|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm |
1
|
|
|
|
Renkli kâğıtlara sarılmış armağanlar gibi sunulmamıştı bana o çorap. Ellerimde tuttuğum çorap değil, sevgiyle çarpan yüreğiydi. Paket yapmadan, bütün doğallığıyla avuçlarıma bırakmıştı yüreğini… |
|
2
|
|
|
|
Gözlerimi sımsıkı kapattım, içimden geçirdim tüm anımsadığım güzellikleri... Gözlerimi açtım yavaşça, avucumu araladım… |
|
3
|
|
|
|
Yaşananları farklı açılardan hep beraber görüyoruz. Aslında toplum, sümen altı edilmiş kağıtlar dışında kayıttadır. yaşanmış olan Ermeni vatandaşlarımızın
tehciri sonrasında olanları babam anlatmıştı. Babam
Sungurlu'da bir Ermeni Aileyi olaylar yatışana dek evimizde misafir ettiklerini anlatmıştı. Bu Aileyle önce Ankara'da, yıllar sonra da İstanbul'da hayatta olan son fertleriyle görüşmüştüm. Kısaca olay
Ermeni çetelerin ve Müslüman cemaatın kışkırtılmasıyla, İstanbul'da 6 Eylül, Maraş ve Çorum'da
yaşananlar gibi olmuştur. Bunların dışında bugünümüzün ironik özeti. Saygılar. |
|
4
|
|
|
|
Hemen hemen aynı günlerde ise bir başka şey oldu. Onun da hemen ardından bir başka şey daha oldu. İlk olan neydi bende bilmediğim için ikinci kısımdan başlayacağız. |
|
5
|
|
|
|
Gün geceye Güneşse Ay’a teslim oldu sonra her günkü kovalamacalarının sonunda... |
|
6
|
|
|
|
Karanlıkta yiyişen akılları belinde bir çift paraya ne kadar değer verir dostum Faruk? Döneminin ötesinde bir güçtür ruhunuz ama onu biz galaksi at yarışlarında kaybediyoruz.karanlıkta yiyişiyoruz devlerle.enerjimiz lokal kalıyor.flu bir cennet bu.. |
|
7
|
|
|
|
Adı olmayan birinin adı bilinmeyen bir hastalığı, yaralayıcı, yıkıcı... Duyguları neredeyse çökmüş nesneler yerine geçmiş onların. Ve kendine ait bir dil oluşturmuş nesnelerle, zaman zaman kafa karıştırıcı zaman zaman şaşırtıcı bir hastanın kişisiz, olay örgüsüz,nedensiz öyküsü... |
|
8
|
|
|
|
Kendine olduğundan daha fazla değer veren bir bozuk paranın hikayesi... |
|
9
|
|
|
|
Siyah harfler düşmüştü dilimden, lambalar yeşilden kırmızıya
atlarken. İki araba birbirine çarptığında, yayageçidinin beyaz
çizgilerine kırmızı damarlar yayılıyordu .Kırmızı, ince ve uzun
damarlar, bir ağacın kökleri gibi, bir haritada beliren nehirler gibi,
bir piyanistin ellerinin üzerindeki
damarlar gibi. Kırmızı damarlar. Dilimden düşürdüğüm o siyah harfler,
damarların en ortasında duruyordu. Ağzımda tutamadıklarım yoldaydı.
|
|
10
|
|
|
|
Telefonu kapattıktan sonra, bir süre sevdiği kadını düşündü. "Bitti" demişti kadın, biten neydi, neden bitmişti, bilemedi. Kadının yüzünü anımsamaya çalıştı, yüzü yoktu, panikledi.. |
|
11
|
|
|
|
‘Çabalamaktan yoruldum’, dedi Boris Mayakovskiy, ‘İnsan ne için çabalarsa yorulmaz ki?’ Erkek erkeğe düzüştüğü oğlanlar geldi aklına birden. ‘Demek ki’, dedi iç geçirerek, ‘Doğal olan bir çaba, yoramaz insanı, terletse bile.’ |
|
12
|
|
|
|
Kirli, yorgun bir gündü tamamlanan. Çiseyen yağmur egzoz ve homurtulara karışarak benim gibi evinin yolunu tutan kent sakinlerinin tepesine inmekteydi. Çöp yığınlarından yükselen şu iğrenç kokuyu saymazsak özlemişim tozun toprağın kokusunu. Derin bir nefesle çektim doyasıya içime; dağı ovayı vadiyi. “Ah ulan ” dedim kendi kendime “ kaz dağlarının tepesinde olacakta, iki yana açtığın kollarınla bir kuş gibi süzülecektin şimdi gri bulutların arasında”
Yolun öte yakasına geçiyormuşum fark etmedim, ıslak zeminde kayan bir fren sesi. Şoför el kol hareketleri içerisinde yanındakine sürekli beni işaret etmekteydi. Açılan camdan dışarı bir baş sarktı. Bağırırken büzülen ağzındaki ağır makyaj ıslanmış, kandamlaları gibi hızlanan yağmur akıntısına karışmaktaydı. Aldırmadım, duymadım söylediklerini. İltifat edecek hali yoktu ya! Bu kez uzaklaşan araçtan aynı baş, orta parmağını kaldırmış sallamaktaydı ortalık yere. Patladım ben de “Haydi oradan isterik cadı sende. Dikleşerek sallananlarla bozmuşsun kafayı!”
|
|
13
|
|
|
|
Tuşlar kanamıştı. Gesualdo’nun parmakları da. Elimdeki kılıcı altı kez dairesel çevirerek havaya fırlattım. Kılıç ağaçların üstünde uçuyordu. Toprağa saplanmadan koştum. Şah damarımı kesmesi için boynumu arkaya devirdim.
|
|
14
|
|
|
|
Denedim ve değiştim acıtıyor,ağlatıyor,kasıyor,döndürüyor. |
|
15
|
|
|
|
Hayatın izdüşümü gibiydi, belki de ta kendisiydi kelimelerin dansı |
|
16
|
|
|
|
Ne mi diyecek Peder, sevgili beyler, hanımefendiler, bu güzel günde susunuz ve sessizliğe bürününüz. Sicim gibi havai fişeklerle tutuşmamız zaman alacak ama mutlaka tutuşup patlayacağız. Yukarıya daha yukarıya, daha yükseğe. Pat pat pat… Çok sıkıcı bir alman virtüöze gibisin, gelip kafamın oydun. Korkunç ateş karıncaların hücrelerimi yedi. Pervasızlık canım üçyüz altmışbeş gün…’’’’
|
|
17
|
|
|
|
babasını özleyen Clara'nın hayal ile gerçek arası yolculuğu... |
|
18
|
|
|
|
Yaşamanın değerini anladığı gün, yaşamındaki son günüydü. Ne hazin! Ya sizin bugün yaşamınızın son günü olsaydı neler düşünür, neler hissederdiniz?
-Garip bir hikaye daha...- |
|
19
|
|
|
|
Yaşamın dışına itildim çünkü ben, bitirdim o döngüyü, atlattım o kaosu, nefesim kesilmeye başlıyor tekrardan,oysaki bir kez ölmüştüm ben... |
|
20
|
|
|
|