• İzEdebiyat > Eleştiri > Sinema ve Televizyon |
121
|
|
|
|
“Türk Sinemasında Kürtler” ifadesi ne kadar itici ve üzücü bir kullanım değil mi? Bu ülkenin vatandaşlarını ötekileştirmek ve zencileştirmek Amerika’ya yakışsa da Türkiye’ye yakışmayacak bir yaklaşım biçimidir. |
|
122
|
|
|
|
Sanatta ve sinema da devletin parmak izleri aranmalıdır. İhmal edilen, gözden kaçan bir konudur. Belki de bilinçli olarak değinilmeyen bir konudur. |
|
123
|
|
|
|
Mine'yi Sinan ile Timur sevmektedir. Bu olay tam kurtlar vadisine dönüşmektedir. Polat Alemdar Mine'yi ikisine bırakmamakta kararlıdır. Hemen Memati'yi çağırır. Memati Mine'yi kaçırır. Polat Alemdar'ın yanına getirirken Mine'ye aşık olur. Polat Alemdar'ı öldürür. Olay büyümüştür. Kanuni bunu bir devlet ve millet meselesi sayar. Hürrem'e Mine'ye aşık olduğunu söyler. Hürrem çılgına döner. |
|
124
|
|
|
|
Asimile olmuş bir kültürün ve dini, kültürle harmanlayıp; "hangi çağda yaşıyoruz" söylemleriyle renkli ekranlarda boy gösterenler ancak adına değişim denilen ve ne anlama geldiğini kendiside bilmeyen insanların bayraktarlığını yaptığı tek şey karakterini satmaktır... |
|
125
|
|
|
|
yada kaçırırsanız üzülmeyin.. |
|
126
|
|
|
|
Mistik Nehir filminden hareketle Clint Eastwood'a katıksız bir övgü ve tabiyet bildiriminin sinema köşemden halka açık bir mektupla ilan edilmesi. |
|
127
|
|
|
|
Özgürlük Çığlığı, insanca yaşamak isteyenlerin haklarını talep etmesiyle maruz kaldığı adaletsizliği konu ediniyor. İçinde yaşadıkları zor yaşam koşullarından kurtulmak isteyenlerin, hayattan fazla beklentisi olmayanların, sadece okumak, çalışıp, kimseye muhtaç duruma düşmek istemeyenlerin sırf renklerinden dolayı baskıya, zulme reva görülmesini anlatıyor. |
|
128
|
|
|
|
Bir de bir haber magazin ya da eğlence programlarında olanlar var ki o dahada beter dahada sinir edici.Bir reklam kuşağı bitiyor az sonralarla program başlıyor.Jenerik giriyor, heh diyorsunuz başladı ama hayır hemen öyle acele etmeyin, sunucu lafa giriyor |
|
129
|
|
|
|
Dünyanın her yerinde korkuyla yüzleşen ve korkuyu yerleştiren ABD’nin gerektiğinde resmi sıfatını da taşıyan sineması Hollywood, Halka’nın ardından Karanlık Sularda ile karşı karşıya kaldı. |
|
130
|
|
|
|
The Color of Paradise - Cennetin Rengi üzerine kısa bir eleştiri. |
|
131
|
|
|
|
ayakları üzerinde durabilen, eylemini anlayabilen ve anlatabilen filmlere yol açılmalı. Ama bu sevgili yönetmenlerimizden bir ricamız olacak. Acaba dünya sinemasının şu an geldiği yerden haberleri var mı? günümüz insanına hitap eden filmleri izleyip eleşt |
|
132
|
|
133
|
|
|
|
Oynayan filmin yönetmeni ‘stop, mola’ dediğinde, ‘ölü taklidi’ yapan Iraklı çocuklar ve siviller düştükleri yerden ayağa kalkacak, köşedeki Mc Donalds’a giderek hamburgerlerini yerken bir yandan da Coca Colalarını yudumlayac |
|
134
|
|
|
|
Sevgilinin Yitirilişiyle Adaletsizliğe Başkaldırmak
Sinemanın terk edemediği, seyircinin de en çok etkilendiği filmlerin temalarından biri birbirini tutkuyla seven sevgililerin etraflarında olup biten haklısızlıklara, yıkımlara, tecavüzlere, öldürmelere, gasplara, kundaklamalara, baskılara akla gelebilecek bütün sosyal adaletsizliklere karşı olan duyarsızlıklarıdır. Sevgililer, kendi dünyalarında yaşar, kendileri dışında gözleri kimseyi görmez, olup biten her şeyden uzak dururlar. |
|
135
|
|
|
|
Önemli olanın film izlemenin değil, izlenen filmin okunması gerektiği düşüncesi zamanla kitleler anlayacaktır. O zaman, politika değil, sanat kazanacaktır. Unutmamak gerekir ki, politika zihinlere kilit vurur; sinema zihinlere vurulan kilitleri açar. |
|
136
|
|
|
|
Yazının tam ortasında telefon çalıyor. Şimdi sırası mı diye homurdanarak kalkıyorum. Telefonda genç bir erkek sesi. Yazıya konsantre olsam da Köle İsaura dizileriyle yetişmiş olmanın yan etkisinden mi nedir hemen çılgın hayal gücüm çalışmaya başlıyor. Kendimi Brezilya dizlerinin baş yıldızının yerine koyuyorum. Tabii karşımda da genç, yakışıklı, zengin, bir evin bir oğlu, beyaz atlı prens var. Brezilya dünyanın öbür ucuymuş filan dinlemiyor, işini gücünü bırakmış, kalkmış taa oralardan beni arıyor. Bütün bu Hollywood senaryosunu topu topu birkaç saniye içinde yazıyorum. (Acaba, söyleşi yapmayı bırakıp senaryo mu yazsam?) Her neyse, heyecandan titreyen bir sesle soruyorum. ‘Alo, kimsiniz?’ Telefonda bir asır süren sessizlik, doğal olarak Brezilya dünyanın öbür ucu. Olacak o kadar diye kendimi teselli etmeye vakit kalmadan karşıdan yanıt geliyor. ‘Alo, Seval sen misin?’ Biraz şaşkın, daldığı rüyanın bozulmasından biraz tedirgin. ‘Evet, benim’ diye yanıtlıyorum. ‘Kızım beni tanımadın mı? Benim, Dinçer Ağabey’in’. Tam bir hayal kırıklığı. Benim, ‘Toz Pembe Brezilya’ dizisindeki son nokta. ‘Yaa, Dinçer Ağabey sen miydin? Hay Allah. Ben de başka biri sanmıştım. Dinçer Ağabey, sen sesine botoks mu yaptırdın? Sesin çok genç geliyor da.’ |
|
137
|
|
|
|
Film boyunca şehirlerde yaşayan, koca binalarda gündelik hayatını sürdüren insanların plastik hayatlar yaşadığı hissine kapılıyorsunuz. Helikopterin çarptığı ve alev alan binalar, kurşun yağmuru altında delik deşik olan havalandırma bölgeleri, kovalamalar |
|
138
|
|
|
|
Popüler kültür, tarihe dayanan filmlerle tarihi gerçeklere istediği yeni boyutları kazandırma uğraşı içine girmektedir. Bunun içindir ki yakın zamanda Cesur Yürek, Gladyatör, Truva, Kral Arthur, Hz. İsa’nın Çilesi, Büyük İskender, Luther ve son olarak Cennetin Krallığı tarihi filmlerinin içeriğini ve gerçekliğini sorgulayabilmek için bir tarihi birikime sahip olmanın yanın filmlerde gizlenen mesajları daha iyi görebilmek için günümüzdeki gelişmeleri de iyi bilmek gerekiyor. Aksi takdirde beyaz perdeye yansıyan tarih, tarihin kendisiymiş gibi algılanabilir. |
|
139
|
|
|
|
Duydunuz mu? Radyo Televizyon Üst Kurulu , şarkıcı Nez ve Hülya Avşar'ın reklamlarını fiziksel ve zihinsel ahlaka aykırı bulmuş!... |
|
140
|
|
|
|
Konumuz televizyon....... |
|