..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sanat > Seval Deniz Karahaliloğlu




14 Mart 2004
Saksafoncu Sevgilim  
Seval Deniz Karahaliloğlu
Sokakta görseniz başınızı çevirip de bakmayacağınız, biradan göbeği çıkmış, saçları dökülmüş, orta yaşın üstünde, memur emeklisi kılıklı adam, saksafonu üflemeye başladığında bir anda ‘ilaha’ dönüşür.


:CIEJ:
Saksafoncu Sevgilim

Seval Deniz Karahaliloğlu

Hep bir saksafoncuya kaçmak istemişimdir…
Ben bohçamı hazırlayacağım, o pencerenin altında saksafonu ile beni bekleyecek.
Hayallerimin beyaz atlı prensi, siyah – beyaz Bogart filmlerinin karesinden fırlamışçasına duran yalnız, anlaşılmamış bir deha...

Neden kadınlar, gerçek hayattan böylesine uzak, uçuk, düşünüldüğünde (mantığa vurulduğunda) bir o kadar absürd hayaller kurarlar ki?
Peki, saksafoncuyu böylesine çekici kılan nedir?
Böylesine seksi, Olympos Tanrıları kadar ulaşılmaz ve mistik.
Hatta İhtiras Tramvayının ‘kötü Polonyalısı’ kadar tutkulu.

Eminim hiçbir kadın, halim selim bir keman virtüözü ile ilgili olarak ahlaka mugayir hayaller kurmaz.
Yada efendi efendi çalan bir piyanisti, heyecanlı fantezilerine ortak etmez.
Ama saksafon söz konusu olunca iş değişir.
Sokakta görseniz başınızı çevirip de bakmayacağınız, biradan göbeği çıkmış, saçları dökülmüş, orta yaşın üstünde, memur emeklisi kılıklı adam, saksafonu üflemeye başladığında bir anda ‘ilaha’ dönüşür.

Hep düşünmüşümdür, işte Olympos’da oturanların parmağı var mı diye.
Çapkın Zeus Baba ile kıskanç karısı Hera’nın bitmek tükenmek bilmeyen kavgalarının kurbanı olmayalım sakın.
Hikaye, bu ya.
Olympos’un çapkın Tanrısı, yine güzel bir kıza tutulur ve bu sefer güzelin kalbini müzikle çalmayı dener.
Ve büyülü melodiler üreten bir müzik aleti tasarlar ilk önce.
Yani saksafonu yaratır sonra da onu seslendiren yakışıklı Romeo’yu.
Ama Hera bu, hiç boş durur mu?
Elinde saksafonuyla ‘Pan’ı bile kıskandıracak ezgiler üreten yakışıklı Romeo’yu bir anda çirkin, yaşlı bir adama çevirir fakat büyüsü ne saksafona ne de bu gizemli ezgilere dokunabilir.
Dediklerine göre, saksafonu çalanlar ne kadar çirkin olurlarsa olsunlar, ezgileriyle genç kızların kalplerini o kadar şiddetle ‘çalmaya’ devam ederler.
Tabii, biz söyleyenlerin yalancısıyız

Düşünülürse altı üstü bir müzik aleti.
Fakat, saksafonla bütünleşmiş bir adamın siyah – beyaz fotoğrafında insanı çarpan hatta sarsan çekicilik hiç birinde yok.
Seks imgesi öylesine belirgin ki, kanunlar elverse toplumun ahlakını bozduğu gerekçesiyle saksafonu üretenler, özellikle çalanlar tutuklanabilir.
Bu çekicilik, saksafon ilahlarından birinin dediği gibi, ‘saksafonu çalmayacaksın, ruhunu üfleyeceksin’ ilkesinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Alet, ruhunu üfleyen saksafoncunun ellerinde, soğuk bir maden olmaktan çıkar, giderek onun kimyası ile kaynaşır ve sonunda vücudunun bir uzantısı haline gelir.
Teknik terimlere bayılan eleştirmenler bunu, ‘saksafoncuyla tenoru arasında kurulan vücut iletişimi’ olarak açıklayacaklardır.

Saksafondan havaya dağılan pırıltılı ses, her zerreye nüfuz eder, dinleyiciyi sarar.
Artık yapılacak bir şey kalmamıştır.
Fareli köyün kavalcısı, biz 'fareleri' tutsak eder.
Ölümsüz ‘Pan’’ın saksafonundan çıkan notaların başka bir evrene taşıdığı biz 'tutsaklar', artık iflah olmaz, sonsuza dek alete ve o müziğe bağımlı kalırız.

İşte, size zamanın olmadığı o isimsiz çağlarda yazılmış hikayenin, modern zamanlara uyarlaması.
Her rüzgarın esişinde, Olimpos'daki Tanrıların mırıltılarını bize ulaştıran rüzgar çanlarının gizemli ezgilerinden, köşe başında saksafon çalan sokak müzisyenlerine varana kadar daha çok çeşitli hikayeler yazılacaktır elbet.
Günün birinde, rüzgar çanlarının tınılarını yüreğinizde duymaya başlarsanız eğer sizin hikayenizin de yazılma vakti gelmiş demektir...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Var mı saksafoncu?
Gönderen: Kâmuran Esen / m
26 Nisan 2004
Merhaba Sevgili Seval Deniz Karahiloğlu; Yazınızı okuyunca,; gençliğimde, neden bir saksafoncuya kaçma hayali kurmadım diye kızdım kendime.............Yani öylesine özendirdiniz..:)........Yine çok güzeldi yazınız........Sıkı bir takipçinizin artık.Bilesiniz.........Sevgiler.....Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Tiyatronun Sesi Radyosu" Canlı Yayında Sevgili Dinleyiciler…
"Farz Edelim ki Ben Schubert"im"
Astor Piazzolla Dinlenecek, Tango Öğrenilecek ve Sonra da Öl
Piyano Taburesindeki Kurt : Emre Elivar
Küçük İşler Büyük Düşler
Bir Trompet Dolusu Maffycik…
Ruhumuza Bakan Atatürk ve Korkut Uluğ
Yıldız Kenter, Oscar ve Pembeli Meleği
Efesli Olmanın Binlerce Yıllık Keyfi
Tijen Hasçilingir"den Ters Köşeye Yatıran Resimler

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tiyatro, Gabriel Garcia Marquez, Üç Silahşörler Balesi ve Annem
Tarla Cadısı, Anneanne ve Neveser Hanım
Çocukluğunu Cebinde Taşıyan Adam : 60. Sanat Yılında Prof. Dr. Özdemir Nutku
Aşkın Üreme Mevsimi
Özgeçmiş...
Pazar"ların Shakespeare"li Kıymalısı
Çizgiler
Bana Parlak Kırmızı Pabuçlar Veren Allahım….
Anneee…
Beş Çayı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İbneler ve Çocuk Cesetleri [Şiir]
Komşu Çocuğu [Şiir]
Bir Bardak Soğuk Suyun Hatırına… [Şiir]
İhtiyaçtan [Şiir]
Deli mi Ne? [Şiir]
Sakız Reçeli Seven Yare Mektuplar [Şiir]
Bir Nefes Alıp Verme Uzunluğunda… [Şiir]
Lord'umun Suskunluğunun Sebeb-i Hikmeti... [Şiir]
Pimpirikli Hanımın, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Şiir]
Yere Göğe Sığamıyorum… [Şiir]


Seval Deniz Karahaliloğlu kimdir?

Bazı insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doğal bir ihtiyaçtır. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatımla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. İşte bu kadar basit.

Etkilendiği Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doğru bilemem ama beyinsel olarak beslendiğim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla İlhan, İlber Ortaylı, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.