|
• İzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine |
1
|
|
|
|
Jane Eyre, yaygın olarak, kolonyal ve postkolonyal açıdan romanın ana karakteri Jane Eyre’in özgürlük mücadelesi, ve o dönemin erkek hegemonyası altındaki toplumda bir kadının, tüm gücüyle erkeklere karşı mücadelesi bağlamında ele alınır ve bu kavramlar çerçevesinde irdelenir. Bunun yanı sıra Jane Eyre’in kimlik karmaşası ve kimlik arayışı da bu romanın önemli noktaları arasındadır. |
|
2
|
|
|
|
Romanın fikri alt yapısını Nietzcshe'nin oluşturduğunu söyleyebilirim. Gerek Nietzsche'nin hayatının gerekse fikirlerinin bu romanda oldukça etkili olduğunu belirtmeliyim. Nietzcshe'nin çoğunlukça ve çokça yanlış anlaşıldığından eminim...
Sonrasız dönüş ve üst insan kavramları, biraz gizli de olsa romanın zeminini oluşturuyor. Ayrıca varoluşçu sorunlar olan: ölüm, intihar ve önemli olanın o 'an' olduğu fikri, zeminin bir üst katını oluşturuyor. En üstte ise gündelik hayatın uyuşturuculuğu ve devamlılığı var...
|
|
3
|
|
|
|
Yurdun müdavimi çocuklar, oyun saatlerini büyük avluda geçirmekteydi. Fiziksel olarak yeterliği olanların bazısı ateşli taraftarları önünde futbol, basketbol, voleybol oynamaktaydı. Fiziksel yapıları bunları yapmaya yeterli olmayanlar da yakar top, saklambaç, körebe türü oyunlarla eğleniyorlardı. Elleri kıçları üstünde bağlı birkaç görevli avlu boyunca gidip gelerek gözcülük yapıyorlardı. |
|
4
|
|
|
|
Sübyanlar Yetiştirme Yurdu iki katlı, eski, büyük bir taş binaydı. Yurdun büyük avlusu cezaevlerini çağrıştıran büyük, parmaklıklı bir demir kapıdan şehrin en işlek ana caddesine açılmaktaydı. Ana girişi cadde tarafında bulunan ve yeni, betonarme bir bina olan müdür lojmanından avluya küçük bir arka kapıyla gelinebiliyordu. |
|
5
|
|
|
|
İstanbul a gelin gidiyorsun dendiğinde çokta şaşırmamıştı, 30 lu yaşlarını yaşıyordu, gitmek de istiyordu içten içe, belkide bu bir kaçıştı, yaşadığı köyün en sevilen ve en ağırbaşlı kadınıydı, bu nedenle Hatice adının başına molla lakabını almıştı. Hiç tarla sürmemiş, hiç odun kesmemişti dağdan, elleri hamur kokmazdı farklı olduğunu çocukluğundan beri bilirlerdi, haksızlığa tahammülü olmaz, erkek çocuklar dahil hemen haklardı, köy düğünlerinde atıyla en önde giden hakçı denilen atlı o olurdu çevre kasabalar dahil her zaman en iyi ve en güzel at onundu, bembeyaz ve davulun her vuruşunda davula ayak uydurarak yürüyen molla haticenin atı.
|
|
6
|
|
|
|
Bir şeyler yaparken, başarılı bulundun başkalarınca,
eğrisiyle doğrusuyla yol aldın, gerçeğe yaklaştığını hissettin.
Bu muymuş, dedin sonra.
Birini mi kaybetmek üzereydin, Tanrı sakladı sizi?
ya da başına bir şey geldi diye çok korkuttun herkesi…
|
|
7
|
|
|
|
Biz her şeyi biliyorduk.
Biz; Suğla, Atra, Toran ve ben Han .
Zamanın başında vardık; öncesinde de, sonrasında da.
Her şeyi bilenin tek bir eylemi vardır: Susmak
Sustuk ve OLduk.
|
|
8
|
|
|
|
ailenin ilk nesili karakterlerini ortaya koymaya başlamış, gelecek yıllar için ekime başlamışlardır. herkes ektiğini biçeceğinden habersizdir. |
|
9
|
|
|
|
Dışarıya çıktığında herkes kara haberi bekliyordu.Genel yayın yönetmeni cevatın kapısından çıkan herkes her ne kadar gergin olarak çıksa da, Herkes biliyordu ki jalenin o odaya girişi ve o odadan sağ olarak çıkışı pamuk ipliğine bağlı bir ihtimaldi. Ve bu yüzden her birinin ağzından çıkacak ilk cümle "Geçmiş olsun jale yada üzülme jale olacaktı." Belki içlerinden bir kaç kişi bu deli dolu kadının safça görünen aptallıklarını göz önünde tutmadan içinden gerçekten üzelecekti.Kolay da değildi bu jale için.Yıllarını vermişti bu mesleğe.Eski bir haber muhabiri idi o. Ondan işini almak demek hayatını almak demekle eş anlamlıydı. Bazı insanlar, özellikle yalnızlığa mahkum olanlar için kronik bir yaşama biçimiydi bu.Jale yalnız bir kadındı. Annesini kaybetdikten sonra daha da yalnızlaştı.Hayatına anlam katacak çok az kişi ile gel gitler yaşamıştı.Bu yüzden deli doluydu.Bu yüzden hayata şaka gibi bakıyordu.Şaka gibi yaşanan hayatın gün gelipte ciddileşeceğini bir kaç kez tanık olmuştu.Birincisi babasının aniden trafik kazasında ölmesinde.İkincisi canından çok sevdiği annesinin ölümünde.Üçüncüsü ise; uzatmalı sevgilisi selçuğun "Beni çok seviyor,hiç bırakmaz " derken,ona tekmeyi basmasında yaşamıştı. Şaka gibi hayat bir anda ciddileşsede Jale inadına hayata gülümsemeyi ve onunla barışık kalmayı tek taraflı olarak seçti.Şimdi herkes dördüncü darbenin gelişinden o kadar emindi ki.Genel yayın yönetmenin odasından ağır adımlarla çıkan Jalenin kovulduğunu işitmeye hazırlanıyordu. |
|
10
|
|
|
|
İşte böyle, sıkı aile ilişkileriyle kurulmuş, kurumsallaştırmaya çalıştığımız büyük bir aile şirketinin Genel Müdürü olarak çalışan, boşanmış iki çocuklu dul bir adamım altı üstü. Dışarıdan bakıldığında hayatım sıradan gibi görünse de, mutlaka kendimi heyecanlandıracak işler çıkarttığım için, kendimce diyebilirim ki, bir günüm bir günüme uymuyor. Bazen bir hayırsever topluluğa karışıyor, gece gündüz yardım organizasyonlarına katılıyorum cemiyette. Bazen de benim en büyük düşkünlüklerimden biri olan motorumla, bizim motor kulübünün grup gezilerine katılıyor, Türkiye’yi, ya da yabancı bir ülkeyi karış karış gezebiliyorum. |
|
11
|
|
|
|
Bazı insanlar, özellikle yalnızlığa mahkum olanlar için kronik bir yaşama biçimiydi bu.Jale yalnız bir kadındı. Annesini kaybetdikten sonra daha da yalnızlaştı.Hayatına anlam katacak çok az kişi ile gel gitler yaşamıştı.Bu yüzden deli doluydu.Bu yüzden hayata şaka gibi bakıyordu.Şaka gibi yaşanan hayatın gün gelipte ciddileşeceğini bir kaç kez tanık olmuştu. |
|
12
|
|
13
|
|
|
|
Bu yalnızca bir his.Bazen umuda yer yoKtur |
|
14
|
|
|
|
Sabahları yorgun ve mutsuz uyanmanıza, günlük birikimler içinde neye dayandığınızı kelimeye bile dökemiyor olmanıza, sadece gitmeye odaklansanız bile bir köşe bulup kıvrılmanıza inat! Sizde oluşan, ama size ait olmayana inat... |
|
15
|
|
|
|
Çok eskilerde, uçsuz bucaksız Ormon ülkesinin başkenti olan Şalimar'da kral Hermentos bütün halkını bir araya toplayıp uzun bir konuşma yapmaya başlamış;
|
|
16
|
|
|
|
Harflerin karakterleri vardır. İnkar etmeyin. |
|
17
|
|
|
|
Mutfakta bir süre daha kaldı, İstanbul a tekrar gelme kararını nasıl aldığını düşündü, kasabanın en büyük konağı nın alt kat penceresinden bakarken su dolduran iki kadının birbirlerine İstanbul dan Şakir beyin Hatice hanımı istediğini Hatice hanımın Şakir beyin yüzüne bile bakmayacağını konuştuklarını duymuştu, düşündü, bu konuşmaları, içeri girip abisi katip Ahmet efendiye, abi ben çeşme başlarında konuşulacak kadınmıyım. İstanbul a gidiyorum, Şakir beyin teklifini kabul ettim dedikten sonra hızla odadan çıkışını hatırladı. Artık İstanbul daydı ikinci kez. Biliyordu dönemezdi artık abisinin yanına ve konağa |
|
18
|
|
|
|
Karanlık, uçsuz bucaksız karanlık,yine karanlığın içindeyim,üşüyorum,çok soğuk. Bir yıldız arıyorum etrafımda,beni ısıtacak ve bu karanlıktan kurtaracak bir yıldız. Bakıyorum,etrafıma iyice bakınıyorum,bulamıyorum. Biri yaklaşıyor sonra arkamdan,kafamı tutuyor,yukarı kaldırmaya çalışıyor. Ben direniyorum,boynum kırılacak gibi oluyor,canım yanıyor, O hala zorluyor beni. Nihayet kaldırıyor kafamı,gökyüzüne bakıyorum. Yüzlerce, binlerce yıldız var. Isınmaya başlıyorum,sonra boynumu sıkan el gevşiyor ve bırakıyor beni,ama bir ses duyuyorum; ‘doğru yere bak’… |
|
19
|
|
|
|
Eve geldiğimde saat gece 11 ‘e yaklaşıyordu. Cengiz’le biraz dolaşmış,belki de kendimce İstanbul’a veda etmiştim.Kimseye bir şey söylemeden böylece çekip gitmek biraz zor geliyordu,ama başka çarem de yoktu. Ne olacağını,yarın nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum,kafamı kurcalayan onlarca soru içerisinde saatimi gece 3’e kurup yattım... |
|
20
|
|
|
|
Yavaşça odasının camını açarak bulutlara baktı.Sakince temiz havayı içine çekti. Ali hayatının kontrolünü eline bu sabah almıştı |
|
|
|