"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Dün gece belki de bunun en uç noktasını yaşadım. Eh anlatayım da hem gülün hem de içinizde saklamaktansa dışarı vurmanın oldukça sağlıklı bir yol olduğunu bir kez daha görün istedim. Buyrun Esra’nın gece yolculuklarına: Gece gayet mutlu bir şekilde Harry Potter'ımı okuyarak başladı. Harry ve Dumbledore düşünseli içinde gidip gelirken, benim de uykum geldi, dalmışım. Gece rüyamda Tan Sağtürk ile bakışırken, eski lisemin kafeteryasında oturuyor ve başta ablam olmak üzere çevredeki bilumum insanlara ne berbat bir yerde çalıştığımı, artık ajanstan nefret ettiğimi falan anlatıyorum. Suratımda son dönemde insanların neredeyse eski halimi unuttukları asık suratım ve sinirli mimiklerimle bağırıp duruyorum. Bu arada, Tan saçlarını yine uzatmış Einstein gibi, üzerinde bir hademe kıyafeti ( salkım saçak bir kapıcı hırkası (kırmızı), içinde yeşil gömlek falan yani, o derece hademe bir halde) bana şirin şirin gülümserken, yerleri paspaslıyor. Ben kıyafetine rağmen hala yakışıklı olduğunu düşündüğüm Tan’ı bağırtılarım arasında kesmeye devam ediyorum. Neyse efendim, kargadan ufak, gagası kemik rengi, sanki uzun bir çizgiye üstten bastırıp yassıltmışsın gibi duran ve hafif kambur ters U gibi olan kuşlar dolanıyor ortalıkta. Ben bir yandan çemkirir bir yandan da neden orada olduğunu hiç anlayamadığım bir gardroba yaslanmış, kuşlardan korunmaya çalışırken, kuşlardan biri benim t-shirtün altından sırtıma doğru içime girmez mi? Ben allah kuş, yandım, içime girdi derken bir pattttt sesi ile uyanırız. Tam kabus durumu anlayacağız. Buraya kadar herşey saçmalıklar üzerine kurulu, fena halde sıkıntılı ama sonu farkındaysanız biraz “Kuşlar” filmini andırıyor. Gelelim pat sesine değil mi, işin koptuğu yer orası çünkü. Ben yerden yarım metre yüksekliğindeki yatağımda, kuştan kurtulmak için debelenirken tam kalça kemiğimin üzerine düşmüşüm. Yan düşmek kolumun da üzerine düşmek demek, kendimi korumak için dizlerimi de bükmem demek. Tabii yatakta ve yerde bir süre debelendiğimi de düşürseniz, dizlerimin mor, kalçamın kırmızı, kolumun acır halde olduğunu tahmin edersiniz. Bu halde kendimi parkelerin üzerinde buldum. Aptal aptal 10 dakika orada yattıktan sonra, düşerken attığım çığlığı bizimkilerin duymadığını ve beni yerden kaldırmaya kimsenin gelmeyeceğini anladım. “ Tanrım ben kendime ne yapıyorum!?” sorusu kafamdan geçerken, bir yandan da yeni küçülmeye başlayan güzelim kalçamın yanında bulunan çıkık, minik kemiğin kırmızılığına üzülüyordum. Geri yatağa yattıktan sonra muhtemelen sabaha kadar en fazla 1 saat uyuduğum sürede de ajanstaki diğer insanların beni delirtme politikaları ile ilgili 2. bir karabasana girdim. Mümkün olduğunca uyumamaya, düşmemeye, debelenmemeye çalıştığım için de uykusuz kalktım. Sersem sersem etrafa bakınıp, ne saçma bir sabah diye düşünerek giyinmeye başladım. Bari bugün biraz kadına benzeyeyim diye mini eteğimi falan giydim ama ne yalan söyleyeyim hala ciddi bir ağrı var kemikte. Neyse; Hadi kalktım, bari erken gidip otopark parası vermeyeyim diye düşünerek, sabahın 07.30’unda attım kendime ajansa. Ama ne yazık ki geldiğimde ajansın otoparkında, benden daha kötü bir gece geçirdiğini düşündüğüm insanların arabaları vardı. Hem erken geldim, hem düştüm, hem otopark parası ödeyeceğim, hem uykum var!! Üstüne üstlük alt sokaklara gidip arabayı bırakacak bir kılıkta da değilim. Girdim otoparka... Ajansta en azından kadın olma çabamın taktir gördüğünü duyarak mutlu olsam da hala canım acıyor, uykum var ve bitmeyeceğini tahmin ettiğim bir güne başlıyorum. Siz ne yapıyorsunuz bu sabah? Hamiş: Size, içinize atmaya ihtiyaç duymayacağınız, güzel anları yaşayacağınız bir gün, bayram, yaşam dilerken; kendime de nice uzun ve kasvetli karabasanlar ve bunları topladığım gün Agatha Christie'den daha ünlü olacağım mutlu bir gelecek diliyorum kendime :). Esra
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |