Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Onu da geçtim, bir tezkere geçirildi, sonucunda hareket edilmedi. Hala savaşmamak, hala hakkımız olanı almamak için korkakça tavırlar sergiliyoruz millet olarak. Bizim sokağa çıktığımız yok, baş kaldırdığımız yok, hükümet zaten bizim değil, ecnebinin yönetimi, onlardan bir hareket beklemek doğru değil, öyle bakıyoruz yani olanlara. DTP ağzına geleni söylüyor, açıkça taraflarını belli ediyorlar, biz güya kalabalık olarak hiçbir tepki vermiyoruz bu insanlara. Hoş tepki verince de en saçmasını veren milletinizdir ya. Kalkıp Yılmaz Erdoğan’ı kürt diye yuhalamak yerine, bölücülerle uğraşmalıyız. Her kürt illa kötü, illa bize düşman mıdır ki siz bu ülkeye bunca yenilik ve espri getiren adamı yuhalıyorsunuz? Nerde, ne tepki vereceğini bilmeyen insanlarız işte. Başbakanımız, süper bakan bir insan, eh balık baştan kokarmış derler ya, buyurun örneği de biziz. Ülke elden gidiyor, Başbakanımız medya ile uğraşıyor. Cumhurbaşkanımız bardak seçmeye gitti, biz de el oyası yapalım bari kulaklarımızı, gözlerimizi başka konulara yönlendirerek. Açıklamalar, yazılanlar, söylenenler kendimi aptal gibi hissettiriyor. Ortada bir sorun var ama herkes etrafında dolaşıyor, kimse özüne inmeye niyetli değil. Rakı sofrasında memleket kurtaran milletin önderleri de meclisi ve komisyonları böyle yönetir oldu. O zaman benden herkese bir duble rakı, yanına da haydari. Ama Türk haydarisi. Bu arada önemsemeseniz de Türk lokumu artık bizim değil. Rum lokumu oldu, Zeytin ve zeytinyağı hatta rakı bile Rum malı olmuştu, şimdi de Turkish Delight’tan olduk. Artık lokum satışı, üretimi için Rumlardan izin almak zorundayız. Elimizdekini koruyamama konusunda dünyada bence 1 numarayız. İlk biz icat ederiz ama korumayı bilmediğimiz için her şeyimiz anında çalınır veya sahiplenilir. Laleler nasıl gitmişti Osmanlı’da? Aynısı işte, lokum da gitti. Ağzımızın tadı kaçmış zaten, sen hala lokumdan bahsediyorsun diyenleri anlayabiliyorum ama, ağzımızı tatlandıracak lezzet de gitti, şimdi ne yiyeceğiz? Bizim ne yememiz gerektiğini söyleyenlere olur mu diyeceğiz top yek ün? Yoksa kendi bildiğimiz tariflerle mi soframızı donatacağız? Maruz kalarak mı yaşamaya devam edeceğiz, kuralları kendimiz mi koyacağız? Bizde Arjantin olacak cesaret var mı? Yerim IMF’yi, yerim Amerika’yı, bu vatanı benim dedem kanıyla korudu, sen kimsin ki yeşil dolarlarla elimden alacaksın mı diyeceğiz? Ülkenin sonu lokuma dönmesin de sonra…O zaman ne yememiz gerektiğini hep beraber biliyor oluruz zaten.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL ÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |