..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilge kiþi her þeye þaþan kiþidir. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > Ýsa Kantarcý




17 Aðustos 2024
Ýki Kýz Bir Erkek 4  
Ýsa Kantarcý
LÝSE SONRASI YAÞAMLAR. OTOBÝYOGRAFÝK ROMANDIR. ROMANDA GEÇEN YERLER, KÝÞÝLER GERÇEKTÝR.


:AIE:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Eski masaya bakýyorum, sarý bir yýlan gibi güzel, Seher bir þeyler anlatýyor. Onunla ilgili deðilim, ilgili gibi duruyordum. Masa çok daha cazibeli. Bu masa etrafýnda insanlar toplandý, yemek yediler, sohbet ettiler, masada yarýklar var, ötedeki aðaçlara baktým, dut ve erik aðaçlarý… Bunlar yaþlý aðaçlar. Kaç kýþa, kaç yaza tanýk oldular, yaz akþamlarý, nasýl akþamdý onlar, köpek seslerine karýþan mutlu sesler, rüzgarlar esti dallarýnda. Bu masada yýllar önce atýlan kahkahalarýn kalýntýlarý olmalý. Üzgün þeyleri tortusu. Her þey tozlanýyorsa böyle bir tozlanma türü de vardýr. Ve acý þeyler sürekli olur hayatta, insan bazý þeylerle karþýlaþýr ve bunlar bitmez, sürekli ölür psikolojik olarak. Ama devam eder.
Ben bunlarý düþünüp hayal ederken Seher þöyle diyor:
“Dün geç saatlere kadar televizyon seyredip düþünüp durdum. Kurtuluþum için ne yapabilirim diye. Sabah geç kalktým tabi. Psikolojim bozuk iyice. Kendimi iþe yaramaz hissediyorum. Bir iþ yapmam lazým, ne iþ olsa yaparým, kanalizasyonda bile çalýþýrým, en azýndan evden uzaklaþmýþ olurum, kýz evde kaldý mý sorunlar baþlar, sorun yaratýr, batar birilerine ya da köle gibi çalýþtýrýlýr.”


Onunla çöplerden atýk toplamak fikri uyandý içimde. Söylesem alýp yürür, dalga geçer benle; söylemeyeceðim.
Onun neye ihtiyacý olduðunu biliyorum, onu buradan alýp bir yerlere götürmek lazým, o zaman içi açýlýr.

Lise zamanlarýnýn biriydi, yaz geliyordu þýngýr mýngýr ve bizler okullarda periþan oluyor, eziliyorduk, okul bitireceksin, hayata hazýrlayacaksýn kendini, iþ bulacaksýn, sanki güllük gülistanlýk her þey, her þey çok zor, okula git gel, dersine çalýþ, eve þu saatte geleceksin filan. Hep kafama göre takýlmayý hayal ederdim. Vakti istediðim gibi geçirebilmeyi. Ýlerde, þu aptal lise zamanlarý, okul hayatý bitince istediðimi yapacaktým; ama tam tersi olacaktý, okul bittikten sonra o zamanlarý çok arayacaktým; adeta yeni aldýðým yarýþ atýný kaçýrmýþ gibi arayacaktým. Ve kendime vakit hiç ayýramayacaktým.
Okula gitmek bir iþkenceydi. Okullarýn kapanmasýna kýsa bir süre kalmýþtý. Dersler genelde boþ geçiyordu. Öðleden sonra üç dersimiz daha vardý. Birine girdik. Diðer dersler dolu mu boþ mu geçecek; bilmiyorduk, öðretmenden haber bekliyorduk, çocuklardan biri geldi, derslerin boþ geçeceðini söyledi, herkes sevinç çýðlýklarý atarak sýnýfý terk ediyordu. Masalar sýralar itildi, tekmelendi, leþ gibi yere devrildi. Baðýrtý cayýrtýlar koptu. Küfürler edildi sevinçle. Þakalaþanlar oldu. Biri birinin ensesine þamar attý. Biri birinin sýrtýna; “benden iyi eþek yoktur namussuzum” yazýsýný yapýþtýrdý. Kibar sohbetler, gülüþmeler oldu kýzlar arasýnda, kýzlardan bazýlarý çýðlýk attý. Bir maymun taklidi yaptý. Ben ise sakindim. Aklýma babamýn dedikleri geldi: “Yazýn tesisatçý yanýnda çalýþýrsýn.” O ne derse olur: “Meslek önemli oðlum. Altýn bilezik. Ne kadar çok çalýþýrsan o kadar bilgi ve tecrübe sahibi oluyorsun. Ýlerde kendine dükkan açarsýn, sonra düðünü yaparýz.”
“Fikrin ne?” diye sormuyor, sorsa ve söylesem kavga çýkar aramýzda. Bir de yalandan þöyle diyor; “bu hayat senin, sen ne istersen yaparsýn, ben senin arkandayým, senin iyiliðine konuþuyorum oðlum, baban senin kötülüðünü istemez.”
Babamýn evinde babamýn borusu öter, arada gülerek söylerdi ben bir þeylere karþý çýkýnca. Hafta sonlarý bir adamla çalýþýrdým. Küçücük bir adamdý, seri ol,
hayat çok hýzlý ilerler.” derdi, bu lafýný severim. En aðýr ve pis iþleri bana yaptýrýrdý. Hafta sonlarý bu çalýþmalarla babamýn benim için kurduðu hayalden soðumuþtum. Okul bitmiþti ve artýk sürekli o minik adamla çalýþacaktým. Bir gün onun gýrtlaðýna yapýþmasam iyi. Çünkü çok zorlardý beni.
Arkadaþlar þen þakrak haldeydi ve can sýkýcý þeyler düþünüyordum. Okulun bahçesine çýkmýþtým. Devasa çam aðaçlarýnýn altýndaki bank ve masalara bazý öðrenciler doluþmuþtu.
Tek baþýna oturan Seher’i fark ettim. Sevinçle yanýna gittim. Onun da dersleri boþ geçecekti. Diðerleri çekirdek yiyordu, “paran varsa çekirdek alýp gelsene dedi.” Bakkala gidip çekirdek alýp geldim.
Caný sýkkýn herhalde, çekirdeðe yumulmaz Seher, güreþ yapar gibi çekirdeklere asýldýk. Çekirdek kýsa sürede bitti. Gidip bir paket daha aldým. “Öldürecek bu bizi dedi, yeter, yemeyeceðim. Aðzým yandý. Baþka bir þeyler yapmalýyýz.
Ormanlýk alanlara gitsek?
Beden eðitimi bölümünün soyunma yerine gitti, kot pantolon ceket giydi. Kýrmýzý, sarý çizgileri olan bir tiþört.
Gidecektik, bugün okulu asacaktýk, “baþkalarýný da alalým dedi, aman yok, o mendeburlara gerek yok.”
“Ormana gidiyoruz” dedi, ama inanmadým, az yürüyüþ yaparýz, “caydým” der, “eve gitmem lazým” der, evdekileri düþünür, korkar, uç bir þey olmasa bile özgürce hareket etmekten korlar.
Sonra þöyle dedi: “Biraz gezeriz. Sorun olmaz. Ama ya kaybolursak, geceye kalýrsak, eve dönemezsek, düþüp belimi kýrsan, boynumu, sakat kalsam, düzelemeyecek türde sakat kalýrsam? Gitmesek mi?”
“Gitmeyiz o zaman.”
“Yok gidelim, mal mal derslere girmeye gerek yok. Kafa daðýtýrýz.”
Seher’le baþ baþa kalýp vakit geçirmek iyi olacaktý, baþ baþa kalýp saatlerce konuþmak, ya da ne bileyim, öyle boþ boþ oturup durmak, çene çalmamýz gerekmiyor. Ormanda ilerleyen kelebekler nasýlsa öyle. Seher’in sessizliði de çok etkileyicidir.
Seher, parfüm sýkmýþtý, normalde benzin gibi korkardý. Þimdi çok etkin kokuyla sallýyordu beni. Seher’i iyi ki tanýmýþým, onunla dost olmak dünyanýn en güzel olayý. Tamam; zavallýnýn tekini sevebilir, onunla evlenebilir, ondan çok kazýk yiyebilir; üzülmem, o onun sorunu olur. Ve sonra beni sevmeye kalkarsa, elime düþerse, ona çok aðýr konurum herhalde. Saçmalamaya baþladým yine. Bu can sýkýcý düþünceler aniden geliyor. Birini sevmem lazým ama kazýk yemeden. Ýnsanlar girdikleri iliþkide kazýk yedilerinde akýllarý baþlarýna gelir. Seher, beni fark etse ne güzel olurdu.
Fedakarlýk yapmasýný bilmeyenleri sever Seher genelde, en faydasýzlarý, en bencil olanlarý, yani adam olmayý beceremeyenleri. Sevgiyi hiç bilmeyenlere tutulur Seher.
Olabilir, kýzlar yanlýþ kiþileri sevebilir, zaten çok geçmeden yanýldýklarýný anlarlar, Seher hep yanýldýðýný anlar mikroplarý sevdiðini, sonra yeni bir mikrop bulur, deliririm; ama hiç çaktýrmam. Bu kýz benim mazot ya da benzin kokulu kaya gibi saðlam dostumdu. Psikolojimi ayakta tutuyordum böyle, kendimi rahatlatma taktiði herhalde. Benzin kokmasýnýn sebebi de köyde bozulan traktöre sýk sýk babasýna yardým etmesi yüzündendi. Baþta çok kötü gelirdi; ama sonra alýþmýþtým, birkaç kez o kokuyu duymuþtum onda, sonra baðýmlý hale gelmiþtim.
Umuyordum ki her ne olursa olsun bu dostluk ölmesin. Hiçbir sebepte ötürü ölmesin.
Biz sonsuza dek dostuz, kafamýn içinde böyle diyorum kendime. Seher, ölçülü kýzdýr, dengelidir, karakteri saðlamdýr; ama gün gelir o da bana bir kazýk atarsa yapabileceðim bir þey yok, dostluk biterse biter. Ama Seher bana kazýk atmaz, atamaz. Atacaðýný hiç düþünmedim. Evlenir, çocuklarý olur, kocasý görüþmemize izin vermez ki.
Yaþý ilerler ve bu dostluk büyük ihtimal çok gerilerde kalýr. Ki kalacak gibi, en büyük dostluklar bitiyor, bu acý verici; ama insan alýþýr her þeye, delice önemsediðim bu kýzý bir þeyler ilerde yiyip bitirecek; ama ben deðil; güzel vakit geçirip eve dönmek. Geleceði düþünmemeliyim. Bir an onu 80 yaþýnda bir kocakarý olarak hayal ettim. Takma diþleri olur, ara ara onu aðzýndan çýkarýr, yýkar, dudaklarý eski kanlý canlý halini yitirmiþtir, korkunç bu. Peki ben? Kocamýþ bir ihtiyar olacaðým genç ölmezsem. Koca eline bakarak yaþam sürmeyi istemediðini söylemiþti bana. Umarým kendi parasýný kazanýr ve kimsenin eline bakmaz. Ona verdiðim, ektiðim güzel þeyler.. Hepsi unutulacak… Zaman geçecek, rüzgarlar deðecek tenine, akþamlar, karanlýklar, bitip tükenmez zor geceler, belki ben de ilerde bozulup deðiþirim. Onu unuturum. Umarým kimseye köle, köle, vagon olmaz, kimseye kuyruk, vagon, kendi karakteriyle hareket eder. Öyle olacaðýný sanmýyorum. Çok yanlýþ þeyler yapacak, çok aðlayacak. Peki ben? Belki de içimdeki iyiliði bir þekilde kaybederim, canavarlaþýrým, canavar gibi bir kýza aþýk olurum, evlenirim, mahvolurum; ama aramýz Seher’le hiç kötü olmasýn, olur da kýsa sürsün.
Seher, papatyalarý çok sever, lahana üstünde gezen bitleri, uðurböceklerini, bir kere bana bahçesinde gördüklerinden aþkla söz etmiþti, “sonsuza dek köyde kalmak istiyorum.”
Sýkýntý görünce de kaçmak istiyor, Seher mücadele etmeden olmuyor.
Seher’le sohbet ettiðim gün gece uykuya dalmadan önce mutlaka o anlarý yeniden düþünürüm. Seher, o gün suratsýz olsa da onu gece güzel hatýrlarým.
Bu orman gezintisi iyi olacak. Onunla hiç böyle bir gezintiye çýkmamýþtýk. Mahallede arkadaþlar yaz gelince kamplara gider, yazlýk yerlere, bazý arkadaþlarýmýn durumlarý iyi, onlarýn yazlýðý vardýr, bazýsý da devlet tesisinde bedava konaklarlar. Kýzlarla tanýþýrlar, gülerler, eðlenirler, yaz kampýnda ateþ sohbetleri, gece gezmeleri. Ben hiçbiri yaþamýþ deðilim. Çiçek gibi kýzlar bikini giymiþ karþýnda, ben öyle þeyleri hiç bilmedim. Gidecek kampýmýz olmadý, çalýþmaya giderdim küçük ustamla. Esir gibiydim, hava kararýncaya kadar çalýþýrdýk. Bu beni güçlü yapýyordu herhalde, babamýn dediðine göre böyle. Ýþ arkadaþý kafa dengiyse sorun yoktur. Vakit su gibi akýp geçer. Seher de benim gibiydi, tarlada çalýþýrdý, onun yaz kampý macerasý buydu, tarlada mýsýr topla, evin önünde mýsýr soy, ineklerin altýný temizle, samanlýktan saman ve ot taþý ineklere. Ot biç. Taþý.
Seher kahverengi sýrt çantasýný takmýþtý. Çok masum, çiçek gibi, ferahlatýcý görünüyordu gözüme.
Kýzlarýn birinden ormanda bir þelalenin olduðunu, birçok insanýn oraya gittiðini, orada bir gölün oluþtuðunu duymuþtu. Orayý ben de duymuþtum. Uzak bir yerdi.
Ama akþam olmadan gidip dönebilirdik.
Yaþadýðým evin oraya gittik, Seher, beni apartmanýn bahçesinden beklerken eve çýktým.
Annemden para istedim.
“Veremem, borcumuz var, pazara harçlýk kaldý sadece.”
“Bir arkadaþla bir yere geziye gideceðim. Yiyecek içecek için lazým. Sucuk almam lazým. Ateþ yakýp piþireceðiz.
Annem alaycý biçimde baktý: “Onu biz bulamýyoruz. Patates al. Ateþte közleyip yersiniz. Biz çocukken çok yapardýk.”
Sinir oldum, bastým gittim, az sonra geri döndüm, kapýyý çaldým. Balkondan patates aldým bir kilo kadar, tuz da evden çýktým.
“Akþam olmadan dön” dedi, “Merakta býrakma.”
Ve yol parasý aldým annemden.
Biber, domates, peynir alacaktým dolaptan, annem beni itti: “Yallah; dýþarý!”
Seher, patatesleri görünce bana acýyarak baktý sanki. Gece kondu mahallesinde babasýndan o gün pasta bekleyip yerine bir simit bulan çocuk gibi baktý sanki.
Bayat simide dönüþtüm; ama çaktýrmýyordum.
“Patates yiyeceðiz demek. Sorun yok.”
“Ciddi misin?”
“Patates iyidir.”
“Annemde para yoktu, tavuk almak isterdim.”
“Takma kafana.”

Otobüse bindik. Uzun süren bir yolculuktu. Son durakta indik otobüsten. Issýzdý burasý. Yolun iki tarafýnda tarlalar uzanýyordu, tek tük köy evleri vardý.
Bir çeþme baþýnda durduk, kavak aðaçlarý vardý burada, otlayan iki inek su içmeye gelmiþti. Elimizi yüzümüzü yýkayýp su içtik.
Yol düzdü. Bu yol tam bisiklet sürmek için yapýlmýþ sanki. Bisikletimiz olsa ne güzel olurdu. Bir bisiklet bile yeterdi.
Bu konuda sohbet ettik ve hemen yola düþtük.
Bilinmeyene doðru ilerlemek güzeldi; ama yorucuydu.
2 katlý bir köy evinin önünden geçiyorduk. O sýrada Seher bir þeyler anlatýyordu, gülünç þeyler, gülüyorduk.
Seher dedi ki: “Þu adam sana bir þey diyor, baksana.”
Adam neden baðýrýyordu?
“Hortumu çek!” diyordu, “çabuk hortumu çek!”
Anlamadým baþta. Ne hortumu?
“Hortumu çek!” diye feryat ediyordu.
Seher uyandýrdý: “Kireç torbasýný ýslatýyor su, onu çek diyor. Bak þurada.” (yýðýlý kireç ve çimento torbalarý vardý orada.)
Ben de gevþek biçimde ilerliyordum, dediðini yapacaktým, Seher’in son dediklerine gülüyordum, hortumu aldým, Seher’i ýslattým az, bu sýrada inþaat iskelesindeki adam koptu geldi hýþýmla. Yerdeki beþe on santim bir metre boyundaki tahtayý alýp sýrtýma indirdi, enseme yumruk gibi bir þamar attý, karýlmýþ harcýn içine yuvarlandým.
Adamýn oðlu fýrlayýp geldi: “Baba, sakin ol.”
“Çocuk oyunu mu bu, ben kaç lira su faturasý ödüyorum!”
Genç adam babasýný tutup uzaklaþtýrdý. Gidiyorduk. Yanýmýza geldi.
“Ya kusura bakma babam biraz asabidir, çok iyi kalplidir aslýnda, onun adýna özür dilerim.”
“Serseri seni!

Yanýna aldýn manitayý. Gözün dünyayý görmüyor. Zibidi!”
Çok üzgünüm, aðlayacaðým nerdeyse.
“Tedavi ettirin babanýzý. Biri çýkar o odunu onun kafasýnda kýrar. Biz öyle insanlar deðiliz.”
“Kusura bakmayýn.”
Seher, yerdeki beþe on santim bir metrelik tahtayý eline aldý.
Yaþlý adam geldi: “Bana vuracak mýsýn, gel vur, için rahat etsin, haksýzým.”
“Yok; yolda lazým olur diye aldým, alabilir miyim?”
“Al. Ama mahkemeye delil olarak sunmayacaksýn, deðil mi
“Yok.”
“Sizden özür dilerim. Bir anlýk patlamaydý.” Para çýkardý. 50 lirayý uzattý. “Kusura bakmayýn çocuklar. Bunla bir þeyler alýrsýnýz kendinize.”
Parayý almadým, yere düþtü.
“Al bak döverim!”
Alacaktým. Seher, fýrlayýp parayý kaptý kedi gibi.
“Tamam, teþekkür ederim amca, bu olay hiç olmamýþ.
Biz unuttuk bile.” Güldü.
Yaþlý adamla el sýkýþtýk. Oradan ayrýldýk.
“Tahtayý neden aldýn?”
“Köpek filan saldýrýr, dursun bizde. Anýsý var, eve götürürüm belki.” Güldü.
Sonra sessizce yürümeye baþladýk.
Üstüm berbat oldu.
Orada üstümü suyla temizlemeye akýl edemedim.
Seher garip þeylerden söz etmeye baþladý. Odunu kýlýç gibi tutmaya çalýþýyordu.
“Kafaný uçurayým mý kýlýcýmla?”
Ortaçaðda vebanýn yaþandýðý dönemlerde, sisle kaplý bir dað köyünde siyah pelerinle gezen bir hemþire olmak istediðini söyledi. Avrupa’da elektriðin icat edilmediði eski zamanlarda, at arabasýyla seyahat eden aristokrat kýzý olma hayalinden söz etti, vampirlerin yaþadýðý dönemde, ormanda bir malikanede hayal edermiþ kendini. 13 yaþlarýnda. Türkiye’de elektrik olmayan zamanlarda, çok eski zamanlarda daðda yaþayan köylülerin kýþ þartlarýna direniþine hayran kaldýðýndan söz etti. Köyde yaz akþamlarý közde mýsýr piþirip kýz kýza ettiði sohbetlerden söz etti. Küçükken evlerinden ormana bakýp ormanda yaþadýðýný sandýðý hayvanlara dair düþüncelerini, hayallerini anlattý.
Komik, saçma sapan çocukla þeylerdi.
“O tahtayý at bence. Yük oldu sana.”
“Yok; bu tahtaya aþýk oldum.”
“At gitsin.”
“Çok konuþma sýrtýna yapýþtýrýrým.” Güldü, “biri bize saldýrýrsa?”
“Bir günde iki kez mi? Sanmam. Parayý neden aldýn?”
“E almamýz yararýmýza, zaten piþman. Uzatmaya gerek var mý?”
“Parayý bana ver.”
“Neden?”
“Dayaðý ben yedim.”
“Ben almasam parayý almayacaktýn.
“Alacaktým ama sen atik davrandýn. Sen parayý bana ver; düþürürsün diye dedim.”
“Sana inanamýyorum!”
“Evet, düþürürsün, bir þey olur, sýrtým fena acýdý. Para ikimizin. Bari para benim cebimde dursun, ben iyi korurum.”
"Babam ben küçükken harçlýk verirdi, sonra onlarý bankaya yatýracaðým deyip alýrdý. Ben paralarýn biriktiðini sanýrdým. Babam paralarla bira, sigara alýp içerdi. Baba param ne oldu bankada derdim, birikti derdi, daha çok biriksin, vereceðim sana, bir sakýz verirdi, sakýzýn da þekeri yoktu, iðrençti. Ama sevinir mutlu olurdum. Üç beþ þeker bile vermezdi. Bence sen babam gibi bir üç kaðýt peþindesin.”
“Bak arkadaþým, bu parayla tavuk ya da sucuk alacaðýz. Burada bir bakkal bulursak. Olmadý dönüþte tavukçuya girer yeriz.”
“Süper olur. Patatesler atýþtýrmalýk olur. Ama bence o parayý saklayalým hatýra olarak ya da bir dilenciye verelim.”
“Dondurma alsak?”
“Ýçim gitti. 25’þer liralýk alsak hayvan gibi çok olur be.”
Yürüyüþü dikkatimi çekti birden. Ne güzel yürüyordu, derin, sakin, bilge.
“Güzel yürüyorsun.”
Ses etmedi.
Sanki atlarýný gezintiye çýkarmýþ dað rüzgarlarý gibi yürüyordu.
Birbirinden güzel ve hýzlý yaban atlarýný gezintiye çýkarmýþ
gökyüzü gibi. Gök gibi yürüyordu.
Dað derelerindeki yosunlu kayalar gibi sessiz, içli ve dingin.
“Yok be, ne güzel yürümesi, onu zengin kýzlar bilir ancak. “Doðru düzgün bir ayakkabý alamadým, bunlar eskidi.”
Haklýydý, acýdým ona.
“Sana bir þey anlatacaðým; ama aramýzda kalacak sonsuza dek. Söz ver bakalým?”
“Söz” dedim.
“Birine aþýk oldum. Onunla kaçýp gideceðim. Plan hazýr.”
Baþýmý çevirip ona baktým.
Bana baktý, baþýný öteki tarafa çevirdi, gülümsedi.
“Ne oldun?” dedi.
“Hiç.”
“Yurt dýþýndan bir akrabam geldi. Çok yakýþýklý biridir. Orada üniversite okuyor. Gezip dolaþtýk köy yolunda. Bana oralarý anlattý, gelmek istersen sana yardým ederim. Orada kalabilmek için onunla sahte bir evlilik yapmamý önerdi. Ne düþünüyorsun?”
“Bu senin hayatýn. Canýn neyi istiyorsa onu yapmalýsýn.”
“Diyeceðin bu kadar mý? Ben bu adamýn bana göz koyduðunu, kandýrmak istediðini düþünüyordum; ama fýrsatý kaçýramam. Türkiye’den gitmem çok iyi olacak.”

Seher, içimde bitti bir anda. Berbat hissediyordum.
Bu aptal gezintiyi hemen sonlandýrmak istiyordum.
“Neden ses vermiyorsun?” dedi.
“Hiç. Ne diyeyim. Kendine yazýk edersin.”
“Yapacaðým. Sen ne biçim dostsun? Benim iyiliðimi istemiyorsun!”
“Ýstiyorum. Mücadele etmek yerine eklenti olacaksýn pisliðin birine.”
“Aþýk olduðum adama nasýl pislik dersin, senle bir daha muhatap olmayacaðým!”
“Umurumda deðilsin.”
Bastý gitti koþarak.
Orada oturmuþtum. Aðlayacaktým.
Koþarak yanýma geldi: “Þaka yaptým” dedi, “Demek ki beni beyninde çok asil bir yere koydun, orasý hiç öyle deðil. Günün birinden öyle þeyle yaparým ki.”
“Bu þeyler nerden aklýna geldi?”
“Ne bileyim, birden geldi, ortam renklendi, deðil mi?”
Parayý çýkarýp ona verdim.
“Ormaný seversek ormanda bir þeyler yapabiliriz” dedi.
“Ne gibi?”
“Yoksul Vietnamlýlarýn evleri gibi bir ev, ya da yoksul Kamboçyalýlarýn evleri gibi. Baraka bir yer. Eve dönmeyiz.”
“Sen aklýný mý kaçýrdýn?”
“Çok ciddiyim. Ormandan geçinip gideriz. Kendimize özgü bir hayat kurarýz. Bir þeyler ekip biçeriz. Av yaparýz. Þehirde çalýþýrýz, akþam bambu evimize döneriz.”
Delirdi herhalde.
“Olur” dedim kayýtsýzca.
“Ben delirmedim” dedi, “bir film izledim de, aþk geldi. Bambu evde yaþamak istiyorum.”
“Uzaklara gitmeye gerek yok, sizin evin oralarda yaparýz bir baraka.”
“Saçmalama! Babam basar orayý. Özgür olamayýz.”
“Yok; baban iyi adamdýr. Yapmaz.”
“Gelir bakar, merak eder; ters þeyler görürse yýkar orayý baþýmýza.”

Bir yaþlý amcaya gideceðimiz yeri sorduk, bilemedi.
Uzun bir süre daha Ýlerledik, yolun bir tarafý ormandý. Dere sesi duyduk.
Baþka bir dedeye denk geldik, þelaleyi tarif etti.
Sevindik. Asfalt yol ufukta titreþiyordu sýcaktan.
Þelale burada bir yerde olmalýydý.
“Dereye inelim” dedi. Seher, önden gidiyordu, rampaydý burasý, araçlarýn arasýnda.
“Elimi tut” dedi, “olmadý tahtayý tut.”
“Olmaz, kayarsam birlikte düþeriz. Þu tahtayý atsan iyi edersin; boþa yük”
“Bizi dengeler, tahtaya tutun.”
“Olmaz.”
Tahtayý baston gibi kullandý, aþaðý indi.
Tahtayý bana atmak istedi.
“Gerek yok” dedim, tahtaya sinirim, acýsýný hissettim.
“Tahtanýn gücüne gidiyor bak.”
“At onu.”
“Sana inat bu günün hatýrasý olarak saklayacaðým onu.”
Çömeldim ve yavaþ yavaþ yokuþtan indim. Tam düzlüðe geldim kazasýz belasýz. Rahat bir soluk alacaktým. Ayaðým ufak bir taþa denk geldi, yuvarlanýp dereye düþtüm, hem de derenin çimenli sazlý en çamurlu batak kýsmýna. Seher, tüm þehri buraya toplarcasýna dev bir kahkaha atýyordu, hemen alelacele, ürpererek çýktým oradan.
Kenarda bir süre þoke halde durdum. Sonra çamurlarý temizledim suyla.
Seher gülüp gülüp bir þeyler diyordu.
Haklý, onun yerinde ben de olsam gülerdim. Ama bu hoþuma gitmiyordu.
Kýsa süre sonra yola devam ettik.
“Ölmek var; geri dönmek yok” dedi Seher.
“Ne fena düþtün” dedi, “iyi, bir yerini kýrmadýn. Þu tahtayý alsaydýn yardýmý olurdu.
“Bana tahta mahta deme!”
“Belki de onunla uzlaþmak lehinedir. Tahtanýn laneti tuttu.”
Güneþ vardý, ýslak üstüm kuruyordu, aslýnda ýslanmak iyi gelmiþti bana.
Tutup Seher’i dereye atacaktým nerdeyse, fark etti, tahtayla vuracak gibi yaptý: “Sakýn! Yaparsan dostluk biter.”
“Doðayla bütünleþmek sana iyi gelmiþtir” dedi Seher,
ayaklarý ýsýrgan otlarýna bulaþtý, caný acýyordu. Patika yol zorlaþmýþtý, yoðun dikenler vardý, daha fazla gitmek delilikti.
Seher, yorulmuþtu, oturdu.
“Tamam, burada ateþ yakalým” dedi, “ben bir yere gidemem daha. Zorlamamak lazým.”
Yanýna oturdum.
“Aynen. Akýþýna býrak” dedim, “Sen otur dinlen, ben odun toplayayým.”
“Þu tahtayý ver yakalým. Güzel köz çýkar ondan.”
Ya tamam, seni mi kýracaðým.
Tahtayý bana uzatýyordu, elinden kaydý, tahta dereye düþtü ve hýzla akýntýyla sürüklenmeye baþladý. Bir metre ilerde taþa otlara takýlýp kaldý kenarda, onu almaya gidecektim dereye girip.
Biri yaklaþtý bize, ben yaþlarda, zayýf, gözlüklü. Saçlarý enseden uzundu, keçi sakallýydý, uyuþturucu baðýmlýsý gibi daðýnýk görünüyordu, bitik. Hiç haz etmedim, bakýþlarý deliceydi. Seher’e gözlerini dikti.
“Ne arýyorsunuz burada, pis böcekler?!” diye baðýrdý.
“Baðýrma lan!” dedi Seher, “görgülü ol, saðýr deðiliz, taþ kafa!”
“Kimsiniz terbiyesiz adiler?”
“Asýl sen kimsin kemik surat?”
Elinde kalýn bir sopa vardý.
“Ýkinizi de hastanelik edene kadar döverim bak, sopa bende.”
Sen bizle ne biçim konuþuyorsun, kafan mý iyi?
Ýnsan olan selam verir önce.”
Yabancý bana döndü bu kez.
“Ne arýyorsunuz burada? Bak bu kýzýn dili çok büyük.”
“Büyük dil iyidir.”
“Burada neler karýþtýrdýðýnýzý anlatýn bakalým?”
“Arazinin sahibi misin, nesin kimsin, bekçi mi polis mi?” dedim.
Gülümsedi: “Sorarým, sormak hakkým, sen de olsan sorabilirdin.”
“Geziyorduk.” dedim.
Seher’e baktý: “Güzel kýz. Bu ormanda ne halt yapacaksýnýz? Tabi sizin için evlenmeden yapmak normal.” Bana dikti gözlerini: “Bu kýzýn ailesi biliyor mu onu buraya getirdiðini? Benim kýz olsa onu asla buraya getirmem.”
Gencin elindeki sopayý almayý kafaya koymuþtum. Ana nasýl? Ani bir hamle yapmayý planlýyordum. Belki de zararsýzdý. Beklemeliydim.
“Tahta kafa” dedi Seher, “orasý öyle deðil.
Baþýmý geri çevirip dere kenarýnda takýlý kalan tahtaya baktým. Tahtaya aþýk olmuþtum; ama sanýrým geç kalmýþtým.
Manzara gayet açýk. Böyle þeyler yapmamalýsýnýz, en azýndan burada yapmayýn. Burasý namuslu bir çevredir.
Genç adam bana yanaþtý, Seher bu sýrada yerden bir taþ alýp arkasýna sakladý. Genç adam baþýný çevirip ona baktý.
“Birader senin derdin nedir bilmiyorum, sandýðýn gibi deðil.” dedim.
“Kýz arkadaþýn çok güzel.”
“Olabilir.”
“Gördüðüm en güzel kýz. Çok da seksi. Nerden buldun bunu, bana da bir tane ayarlar mýsýn?”
“Bak birader, sen de kendine güzel bir bulursun, için güzelse eðer, adam olursan baþarýrsýn.”
Sýrýttý. Sararmýþ diþleri göründü.
Bir eliyle cebine davrandý. “Sigara nerde?” diyordu.
Sigara çýkardý, çakmaðý bulup çýkardý. Çaktýðý sýrada Seher arkadan yanaþýp taþý indirdi. Genç adam baþýný tuttu inleyerek: “Ya ne yaptýn kardeþim offf!!”
Odunu elinden almýþtým, yerde oturmuþ kývranýyordu: “Ölüyorum! Ambulans çaðýrýn! Kan kaybýndan ölmek istemiyorum. Siz de bok yere katil olmayýn. Arayýn hemen gelsinler.”
“Bir þeyin yok, abartma!” dedi Seher, “çek elini bakayým.”
Çekti elini, azýcýk kan var, geçer.”
“Ciddi deðildim, neden vurdun kardeþim, az konuþmak istemiþtim sizle, bunun nesi yanlýþtý, biraz sohbet etmek istemiþtim sadece. Of!” Aðlýyordu.
Seher’le birbirimize bakýndýk, yanýna diz çöktük. Ben sýrtýna dokundum, Seher ise baþýna dokundu.
“Çok yalnýzým, kardeþim, sizi görünce yalnýzlýðýmýn acýsýný hissettim.” Aðlayarak konuþuyordu.
“Böyle mi sohbet edilir, tahta kafasýn sen, düzgün yaklaþsaydýn ya?” dedi Seher.
“Ne bileyim, bu iþleri bilmem. Ben de kýz yok ya, onda var ya, kýskançlýk, öfke. Sahip olmadýðýma sahip. O yüzden saçma sapan konuþtum. Oysa alakam yoktur böyle þeylerle, þiddetim yoktur. Düþündüðüm gibi tipler deðilmiþsiniz, yanýldým, beni baðýþlayýn lütfen. Balýk tutmaya geldim buraya, hiçbir þey yok. Sizi fark ettim.”
Seher þöyle dedi: “Önce git adam gibi týraþ ol, sakalý saçý kes. Senin kendine güvenin yok.”
Maddi sýkýntýdan liseyi býrakmýþ bu sene, köyde inekleri, koyunlarý varmýþ babasýnýn, ona yardým ediyormuþ, çiftlilik tarla iþleri. Çalýþmaktan caný çýkýyormuþ.
Salya sümük aðlýyordu: “Beni neden sevmiyorlar anlamýyorum, sevilmeye hakkým yok mu, ben de insaným, kýzlar çok zayýf olduðumu söylüyor, ne yapayým; kilo almýyorum, sýnýftaki çocuklarýn sevgilileri var. Onlar yalancý, adi, düzenbaz, çakal ve serseri çocuklar, bebek gibi güzel kýzlarý götürüyorlar, kýzlarla neler yaptýklarýný anlatýyorlar, ben de onlarýn yaþadýklarýný yaþamak istiyorum. O pis böcekleri seviyorlar, hayret ediyorum, kýzlarýn parasýný da yiyorlar, ben dürüstüm, yalaným yok; ama kýzlar bana pas vermiyor, anlamadým gitti. Sýnýfta hoþlandýðým kýza parfüm alýp biriyle yolladým, hediyeyi geri yollattý. Ama fýrlamalar el üstünde tutuluyor. Sizce sorun bende mi, sorun nedir?”
“Onlarýn anlattýklarýna inanma. Yalan söylerler. Hava atmak için. Merak etme, kafana göre birini bulursun, takýlýrsýnýz. Onlar gibi olmaya çalýþma. Bir kitap alýp oku. Düþün. Bir müzik dinle. Kendini geliþtir.
“Kitap okumayý çok severim.”
“Onlara imrenme, kendin ol. Günün birinde iyi kalpli ve seni ruhuyla seven bir kýzla arkadaþlýk yaptýn mý, sevmenin ne olduðunu öðrenirsin, yalnýzlýk sorunun kalmaz. Sorun sende deðil; sadece olup biteni doðru çözümleyemiyorsun. Onlarýn etkisi altýndasýn.”
Kemik suratýn yüzü sevinçle doldu: “Hiç böyle düþünmemiþtim, yetersiz ve taþ kafa olduðumu sanýrdým. Kimse bana böyle içten konuþmadý, çok teþekkür ederim!”
Epey sohbet ettik, Sarý Kafa’yla, lakabý buymuþ.
Bizi evine davet etti, buradaymýþ evi, bizi evine davet etti. Ýþe geç kalacaðýný söyleyip aceleyle gitti. Gitmeden önce deredeki tahtayý benim için aldý arkadaþ.
Yarým saat kaldýk orada, boþ boþ durduk, arada sohbet ettik, dereyi dinledik, kuþlarý, buranýn bilge havasýyla akýp gitti içimiz.
Sonra yola çýktýk.
Tahtayý Seher’e verdim.
Köylü arkadaþtan bir yer hakkýnda bilgi almýþtýk, belki oraya giderdik, kesin deðildi, yürümeye karar vermiþtik.
Akýþa býraktýk her þeyi. En iyisi budur



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýki Kýz Bir Erkek
Ýki Genç Kýz Sohbet Ederken
Ýyi Kýzlar Aþýk Olur 1
Köylü Kýz Kezban
Ýki Kýz Bir Erkek 3
Ýki Kýz Bir Erkek 10
Ýki Kýz Bir Erkek 12
Ýki Kýz Bir Erkek 5
Ýki Kýz Bir Erkek 13
Ýki Kýz Bir Erkek 7

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Vahþi Ormanda Tek Baþýna
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 2
Sokaklarýn Ruhu
Kurtlar ve Ýnsanlar
Ýki Kýz Bir Erkek 14
Silikon Kadýn
Silikon Kadýn 2
Kurtlar ve Ýnsanlar 6
Vahþi Ormanda Tek Baþýna 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Göðsümde Ateþ Böceði Gibi Parlayacak [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Rüya Tarlasýnda Bitmiþ Bir Kýz Gördüm [Þiir]
Sahil Olduklarýný Hatýrla [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
Remzi [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
Kapý Açan, Cebrail [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.