Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Dur! Azıcık dinlen hele iki soluklan! Ne var peşinde seni bu kadar korkutan tanrı aşkına! Azrail kovalasa bu kadar hızlı kaçılmaz. Ne! Seni duyamıyorum.! Nefes nefese kalmışsın. Dur dur... ama dur ve azıcık dinlen! Sonra anlatırsın seni neyin kovaladığını. Su içmek istermisin? Dur sana yetişemiyorum! Demek hayat kovalıyor seni. İyisiyle kötüsüyle nefreti ve aşkıyla geride bıraktıklarının tümü... ama burası çöl... burada yalnızca şimdiki zamanda varsın. Ne geleceğin belli, ne de peşinden geçmiş girebilir içeri. Hani bir kitap var. Adı simyacı... okudun mu bilmiyorum. Orada şey der hani... çöl, tıpkı hayat gibidir. Bir açığını bekler. Hele bir düşmeye gör... tüm kötülüklerini salar üstüne. Bir daha kalkmayı hayal bile edemezsin. Onun kendi kuralları vardır, kendi düzeni vardır. Dur hele. Bak ben de yoruluyorum. Burada o kadar uzaklara gitmedim ben. Hem biliyormusun seni nelerin beklediğini? Hem görebiliyormusun nerede başlar ve nerede biter çöl? Gerçekten kurtulabilecek misin kaçtıklarından? Onları aklında ve kalbinde taşırken hemde? Kuyruğuna teneke bağlanmış bir tekir kedi gibisin. Kendi kendini korkutup kendini öldüreceksin yorgunluktan. En fazla son damlasına kadar koşabilirsin bedeninin ürettiği enerjinin. Peki o bitince ne olacak? Çat diye çatlayıp öleceksin. Peki kurtulmuş olacakmısın o zaman aklındakilerden? Belkide, kim bilir. Ama ya kurtulamazsan, ya ölümünde de takip ediyorsa seni geride kalanlar? Ha şükür kulak vermeye başladın sözlerime. Ama sağa sola çevirip durma kafanı! Bu halinle dolunay altında kendi gölgesini dişleyen korkak bir çakala benziyorsun. Boşa uğraşma, bulabileceğin ve bulup da bileceğin bir düşman yok çevrende. Düşman tam şuranda, bak, dokun, kendi kafanın içinde. Önce ondan kurtulmalısın. Peki bilirmisin kendini nasıl yener insan? Kendini yenebildiğinde baş edemeyeceğin hiç bir şey yoktur. Evet nasıl yenersin kendini? Tabiki bilmezsin. Bilsen bu koca çölün ortasında koşarmışın aklını yitirmiş bir meczub gibi. Evet kendini yenmek... ancak kendinle savaşmayı bıraktığında yenersin kendini. Ancak kendini bilme istediğinden vaz geçtiğinde bilirsin kim olduğunu ve ne olduğunu. İşte o zaman ölüm bile korkutamaz seni. Her şeyi hak ettiği biçimde yaşarsın. Bak gözlerin kapanıyor yavaş yavaş, nefesin yavaşlıyor. Yavaş yavaş uykuya geçiyorsun. Peki shakespeare’in dediği gibi ölmek uyumak mıdır sadece? Peki senin geçeceğin bu uyku ne uykusu. Tanrım! Bir yoldaş geldi demiştim! Evet onu durdurdum. Ama durduğu için öldü belkide. Şimdi koşma sırası kimde? Açılın çöller. Ve salın istediğiniz kadar kum fırtınasını üzerime. Tüm yıldırımlarınızla ve heybetinizle gelin! Sizden korkmuyorum! İşte yalnızlıktan kaçmak için yalnızca ben koşuyorum yalnızlığa doğru
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mahmut dağ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |