İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bir gün bir adam çıkıyor Uludağ Üniversitesi’nden kalkıp geliyor yöreyi geziyor buranın tek çıkar yolunun düşünce değişikliğinden geçeceğini anlıyor. Bu kabuğu kırmak için de yöremize yüksekokullar açmak istiyor. Ve açıyor, türlü bürokratik işlemlere ve engellemelere rağmen… Bu ışığın devam etmesi için UÜ rektörlüğüne eşi Merih Yurtkuran aday oluyor ama YÖK, anlamsız bir biçimde idealist bir hocanın adını daha Cumhurbaşkanına sunulmadan çiziyor. Hem de en yüksek oyu alıp fark atmasına rağmen… Burada tarafız, çünkü öyle böyle bir yatırım değildi yüksekokul yöre için… Birlik olmanın ve okumanın gerektirdiği düşünce sisteminin temelleriydi yöre için. Eğer hâlâ birbirini tutmayan yöre insanından söz ediliyorsa, bunun nedeni yardımlaşmanın ve eğitimin çemberini döndürmemekte saklıdır. Mustafa Yurtkuran için yazı yazmak, kalem oynatmak; ıslık çalarak mantar toplamak gibi bir şeydir… Büyüklüğüne ve tarihimizde yer edişine şiirler dizemezsiniz… Belki şarkılar söylersiniz: “Bu kalp seni unutur mu?” diye… Unutmaz elbette çünkü bambaşka bir hali vardı. Sessizce geldi, medya ordusunu ardında çağırmadı birileri gibi… O da büyük insanlar gibi gelişinden değil gidişinden belli oldu. Onu uğurlamak Ahmet Tufan’a nasip oldu. Tüm yaşamışlıklarına veda ederken aklı Büyükorhan da kalır gibiydi. Bu süreçte Ahmet Tufan’ın emeklerini de es geçmemek gerekir. Oğuzhan Bingöl’ün kaymakamlık kaynaklarını eğitime harcaması ne kadar önemli bir durumsa Ahmet Tufan’ın yeni yaptırdığı belediye binasını üniversiteye tahsis etmek istemesi bile büyük bir atılımdır. Şimdi Yurtkuran giderken dağ yollarında kıvrılmayı özleyecek. İnsanların el uzatmasını özleyecek. Biliyoruz ki zaman zaman şehir gürültüsünden kaçıp duvarlarında ellerinin izi olan binaları gezecek. Hocam diyen öğrencileri onu mutlu edecek. Belki bir çay içecek… Güzel bir eğitim yurdu oluşturdu yörede ve bu yurt kendi vatandaşlarını daha çağdaş ve hoşgörülü yapacak. Orhaneli’de, Keles’te, Büyükorhan’da, Harmancık’ta Yurkuran hiç unutulmayacak… Dualarda bile ismi bir yerlere mutlaka sıkıştırılacak. Zaten hep bizim andıklarımız yaşayacak…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Yunus Emre Coşan, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |