Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
En kıskanılan yaratıkken, düştüğümüz şu durumlara bak! En kıskanılan yarattıken, düştüğümüz şu durumlara bakın! Kendi benliğimizden yüzlerce kilometre uzakta, yaşam dediğimiz monotonluk içinde kendi kendimizi tüketiyoruz, tebrik ederim! Hayır, birşey değil, gelecek nesillere de bu tarzı doğruymuş gibi anlatıyoruz bir de! Yani, yetmiyor kendi hayatımızı zehrettiğimiz, gençleri de zehirliyoruz. Monotonluk ve irademiz dışındaki yaşam; Tanrım! Cehennemde bile bu kadar ağır cezalar yok! ( Nerden bildiğimi öğrenmek istemeyeceğinize eminim, zira şeytan bazlı, cennet, cehennem bazlı konularda en fazla yazan kişi benim, biraz dikkatli olmak lazım, yorum bile yaparken !) Geçen gün bir dizi de rastladım, 4 tane şeytan oturmuş, insanları nasıl günaha ittiklerini anlatıyorlardı. Aman Allah’ım, adamların zahmete bile girmesine gerek yok, gözlerinizle yaşadığınız anlamsız hayatı görmek nasıl da koyuyor! Bir tanesi çıkıp şöyle diyordu; --“ İnsana, özgür irade verildiği gün ne çok kıskandığımızı hatırlıyor musunuz? Peki insan ne yaptı? Gidip, iradesi dışında yaşaması istenilen bir inanca bağlandı!” Bir diğeri ise; --“ Daha da komiği var, bütün günlerini, yapmak istemedikleri bir işte sadece para kazanmak adına geçiriyorlar. Sonra eve gidip, televizyon izliyorlar ve büyük şeytani bir zekanın icat ettiği, Alarmı kurup, sabah uyanıp, yeniden işe gidiyorlar. Sadece şeytani bir zeka, insanı en huzurlu olduğu yerde rahatsız etmek için bu alarmı icat etmiştir hatta ondan daha büyük bir şeytani zeka da bu alarma , ertele düğmesi koymuştur. O monoton yaşamlarına müdahale bile etmemize gerek yok, Tanrı’nın onlara verdikleri bedeni kumaş parçaları ile örtüp, bir de üstüne kravat denen tasmayı takıp, normal olduklarını düşünüyorlar, bu da yetmiyor, vahşi doğalarının gereği, yüzlerinde ve vucutlarında çıkan tüylerden arınmaya ve özlerinden her ne şekilde olursa olsun uzaklaşmaya çabalıyorlar. Ve bir gün geliyor hayatlarının anlamsızlığına öylesine inanıyorlar ki intihar ediyorlar.Bize de sadece seyretmek düşüyor!” Bir başkası ise; --“ İnsan, o kadar zavallı bir varlık ki, fiziksel ve ruhsal zevklerin geçici olduğunu unutup, aşk adına kendine zarar veriyor. Ağlıyor, dövünüyor, aç kalıyor, dünyaya küsüyor, bize de kenara geçip seyretmek kalıyor!” diyordu. Dizi bititğinde, yüzümde kocaman bir gülümseme vardı, Çünkü ilk kez, kendi ırkıma bu denli yakından bakıldığını, bu denli doğru tespitler yapıldığını bir Amerikan dizisinde görmüştüm. Demek ki, geçmişi olmayan toplumda da bir iki zeki herif yaşamlarını sürdürüyordu. Şeytan dediğimiz, varlığını her fırsatta, deyimlerimizle dahi kabul ettiğimiz ama mümkünse aşağılığımız varlığın, bizi ne güzel tasvir ettiğine bir baksanıza! Gündelik hayatımızda aslında sürekli karşımızda O, bazen bir sevgili, bazen bir patron, bazen de kendi iç sesimiz olarak. Eski çağlarda insanlar, bu denli çarpık olaylarla karşılaştıklarında, o olaya neden olan kişiyi yakarlardı. Şimdi ise, öylesine uzaklaştık ki şeytanın varlığını kabul etmekten, yaşadığımız her olaya psikolojik dengesizliğimizin neden olduğunu veya bizim hatamız olduğunu düşünerek yaklaşıyoruz. Hatta zamanında önümüzde eğilmediği için, huzurdan kuvulan şeytanın bizimle dalga geçmesine bile neden oluyoruz. En kıskanılan yaratıkken, düştüğümüz şu durumlara bakın! Tanrı’nın bizi kıskanılan bir yaratık olarak dünyaya getiridiğini ve mümkünse buna layık olmak için, her türlü gri hücremizi kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. ( Gri hücreler BKZ: Agatha Christie’nin bilimum romanları) Biraz kendinizi sevin ya, azıcık içerdeki cevherinize bakın! Dünya’nın en özel, eşi benzeri olmayan tek varlığı bizleriz! Biraz megaloman olun, kendinizi tanıyın, neleri sevdiğinizi, gerçekten bu hayattaki varlık nedeninizi tanımlayın! Ve asla unutmayın, biz Tanrı’dan kopmuş, O’nun en özel projesiyiz. O projeyi gerçekleştirdi, yap – devret modeli, biz de üzerine birşeyler eklemeyiz. Sahip olduğunuz kudret, bedeninizdeki eşsiz ruhta mevcuttur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |