Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley |
|
||||||||||
|
Adım attığımız toprakları kendimizin sanıyoruz, bir havalarda geziyoruz ya, değil aslında. Kullandığımız telefon hattından, bindiğimiz otobüslere, paramızı ödeyen şirketlere kadar her yer satılmış durumda. Şimdi köprülerle, otoyolları da özelleştireceklermiş, buyurun gittiğimiz yollar da bizim olmayacak. Kemal Unakıtan zamanında açıklama yapmıştı, “Sat sat bitiremedik amma komünist milletmişsiniz!” diye hatırlar mısınız? Vatanımızın öz sermayesine sahip çıktığımız için de suçlu olduk. Birileri satıyor, sattıkları ile bu ülkeyi var eden değerleri değiştirmek için kaynak yaratıyor, bu ülkenin halkı, tıpkı Osmanlı zamanında olduğu gibi kölelik yapmaya, aç oturmaya, sahip olduklarının %40’ını devletine vermeye, yemeden içmeden devleti, ecnebisi için çalışmaya devam ediyor. Ve bu ülkenin nimeti ne hikmetse gerçekten bitmiyor. Birinci dünya savaşı zamanında her şeyin ecnebinin elinde olması gibi, şimdi de resmi olarak her şeye sahipler. Yarın bir gün savaş çıksa, telefon hatlarımız bizim değil, yollarımız gitti gidiyor, çete kurup direniş yapacak yüreğe sahip kimseyi de göremiyorum ortalıkta, herhalde zamanında kabul etmediğimiz mandalardan birinin içine yavaş yavaş girip, sömürülmeye devam edeceğiz. Sizin az da olsa umudunuz var mı bilmiyorum ama, benim ne bu ülkeye, ne vatandaşına ne de gelecek nesline bir inancım yok. Herkesin tek derdi kendi günü… Elbet açlığın, yokluğun içinde kimseden idealist olmasını beklemiyorum ama, ekmek kavgasını verdiğimiz bu ülke artık bizim olmadığında sanırım ekmeği de dilenmek zorunda kalacağız. Herkes birlikte beraberlik içinde olmamızı söylüyor ama ben başından sonuna bu zincirde birlikte olan kimseyi göremiyorum. Ne halkı örgütleyen, ne bilinçlendiren ne de ne yapılması gerektiğini anlatan kimseyi göremiyorum. Futbolundan siyasetine, ticaretinden eğitimine herkeste bencillik hakim. Bir de küstahlık başladı bu ülkede. Parası olan küstahça yanlışı bile savunur oldu. Halk hala sessiz, öylesine sindik ki elimizdekinden de olacağız korkusuyla susup oturur olduk. Ateş düştüğü yeri yakıyor işte ölen erlerimizin aileleri dışında bu acıyı hisseden bunun için çabalayan da yok. Sessizlik büyük güçtür kullanmayı bilene, onu bile yapamıyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Anlamsız gürültüler. Ben yoruldum artık söylenmekten, bağırmaktan, susmaktan. Siz inanıyor musunuz bu ülkede bir gelecek olduğuna? Siz hala doğurduğunuz çocukları bu ülkeye şehit vermeye niyetli misiniz? Siz hala yediğiniz ekmeğin %40’ını bu devlete vermek istiyor musunuz? Siz hala kazanmasınız da vergi ödemekten sıkılmadınız mı? Siz heceleme yarışmaları olan bir ülke istiyor musunuz? Siz doğurmak istiyor musunuz? Siz emek vermek istiyor musunuz? Siz Türk olmaktan utanmaya başlamadınız mı? Bu Türk adının gururunu yok edenlerden sıkılmadınız mı? Bizi de toplu halde satsınlar da, kime neye hizmet ettiğimizi bilerek kölelik yapalım bari!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL ÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |