aldıktan sonra.. ‘Canım benimkileri şöyle bir görmek istiyor da...’
 
‘O zaman... görüşürüz!’ demiş Ejder. ‘Sana bir uçak çağırmamı ister misin? Dün geceki fırtınadan sonra çalışamaz o yat. Hem bilinmeyen bir okyanustan bir daha geçmeni de istemem yani... Tehlikeli şeyler olabilir etrafta benim bile bilmediğim!’
 
XXI. Prenses Pamuk evet anlamında başını sallamış. ‘Ben birkaç haftaya kadar gelirim. Ya da senin gelmen için bir şeyler ayarlarım. Olur mu?’
 
Ejderha hemen sehpanın üstünde duran telefonu almış. Ama telefon o kadar minikmiş ki, ejderhanın pençeleri bile telefonun tuşlarına basamıyormuş.
 
‘Son model telefonları da iyice ufalttılar, sinirim bozuldu!’ demiş ejderha. Telefonu XXI. Prenses Pamuk’a uzatmış. O da kendi uçağını kendisi çağırmış...

 
Daha sonra ejderha onu gelen özel uçağa kadar geçirmiş. Birbirlerine çakmışlar ve XXI. Prenses Pamuk uçağa atlayıp pencereden Ejder’ine elini kolunu sallaya sallaya uzaklaşmış...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın fantastik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Öğrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Değilmiş...
Aslında Sevimli Yaratıklar
Prenses ve Ejderha..! 2. Bölüm
Prenses ve Ejderha..! 3. Bölüm
Tabiat Teyze

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Öykü
Kül
Kedix ve Köpex
Aydınlıktaki Karanlık ve Karanlıktaki Aydınlık
Yanlış Adım
Suyun Üzerindeki Adımlar
Aleyda
Karanlığın Getirdikleri
Ateş, Damla ve Hiç
Bedensiz Ruhlar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Düş [Şiir]
İlkler... [Şiir]
Buzul Çağı [Şiir]
Nokta [Şiir]
Kitap Kahramanı [Roman]
Gelecekten Dönüş... Giriş [Roman]
Bir Kavanoz Vişne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman İneği... [Deneme]
Ağabiler Üzerine Bir Araştırma [İnceleme]


Esin Yardımlı kimdir?

. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Gördüğüm, tanıdığım, hayal ettiğim, yapıtını okuduğum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.