Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Homo sapiensi insan yapan güçsüz olmasıdır. Yani başka bir deyişle insanın gücü güçsüzlüğündendir. İnsan o kadar güçsüzdür ki canlıların en korunmaya muhtaç olanıdır. Bir kedi yavrusu en fazla iki buçuk üç ay içinde annenin bakımına muhtaç olmayı bırakır. Kendi avını kendisi bulur. Ama insan yavrusu? Bir kaplanın onu soğuktan koruyan kürkü vardır. Geyik kurttan biçimli ayaklarıyla kayalardaki çentiklere tutunarak kaçar. Peki ya insan? İnsanın dünyadaki güçsüzlüğünü ve doğaya karşı yalnızlığını daha bir çok örnekle sıralamak mümkün. İşte bu yalnızlık, işte bu çaresizlik, işte bu güçsüzlük insana dış kaynaklardan yeni güçler yaratmayı öğretmiş, ve bu güçlerin en önemlisine de insan enerji adını vermiştir. Kedi yavrusu gibi değildir insan yavrusu, ama anne ve babası onun için avlarlar ve uzun süre ona bakarlar. İnsanın kürkü yoktur ama ateş yakıp soğuk havalara meydan okuyabilir. İnsanın biçimli ayakları yok onu kurttan korumak için kayalara tutunmasını sağlayan ama bir mermiyle kurdun icabına bakı verir. İşte tüm bu üretim kaynaklarının işlemesini sağlayan şey enerjidir. Bu enerji sektörü üzerinde öyle oyunlar döner ki, bu gün tüm gücün kaynağı olan enerji sektörü aynı zamanda da tüm acıların kaynağıdır. Bu gün dünyadaki gelir dengelerine bakılacak olursa, enerji sektörünün önemli bir yer tuttuğu görülecektir. Enerjinin dünyada öyle büyük bir yeri ve adı vardır ki; dünyada ne kanlar dökülür ve ne canlar toprağa gider enerji için. Son günlerde türkiye gündemindeki önemli konulardan biri yine enerjiyle ilgili. Enerjinin gizli ölüm hali denilse daha doğru olur. Mutlaka gazetelerde, televizyon ve radyolarda, internette yada farklı bir iletişim aracında duymuşsunuzdur sinop ve akkuyuyu. Buralar Türkiye’nin son günlerde gündemindeki yerleşim yerleri. Gündemde olmalarının nedeni ise nükleer santral projelerinin buralarda uygulanacak olması. Burada dikkat çeken en önemli şey, iki yerinde deniz kıyısında olması. Yani deniz kıyısındaki yerlere kuracaklar ölüm santrallerini. Yetkililer bu durumu “boruları deniz suyu kullanarak soğutacağız” diyerek açıklıyorlar. Santraller ve türkiye ilişkisini açıklamadan önce neden nükleer santrale ihtiyacımız olduğuna karar verilmiş ona bakalım. Aslında çok basit türkiyenin elektrik üretimi ülke için yetersiz. Doğru. Türkiye’de üretilen elektrik mevcut üretim koşullarında ülkeye yetmiyor. Peki ülkenin sahip olduğu üretim koşulları yalnızca mevcut olanlar mı? Bu gün dünya elektrik üretimi için farklı yakıtlar kullanma yolunda arge çalışmaları yapmaktayken biz bir çok ülkenin bırakmak üzere olduğu nükleer santrallere yöneliyoruz. Yani her zamanki gibi geriden takip ediyoruz çağı. Oysa iletişimin küreselleştiği gezegenimizde birazcık iyi araştırma yapılsa ve yapılan araştırmalar türkiye’nin koşullarıyla karşılaştırılsa nükleer enerji kullanmadan daha ucuza ve daha temiz enerji elde edebileceğimizi kolayca anlayı verir karar merciindeki yetkililer. Bu gün dünyada en çok araştırma yapılan biyo dizel ve güneş reaktörleri hakkında birazcık araştırma yapılsa bunların hem daha ucuz hem sağlıklı, hemde yinelenebilir kaynaklar oldukları açıkça görülebilir. Eğer dikkatli araştırma yapılırsa zaten nükleer enerjinin türkiye’de tercih edilebilir bir enerji kaynağı olmadığı anlaşılacaktır. Öncelikle akdenizde bu santrallerin neden sağlıklı kullanılamayacağına bakalım. Bir nükleer santralin soğutulması için ortalama 10 derece sıcaklığında 10 ton suyun her saniye için borulara püskürtülmesi gerekmekte. Oysa yaz aylarına akdenizin su sıcaklığı 16, 17 hatta 19, 20 dereceye kadar yükseliyor. Bu durumda şu durum kaçınılmaz oluyor. Santralin belli bir yüzdesini kullanım dışı bırakmak zorunda kalmak kaçınılmaz oluyor. Yukarıdakilerin tümü göz önüne alındığında 5 milyar dolar gibi bir parayı insanları öldürecek, turizmi neredeyse ortadan kaldıracak, bir eylem için harcamanın anlamını insan merak ediyor. Hemde yaz aylarında beşte bir oranında çalışmayacağını bile bile akdenize nükleer santral kurulmak istenmesinin amacı ne acaba? Tamam komisyonculuk yasal bir durum. Yani bir işe aracılık edersen komisyon almak istemek yasal ve ahlaki. Ancak çözüm adına ülkeme sunulan nükleer ölümden alıncak komisyonun ne kadar ahlaki olduğu tartışılır. Ülkemin enerji ihtiyacı olabilir. Ancak bu çözüm ölüm demekse susmamak gerekiyor. Yani söyleyenler söyledi sessizce, gizlice; tek çözüm hepniz ölün. Şimdi konuşma sırası sessiz çoğunlukta...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mahmut dağ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |